şah dönemindeki İran, adeta ABD’nin Ortadoğu’daki polisi niteliğindeydi, fakat bu ilişkiyi olumsuzca etkileyen ciddi gelişmeler 1979’daki İran İslam Devrimi’yle farklı boyutlar kazanmıştır. İran devriminin daha ilk günlerinde ABD Büyükelçiliği’ndeki ünlü rehine krizi patlak vermiştir. ABD-İran ilişkilerini derinden sarsan bu olay, 1980’nin Eylül’ünde gerçekleşen ABD başkanlığı seçimleri sonucunu tamamen olmasa da büyük oranda etkilemiştir. 1979 yılındaki rehine kurtarma operasyonunun başarısızlıkla sonuçlanması 1980 yılındaki ABD seçimlerinin, dönemin ABD Başkanı olan Jimmy Carter’in aleyhine sonuçlanmasına neden olmuştur… O dönemki ABD başkanlık seçimleri Ronald Reagan’ın zaferiyle sonuçlanmıştır. Bu olaylar İran’da kurulan İslami Cumhuriyetin daha ilk günlerinden itibaren ABD’yi etkilediğini göstermektedir. İran, ABD’ye karşı baskı ve etkilerine devam etmektedir. Sekiz yıl süren Irak-İran Savaşı, Afganistan ve Irak’ın işgal edildiği dönemdeki rolleri gibi çok sayıda önemli meselelerde dünyaya ben de varım mesajını her zaman iletmiştir.
Bu çerçevede hem İran’da hem ABD’de yaşanan siyasi nitelikli gelişmeler birbirini doğrudan veya dolaylı yollardan etkilemektedir. ABD-İran ilişkileri alenen birbirlerine karşı oldukları imajını vermelerine rağmen gerçekte meydana gelenlerden tamamen farklıdır. Örneğin İranlı yetkililerin yaptıkları birden fazla açıklamada, İran’ın Afganistan ve Irak’ın işgali sırasında rolüne işaret etmektedirler hatta daha da ileri giderek eğer İran, bu iki operasyonda ABD’ye yardım etmeseydi ABD, bu iki ülkeyi işgali sırasında yaşanandan çok fazla kayıplara uğrayacağına işaret etmişlerdir. Görünürde rakip ve düşman olan ABD-İran, gizlice çıkarları doğrultusunda hiçbir yakınlaşma ve işbirliğinden kaçınmamaktadırlar.
İlişkiler bu kadar önemli olduğundan ve her zamanki gibi bu yılda da ABD seçimleri İran bakımından büyük önem arz etmektedir. İran basını da ABD seçimlerini üç ana başlık altında takip ederek bu konularda haber yapıp analizler hazırlamaktadır, başlıklar ise şöyledir;
- İran-ABD arasında imzalanan nükleer anlaşmaya karşı tutum, Cumhuriyetçi aday TRUMP başkan seçildiği takdirde bu anlaşmanın başarısız olması için var gücüyle çalışacağını açıklamıştır. Trump’a göre ABD, İran’a olduğundan daha fazla önem ve değer verdiği kanaatinde olduğunu yaptığı konuşma ve açıklamalarda vurgulamıştır. Buna karşı Clinton, nükleer anlaşmanın başarılı kılınması için çalışacaktır. Çünkü artık ABD’de yavaş yavaş İran’ı kabullenme görüşü yayılmıştır. Özellikle İran’ın sergilediği bazı tavırlar ABD’nin çıkarıyla olumlu yaklaşmasının ardından ve İran’ın Suriye, Irak, Yemen ve diğer bölgesel ve küresel olayların gidişatını yönlendirmedeki rolü ABD ile ilişkisini olumlu yönde etkilemiştir. Ayrıca İran’ın bir devlet kurum ve kuruluşlarına sahip olması ve bu kurum ve kuruluşlarla anlaşma ve sözleşme yapılmasının daha sağlam olması görüşünün yayılması da iki ülke arasındaki ilişkileri olumlu yönde etkilemiştir. Bu olumlu hava Clinton’ın gelmesiyle daha fazla genişleyebilir. Örneğin ABD-İran arasındaki diplomatik ilişkileri büyükelçilikler seviyesine çıkarmak ve büyük ABD’li şirketlerle İran şirketleri arasında geniş ekonomik ve ticari ilişkilerin kurulmasıyla zaten bu yönde de bazı küçük çaplı uğraşların başladığını görüyoruz.
- İran’ın özellikle terörle mücadele bağlamındaki rolü, İran’ın desteklediği bazı grupların bu kapsama girmesi ABD-İran ilişkileri açısından büyük öneme sahiptir. Lübnan’da Hizbullah, Suriye ve Irak’ta farklı silahlı gruplar ile Yemen’de Husi’lere verilen silahlı yardım ve mühimmatlar. Bu konular iki ülke arasındaki ilişkiler bakımından ciddi tehlike oluşturmaktadır. Eğer gelişmeler bugünkü düzeyde ve koordinasyonda kalırsa fazla değişiklik yaşanmayabilir, ama bu silahlı güçler farklı yönlere kaydırılırsa o zaman iki ülke arasında çıkar çatışmasına kadar gidilebilir.
