ICES-Vendée Katolik Üniversitesi, Doç. Dr. Matthieu Grandpierron; “ŞİÖ, Gelecekteki Uluslararası ve Bölgesel Örgütler İçin Bir Model Olabilir”

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Bölgesel ve küresel jeopolitiğin hızla değişmesi, uluslararası sistemin yapısına ilişkin tartışmaları da alevlendirmektedir. Küreselleşen dünyada devlet ve uluslararası örgütlerin rolü kat ve kat artmıştır. İlk aşamada bölgesel bir örgüt gibi meydana çıkan Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), son yıllarda genişlemiş ve küresel politikaya yön vermeye başlamıştır

Buradan hareketle Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), ŞİÖ’nün bölgesel ve küresel jeopolitik üzerindeki etkilerini değerlendirmek üzere ICES-Vendée Katolik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Matthieu Grandpierron’dan almış olduğu görüşleri dikkatlerinize sunmaktadır.

1. Sizce ŞİÖ’nün bölgesel ve küresel jeopolitik üzerindeki etkisi nedir?

ŞİÖ; Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) gibi Batı tarafından kurulan örgütlerden çok daha farklı ve dikkat çeken bir teşkilattır. NATO, Soğuk Savaş bağlamında inşa edilmiş ve ilk olarak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni (SSCB) engellemeyi amaçlayan siyasi ve askeri bir ittifak olarak ortaya çıkmıştır. Daha sonra örgüt, uygulamada Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) jeopolitik çıkarlarını ve siyasi fikirlerini desteklemek üzere yeniden şekillendirilmiştir.

ŞİÖ ise bundan farklıdır. Çünkü üye devletler aynı jeopolitik çıkarları paylaşmamaktadır. Örneğin Çin, Hindistan ve Rusya, Örgüte üye olmakla birlikte aynı siyasi değerleri ya da çıkarları paylaşmamaktadır. Belirli konularda işbirliği yapabilmelerine rağmen diğer konularda daha mesafeli durmaktadırlar. Bu haliyle ŞİÖ, her zaman ortak çıkarları ve ortak bir dünya vizyonunu paylaşmayan, ancak ortak projeler üzerinde diyalog ve işbirliğine hazır olan ülkeleri bir araya getirmesi bakımından değerlidir. Dolayısıyla Örgüt, gelecekteki uluslararası ve bölgesel örgütler için bir model ya da en azından bir ilham kaynağı olabilir.

2. Uluslararası düzendeki değişime katkıda bulunan faktörler nelerdir ve bu değişiklikler özellikle ŞİÖ ülkelerini nasıl etkilemektedir?

Mevcut uluslararası düzen, liberal enternasyonalizm ilkesine dayanmaktadır ve büyük ölçüde İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD tarafından kendi jeopolitik çıkarlarını ve stratejilerini desteklemek üzere şekillendirilmiştir. Bu yüzden uluslararası hukuk ve uluslararası örgütler, ABD’nin gücünü yansıttığı ve çıkarlarını koruduğu araçlar olarak anlaşılabilir. Bu durum, ABD ve diğer Batılı ülkeler tarafından çıkarım siyaseti yapmak ve rejim değişikliklerini meşrulaştırmak için araçsallaştırılan insan hakları meselesi söz konusu olduğunda çok açıktır.

Batılı ülkeler tarafından desteklenen bu uluslararası düzen, tam da 2008 ekonomik krizinden bu yana giderek daha fazla tartışılmaktadır. Çünkü giderek daha az “uluslararası” ve daha fazla “Batılı” ve Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’nın içeriğinden giderek daha kopuk görünmektedir. Rusya’ya yönelik mevcut politikalar bunun açık bir örneğidir: Batılı ülkeler Rusya’ya “yaptırım” uyguladıkları söylemini geliştirdiler. Ancak aslında bunlar yaptırım değil, tek taraflı zorlayıcı tedbirlerdir. “Yaptırım” kelimesi bir mahkeme tarafından alınan bir karara atıfta bulunmakta ve “iyi” ve “kötü” bir taraf olduğu fikrini yaratmayı amaçlamaktadır. Oysa aslında sadece bir taraf vardır: güç politikası.

Buna ek olarak Batılı ülkeler, özellikle de ABD ve Fransa, pragmatik diplomasilerini ideolojik ve duygusal bir diplomasi için terk etme eğilimindedir ve bu da uluslararası ilişkileri yalnızca kendi insan ve azınlık hakları ve demokrasi yorumlarının merceğinden değerlendirilmesine yol açmaktadır. Bu durum başka yerlerde neo-kolonyalizm olarak algılanmakta ve bu ülkelerin reddedilmesine yol açmaktadır.

Uluslararası sahnede Çin, Rusya, Hindistan, Türkiye ve İran gibi önemli aktörler, her ne kadar çok farklı jeopolitik çıkarlara sahip olsalar da bazı ortak yönleri de paylaşmaktadırlar. Bu görüş; uluslararası düzenin sadece Batılı ülkelerin değil, tüm ülkelerin ihtiyaç ve çıkarlarına uygun olması gerektiğidir. Bu bağlamda ŞİÖ, uluslararası düzene “Batı uluslararası düzeninden” daha uyumlu ve ilgili tüm ülkeler için karşılıklı yarar sağlayan alternatifler hayal etmek için siyasi görüş ve fikir alışverişi için bir platform sunması açısından kilit öneme sahiptir.

