Enerji Uzmanı Srgjan Vidoeski: “Enerji Krizi, Batı Balkan Ülkelerini AB Üyesi Ülkelerden Daha Fazla Etkileyecektir.”

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Ukrayna’da yaklaşık yedi aydır devam eden savaşın olumsuz etkileri, Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin aldığı tasarruf tedbirleri nedeniyle günlük hayatta da hissedilmeye başlanmıştır. Avrupa, enerji kriziyle zorlu bir mücadele verirken; Batı Balkan ülkelerinin bu krizden nasıl etkilenecekleri ve enerji güvenliklerini nasıl sağlayacakları merak konusudur.

Bu kapsamda Ankara Kriz ve Politika Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında tüm Avrupa’yı derinden sarsan enerji krizinin Batı Balkan ülkelerine olumsuz etkilerini değerlendirmek üzere Enerji Uzmanı Srgjan Vidoeski’nin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.

1. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından baş gösteren enerji krizinin kış mevsimine doğru ilerlerken daha fazla hissedilmeye başlandığını görüyoruz. Avrupa ülkeleri, enerji krizinde yüksek doğalgaz ve elektrik faturalarını hafifletmek için tedbirler alıyor. Dolayısıyla halihazırda yaşanan enerji krizini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa’nın Rus doğalgazına olan bağımlılığı, Ukrayna Savaşı başlar başlamaz ortaya çıkmış ve AB liderleri, Rusya’ya yaptırımlar uygulamaya başlamıştır. Başlangıçta Avrupa ülkeleri, Rus doğalgazına yalnızca geçici bir çözüm ve onu ikame edebilecek başka bir kaynak bulmayı ümit ediyordu. Çünkü Ukrayna’daki savaşın kısa süre içinde sona ereceği yönünde bir beklenti vardı. Bundan dolayı AB, kısa vadeli bir çözüm olacağını düşünerek Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Katar gibi ülkelerden çok daha pahalıya sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) satın almaya başladı. Ancak Ukrayna’daki savaşın devam etmesi, rezervleri azalttı ve yeni satın alınan doğalgaz çok daha pahalıya mal olmaya devam etti. Bu da enerji krizini tetikleyen sebeplerden biri olarak ortaya çıktı.

Birçok uzman, enerji krizinin kış gelmeden bitebileceğini söylüyor. Fakat Ukrayna’daki savaşın altı aydan fazla bir süredir devam etmesi, savaşın uzayabileceğinin en açık göstergesi. Avrupalı liderler, AB’nin dayandığı değerleri savunmaya ve Rusya’ya yönelik yaptırımları sürdürmeye kararlı ve başlangıçta doğalgazı hariç tutmayı düşünseler de Rusya’nın Batı’ya arzı ciddi şekilde sınırlamak için teknik bir bahane bulması an meselesiydi. Aynı zamanda Moskova, Çin başta olmak üzere Asya pazarlarında satışları güvence altına almaya odaklanmaya başladı. Tüm bunlar, AB’yi daha uzun vadede güvenilir alternatifler aramaya zorluyor ve AB’nin diğer tedarikçilerle daha kalıcı sözleşmeler imzalanmasına yönelik müzakereler için çabalarını ve faaliyetlerini arttırdığını görüyoruz.

Öte yandan Avrupa ülkelerinin Rus doğalgazı noktasındaki açığı hızlı bir şekilde kapatmayı başarıp başaramayacağı hala belirsizdir. Dolayısıyla Avrupa’nın 2. Dünya Savaşı’ndan sonra en zorlu kış mevsimi için hazırlık yapmaya başladığını söyleyebiliriz. Avrupa’nın gurur duyduğu enerji geçişi, zaten kapalı olan termal kapasitelerin yeniden açılması ve nükleer santrallere yatırım yapılması konusundaki tartışmalar ve çağrılar arttıkça, en büyük zorluklarından biriyle karşı karşıya olmaya devam edecektir. Mevcut durumda herkes, Avrupa için şu kritik sorulara cevap bulma arayışı içerisindedir: Bu kış yeterli derecede ısınacak mıyız ve elektrik olacak mı? Ayrıca bu durum, maddi olarak ne kadara mâl olacak?

