Yeni Bir Başlangıç: Kuzey ve Güney Kore İletişim Kanallarının Açılması

Kuzey Kore ile Güney Kore arasında son bir yıldır kapalı tutulan iletişim kanalları uzun bir aradan sonra yeniden açılmıştır. Mevzubahis gelişmenin ardından yapılan açıklamada “ikili ilişkilerin” ortak güven anlayışı içerisinde en kısa zamanda yeniden iyileştirilmesi” temenni edilmiştir. Kore Savaşı’nı bitiren ateşkesin 68. yılında tekrar açılan iletişim kanalları, ilişkilerin normalleşmesi yönünde olumlu bir adım olmuştur.

Bu bilgiler doğrultusunda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Kuzey ve Güney Kore arasındaki normalleşmenin yansımalarını alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinden alınan görüşler ışığında dikkatlerinize sunmaktadır.

Dr. Nazmül İSLAM (ANKASAM Asya-Pasifik Koordinatörü)

Dr. Nazmül İslam, konu hakkında yaptığı değerlendirmede, “Taraflar arasındaki münasebetler başarısız bir zirvenin ardından bozulmuş ve Kuzey Kore, 2020 yılının Haziran ayında yardım hattını/iletişim kanallarını kesen taraf olmuştur. Oysa güçlü ve anlaşılır ilişkiler geliştirmek, iki ülke için de ihtiyaçtır. 2018 yılından bu yana Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in ve Kuzey Kore ‎lideri Kim Jong-un, ikili ilişkileri ve karşılıklı anlayışı geliştirmek için üç kez bir araya gelmiştir. ‎Ancak söz konusu görüşmeler çeşitli nedenlerden ötürü başarısız olmuştur.” yorumunda bulundu. ‎

İslam, Seul-Pyongyang yardım hattının tek bir iletişim kanalından oluşmadığını ve Kuzey Kore ile ‎Güney Kore’yi birbirine bağlayan 40’tan fazla telefon hattının bulunduğunu vurgulayarak “Bunların yanı sıra coğrafi nedenlerden dolayı Panmunjom’un ‎dışında kalan 15 telefon hattı vardır. Bunlar arasındaysa askeri makamlardaki hatlar ve ‎güneydeki Dorasan İstasyonu ile kuzeydeki Panmun İstasyonu arasındaki demiryolunun kullanıldığı ‎hatlar vardır. Çoğu da Kore Tarafsız Bölgesi (DMZ) içindeki Panmunjom ‎Ortak Güvenlik Bölgesi’nden (JSA) geçmektedir ve Kızıl Haç tarafından korunmaktadır. İki ülke arasındaki iletişimi geliştirmek için oluşturulan yardım ‎hattı, en azından kısa vadede barışı sağlayabilecek en kolay ve etkili araçlardan biridir.‎” diyerek açıklamalarını tamamladı.

Prof. Dr. Mesut Hakkı CAŞIN (Yeditepe Üniversitesi-Hukuk Fakültesi)

Taraflar arasındaki yumuşamanın tesadüf olmadığını ifade eden Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, “Bir taraftan Kore Savaşı’nın yıldönümü sebebiyle tarafların bir araya gelmesi; öte yandan yapılan diplomatik açıklamalarda yer aldığı üzere iletişim kanallarının açılması olumlu gelişmelerdir. Çünkü tüm Kore ulusu, Kuzey-Güney ilişkilerinin gerginlikten kurtulduğunu görmek istemektedir. Dolayısıyla iletişim kanallarının açılması, diplomatik açıdan iyi bir başlangıçtır.” açıklamasını yaptı.