3. ŞİÖ’nün uluslararası düzendeki güç dengesini nasıl şekillendirdiği konusundaki görüşlerinizi paylaşır mısınız?

Güç dengesi; güç siyaseti ve askeri karşıtlıklar fikri etrafında inşa edilen neo-realist bir uluslararası ilişkiler anlayışına atıfta bulunmaktadır. NATO bu anlayış etrafında inşa edilmiş bir örgüttür. ŞİÖ ise siyasi bir ittifaktır, askeri bir ittifak değildir. Siyasi felsefesi ve işleyişi, (NATO gibi ABD çıkarlarının bir vektörü olan) güç siyaseti değil, üye devletlere işbirliği için bir platform sağlamayı amaçlamaktadır.

ŞİÖ, İngiliz ekolü ve onun “Batı’ya karşı isyan” fikrinin merceğinden daha iyi analiz edilmelidir: Batılı ülkelerin artık uluslararası sisteme liderlik etmede meşru olmadıkları ve uluslararası normların bir bölgenin özelliklerine (tarih, siyasi düşünceler, kültür vb.) göre farklı uygulanması gerekmektedir. ŞİÖ, üye devletlerin uluslararası normları ideolojilere ve duygulara göre değil, Birleşmiş Milletler Şartı’nın gerçek içeriğine göre yeniden yorumlamasını destekleyen bir platformdur.

Uluslararası düzenin bölgeselleştirilmesi gerektiği fikri de vardır: bölgesel meseleler uluslararası düzeyde değil, bölgenin bir parçası olan ülkeler tarafından yönetilmelidir. Bu anlayışa göre; sorunlar ve gerilimler, bölgeye özgü tarih ve kültürden kopuk aktörler tarafından çözülemeyecektir. Bu nedenle ŞİÖ üyelerinin yakın bir gelecekte uluslararası hukukun her yönünün içeriğini bu mercekler aracılığıyla yeniden yorumlaması ve nihayetinde gerçek çok kutuplu dünya düzeninin kurulmasına yol açması muhtemeldir.

Doç. Dr. Matthieu Grandpierron

Matthieu Grandpierron, Fransa’daki ICES-Vendée Katolik Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Doçenti ve Siyaset Bilimi Bölümü Başkanı’dır.  Leiden Üniversitesi’nde eğitim görmüş ve Ecole Polytechnique’te doktorasını tamamlamıştır. Ottawa Üniversitesi ve Columbia Üniversitesi’nde davetli araştırmacı olarak bulunmuştur. Son kitabı “Nostalgic Virility as a Cause of War”dur. Grandpierron, ayrıca Çin dış politikası ve ŞİÖ hakkında araştırmalar yapmaktadır.

Dilara Cansın KEÇİALAN
Dilara Cansın KEÇİALAN
Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu olan Dilara Cansın KEÇİALAN, Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı'nda yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi alanında yüksek lisans eğitimini sürdüren Keçialan, ayrıca Atatürk Üniversitesi'nde Yeni Medya ve Gazetecilik bölümünde öğrenim görmektedir. ANKASAM'da Avrasya Araştırma Asistanı olarak görev yapan Keçialan'ın başlıca ilgi alanları Avrasya ve özellikle Orta Asya bölgesidir. İngilizce, Rusça ve az derecede Ukraynaca bilmekte olup Kazakça öğrenmektedir.

Röportaj

Szczecin Üniversitesi, Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik: “ABD ve Çin, Ay’daki Helyum-3 Kaynakları İçin Bir Yarış İçindedir.”

Enerji kaynakları denildiğinde akla ilk olarak fosil yakıtlar gelmektedir. Dünya genelinde tüketilen enerjinin %80’ini...

Tufts Üniversitesi, Fletcher Okulu, Kıdemli Araştırmacı Dr. Mihaela Papa: “BRICS, Son Dönemde Ekonomik Ortaklık ve İnovasyonu Güçlendirmeye Öncelik Vermektedir.”

BRICS ülkeleri, global ekonomi ve politika arenasında giderek artan bir etkiye sahiptir. Brezilya, Rusya,...

Mahidol Üniversitesi, Dr. Daniele Carminati: “Hallyu, Yabancıların Güney Kore’ye Bakış Açısını Değiştirmeye Başlamıştır.”

Güney Kore’nin küreselde gitgide artan popüler kültürünün de etkisiyle Kore yumuşak gücü ve kamu...

KIMEP Üniversitesi Hukuk Fakültesi Geçici Dekanı Doç. Dr. Rustam Atadjanov: “Orta Asya’da Uluslararası Hukukun Gelişiminde Kaydedilen İlerleme Çok Yönlüdür.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Orta Asya ülkelerinin hukuksal etkilerini değerlendirmek üzere...