Tarih:

Paylaş:

Hindistan-Çin Gerginliği: ABD Faktörü

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Son dönemde ABD ve Batı basınında, Hindistan ile Çin arasındaki sınır sorunlarına ve burada meydana gelen sıcak çatışmalara yoğun şekilde yer verilmektedir. Örneğin Bloomberg’in haberine göre, Hindistan’ın Çin sınırındaki tartışmalı Ladakh ve Galvan Vadisi’ne ilave 50 bin asker gönderdiği ve son 1 yıl içerisinde bölgedeki asker sayısını yüzde 40 artırarak 200 bine çıkardığı belirtilmektedir.[1] Ayrıca bu habere göre Hintli yetkililer, paramiliter güçlerle birlikte Çin sınırında 450 binden fazla askeri unsurun bulunduğunu söylemiştir. Söz konusu haberde belirtilenlerin aksine Hindistan ve Çin askerleri, 15 aylık gerilimin ardından tansiyonu düşürmek amacıyla ihtilaflı bölgelerin bir kısmından çekilmişlerdir. Buradan hareketle Batı basını ve özellikle Amerikan medyası tarafından servis edilen bazı haberlerin Çin’i kışkırtmak, provoke etmek veya ona gözdağı vermek için hazırlandığı düşünülmektedir.

2020 yılının Haziran ayından beri Hindistan ve Çin, Ladakh Bölgesi ve Galvan Vadisi’nde karşı karşıya gelmekte ve iki ordu arasında can kayıplarının yaşandığı çatışmalar yaşanmaktadır. Her şeyden önce Hindistan’ın Çin sınırına askeri yığınak yapmasının sebebi, Çin’in benzer şekilde tartışmalı Keşmir Bölgesi’ne sınır olan Tibet ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki asker sayısını artırması ve özellikle Tibet’teki askeri tatbikatlarla Hindistan’a gözdağı vermesidir. Yeni Delhi-Pekin hattında Keşmir Sorunu üzerinden yaşanan gerginlik tırmanırken; ABD, bu gerginliği daha da körüklemek için küresel medya gücünden yararlanmak istemektedir. Kısacası iki büyük güç arasındaki bu provokatif eylemlerin kaynağı, büyük oranda Washington yönetiminin Çin stratejisinden kaynaklanmaktadır.

ABD, Hindistan’ı “Çin stratejisine” dahil etmeye çalışmakta ve bu doğrultuda Hindistan’ın Çin’in “Tek Çin” politikasına verdiği desteği çekmesini istemektedir. Bir diğer ifadeyle ABD, Keşmir Bölgesi’ndeki krizi derinleştirmek için Hindistan’ı Çin’e karşı provoke etmektedir. Ancak Hindistan, Keşmir’deki Aksai Çin’le ilgili iddialarını çok fazla dile getirirse, Çin’in karşı hamle yaparak kendi içindeki etnik grupları kışkırtacağından endişe etmektedir.Yani Yeni Delhi yönetimi, Çin’in Hindistan-Myanmar sınırındaki birtakım askeri-güvenlik müdahalelerini çok iyi bildiği için Keşmir Sorunu’nu fazla kışkırtmak istememektedir. ABD’nin istediği de budur: Hindistan ve Çin’i “birbirine düşürmek.”

Aslında Hindistan, ABD’nin Çin stratejisine gereğinden fazla angaje olarak Çin’le doğrudan savaş riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Aslında Hindistan’ın kendi ulusal çıkarları doğrultusunda Çin’le olabildiğince çatışmadan uzak kalması gerekmektedir. Ancak Washington’un “Çin tehdidi” söyleminden en fazla etkilenen, doğal olarak bu tehdidi en yakından hisseden ülke Hindistan’dır.

Diğer taraftan Çin, Hindistan’ın olası hamlelerini düşünerek sınırdaki askeri aktivitesini arttırmaktadır. Hindistan’ın üst düzey eski diplomatı Gautam Bambawale, “Çin’in artık Hindistan’ı stratejik olarak kaybettiğini” söylemektedir.[2] Benzer şekilde Yeni Delhi’nin artık Çin’in iyi niyetine inanmadığını belirten Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar, “Eğer bana elinizi uzatırsanız, ben de elimi uzatırım. Eğer bana silah doğrultursanız ben de silah doğrulturum.”[3] demiştir.

Yeni Delhi, Pekin’e karşı gelmesi halinde kaybedecek çok şeyi olduğunu bilmesine rağmen halen “sesini yükseltme” ve “gücünü gösterme” niyetindedir. Çünkü Hindistan’ın bugün gelinen noktada Çin karşısında kaybedecek çok az şeyi kalmıştır. Bu düşünceyi daha çok ABD, Hindistan’a sunmaktadır. Washington yönetimi, Yeni Delhi’ye şunu söylemektedir: “Çin, Hindistan’ın ulusal güvenliği için en büyük tehdit halini almıştır.”

Esasında ABD’nin bu uyarıları çok da haksız değildir. Örneğin Kuzeydoğu Hindistan ve Myanmar’ın güvenliği, büyük oranda Çin’e bağlı hale gelmiştir. Çin, eğer Myanmar’ı bölmek ve Kuzey Hindistan’ı karıştırmak isterse bunu kolaylıkla yapabilir. Ancak Çin, Keşmir Meselesi nedeniyle Hindistan’ı karşısına alamamaktadır. Zira Hindistan, büyük Keşmir Bölgesi’nin bir parçası olan Ladakh’ı kontrol etmekte ve Aksai Çin üzerinde hak iddia etmektedir. Çin ise Kuzeydoğu Hindistan’daki yedi kardeş eyaletten biri olan Aranuçal Paradeş’in kendisine ait olduğunu ileri sürmektedir. Söz konusu eyaletteki Çinlilerin sayısı giderek artmaktadır. Dolayısıyla Pekin yönetimi, Kuzeydoğu Hindistan’da karışıklık çıkarma kapasitesine sahiptir. Yeni Delhi ise Keşmir’de Çin’in çıkarlarını tehdit etmektedir.

ABD, Hindistan’ın Keşmir Meselesi’ni daha fazla körüklemesini istemekte ve Çin’in buradaki çıkarlarına ket vurmaya çalışmaktadır. ABD’nin buradaki amacı Hindistan’ın Pakistan kontrolündeki Gilgit Baltistan topraklarına saldırmasını sağlamaktır. Bu bağlamda Çin, Hindistan’ın Keşmir konusunda kendisine karşı büyük bir tehdit olduğunu düşünmemektedir. Zira Pekin yönetimi, Hindistan Ordusu’nun kapasitesinin kendisine denk olmadığını bildiği için Aksai Çin’i kolaylıkla koruyabileceğini ve hatta istese Ladakh’ta üstünlüğü ele geçirebileceğini düşünmektedir. Çin’i Keşmir konusunda asıl endişelendiren, yukarıda da bahsedildiği gibi, Hindistan’ın Pakistan’ın kontrolündeki Gilgit-Baltistan’ı işgal etme ihtimalidir. Zira Çin, Pakistan’la olan tek bağlantısını kaybetmek istememektedir. Yeni Delhi’nin böylesi bir adımı, Çin’in Kuşak-Yol Girişimi’ne yönelik hayati bir tehdittir. ABD’nin stratejik hedefi de budur: Hindistan’ın bölgeyi işgal etmesini sağlamak ve bu sayede Çin ile Pakistan arasındaki bağlantıyı yok etmek.

ABD’nin tüm provokasyonlarına rağmen Hindistan ve Çin, birbirlerinin elindeki kozları bildikleri için mevcut statükoyu korumaktadırlar. Ne Hindistan, Çin’in iç içlerine fazla müdahil olmak istemekte ne de Çin, Kuzeydoğu Hindistan’daki meselelere odaklanmaktadır. Genel itibarıyla Hindistan, Çin’e karşı hep bir adım geridedir. Bu yüzden de ABD’nin görüşüne göre; Hindistan’ın “artık Çin’e karşı büyük bir adım atması ve ona büyük bir gözdağı vermesi” gerekmektedir. Hindistan’ın, ABD’nin bu provokasyona inanmaması ve Keşmir sebebiyle Çin’le büyük bir çatışmama girmemesi, bölgenin ve dünyanın güvenlik ve istikrarı için oldukça elzem görünmektedir.  


[1] “India Shifts 50.000 Troops to China Border in Historic Defense Shift”, Bloomberg, https://www.bloomberg.com/news/articles/2021-06-27/india-shifts-50-000-troops-to-china-border-in-historic-defense-shift, (Erişim Tarihi: 09.09.2021).

[2] Jeff M. Smith, “China Had Made India All-In on the Quad”, Heritage, https://www.heritage.org/global-politics/commentary/china-had-made-india-all-the-quad, (Erişim Tarihi: 09.09.2021).

[3] Aynı yer.

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.