DEAŞ’ın Afganistan Stratejisi

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

11 Eylül 2001 tarihli terör saldırılarının ardından Amerika Birleşik Devletleri (ABD), terörle mücadele adı altında Afganistan’ı işgal etmiş ve bu işgal, 20 yıl sürmüştür. ABD’nin çekildiği sırada Taliban, Afganistan’a egemen olarak 20 yıllık savaşın kazanan tarafı olduğunu dünyaya duyurmuştur. Bahse konu olan süreçte Afganistan’ın devrik rejiminin istihbarat kurumu, ülkede 21 terör örgütünün faal olduğunu açıklamıştır. Ülkede faaliyet gösteren terör örgütlerinden biri de Devletü’l Irak ve’ş Şam’ın (DEAŞ) sözde Horasan Emirliği’dir (ISKP).

DEAŞ, hilafet ideolojisi kapsamında eski Horasan coğrafyasını, sözde Horasan Emirliği olarak ilan etmektedir. Bu bağlamda örgüt, Afganistan’daki savaş ve istikrarsızlığı fırsat olarak değerlendirip sahadaki konumunu güçlendirmeye çalışmıştır. Başlangıçta ISKP, Taliban komutanlarıyla El-Kaide, Özbekistan İslami Hareketi ve Doğu Türkistan İslami Hareketi savaşçılarını kendi safına çekmeye çalışmıştır. Bilindiği üzere Taliban’ın kurucu lideri Molla Muhammed Ömer, 2013 yılında hayatını kaybetmiş ve 2015 senesinde ölüm haberi paylaşılmıştır. Söz konusu haber, Taliban içerisinde bazı ayrışmalara neden olmuş ve bu hareketin bazı komutanları, ISKP’ye katılmıştır. Örneğin Taliban’ın ünlü komutanlarından Abdulraüf Hadim, DEAŞ’a bağlılığını bildirmiştir.

Taliban’ın bazı komutanları ISKP’ye katılsa da Taliban liderleri, hiçbir zaman DEAŞ’a biat etmemiştir. DEAŞ, dünyayı Darül İslam ve Darül Küfür şeklinde ikiye ayırıp ulus-devlet anlayışını reddederek saldırgan ve revizyonist bir politika izlemektedir. Bu nedenle de Rusya, Çin ve İran başta olmak üzere bölge devletleri, ISKP’nin Afganistan’daki varlığını kendi toprak bütünlüklerine ve ulusal güvenliklerine yönelik tehdit olarak nitelendirmiştir.

Bahsi geçen devletler, sınır güvenliğini amacıyla Taliban’la yakınlaşmaya başlamıştır. Çünkü DEAŞ’tan farklı olarak Taliban’ın hedefi, sınırları uluslararası düzeyde tanınan Afganistan topraklarında “İslam Devleti” kurmaktır. Bu yüzden de işgal döneminde şehirlerde Afganistan devrik rejiminin güvenlik güçleri ve kırsalda Taliban, ISKP’nin güçlenmesinin önünü kesmiştir. Dolayısıyla ISKP, Şiilerin camilerine saldırılar düzenleme ve masum insanları öldürme eylemlerinin dışında kayda değer bir etki yaratamamış ve Afgan halkında somut bir karşılık bulamamıştır. Bu yüzden de çok sayıda DEAŞ üyesinin teslim olduğu görülmüştür. Ancak Taliban’ın 2021 yılının Ağustos ayında Afganistan’a egemen olmasının ardından ilan ettiği genel af kapsamında hapishanelerde bulunan suçluları serbest bırakması, ISKP tarafından fırsat olarak görülmüştür.

Bu bağlamda DEAŞ, ABD’nin Afganistan’dan çekilme sürecini tamamladığı dönemde Kabil Havalimanı yakınlarında intihar saldırısı düzenleyerek 13 Amerikan askeri ve 170 Afganı öldürmüştür. Ardından da Afganistan’ın Kunduz ve Kandahar illerinde Şii camilerine saldırarak yüzlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan terör eylemleri gerçekleştirmiştir. Buna ek olarak DEAŞ, Afganistan’ın Kunduz vilayetinde bir trafik polisini canice katletmiş ve diğer illerde de Taliban askerlerine yönelik saldırılar düzenlemiştir.

