Azerbaycan-Ermenistan arasındaki Karabağ meselesinin çözümünde önemli rol oynayan, Balkan Barış Forumu ve Rusya-Ukrayna barış görüşmelerinde stratejik zirve diplomasisini hayata geçiren Türkiye, bunların yanı sıra Almanya, İngiltere ve Fransa’nın İran’la olan nükleer müzakerelerine ev sahipliği yapmıştır. Bu bağlamda Türkiye’nin arabulucu rolünü Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’ne (ANKASAM) değerlendiren uzmanlar, bu zirvelerin Türkiye’ye hem prestij kazandıracağını hem de yeni kurulacak düzende söz hakkı tanıyacağını söylemektedir.
Bu doğrultuda ANKASAM, konuyla ilgili olarak ANKASAM Genel Sekreteri ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Kadir Ertaç Çelik, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Siyasi Tarih Anabilim Dalı ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. İsmail Şahin ve Ufuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ergenekon Savrun’dan alınmış görüşleri dikkatinize sunmaktadır.
ANKASAM Genel Sekreteri ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Kadir Ertaç Çelik: Türkiye, artık Soğuk Savaş döneminin edilgen, ileri karakol devlet aktörü pozisyonunu çoktan aşmıştır.
Türkiye’nin artık dünyadaki sorunların çözümü konusunda en önemli noktada olduğunu vurgulayan Dr. Kadir Ertaç Çelik, “Türkiye’nin gücü, Akıllı Güç (Smart Power) olarak da tanımlayabileceğimiz güçtür. Çünkü kriz çözümlerinde veya uluslararası sorunların çözümünde, çatışmalarda buna dahil olmak üzere bir devletin arabulucu veya sorun çözücü bir misyonu üstlenmesi için hem sert araçlarını hem yumuşak güç araçlarını doğru kullanabilmesi gerekiyor. Bu da bir akıllı güç motivasyonudur.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin cumhuriyet kurulduğu günden itibaren girdiği bütün bölgesel ve küresel nitelikli krizleri tamamıyla kaybetmeyen bir aktör olmanın verdiği motivasyonla hareket ettiğini belirten Çelik, “Günümüz politiğinde Türkiye’nin pozisyonu şu şekildedir: Türkiye, artık Soğuk Savaş döneminin edilgen, ileri karakol devlet aktörü pozisyonunu çoktan aşmıştır. Soğuk Savaş sonrası Türkiye’ye verilen oyun bozucu rolün ötesine geçmiştir. Türkiye artık oyun kurucu bir aktördür, oyun kuracaktır da. Birleşmiş Milletler gündeminden tutun, iklim ilişkilerine ve karar süreçlerine kadar geniş bir etki alanına sahiptir. İkili, bölgesel ve küresel dinamikler ile jeopolitik bağlamda Türkiye, jeopolitik dengede oyun kurucu pozisyonuyla ciddi bir güce, olumlu bir imaja ve karar alma mekanizmasının etkinliği sayesinde birleşen bir yapıya sahiptir. Bu pozisyon, onu aynı zamanda bir yönlendirici yapmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Aktörlerin Türkiye’ye yönelik pozitif yaklaşımına değinen Çelik, “Dolayısıyla Türkiye, bu tip sorunların çözümü noktasında arabulucu, dostça girişimci veya sorun çözücü pratiklerini sürdüren bir aktör haline gelmiştir. Türkiye’nin taraflar üzerinde hem güvenilir hem de etki doğurabilecek ve gerekirse caydırıcılık oluşturabilecek bir aktör işlevi vardır. Gerek askeri kapasitesiyle gerek politik kapasitesiyle gerekse de uluslararası jeopolitik pozisyonuyla bu gücü ve motivasyonu elde etmiştir. Bunun somut süreçlerini de görmekteyiz.” analizinde bulundu.
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Siyasi Tarih Anabilim Dalı ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. İsmail Şahin: Antalya Diplomasi Forumu, Türkiye’nin gelecekte kendisini bir çözüm merkezi olarak konumlandırma arayışını simgelemektedir.