Caşın, “İletişim kanallarının açılması ve Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ve Güney Kore Cumhurbaşkanı Moon Jae-in arasındaki yazışmaların başlatılması, iki taraf arasında 2009 yılından bu yana yaşanan ilk gelişmedir. ABD Eski Başkanı Donald Trump’ın Kore’yi kazanma girişimi başarısız olmuştu. Yeni Başkan Joe Biden’ın politikasının ne yönde şekilleneceğine bakıldığında, Asya’daki güvenliğin sağlanması noktasında Çin’in kontrol altında tutulması gerektiği üzerinde durulduğu görülmektedir. Her ne kadar Biden, Pekin’le ipleri koparmayacağını açıkça ifade etse de Trump’ın çizgisinden gittiğini söylemek mümkündür.” değerlendirmesinde bulundu.

İki devletin ilişkilerinde bir denklem olduğunu belirten Caşın, “Şöyle ki; Güney Kore’de nükleer silahlar ve 30 bine yakın Amerikan askeri bulunmaktadır. Kuzey Kore’deyse Çin askeri yoktur. Ancak Kuzey Kore, ABD’nin baskısı karşısında nükleer silahlar elde etmiş ve bunu Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’ndan (NPT) çıkmak suretiyle gerçekleştirmiştir. Bölgeye Güney Kore’yle birlikte en yakın ülke olan Japonya, bu durumdan en fazla rencide olan devlettir. Unutulmamalıdır ki; Kore, yarımada olarak ayrılmadan önce İkinci Dünya Savaşı’na kadar Japonya’nın sömürgesiydi.” diyerek söz konusu durumu tanımladı.

Japonya, ABD ve Güney Kore yetkililerinin geçtiğimiz günlerde bir toplantı yaptığını hatırlatan Caşın, “Toplantıda, yarımadanın nükleer silahlardan arındırılması yolunda bir karar alınmıştır. Bu kararı Serbest ve Açık Hint-Pasifik Vizyonu adında bir işbirliği altında yürütmek istemişlerdir. Ancak burada sözü edilmeyen bir taraf daha vardır ve o da Rusya’dır. Moskova yönetimi, Kuzey Kore’nin arkasındadır. Yani olası bir ABD müdahalesinde Kuzey Kore’yi koruyacaktır.” açıklamasını yaptı.

Caşın, “Diğer bir husus da Kim Jong-un’un maceraperest olduğu konusunda birtakım fikirlerin bulunmasıdır. Kendisi son derece eğitimlidir. Kuzey Kore’nin ABD’den isteği, nükleer silahlardan vazgeçmesi karşılığında Washington’un da kendilerinin toprak bütünlüğüne saygı gösterdiğini deklare etmesi ve kendilerine saldırmaması konusunda garanti vermesidir. Bu garanti, ABD tarafından henüz verilmemiştir. Bu da göstermektedir ki; Kore Yarımadası’nda bir bölünmüşlük vardır ve bu bölünmüşlük devam edecektir. Buradaki mevcut denge nükleer silahlarla sürdürülecektir.” yorumunda bulundu.

Caşın, “Söz konusu denklem, bölgede aynen devam edecektir. Hatta Tayvan Sorunu’nun çözümünde de baskı oluşturacaktır. Böylesi bir gerginliğin taraflara herhangi bir fayda getirmeyeceği ortadadır. Bu da bölgeye daha fazla silah satışının yapılacağı anlamına gelmektedir.” şeklinde konuştu.

Son olarak Caşın, “Kuzey Kore lideri Kim Jong-un kısa bir süre önce Çin Devlet Başkanı Şi Jinping’le bir araya gelmiştir. Görüşmede Çin ve Kuzey Kore’nin birbirlerini destekleyecekleri belirtilmiştir. Burada şu gerçek ortaya çıkmaktadır: Artık Çin hem Asya-Pasifik hem de dünya politikasında ABD’ye karşı ciddi ve başat bir güç olarak kendini göstermektedir.” diyerek açıklamalarını tamamladı.