2022 senesinin kış aylarında ise DEAŞ’ın saldırılarını durdurarak eleman temin etmeye odaklandığı görülmüştür. Bu bağlamda ISKP, dini argümanlardan ziyade; işsizlik ve açık gibi durumları propaganda aracı şeklinde kullanmıştır. Zira insani krizin her geçen gün daha da derinleştiği Afganistan’da insanların yüzlerce dolarlık maaşlar alabilmek için DEAŞ’a katılması şaşırtıcı değildir. Dolayısıyla DEAŞ’la mücadelede başarılı olunabilmesinin ön koşullarından biri de Afganistan’daki insani krizin sona ermesinin sağlanmasıdır.

2022 yılının ilkbahar aylarıyla birlikte DEAŞ, yeniden saldırılarını arttırdığı görülmektedir. Bu çerçevede ISKP, Kabil ve Mezar-ı Şerif’te Şii camilerine saldırmış ve çeşitli şehirlerde Taliban askerleriyle çatışmıştır. Buna ek olarak DEAŞ, yayınladığı bir bildiriyle Özbekistan’a saldırdığını da iddia etmiştir.

Belirtmek gerekir ki; DEAŞ, Suriye ve Irak’ta yenilmiş bir terör örgütüdür. Bu nedenle de Afganistan’daki güç boşluğundan istifade ederek bu ülkeyi örgütün merkezi haline getirmeye çalışmaktadır. Çünkü Afganistan, eski Horasan coğrafyasının kalbidir. Dolayısıyla örgüt, Afganistan üzerinden İran, Orta Asya cumhuriyetleri, Rusya ve Çin’e ulaşabileceğine inanmaktadır.

Bahse konu olan amaç doğrultusunda ISKP, yeni stratejiler ve taktikler geliştirmektedir. Bu bağlamda ISKP’nin temel stratejisi, Taliban’ın iftiharla dile getirdiği ve uluslararası toplum nezdinde başarı olarak nitelendirdiği meseleleri tartışmaya açmaktır. Bilindiği üzere Taliban, Afganistan’a egemen olmasının ardından ülke çapında güvenliğin sağlandığını dile getirmiştir. Aynı şekilde Taliban, Doha Antlaşması çerçevesinde Afganistan topraklarının terör örgütleri tarafından kullanılmasına izin vermeyeceğini de beyan etmiştir. Bu kapsamda düzenlediği saldırılar aracılığıyla ISKP’nin verdiği mesaj, Taliban’ın ülkenin güvenliğini sağlama konusunda zaaf gösterdiği yönündedir.

Ayrıca ISKP, Afganistan’da bulunan radikal grupları kendi çatısı altında toplamaya çalışmakta ve bölge devletlerine saldırarak ilgili ülkelerin muhaliflerine ulaşmak istemektedir. Bu durum, DEAŞ’ın Özbekistan’a saldırı düzenlediğini öne sürmesinin temel nedenlerindendir. Aynı zamanda bu propaganda, Afganistan topraklarının terör örgütleri tarafından kullanılmasının Taliban yönetimince engellenemediği mesajını vermeyi de amaçlamaktadır. Böylece DEAŞ, bölge devletlerinin Taliban’la işbirliği geliştirmesini önlemeye çabalamaktadır. Çünkü Orta Asya cumhuriyetlerinin Taliban’la de facto ilişkiler kurmasının bir nedeni de bu devletlerin sınır güvenliğine dair kaygılarıdır.

ISKP’nin en çarpısı hedefi ise Şiilere yönelik saldırıları aracılığıyla Taliban ile Şiilerin arasını bozmak ve böylece Afganistan’da bir mezhep savaşı çıkarmaktır. Zira son 20 yılda Taliban’a katılmayan grupların başında Hazaralar gelmektedir. Bu anlamda Hazaralar, Taliban’a en mesafeli kimlik grubu konumundadır. Dolayısıyla ISKP, Şiilere yönelik saldırıları aracılığıyla Hazaraları kendi başının çaresine bakmaya itmekte ve kendisini de Sünnilerin koruyucusu şeklinde nitelendirerek mezhep savaşının dinamiklerini harekete geçirmektedir. Üstelik saldırılar, Şiilerin Taliban’ın kendilerini koruyamadığı algısını benimsemelerine yol açabilir. Nitekim yaşanan gelişmelere paralel olarak Hazaralar üzerindeki İran etkisi artmakta ve Tahran yönetimi, koruyucu olarak algılanmaktadır. Bu da olası mezhep savaşının bölgesel bir vekalet savaşına dönüşebileceğine işaret etmektedir. Bu noktada İran’ın Suriye İç Savaşı’nda kullandığı ve Afgan Şiilerden oluşan Fatımiyyun Tugayı’ndna yararlanması şaşırtıcı olmayacaktır.