2. Balkan ülkelerinin de Rus doğalgazına bağımlı olması sebebiyle süreçten olumsuz etkilendiği görülüyor. Örneğin Kosova’da günlük olarak elektrik kesintileri yaşanırken Kuzey Makedonya, enerji alanında kriz durumu ilan etti. Sizce enerji krizi, Balkan ülkelerini nasıl etkiler?

Balkan ülkeleri, zaten enerji krizini omuzlarında ağır bir şekilde hissetmektedir. Kuzey Makedonya bir yılı aşkın süredir enerji kriziyle mücadele ediyor. Dolayısıyla hem Kuzey Makedonya’da hem de Kosova’da vatandaşlar, enerji ve elektrik fiyatlarındaki artışlarla boğuşuyor. Enerji krizi, birçok sektörü derinden etkiliyor ve birçok işletme elektrik faturalarını ödemekte gerçekten zorlanıyor. Bu da fiyatların günden güne artmasına ve enflasyon oranlarının %15’in üzerine çıkmasına neden oluyor. Bu sebeple haneler için durum daha yıkıcı bir hal alıyor. Batı Balkan ülkeleri, AB ülkelerinin standartlarına sahip değildir. Bu yüzden de tasarruf politikaları ve genel mali güvenlikleri görece daha zayıf durumdadır. Dolayısıyla enerji krizi ve yüksek enflasyon, Balkanlardaki vatandaşlar için uzun vadeli bir olumsuz etki yaratacaktır. Bu gelişmeler, insanların işlerini, birikimlerini, evlerini ve daha da kötüsü sağlıklarını ve refahlarını kaybetmelerine neden olacaktır. Burada devlet tarafından yapılan yardımların da büyük bir etki yaratacağını söyleyemeyiz.

Fiyatlar, her yerde yükselirken; çalışanların gelirlerinin azalması an meselesidir. Bu durum, Batı Balkan ülkelerinin ekonomileri üzerindeki yükü daha da artıracaktır. Enerji krizinin nihai ve en olası sonucu, yoksulluk sınırının çarpıcı bir şekilde yükselmesi şeklinde ortaya çıkacaktır. Mevcut durum, birçok insanı yoksulluk sınırının altında yaşamaya itecek ve enerji krizi potansiyel olarak yakında sona erecek olsa da bu durum, özellikle de orta sınıfı uzun süre olumsuz etkiyecektir.

3. Belgrad’da düzenlenen Açık Balkan Zirvesi’nde bir araya gelen Batı Balkan liderleri enerji krizinin yönetimi konusunda AB’ye destek çağrısı yaptılar. Hatta Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, AB’yi eleştirerek Covid-19 salgınındaki hataları tekrarlamamasını istedi. Sizce AB, enerji krizine çare ararken; Balkan ülkelerine bu konuda yardımcı olabilir mi? Ne düşünüyorsunuz?

Batı Balkan ülkelerinin çoğu “AB üyesi adayı” olduğundan dolayı zaten AB’den yardım alıyorlar. Ancak Ukrayna’daki savaş, AB’nin komşularına ve sınır bölgelerine daha çok odaklanması gerekliliğini ortaya koymuştur. Avrupalı liderlerin rasyonel hareket ederek bunu görecekleri söylenebilir. AB, geçici yardım ve bazı acil durum hibeleriyle bölge ülkelerine yardımcı olmaktadır. Fakat AB’nin halihazırda kendi üye ülkeleri ve vatandaşları için çözümler bulmaya yoğunlaştığı görülmektedir. Bu da Batı Balkan ülkelerinin AB’den yardım almak için bir süre daha bekleyecekleri anlamına gelmektedir.

4. Peki, bu değerlendirmeler doğrultusunda Balkan ülkelerinin enerji krizinin çözümü ve güvenliği için hangi adımları atacağını öngörüyorsunuz?

Böyle zor zamanlarda bölge ülkelerinin işbirliklerini sürdürerek bu sürece ortak çözümler aramaları, birbirleriyle dayanışma göstermeleri ve daha uzun vadeli çareler bulmak adına AB’yle birlikte çalışmaya devam etmeleri beklenmektedir.

