Tarih:

Paylaş:

Etiyopya Bu Sefer Çözümü Olağanüstü Halde Buldu

Benzer İçerikler

Etiyopya’da ses getiren siyasi gösteriler, ayaklanmalar ve karşılığında güvenlik güçleriyle yaşanan şiddet olayları; Afrika’nın bu güçlü ülkesindeki başta siyasi olmak üzere çeşitli sorunları yeniden masaya yatırmıştır. Çıkan gösteriler, ayaklanmalar sonucunda olağanüstü halin ilan edilmesi üstünde en fazla durulan konu olmuştur. Ekim’de uygulamaya konulan olağanüstü halin süresi 6 ay olarak belirlenmiştir. Olağanüstü halin etkisi de yaşananların ehemmiyetini göstermektedir. Çeşitli veriler kullanılabilir. Bugüne kadar 11.000’den fazla kişi tutuklanmış, geçen seneden bu yana gösteriler sonucunda hayatını kaybedenlerin sayısının ise 500’den fazla olduğu belirtilmektedir. Olağanüstü hal kapsamında ülkede görevli bulunan yabancı diplomatlara seyahat kısıtlanması getirilmesi gibi düzenlemeler dış kamuoyunda yankı bulan diğer bir unsurdur.

Etiyopya’daki son dönemi anlamak için kullanılan ilk veriler yukarıdaki gelişmelerdir. Bu genel çerçeveye olağanüstü halin ilan edilmesinin yanında hükümetin, siyasi ve idari yapının değişmesine yönelik kararı da özel durum olarak eklenmektedir. Keza Addis Ababa’nın süreç boyunca tepkisi özellikle olağanüstü halin çerçevesini anlamak ve gelecek döneme dair yorum yapabilmek için önemlidir. Diğer yandan protestolar salt 2016’ya özgü değildir. Son beş yıldır bu protestolar ülkenin gündeminde yer almaktadır. Başka bir ifadeyle Etiyopya siyasetinin genel sorunları, olumsuzlukları muhalif unsurlarca önceki dönemlerde de dile getirilmiştir; bu şikayetler bugün yine gündemdedir. Olağanüstü halle sonuçlanan protestolar ve bu protestoların çıkış noktaları, süreci anlamak için farklı alanların değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Örneğin Etiyopya’nın siyasi yapısı gözden geçirilmelidir. Etnik yapının siyasete etkisi, federatif yapının özellikleri, geçmiş siyasi gerginlikler 2016 olaylarını ele alırken değinilmesi gereken konulardır.

Ülkenin genel iç siyaseti, neredeyse her politik konunun etnik yapının “merkeze alınarak” değerlendirilmesine neden olmaktadır. 2016 olağanüstü halini getiren olaylar için de bu tespiti yapmak mümkündür. Protestoların kimler tarafından, nerede ve hangi gerekçelerle düzenlendiği etnik kimliğin altını çizmektedir. Hükümet karşıtı gösterilerin merkezi, Oromia ve Amhara bölgeleridir. Oromolar, Etiyopya’nın yüzde 34.4’ünü; Amharalar ise yüzde 27’sini oluşturmaktadır. Olağanüstü hal kapsamında gerçekleşen tutuklamaların çoğu da adı geçen bölgelerde yapılmaktadır. Bu iki etnik grubun ülke nüfusunun yüzde 60’ını oluşturması yaşanan sürecin sosyo-kültürel ve coğrafi etmenlerini öne çıkarmakta; gösteriler-olağanüstü hal ilişkisini dikkate değer kılmaktadır.

Gösterileri tetikleyen, neden olan sorunlar kapsamlıdır. İdari, siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel sebepleri bulunmaktadır. En fazla ekonomik, kültürel ve siyasi dışlanmışlık öne çıkmaktadır. Protestolar, bu duruma ışık tutmaktadır. Muhaliflerin dile getirdiği iddialardan birisi azınlık olan fakat hükümette liderliğe sahip olan Tigray etnik grubu tarafından dışlanmalarıdır. Ekonominin belli bir grubun çıkarlarına göre düzenlendiği, siyasi gücün de tekelleştiği vurgulanmaktadır. Özellikle Oromolara ilişkin bahse konu sorunlara yaklaşık 25 yıldır maruz kaldığı kimi insan hakları örgütleri tarafından dile getirilmekte ve ayrımcılığın sistematik olduğu iddia edilmektedir.

Gösterilere Müslüman gruplar, çiftçiler gibi farklı unsurlar da katılmıştır. Dışlanma ve ayrımcılığa uğrama iddiaları yine dikkat çekmektedir. Oromia’daki bazı Müslümanlar kendi seçtiklerinden ziyade hükümet tarafından onaylanan liderlerin son dönemdeki etkinliklere katılmasını protesto etmişlerdir. Çiftçiler de tarım alanlarının farklı sektörler için kullanılması sebebiyle yerlerinden edilmelerini gündeme getirmişlerdir.