ISKP’nin saldırılarına bakıldığında, terör örgütünün amaçları arasında yer alan bir hususun da Afganistan’ın madenlerinin işletilmesinin engellenmesi ve Afganistan merkezli ekonomik projelerin baltalanması olduğu anlaşılmaktadır. Zira Çin’in Afganistan’ın madenlerine yatırım yapmaya sıcak baktığı söylenebilir. Türkmenistan da Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan (TAPI) Doğalgaz Boru Hattı Projesi kapsamında Afganistan üzerinden Güney Asya devletlerine doğalgaz satmaya çalışmaktadır. Özbekistan da Afganistan’ı içeren demiryolları projesi aracılığıyla Güney Asya, Ortadoğu ve uluslararası denizyolları üzerinden dünyaya ulaşmayı planlamaktadır. Bu projelerin hayatta geçirilmesi halinde Afganlara iş fırsatı sağlanacak ve Afganistan hazinesine milyarlarca dolar girecektir. ISKP ise güvensiz ve istikrarsız bir Afganistan’ın kendi çıkarına daha uygun olacağını düşünmektedir. Bu nedenle de düzenlediği terör saldırıları aracılığıyla ülkeyi istikrarsızlaştırmaya çalışmaktadır.

Son olarak ISKP’nin Afganistan’da kontrolü sağlayarak uyuşturucu ticareti üzerinden gelir elde etmeyi düşündüğü söylenebilir. Zira Afganistan, dünyada en çok uyuşturucu üretilen ülkelerin başına gelmektedir. Hatırlanacağı gibi Taliban, aldığı bir kararla Afganistan’da uyuşturucu ekimini ve ticaretini yasaklamıştır. Ancak uyuşturucu, terör örgütleri için mühim bir finansman kaynağıdır. Dolayısıyla ISKP, çeşitli bölgelerde halkı uyuşturucu üretmeye zorlayarak elde edeceği gelir üzerinden faaliyetlerini sürdürmeyi planlamaktadır.

Sonuç olarak ISKP’nin eylemleri; Afganistan, bölge devletleri ve hatta tüm dünya için ciddi bir tehdittir. Zira bu tehdidin Afganistan’ı ve yakın çevresini vekalet savaşlarının yaşandığı bir coğrafyaya dönüştürme olasılığı vardır. Söz konusu ihtimalin bertaraf edilmesi ise bölge devletleri arasında yürütülecek işbirliği süreçlerinden ve Afganistan’daki ekonomik ve insani krizi sonlandıracak projelerden geçmektedir. Zaten Taliban ile Afganistan’a komşu devletler arasındaki de facto ilişkilerin temelinde de bu yaklaşımın yer aldığı görülmektedir.

Ahmad Khan DAWLATYAR
Ahmad Khan DAWLATYAR
Ahmad Khan Dawlatyar, 2013 yılında Kunduz Üniversitesi Hukuk ve Siyaset Bilimi Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi Anabilim Dalı’nda “Türkiye Cumhuriyeti ve Afganistan İslam Cumhuriyeti Anayasalarında Güçler Ayrılığı İlkesi Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz” başlıklı teziyle 2019 yılında almıştır. Çeşitli bilimsel etkinliklere katılan Dawlatyar, Afganistan sorunuyla ilgili bildiriler ve makaleler sunmuştur. Bu kapsamda “Afganistan Sorununun Dini ve İdeolojik Nedenleri” başlıklı sunumu yayınlanmıştır. Halihazırda Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktora eğitimine devam etmektedir. ANKASAM bünyesinde yürütülen çalışmalara katkıda bulunan Ahmad Khan Dawlatyar’ın başlıca çalışma alanları Afganistan ve Pakistan’dır. Dawlatyar, anadil seviyesinde Farsça, Özbekçe, Türkçe ve Peştunca dillerine hakimdir. Ayrıca orta düzeyde İngilizce bilmektedir.

Benzer İçerikler