Dr. Zhanggui ZHOU (Yurtdışı Emniyet ve Güvenlik Enstitüsü Müdürü)

Dr. Zhanggui Zhou yaptığı açıklamada, “27 Temmuz 2021 tarihinde iki ülke arasındaki iletişim kanallarının yeniden başlatıldığı ve iki ülke lideri arasında şahsi mektuplaşmanın yaşandığı duyurulmuştur. Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’un kız kardeşi Kim Yo-jong’un bu konuyla ilgili 1 Ağustos 2021 tarihinde bir bildiri yayımladığı hatırlanmaktadır. Söz konusu bildiride Kuzey Kore’nin Güney Kore-ABD ortak askeri tatbikatını yakından takip ettiği ifade edilmiştir.” dedi.

Zhou tarihten örnek vererek, “Roma’nın bir günde inşa edilmediğini göz önünde bulundurursak, “Özellikle zirve görüşmelerine devam etme ve derin diyaloglara geri dönme açısından iki ülke arasındaki siyasi boşluğu doldurmak ve tamir etmek zaman alacaktır. Yapılması gereken, Kore Yarımadası’ndaki durumu dikkatle izlemeyi sürdürmektir. 27 Temmuz 2021 tarihinde iletişim kanalları yeniden açılmışsa da sebepsiz bir şekilde bu gelişmenin anlamını genişletmek ve hatta Güney-Kuzey zirvesini düşünmek erken ve aceleci bir muhakeme olacaktır.” yorumunu yaptı.

Son olarak Zhou, “Biden’ın göreve başlamasından sonra Kuzey Kore’ye yönelik ABD dış politikasında meydana gelecek muhtemel düzenlemelere de dikkat etmemiz gerekir. Kore Yarımadası’nda vuku bulan sorunun daha geniş bir jeopolitik perspektiften değerlendirilmesi elzemdir. Zira ABD, Çin, Rusya ve Japonya arasındaki çıkar dengesini de gözetmek gerekir.” diyerek küresel aktörlere dikkat çekti.

Murat BİLHAN (Emekli Büyükelçi)

Konuya dair yaptığı açıklamada Emekli Büyükelçi Murat Bilhan, “Bu aşamada ilk izlenimlerim mevcut statükonun ilelebet devam edemeyeceği şeklindedir. İki Kore de iki Almanya gibi bir gün birleşecektir. İnşallah bu gecikmenin bedeli çok ağır olmaz.” ifadesini kullandı.

Bilhan, “Güney Kore’nin ilk dikta rejiminin değiştirilmesi bir gerçek olmakla birlikte tam bir demokrasinin sağlanabilmesi için de erken olduğunu düşünüyorum. Kuzey Kore zaten her türlü sınıflandırmanın dışındadır.” açıklamasında bulundu.

Son olarak Bilhan, “ABD, Çin faktörü olmasa eski dostu Güney Kore’yi harcayacak gibi durmaktadır. Seul’un teknolojik başarılarından Washington’un memnun olduğunu söylemek güçtür. Kendine saklamak istediği üstünlük skalasını paylaşmak istemeyebilir. Açıkçası ABD’nin Uzakdoğu ülkelerinin mutluluğu için çaba göstereceğini sanmıyorum. Washington’un amacı zaten kendisinin de açıkladığı gibi Çin’i durdurmaktır.” diyerek açıklamalarını noktaladı.

Doç. Dr. Alexander Dukalskis (Dublin Koleji Üniversitesi)

Yaşanan gelişmeler üzerine görüşlerini aktaran Doç. Dr. Alexander Dukalskis, “İletişim kanallarının yeniden açılması, genel kanının aksine iki ülke arasındaki ilişkilerde keskin bir etki yaratmayacaktır.” yorumunda bulundu.

Dukalskis, taraflar arasındaki münasebetlerin tarihi gelişimine dikkat çekerek, “Yardım hattının tekrar açılması ve Moon Jae-in ile Kim Jong-un yeniden yazışmaya başlaması, bölge için olumlu bir gelişmedir. Ancak Seul-Pyongyang hattındaki ilişkiler, onlarca yıldır birbirini tekrarlayan başlangıçlar, duraklamalar ve son yakınlaşmaya benzer şekilde geri dönüşler etrafında şekillenmektedir” ifadelerini kullandı.

