İdlib Operasyonu ya da “Game Over” (Oyun Bitti)!

Paylaş

İdlib Operasyonu” başladı. Siz isterseniz bunu Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) karşıtı blokun stratejik bir hamlesi olarak da değerlendirebilirsiniz. Zira şu an devam eden süreç, 27 Haziran 2016’da üzerinde mutabakata varılan ve Moskova- Astana zirveleri ile kurumsallaşma süreci hızlı bir şekilde devam eden güvenlik eksenli yeni yapılanmanın bir kararlılık göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.

Bir diğer ifadeyle “İdlib Operasyonu”; Türkiye-Rusya- İranüçlüsünün Astana zirvelerinde adım adım gerçekleştirdikleri önce “üçlü mekanizma”, sonrasında da “üçlü garantörlük” sisteminin bir sonucu.

Hatırlanacağı üzere bu üçlü, Kazakistan’ın başkenti Astana’da Suriye ile ilgili yaptığı görüşmelerde önce, Dera ve Kuneytra, Rastan ve Talbise ile Doğu Guta’da; sonrasında ise bu yılın Eylül ayında gerçekleşen görüşmede İdlib bölgesinde oluşturulacak olan dördüncü çatışmasızlık bölgesini koruma konusunda anlaşmışlardı.

Anlaşmadan hemen sonra Türk Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili bir açıklama yapmış ve “Astana toplantılarının üç garantör ülkesi arasında sağlanan mutabakat uyarınca, söz konusu üç ülkeden gözlemciler, çatışmasızlık bölgesinin sınırlarını teşkil eden güvenlikli bölgelerde oluşturulacak kontrol ve gözlem noktalarında konuşlandırılacaktır.” demişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, uluslararası bir haber ajansının kendisiyle gerçekleştirdiği bir röportajda aynen şu ifadeyi kullanmıştı: “Çatışmasızlık bölgeleri anlaşması umut vaat eden bir fikirdi. Rusya İdlib’in dışında, Türkiye de İdlib’in içinde güvenliği koruyacak.” Burada, Türkiye ve Rusya arasındaki işbölümü eminim sizlerin de dikkatinden kaçmamıştır.

Budama Stratejisi!

Öncelikli olarak Batı’nın oyununu bozmayı, sonrasında ise bölgeden püskürtmeyi hedefleyen bu yeni stratejide “Derin Dünya Devleti”nin bölgedeki ellerinin, kollarının kesilmeye başlandığını söyleyebiliriz. Hemen sonrasında sıranın kafaya geleceğinden kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın.

Bununla ilgili ilk ortak çıkış Türkiye-Rusya ikilisi arasında 24 Ağustos’ta Cerablus’ta icra edilmiş ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Amerikan etkisinden/varlığından arındırılmış Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte El-Bab’a kadar inmiş, bölgede DAEŞ/IŞİD vb. terör yapılanmalarını imha etmişti. Bu operasyonda Türkiye-Rusya arasındaki etkin-caydırıcı işbirliği sonucunda ABD sadece bakmakla yetinmişti.

Bu operasyonun ardından ABD sıranın PYD/YPG/SDG/PKK terör örgütüne geldiğini anlayınca hemen sahaya inme kararı almış ve Kuzey Suriye’de başlatılan yeni savaş türündeki (hibrid savaş) yerini almıştı. Bu kapsamda İdlib’de yürütülen operasyonun hedefi her ne kadar Heyet’ül Tahrir-i Şam (HTŞ) olarak gösterilse de, asıl hedefin burada da ABD olduğu ortada. Zira, HTŞ’nin ucu El Kaide üzerinden yine bu ülkeye çıkıyor. Dolayısıyla ABD’nin BOP’ta bir taşeron örgütü daha imha ediliyor.

İdlib sonrası sıranın PYD/YPG/SDG/PKK terör örgütüne geleceğini ise sağır sultan bile biliyor. Bu operasyonun adı ise “Afrin”. Muhtemelen kıyamet de burada kopacak. Çünkü ABD’nin “İkinci İsrail” ya da “BOP Kürdistan”ının Suriye ayağı büyük bir darbe almış olacak.

O yüzden İdlib Operasyonu fazlasıyla kritik bir öneme sahip; hem İdlib’in stratejik konumundan hem de “Astana Güçleri” ile “BOP Güçleri” arasında devam eden mücadelenin geleceği açısından. Burada kaybeden, oyunda büyük bir darbe almış olacak. Yani tam bir kırılma noktası…

Niçin İdlib?

Türkiye açısından güneyindeki terör koridorunun kalpgâhı desek, sizce yeterli olur mu? Bu kalpgâh konum elbette sadece Türkiye açısından geçerli değil. Zira İdlib, Suriye çapında terör örgütlerinin ortak yönetimindeki bir kale. İdlib’in kuzeydoğusunda Halep, batısında ve güneyinde ise Lazkiye ve Hama yer alıyor. Lazkiye’ye yönelik saldırılar, Suriye rejim güçlerinin kontrolü dışındaki bu eyalet üzerinden gerçekleştiriliyor. Önemli bir sınır kapısı. Dolayısıyla lojistik desteğin kesilmesi açısından oldukça önemli.

Bu arada İdlib, PYD/YPG/SDG/PKK terör örgütünün kontrolündeki Afrin ile de sınır. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu ifadesi oldukça dikkat çekici: “Fırat Kalkanı Harekâtı’yla kendimize bölgemizde açtığımız alanı şimdi İdlib’in güvenliğini sağlamaya yönelik yeni bir adımla daha ileriye taşımanın gayreti içindeyiz. İşte bugün örneğin İdlib’de ciddi bir harekât var ve bu devam edecek.” Bilmem anlatabildim mi?

Yeni Bir Döneme Doğru…

“Astana Üçlüsü” adım adım ilerliyor. ABD şu ana kadar doğrudan bir cevabı göze alabilmiş değil. Bilakis süreci yavaşlatmaya ve sulandırmaya yönelik yeni bir strateji izlemeye başlamış durumda. Barzani’yi satmasının nedeni de bu. Nitekim bunun sonucunda Barzani, Bağdat ile uzlaşma peşinde…

Demek ki neymiş, “güç, oyunu bozarmış” ve “birlikten kuvvet doğarmış”. İşte biz bu kuvvetin adına “Astana Birliği” diyoruz. Ve bu yeni ittifak oluşumuna giden süreçte Türkiye-Rusya arasındaki ikili ilişkiler kadar, Türkiye-İran arasında da ikili bir işbirliğinin güvenlik eksenli olarak ivme kazandığına ve bir çekim merkezi haline dönüştüğüne hep birlikte şahit oluyoruz.

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler