Tarih:

Paylaş:

Türkiye-Çin İlişkileri: Fırsatlar ve Engeller

Benzer İçerikler

Çin, yakın dönemde dünya ekonomisinin lider ülkelerinden biri haline gelmiştir. Çin’in yükselişinin en önemli göstergelerinden biri Kuşak-Yol Girişimi’dir. Bu girişimle Pekin yönetimi, çok geniş bir coğrafyada farklı bölgeler arasında siyasal ve ekonomik işbirliği ağları kurmaktadır. Bu işbirliği ağlarında Türkiye de çok önemli bir jeostratejik ve jeoekonomik konumda yer almaktadır. Kuşak-Yol Girişimi’nin başarılı şekilde hayata geçirilmesinde ve etkinliğinin sağlanmasında Türkiye kritik bir konumdadır. Benzer şekilde Çin’in ekonomik yükselişi ve Kuşak-Yol Girişimi kapsamında yaptığı yatırımlar, Türkiye için çok önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu bağlamda Türkiye-Çin ilişkileri önemli bir gelişim potansiyeline sahiptir.

İlişkilerde ekonomik çıkarlar ön plandadır. Ortadoğu, Kafkasya, Karadeniz, Boğazlar, Akdeniz, Avrupa ve Kuzey Afrika gibi bölgelere yönelik hem kara hem de deniz ulaşımında geçiş yolu sunması bakımından Türkiye’nin Kuşak-Yol Girişimi kapsamında önemli yatırımları kendisine çekmesi mümkündür. Nitekim Türkiye’deki birçok ulaşım altyapı yatırımlarında Çinli şirketler yer almaktadır. Fakat ilişkilerde siyaset ve güvenlik boyutları da önem taşımaktadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki Türkiye, çok sayıda bölgenin kesiştiği bir coğrafyada yer alıyor olsa da bu coğrafyaların büyük bölümü siyasal istikrarsızlıklara sahne olmakta ve güvenlik sorunları içermektedir. Özellikle Ortadoğu’da uzun süredir devam eden belirsizlikler, Kuşak-Yol Girişimi için riskler yaratmakta ve Türkiye’nin kazanımlarını tehlikeye atmaktadır. Bu noktada Türkiye’nin kendi bölgesindeki güvenliğin sağlanmasında yapacağı katkılar, Çin için de çok değerlidir. Türkiye’nin aktif bir bölgesel güç olarak izleyeceği yapıcı politikalar, Çin’in Kuşak-Yol Girişimi bağlamında yaptığı ekonomik yatırımların güvenliğine katkı sağlayacaktır.

Diğer yandan bölgesel sorunların çözümünde Türkiye ile Çin arasında işbirliği potansiyeli de bulunmaktadır. Karşılaştığı bölgesel güvenlik sorunları karşısında Batılı müttefikleriyle anlaşmazlıklar yaşayan ve onların desteğini almakta zorlanan Türkiye için Çin’le kuracağı stratejik ilişki, Türk dış politikasındaki hareket alanını genişletecektir. Fakat Çin, Ortadoğu’daki yerel sorunlara aktif bir şekilde müdahil olmaktan kaçınan bir dış politika stratejisi izlemektedir. Dolayısıyla kısa vadede Ankara-Pekin işbirliğinin Türkiye’nin güvenlik sorunlarına somut katkılarını beklemek gerçekçi değildir. Bu katkı daha çok siyasal diyalog düzeyinde kalmakta ve sembolik bir önem taşımaktadır.

Çin’in Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın birçok yerindeki yerel ve bölgesel sorunlar karşısında pragmatik bir politika izlediği de bilinmektedir. Bu pragmatizm Türkiye’yi de etkilemektedir. Örneğin Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının paylaşımı konusunda yaşanan sorunlar karşısında, Pekin yönetimi tarafsız kalmayı tercih etmektedir. Çin, Türkiye’deki yatırımlarını sürdürdüğü gibi, Doğu Akdeniz’deki birçok inşaat projesine ve liman operasyonuna da Çinli firmalar dahil olmaktadır. Bu yatırımlar, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ihtilaf yaşadığı Yunanistan, İsrail ve Mısır gibi ülkelere de yönelmektedir.

Çin, Türkiye’nin yakın çevresindeki diğer bölgesel sorunlarda da pragmatik hareket etmekte, ekonomik çıkarlarına öncelik vermektedir. Dolayısıyla Çin, Türkiye için güçlü bir stratejik dayanak olmaktan henüz uzaktır. Ancak son yıllarda Türkiye’nin Batı’yla yaşadığı sorunların artması, Çin’i her şeye rağmen önemli bir ortağa dönüştürmektedir. Türkiye, çok boyutlu bir dış politika arayışındadır ve uluslararası toplumda farklı aktörlerin desteğine önem vermektedir. Geçmişte ABD’yle ittifakında yaşadığı sorunlar karşısında Rusya’yla yakınlaşarak denge arayan Türkiye, bu stratejisini bugün de sürdürmektedir. Fakat sadece ABD ile Rusya arasında sıkışan bir denge stratejisi yerine, çeşitlendirilmiş bir dış politika arayışı son yıllarda belirginleşmiştir. Bu bağlamda başlatılan Yeniden Asya Girişimi’nin altını çizmek gerekmektedir. Türkiye’nin ilk kez 2019 yılında duyurduğu bu girişimde, Çin’in çok özel bir yeri bulunmaktadır. Hem ekonomik hedeflerin karşılanmasında hem de dış politikada yeni açılımların hayata geçirilmesinde söz konusu girişim, Türkiye için yeni kapılar açma ve hareket alanını genişletme fırsatı yaratmaktadır.

Bununla birlikte Ankara’nın dış politikada çok taraflılık arayışı bazı zorluklarla karşı karşıyadır. Bu zorlukların başında Washington yönetiminin Pekin’le olan ekonomik, siyasal ve stratejik rekabetinin ABD’nin öncelikli konularından birine dönüşmesi gelmektedir. Trump döneminde ABD-Çin ilişkileri, özellikle de dış ticaret alanında önemli sorunlara sahne olmuştur. Biden yönetimi de Çin’in yükselişini en temel dış politika sorunu olarak görmektedir. ABD-Çin rekabetinin önümüzdeki yıllarda artacağına yönelik işaretler vardır. Bu da Türkiye’nin hareket yeteneğini kısıtlayan sonuçlar doğurabilir.

ABD, Çin’le girdiği stratejik rekabette müttefiklerinden daha fazla destek talep etmektedir. Bu talep, Türkiye’nin de Çin’e karşı ABD’yle birlikte hareket etmesi yönünde bir baskıya dönüşebilir. Washington, bu yönde bir baskıyı Avrupalı müttefiklerine de yöneltmektedir. Fakat birçok Avrupa ülkesi, Çin’i bir tehdit olarak görmediği gibi, Kuşak-Yol Girişimi kapsamında Çin’le ekonomik ve ticari işbirliği yapmaktadır.

ABD’nin kutuplaştırıcı politikası nedeniyle Türkiye’nin çok taraflı ve dengeli dış politika arayışı daha da önem kazanmaktadır. Çin’le ilişkilerini geliştirmek isteyen Türkiye, bu konuda Avrupa ülkeleriyle birlikte hareket ederek kendisine alan açmayı tercih edecektir. Avrupa’yla ilişkilerini geliştiren Türkiye, ABD’nin baskısını daha etkin şekilde karşılayabilecek ve Çin ile Avrupa arasındaki ticaret güzergahında taşıdığı önemini artıracaktır.

Görüldüğü üzere, Türkiye-Çin ilişkileri hem çok değerli bir gelişim potansiyeli taşımakta hem de çok ciddi engellerle karşılaşmaktadır. Türkiye’nin hem ekonomik ihtiyaçlarını hem dış politika çıkarlarını gözeterek hassas bir diplomasi yürüteceği ifade edilebilir.

Doç. Dr. Emre OZAN
Doç. Dr. Emre OZAN
Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde 2008 yılında tamamladı. Yüksek Lisans derecesini İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’ndan 2010 yılında, Doktora derecesini ise 2015 yılında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalında aldı. 2011-2015 yılları arasında Gazi Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak görev yaptı. Ekim 2015’ten beri Kırklareli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Öğretim Üyesi olarak çalışmaya devam etmektedir. İlgi alanları güvenlik çalışmaları, Türk dış politikası, Türkiye’nin ulusal güvenlik politikaları ve uluslararası ilişkiler kuramlarıdır. Doç. Dr. Emre OZAN, iyi derecede İngilizce bilmektedir.