İstanbul’daki zirvelerin önemine değinen Prof. Dr. İsmail Şahin, “Bu gelişmeler ışığında, Türkiye’nin diplomatik faaliyetleri hızla çeşitlenmiş ve diplomasiye yapılan yatırımlar önemli bir ivme kazanmıştır. Türkiye, bu çeşitlilikle birlikte sadece kendi iç sorunlarını değil, çevresindeki bölgesel meseleleri de ele almakta ve bu sorunlar için çözüm önerileri sunmaktadır. Bu, yeni bir diplomatik iklimin doğmasına yol açmış ve Türkiye, bölgesindeki krizlerin çözümüne katkı sağlayan bir aktör haline gelmiştir.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin çevresindeki birçok krizin çözümünde oynadığı role dikkate çeken Şahin, “Özellikle Ukrayna-Rusya Krizi, İran ile Avrupa arasında yaşanan nükleer anlaşmazlıklar, Karabağ Sorunu, Libya ve Suriye gibi bölgesel meselelerde Türkiye, arabuluculuk yaparak ve diplomatik görüşmeler düzenleyerek önemli bir rol üstlenmiştir. Bu gelişmeleri destekleyen bir diğer önemli adım ise 2020’lerin başında temelleri atılan Antalya Diplomasi Forumu’dur. Bu forum, Türkiye’nin gelecekte kendisini bir çözüm merkezi olarak konumlandırma arayışını simgelemektedir. Türkiye, diplomasiyi sadece sorunların tartışıldığı değil, aynı zamanda çözüm önerilerinin sunulduğu bir alan olarak yeniden şekillendirmeyi amaçlamaktadır. Antalya Diplomasi Forumu, bu hedefin gerçekleşmesine önemli bir katkı sağlamıştır.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin küresel ölçekli sorunların çözümünde de aktif rol aldığına değinen Şahin, “Katılımcı profillerini ve tartışılan konuları incelediğimizde, Türkiye’nin yalnızca kendi dış politikasıyla ilgili meseleleri ele almakla kalmayıp bölgesel ve küresel sorunların çözümüne yönelik de aktif bir rol üstlendiğini görmekteyiz. Türkiye, diplomatik ikliminin çeşitliliği ve buna yapılan yatırımlar sayesinde küresel ölçekteki sorunlara çözüm arayışında önemli bir ülke haline gelmiştir. Bu ilerlemenin temelinde Türkiye’nin altyapısının ve bu altyapı ile uluslararası zirveleri başarıyla organize etme kapasitesinin güçlendirilmesi yatmaktadır.” diye konuştu.
Türkiye’nin son yıllarda hız verdiği stratejik zirve diplomasisinin önemine vurgu yapan Şahin, “Bir ülkenin uluslararası bir zirve düzenleyebilmesi için gerekli altyapıya sahip olması önemlidir. Lojistik, güvenlik ve konaklama altyapıları, bu tür zirveler için kritik öneme sahiptir. Türkiye, İstanbul, Antalya ve Ankara gibi şehirlerinde bu altyapıyı ciddi ölçüde geliştirerek, dünya liderlerinin ve delegasyonlarının ihtiyaç duyduğu tüm olanakları profesyonel bir şekilde sunabilecek bir kapasiteye ulaşmıştır. Ancak, sadece diplomasiye yönelik bir zihniyet değişikliği yeterli değildir; bu zihniyeti hayata geçirebilmek için gerekli olan altyapı yatırımları da son derece önemlidir. Türkiye, diplomatik iklimini çeşitlendirirken, aynı zamanda bu diplomatik iklimi en verimli şekilde hayata geçirecek altyapılara da ciddi yatırımlar yapmaktadır.” ifadelerini kullandı.
Ufuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ergenekon Savrun: Türkiye, artık önemli bir diplomasi yuvası haline geldi.
Söz konusu zirvelerin Türkiye’ye duyulan güvenin önemli bir göstergesi olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Ergenekon Savrun, “Ülkelerin Türkiye’ye güven durumu da şundan kaynaklanıyor: Türkiye, sadece Cumhuriyet tarihinde değil, Osmanlı’dan bu yana yürütmüş olduğu adalet sistemiyle, güvenilir bir ülke olmasıyla ve dış politikadaki tutarlı adımlarıyla özellikle son yıllarda hem Batı Dünyası’na hem de Doğu Dünyası’na güven verdiği için, güvenli bir liman olarak görülüyor. Sözlerinde ve eylemlerinde bunu birebir uyguladığı için; yani bir adım ileri, iki adım geri gibi yalpalamalar yapmadığı için gerek Rusya Federasyonu gerek Amerika Birleşik Devletleri, İran ve çeşitli ülkeler Türkiye’ye büyük bir güven duyuyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Sözlerinin devamında Savrun, “Halihazırda Türkiye, Somali örneğinde olduğu gibi tarafları bir araya getirdi. Yine 19. ve 20. yüzyılın sömürge ülkeleri, Türkiye’nin sömürgeci bir anlayış sergilemediğinin farkındadır ve Türkiye’yi dost olarak görmektedir. Türkiye, burada kamu diplomasisiyle yürüttüğü yumuşak diplomasi sayesinde bu ülkeleri birer stratejik ortak olarak ele alıyor.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin stratejik zirve diplomasisine rekabetçi gözle bakan ülkelerin olduğuna dikkat çeken Savrun, “Tabii, bunu istemeyen taraflar elbette var. Başta İsrail ya da bazı ülkelerin çıkarlarına dokunan veya kendisine karşı olarak gören ülkeler var. Fransa örneğini de verebiliriz. Türkiye’nin yükselmesini veya bölgede kalıcı bir barışın sağlanmasını istemeyen ülkeler mevcut. Ama her ne olursa olsun, Türkiye yine, dediğimiz gibi, Ukrayna meselesinde, İran meselesinde ve çeşitli nükleer konularda hep bir diplomasi ülkesi haline geldi.” analizinde bulundu.