Dukalskis, “Son zamanlarda şahit olduğumuz yakınlaşmalar dünya kamuoyu için ilginç olsa da meseleye tarihi perspektiften baktığımızda fazla heyecanlanmaya gerek olmadığını anlıyoruz.” dedi.

Cenk ÖZKÖMÜR (Gazeteci)

Yaptığı değerlendirmede Gazeteci Cenk Özkömür, “Taraflar arasındaki gerilimin bölgede ne anlama geldiği önem taşımaktadır. Dolayısıyla Kuzey-Güney diyaloğu da esasen Pyongyang-Washington diyaloğunun yeniden başlama ihtimalini barındırmaktadır” dedi.

İki ülke arasında yaşananlarla ilgili olarak Özkömür, “Geçmişe dönersek, Güney Kore yönetimlerinin Moon Jae-in kadar diyalog yanlısı olmadığını ve hatta tansiyonu yükseltmekten kaçınmadığını görmek mümkündür. Ancak gerilimin tırmanması, Kuzey Kore’yi ürkütmemiş; aksine Pyongyang’ın eline daha çok koz vermiştir. Hatırlanacağı üzere, 2010 yılının Mart ayında Kuzey Kore’ye ait denizaltı, Güney Kore kıyılarındaki bir korveti batırmıştı. Kuzey Kore özür bile dilememişti. Güney Kore tatbikat yaptıkça, Kuzey Kore’nin tehdit algısı yükselmekte ve tehdit söylemi meşrulaşmaktadır. Yani Seul’un sözde caydırıcılık eylemleri saldırıyla karşılık bulmaktadır.” ifadelerini kullandı.

ABD-Kuzey Kore gerilimi açısından da durumun aynı olduğunu hatırlatan Özkömür, “Bir taraf, ‘nükleer silahlardan vazgeç, yaptırımları kaldırayım.’ derken; diğer taraf da ‘Yaptırımları kaldır, nükleer silahlardan vazgeçeyim.’ demekte ve orta yol bulma konusunda taraflar geri adım atmak istememektedir. Hatta Kim ile Trump arasındaki Hanoi Zirvesi’nde Kuzey Kore lideri, kısmi olarak nükleer gücünü azaltmayı teklif etmiş ve bu talep, Trump tarafından reddedilmişti. Buna mukabil Moon döneminde görüldüğü gibi, diyalog talebi de sonuç vermemiştir.” yorumunu yaptı.

Özkömür, “Moon Jae-in ile Kim Jong-un, 2018 yılında üç kez görüşmüştür. Moon, Trump’ı ikna etmeyi başarmıştır. Ancak Kuzey Kore ile ABD arasında 2019 yılındaki Hanoi Zirvesi başarısızlığa uğramış ve Kuzey Kore masadan çekilmiştir.” dedi.

Biden’ın Trump’a kıyasla daha dengeli bir tavır almasının beklendiğini söyleyen Özkömür, “ABD’nin Kuzey Kore için insan hakları elçisi değil de nükleer müzakereci ataması, Biden yönetiminin verdiği bir sinyal olarak görülmektedir. Her ne kadar ABD Dışişleri Bakanlığı, bunun bir süreç olduğunu ve insan hakları elçisinin er ya da geç atanacağını söylese de bu tercih yalnızca bir jest olarak değerlendirilebilir. Bu noktada, Pyongyang’dan bir adım atması beklenecektir.” dedi.

Özge ELETEK
Özge ELETEK
Özge Eletek 1999 yılında İzmir’de doğdu. İlk ve orta öğretim hayatını İzmir’de tamamlayan Eletek, 2021 yılında Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Çeşitli düşünce kuruluşlarında birçok konferans ve seminere katılan Eletek, Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’ndeki stajını sürdürmektedir. Halihazırda Dokuz Eylül Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir.