Finlandiya Nato’ya Üye Olabilir Mi?

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı, 2022 senesinde ise Ukrayna’yı işgal etmesi, Baltık bölgesinde ciddi bir tedirginliğe yol açmıştır. Kuşkusuz Rusya’nın askeri harekâtları Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü’nün (NATO) üyesi olmayan İsveç ve Finlandiya’yı ciddi bir şekilde endişelendirmektedir. Baltık Denizi’nde askeri faaliyetlerin artması, Finlandiya’nın güvenliğinde de hassas bir durum oluşturmaktadır. 

Mevcut durumda Finlandiya, NATO üyeliğinin avantajlarını ve dezavantajlarını hesap etmektedir. Finlandiya halihazırda katılım başvurusunda bulunmak için “en doğru zamanı” beklemektedir. Fakat bu doğru zaman kısa vadede aylar hatta yıllar alabilir. Rusya’nın Ukrayna işgaliyle hem Fin siyasetinde hem de kamuoyunda NATO üyeliği tekrar gündeme gelmiştir. İşgalle birlikte Finlandiya Cumhurbaşkanı ve Başbakanı yaptıkları açıklamalarla söz konusu üyeliğin kolay olmayacağını adeta deklare etmişlerdir. 

Avrupa Birliği’nin (AB) askeri meselelerde ‘kağıttan kaplan’ olduğunu kanıtlamasıyla Batı savunma ittifakının önemi de artmıştır. Finlandiya halkının çoğunluğu bugüne değin üyeliğe karşıydı, fakat Rusya’nın önce Kırım’ın ardından Ukrayna’nın işgali kamuoyunda NATO’ya üye olmak isteyenlerin oranında ciddi bir artışa yol açmıştır. Son kamuoyu araştırmaları da NATO üyeliğine desteğin ilk kez %50’yi aştığına işaret etmektedir.

Rusya’nın hamleleri,  NATO üyesi olmayan İsveç’i ve Finlandiya’yı ciddi bir şekilde endişelendirmektedir. Bu da her iki ülkenin savunma sanayine ciddi ödenek ayırmalarını ve NATO’yla ortak işbirliği yapmalarını zorunlu kılmaktadır. Örneğin 2021 yılının Eylül ayında İsveç NATO’nun kurucu üyeleri Norveç ve Danimarka ile bir savunma paktı imzalamış ve söz konusu ülkeler savunma harcamalarını gözden geçirmişlerdir. 

Rusya’yla uzun bir sınırı olan Finlandiya, Soğuk Savaş süresince bağımsızlığını korumak adına Sovyetler Birliği’ne karşı “mesafeli” ve tarafsızlık politikasını korumayı başarmıştır. Son gelişmelerle birlikte Finlandiya’nın tutumu da değişmektedir. Rusya provokasyonlarını arttırırsa, tarafsızlığı gelenek edinmiş olan Finlandiya ve İsveç’in, NATO’ya sığınmak durumunda kalabileceği açıkça deklare edilmeye başlanmıştır. 

Nitekim 1939-1940 Sovyet-Fin Savaşı’ndaki gibi bir sonuç Ukrayna Savaşı için de mümkün olabilir. Finlandiya, Kış Savaşı’nı kazanamamıştı, aylarca süren şiddetli direnişten sonra 1940 yılının Mart ayında işgali sona erdiren ve Finlandiya’nın savunmasını ve bağımsızlığını kurtaran bir barış anlaşması imzalamayı başarmıştı. Birtakım tavizlere rağmen, Finlandiya bağımsızlığını koruyabilmişti. Ukrayna’nın “Finlandiyalılaştırması” (veya Finlandizasyon) Rusya’nın kazanacağı bir “Pirus Zaferi” ile (ABD ve AB’nin de onayı ile) seçenekler arasında görülmektedir.

İsveç’in ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda çeşitli seçenekleri bulunmaktadır: 

  • Birincisi, her iki ülkenin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üye olmasıdır. Fakat Rusya’nın olası bir hamlesi Finlandiya’yı ciddi bir şekilde endişelendirmektedir. Rusya’nın Finlandiya ile 1340 kilometre sınırı bulunmakta ve aynı zamanda Finlandiya nüfusunun % 1,6’sını Rus nüfus oluşturmaktadır. Ayrıca Finlandiya’nın Rusya’ya enerji bağımlılığı ilişkilerin ciddi bir şekilde gözden geçirilmesini gerekli kılmaktadır. 
  • İkinci ve güçlü seçenek ise İsveç ve Finlandiya Amerika Birleşik Devletleri (ABD) nezdinde, NATO Üyesi Olmayan Önemli Müttefik (MNNA) statüsü elde etmesidir. Bu statüdeki ülkeler savunma, ticaret ve güvenlik işbirliği alanlarında istifade etmektedirler. NATO, daha önce 17 ülkeye bu statüyü tanımıştı. 
  • Üçüncü seçenek olarak İsveç ve Finlandiya’nın Rusya’nın tepkisini üzerlerine çekmemek için mevcut durumu sürdürmeleri öngörülebilir. Bu seçenek halihazırda düşük bir olasılık gibi görünse de tarihsel bağlamda önemli bir seçenek olarak kalmaya devam edeceğidir. 
  • Dördüncü seçenek ise en zayıf olandır. Bu da İsveç veya Finlandiya’nın tek başlarına NATO’ya üye olmasıdır. 

Gerek ABD gerekse AB’nin Rusya’ya karşı yaptırımları her iki ülkenin de yaptırımlara katılmasını adeta zorlamaktadır. NATO ile olan imtiyazlı ortaklıklarını kaybetmek istemeyen İsveç ve Finlandiya ortak hareket ederek ortak bir karar alma peşindeler. 

Rusya’nın Tepkisi Ne Olur? 

Rusya’nın saldırgan tavrı her ne kadar İsveç ve Finlandiya’yı NATO’ya yakınlaştırsa da Rusya olası bir üyeliği cevapsız bırakmayacağını açıkça belirtmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın “NATO’ya katılmak isterlerse İsveç ve Finlandiya’ya kapılar açık” yönündeki açıklaması üzerine Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova: “Finlandiya ve İsveç’in öncelikle bir askeri blok olan NATO’ya katılımı, ülkemizin yanıt vermesini gerektirecek ciddi siyasi-askeri sonuçlara yol açacaktır” açıklamasıyla karşılık vermiştir. Açıklamadan kısa bir süre sonra Rus savaş uçakları da İsveç hava sahasını açıkça ihlal etmiştir.

Rusya, her iki ülkenin olası NATO’ya üyeliklerini kolay kolay kabul etmeyeceğini daha önce de en üst düzeyde açıklamıştı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2016 yılının Temmuz ayında Finlandiya’ya yaptığı ziyaret sırasında “Finlandiya NATO’ya üye olursa nasıl karşılarsınız?” sorusuna “Sizce ne yaparız? 1500 km’lik sınırdan askerimizi geri çektik. Onları geride mi tutarız?” yanıtını vermişti. Bununla birlikte Finlandiya’nın tarafsız kalmasından memnun olduklarını belirtmişti. Fakat Rusya’nın Kırım ardından Ukrayna hamleleri karşısında Finlandiya politikasını değiştirip NATO’ya üyelik konusunu daha çok gündemine almaya başlamıştır.

Rusya’nın Kırım’ı ve Ukrayna’yı işgal etmesi Finlandiya ve İsveç’i NATO’yla olan ilişkilerini daha da derinleştirmeye itmektedir. Bu durum da üyelik veya ortaklık durumunu da daha da tartışmalı hale getirmektedir. Finlandiya ve İsveç, Rus korkusundan dolayı masaya menü olmamak için masadan bir yer kapmak istemekte, fakat hali hazırda bunun bedelini hesaplamaya çalışmaktadırlar. “Finlandiya, İkinci Dünya Savaşı’nda Stalin’in isteklerini yerine getirmeyerek büyük bedel ödemişti peki şimdi Putin’e rağmen NATO’ya üye olacak mı? Üye olursa bedelini ödemeye hazır mı?” soruları muammasını korumaya devam edecektir. 

Diğer taraftan Putin’in belirsiz, anlaşılmaz ve öngörülemez politikaları, İsveç’i ve Finlandiya’yı diken üstünde tutmaktadır. Bu da NATO üyeliğinin gündemde kalmasını sağlayacaktır. Rusya’nın Kırım ve Ukrayna işgali; NATO üyesi olmayan bu iki Nordik ülkesini birlikte ve ortak hareket etmeye zorlamaktadır. Her iki devletin birlikte veya tek başlarına NATO’ya katılma(ma)sı farklı sonuçlar doğuracaktır. Nitekim NATO da her iki devleti aynı anda üye yapmak istemektedir. Çünkü Baltık devletlerinin savunmasına daha fazla destek vermek ve çevrelemek için İsveç’in ve Finlandiya’nın stratejik konumu büyük önem kazanmaktadır. 

Rusya ise Finlandiya’nın ve/veya İsveç’in İttifak üyeliğini engellemek için güvence vermek yerine korkutma yoluyla engellemeye çalışmaktadır. Finlandiya, davranışlarını öngöremediği komşusunun oluşturduğu güvensiz ortama karşılık, NATO üyeliğine başvurma olasılığını bir tehdit unsuru olarak kullanmaktadır ve kullanmaya devam edecektir. Bunu yaparken Washington, Stockholm, Brüksel ve Moskova faktörleri arasında bir denge kurmaya çalışacaktır. Tarihsel süreç göz önüne alındığında Finlandiya, askeri olarak tarafsız kalma politikasını sürdürecek fakat NATO’yla ilişkilerini derinleştirecek ve üyeliğe başvurma seçeneğini açık tutma politikasını sürdürecektir. 

Doç. Dr. Evren KÜÇÜK
Doç. Dr. Evren KÜÇÜK
Küçük, Kastamonu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim üyesidir. Lisans eğitimini Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde tamamlayan Küçük, 2011 yılında “Türkiye-Finlandiya İlişkileri (1917-1980)” başlıklı tezle aynı üniversiteden yüksek lisans derecesini, 2016’da tamamladığı “Türkiye-İsveç İlişkileri (1914-1938)” başlıklı tezle de Ankara Üniversitesi’nden doktora derecesini almıştır. 2016’da Kastamonu Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümüne öğretim üyesi olarak atanan Küçük’ün Nordik ülkeleri, Baltıklar ve Türk dış politikasına ilişkin yayımlanmış çalışmaları bulunmaktadır. Yazar, “Savaşta Diplomasi: Adana-Yenice Gizli Görüşmeleri” adlı eseri ile 2020 TÜBA-TESEP Eser Ödülüne layık görülmüştür.

Benzer İçerikler