Bölge liderleri, artık eski enerji kapasitelerine zamanında yatırım yapılmamış olmasının veya yeni enerji kaynaklarının oluşturulmamasının, ülkelerini enerjide dışa nasıl bağımlı hale getirdiklerini anlamışlardır. Dolayısıyla mevcut enerji kapasitelerinin yükseltilmesi konusunda ne yapılacağına dair bazı tartışmalar devam etmektedir. Ayrıca enerji kriziyle mücadele noktasında bölge vatandaşları tarafından farklı uygulamaların hayata geçirildiği görülmektedir. Birçok vatandaş ve yerel topluluklar, güneş enerjisi ve biyokütleden kendi elektriğini ve ısınmasını üretmek için yatırım yapmaktadır. Bu enerji krizi, bölge hükümetlerinin yeterli sübvansiyonlar sağlayarak vatandaşların enerji üretimlerini genişletebilmeleri adına mükemmel bir fırsat olarak görülecektir.

Sonuç olarak; ülkeler hem elektrik hem de diğer yakıtlar için yeni kapasitelere ve yeni ithalat alternatiflerine yatırım yapmaya başlayacakları söylenebilir. Eğer enerji krizi devam ederse veya yeni bir kriz oluşursa, orta ve uzun vadede bugünkü tabloyla karşılaşmayı önleyecek adımlar atılacaktır.

5. Son olarak Batı Balkanlar, orta vadede Avrupa’nın bazı enerji güvenliği sorunlarının hafifletilmesine yardımcı olacak birincil bir yol haline gelebilir mi?

Bu sorunun cevabı, büyük ölçüde bölgenin siyasi liderlerinin önümüzdeki dönemde sergileyecekleri vizyona bağlıdır. Burada temel potansiyel, çoğunlukla ülkelerin kullanabileceği doğal kaynaklardır ve AB’nin doğalgaz ithalatı konusunda özellikle Azerbaycan gibi ülkelerle müzakere içerisinde olduğu görülmektedir. Elbette bu durum, Balkanları çok önemli bir geçiş noktası haline getirebilir.


Srgjan Vidoeski

Enerji ve çevre alanında bağımsız olarak çalışan bir araştırmacıdır. Enerji politikaları, vatandaş enerjisi, enerji adaleti ve RES proje geliştirme ve yönetimi konularında uzmanlaşmıştır.

Sibel MAZREK
Sibel MAZREK
Lisans eğitimini Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde tamamlayan Sibel Mazrek, yüksek lisans eğitimine Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü'nde Gazetecilik Ana Bilim Dalı'nda devam etmektedir. Çeşitli medya kuruluşlarında muhabirlik, spikerlik sunuculuk görevlerini üstlenen Mazrek, ANKASAM'da Medya Koordinatörü olarak çalışmalarına devam etmektedir.

Röportaj

Szczecin Üniversitesi, Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik: “ABD ve Çin, Ay’daki Helyum-3 Kaynakları İçin Bir Yarış İçindedir.”

Enerji kaynakları denildiğinde akla ilk olarak fosil yakıtlar gelmektedir. Dünya genelinde tüketilen enerjinin %80’ini...

Tufts Üniversitesi, Fletcher Okulu, Kıdemli Araştırmacı Dr. Mihaela Papa: “BRICS, Son Dönemde Ekonomik Ortaklık ve İnovasyonu Güçlendirmeye Öncelik Vermektedir.”

BRICS ülkeleri, global ekonomi ve politika arenasında giderek artan bir etkiye sahiptir. Brezilya, Rusya,...

Mahidol Üniversitesi, Dr. Daniele Carminati: “Hallyu, Yabancıların Güney Kore’ye Bakış Açısını Değiştirmeye Başlamıştır.”

Güney Kore’nin küreselde gitgide artan popüler kültürünün de etkisiyle Kore yumuşak gücü ve kamu...

KIMEP Üniversitesi Hukuk Fakültesi Geçici Dekanı Doç. Dr. Rustam Atadjanov: “Orta Asya’da Uluslararası Hukukun Gelişiminde Kaydedilen İlerleme Çok Yönlüdür.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Orta Asya ülkelerinin hukuksal etkilerini değerlendirmek üzere...