Başkent Addis Ababa’nın sınırlarının Oromia’ya doğru genişletilmesi planı da gösterileri tetiklemiştir. Sınırların tarım bölgesini içine alacak şekilde değiştirilmesini öngören bu planın uygulanmasından sonra vazgeçilmiştir fakat ilgili değişiklerin hayata geçirilmesi durumunda çiftçiler, bölgedeki topraklarını kaybedeceklerinden şikayet etmektedir. Muhalefet tarıma elverişli bu arazinin sanayi ve barınma ihtiyaçları için kullanılacağını dolayısıyla yerlerinden edilen insanların sayısının artacağını veyahut bu kesimin sorunlarının artacağını öne sürerken hükümet ise altyapının geliştirilmesini hedeflediğini söyleyerek planı savunmakta ve eleştirilere cevap vermektedir.

Başkentin sınırlarının genişletilmesi planı ve karşı tepkiler akla geçmiş yıllardaki protestoları getirmektedir. 2014’te benzer gösteriler benzer gerekçelerle düzenlenmiştir. Addis Ababa’nın sınırlarının genişletilmesine dair karar ilk defa kamuoyu ile 2014’te paylaşılmış ve akabinde çiftçilerin haklarının gasp edileceğine dikkat çekmek için muhalif kesimler gösteriler düzenlenmiştir. 2005 yılında ise seçim sonuçları protesto edilmiş ve şiddet olayları yaşanmıştır.

Olayları anlamak için Addis Ababa’nın tepkilerinin incelenmesi gerekmektedir. Peki, Addis Ababa’da iktidar kimden oluşmaktadır? Hükümette koalisyon bulunmaktadır. Etiyopya Halk Devrimci Demokratik Cephesi (The Ethiopian People’s Revolutionary Democratic Front, EPRDF) hem başarılı hem de başarısız olarak değerlendirilmektedir: ekonomik kalkınmada ilerleme kaydedilmesi, sağlık ve eğitim alanlarında hakların iyileştirilmesi başarılı örnekler arasındadır. Diğer yandan yönetimin; açık, şeffaf ve demokratik olmadığı öne sürülmektedir. Öyle ki muhalif ya da muhalefeti temsil eden tek bir kişinin parlamentoda yer almadığı kaydedilmektedir.

Hükümetin akla gelen ilk tepkisi olağanüstü halde karar kılmasıdır. Etiyopya, 25 yıldan sonra ilk defa olağanüstü hal ilan ederek 2016’da yaşanan şiddet olaylarının önüne geçmeyi hedeflemiştir. Hükümet böylelikle ayaklanmaların önüne geçebildiğini, gösterileri düzenlediği öne sürülen yasadışı Oromo Kurtuluş Cephesi ile mücadele edebileceğini dile getirmektedir. Muhaliflere getirilen siyasi faaliyet kısıtlamaları, sokağa çıkma yasağı ve diplomatların izin olmadan başkentin 40 km dışarısına çıkma yasağı olağanüstü halin sınırlamaları olarak öne çıkarılabilir. Kasım başında diplomatlara yönelik yasak barış ve güvenliğin göreceli olarak tesis edildiği gerekçesiyle kaldırılmıştır. Çeşitli özgürlüklere kısıtlama getirilmesi yönetimin demokratik olmadığı iddialarını arttırmıştır.

Addis Ababa, olağanüstü hal ilan etmek dışında mevcut duruma nasıl tepki vermektedir? Kabinede değişikliğe gidilmesi hükümetin bir başka cevabı olmuştur; bazı kilit görevler muhalefete verilmiştir. Bu muhalif isimlerin Oromo kabilesinden gelmeleri, dile getirilen şikayetlerin Addis Ababa tarafından dikkate aldığını göstermektedir. Hükümet; tepkileri cevaplamaya, reforma gitmeye kabinedeki temsili değiştirmekle, farklı unsurlara siyasi temsil imkanı vermekle başlamıştır. Bir diğer adım seçim sisteminde değişikliğin gündeme alınmasıdır; Addis Ababa bu adımı planlanan reformun parçası olarak göstermektedir. Seçim sistemine dair hem içeriden hem de dışarıdan uzun zamandır demokratik ve açık olmadığına dair eleştirilerin getirilmesi hükümetin neden bu adıma yöneldiğinin cevabını vermektedir.

Addis Ababa’nın tepkisi bölgesel siyasete, geleneksel rekabete göndermede bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle yalnızca Etiyopya muhalefetine değil dış kamuoyuna da hitap etmektedir. Örneğin olaylardan sorumlu olduğu gerekçesiyle bazı yabancı ülkeleri suçlamaktadır. Mısır ve Eritre’nin bu olaylara destek verdiğini iddia etmektedir. Söz konusu iki komşusu ile Etiyopya hâlihazırda gergin ilişkilere sahiptir. Mısır ile Nil Nehri üzerindeki karşıt iddialar nedeniyle anlaşmazlık yaşanmaktadır. Addis Ababa’nın baraj yapma kararı alması son dönemdeki anlaşmazlığın en önemli nedenidir. Diğer yandan isyancıların Mısır’da eğitim gördükleri ve finansal destek aldıkları da öne sürülmektedir. Muhalif Oromo Kurtuluş Cephesi’nin Kahire’den destek aldığına dikkat çekilmektedir. Eritre ile Etiyopya’nın ise yıllara uzanan sınır sorunu bulunmakta ve bu gerginlik ikili ilişkilere yansımaktadır. 2005 seçimlerinden sonra oluşan muhalif Ginbat 7’nin Eritre’de konuşlandığı ve destek aldığı iddia edilmektedir.

Etiyopya’nın Afrika’nın en güçlü ülkelerinin başında gelmesi, Afrika Birliği’nin (AfB) merkezi olması hem olayları hem de örgütün tepkisini daha önemli kılmaktadır. AfB Komisyonu Başkanı Dr. Nkosazana Dlamini-Zuma, tarafların kapsamlı ve yapıcı diyalog içerisine girmeleri gerektiğini söylemiş;  temel insan haklarının ve özgürlüklerin korunması gereğinin altını çizmiştir. Sürecin örgüt tarafından endişe ile izlendiğini de eklenmiştir. Sert ve müdahale edici bir tutum takınmayan örgütün, durumu izlemeye devam edeceği ve kendisine ev sahipliği yapan ülkeye dair siyasetinde aceleci davranmayacağı ve gelişmelere paralel olarak eleştirilerinde düşük tonda kalacağı düşünülmektedir.

Sonuç olarak; 2016 gösterileri ve olağanüstü halin ilan edilmesi Etiyopya’nın çeşitli özelliklerini gözler önüne sermektedir. Etiyopya, Afrika’nın kilit ülkelerindendir ve aynı zamanda AfB’nin merkezidir. Bu niteliği olayları daha önemli kılmakta ve hükümete yönelik eleştirilerin vurgulanmasına, gündemi meşgul etmesine sebebiyet vermektedir. Halihazırda iç siyasetteki olumsuzluklar ülkenin dış ilişkilerinde, bölgesel liderliğine yönelik siyasette uzun zamandır gündeme getirilmektedir. 2016’da da eleştiriler yine bu doğrultuda olmuştur. Yıllara dayanan ve bir süreç teşkil eden eleştiriler, Etiyopya’nın bir başka özelliğine işaret etmektedir: ülke siyasi tarihinde benzer gösteriler yaşanmıştır. Geçmişteki protestolar, bugünkü tablo ile benzerlik kurulması imkanı sağlamaktadır. 2005’teki gösteriler iç ve dış kamuoyunda demokratik yönetimden uzaklaşılıyor eleştirilerini tetiklerken 2014 ve 2015 yıllarında da hükümet benzer nedenlerle protesto edilmiş fakat 2016 siyasi sürecine olağanüstü halin ilan edilmesi damgasını vurmuştur. Bugün gelinen noktada istikrar ve barışın göreceli olarak sağlandığı hükümetçe dile getirilmekte ve bazı kısıtlamaların kalktığı görülmektedir. Bahse konu gelişmelerin yanında eleştirilerin giderilmesine, sorunların çözülmesine dair hükümetin cevaplarının devamlılığı ve bu yanıtların kalıcı olması orta ve uzun dönemde istikrarın sağlanmasında kilit öneme sahip olacaktır. Özellikle kalkınma politikalarının eşitlikçi anlayışla oluşturulması ve uygulanması şikayetlerin dinlendiği ve uzlaşma sürecinin başladığını gösterecektir. Aksi takdirde azınlık olan veya yönetimde bulunmayan unsurların siyasi temsilinde eşitliğin sağlanması talebinin gündemdeki yerini koruyacağı düşünülmektedir. Yerlerinden edilmiş kişilerin sayısının veya maruz kaldıkları sorunların artması da ileride yaşanabilecek sıkıntılara eklenebilir. Hükümetin dile getirdiği reform sürecinin kapsamlı olması ve bunu devam ettirmesi de önemlidir. Diğer taraftan olağanüstü halin ilan edilmesi federatif yapının, etnik özelliklere göre oluşturulan 9 bölgenin idareten ve siyaseten ihtiyaçlara ne kadar cevap verebildiğinin sorgulanmasına neden olabilir. Örneğin bazı Oromo örgütlerinin çözüme dair talepleri arasında özerklik seçeneği gibi self-determinasyon hakkının uygulanması bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle olağanüstü hal gibi ülkenin en önemli sınavlardan biri olarak nitelendirilen bu sıkıntılı süreçte mevcut sorunların bilindik ya da farklı unsurlara çözümü dillendirilebilir.

Koalisyon dört siyasi partiden oluşmakta: Oromo Halklarının Demokratik Teşkilatı (the OromoPeoples’ Democratic Organization, OPDO), Amhara Ulusal Demokratik Hareketi (the Amhara National Democratic Movement, ANDM), Güney Etiyopya Halkları Demokratik Hareketi (the Southern Ethiopian People’s Democratic Movement, SEPDM) ve Tigray Halkı Kurtuluş Cephesi (the Tigrayan People’s Liberation Front, TPLF).

Dr. Ceren GÜRSELER
Dr. Ceren GÜRSELER
ANKASAM Uluslararası Hukuk Danışmanı