- ABD-İran ilişkilerinin genel olarak geleceği meselesi her iki tarafta da büyük tartışmalara neden olmuştur. Bu ilişkiler hangi düzeye getirilecektir sorusu akıllara gelmektedir. Acaba şimdiki gibi mi kalacak yoksa daha fazla ileri gidilecek midir? Tabi Clinton’un kazanmasıyla ilişkilerin genel olarak genişletilmesi öngörülmektedir. Ama seçimleri Trump kazanırsa ilişkiler genişlemeyebilir fakat bulunduğu seviyeden de daha aşağı seviyelere çekilmeyeceği kanaatindeyiz. Çünkü seçimlerden önceki vaat ve büyük konuşmalara kimsenin aldanmaması gerekir.
Bu bağlamda İran basınına baktığımızda aşağıdaki örneklerle daha fazla açıklığa kavuşacaktır;
- İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve İran Atom Enerjisi Örgütü Başkanı Ali Akber Salihi Avrupa Zirvesi’nin dış ilişkilerinde yaptığı konuşmasında, İran-ABD nükleer anlaşmasının geleceğinin ABD seçimlerinden derinden etkileneceği endişelerinin olduğunu açıklamıştır. Salihi açıklamalarına, ‘ Nükleer anlaşmayı zor günler beklemektedir…. ABD’deki yeni yönetim, anlaşmanın uygulanmasında yeni tehlikeler ortaya atacaktır’ sözleriyle devam etmiştir, Salihi’nin bu sözleri İran’ın da Nükleer anlaşmasının geleceği hakkında tedirgin olduklarını göstermektedir. Ayrıca İran, en üst resmi düzeyde bu konu hakkında daha herhangi bir gelişme yaşanmadan ABD yönetimini suçlamaya başlamıştır. Salihi’nin yaptığı konuşma Al-Şark gazetesi tarafından haber olarak geçmiştir.
- İran’ın ‘Arman’ gazetesinde ise Clinton’ı destekler nitelikte bir haber yayımlanmıştır. Gazete haberinin başlığı ‘Hillary İran’a Dostluk Elini Uzattı’ altında yapılmıştır. Haberin detayı ise şöyledir, ABD başkan adayı Hillary Clinton başkanlık yarışını kazandığında, ABD dışişleri bakanını, ABD’nin İran temsilcisi olarak atayacağını açıklamıştır. Clinton’ın bu tutumu ‘Arman’ gazetesi tarafından ABD’nin İran’a karşı dostluk eli uzatıldığı anlamına geldiği yorumu yapılmıştır. Diğer yandan da İran’ın Hillary Clinton’ın başkanlık yarışmasını kazanmasından yana olduğu imajını vermektedir.
- Donald Trump ile Hillary Clinton arasında gerçekleşen ilk münazaranın temel konularından biri İran olması İran’ın kaygılanmasına neden olmuştur. İran basını bu olayı İran’a karşı düşmanlık yarışı olarak nitelendirmiştir. Bu çerçevede İran dışişleri bakanlığının eski sözcüsü Hamit Rıza Asıfi’nin Al-Şark gazetesinde kaleme aldığı bir makalede Trump ile Clinton arasındaki münazarayı değerlendirmiştir. Bu makalede Trump’ı siyasi tecrübesizlikle suçlamıştır, ayrıca her iki adayı İsrail lobisinin rızasını elde etmek amacıyla İran’a karşı düşmanca tavırlar sergilemekle suçlamıştır. Bu iki aday ile Obama arasında bir karşılaştırma yaparak, Asıfi’ye göre iki adayın İran’a düşmanlıkları, Obama’ya göre çok daha fazla olduğunu iddia etmektedir. Aslında buraya da bakıldığında her ne kadar her iki aday da İran’a karşı kin beslediklerini savunsa da üstü kapalı olarak Trump eleştirilmiştir. Bu konu bağlamında İran Devrim Muhafızları Ordusunun gazetesi olan ‘Jwan’ de Münazaradaki İran karşıtlığı meselesinde her iki adayın yarıştıklarını savunmuştur. Gazetede yapılan haberde, ABD’nin yetkililerden tutarak başkanlık seçim adaylarına kadar herkes İran’ın güçlü olmasından endişe duyup var güçleriyle İran’ın bölgesel ve küresel bir güç olmasını engellemek istemektedirler. Sonuç olarak gazete olayı ABD’nin İran’a karşı savaş ilan etme korkusunun hala devam ettiğine işaret etmiştir.
- İranlı siyasi yorumcu ve analist Sabah Zencene, ‘Arman’ gazetesinde kaleme aldığı bir makalede İran’ın ABD başkanlık seçimlerini yakından izlemekte olup çok dikkatlice takip ettiğine işaret etmektedir. Zencene, İran’ın bu şekilde ABD seçimlerini takip etme nedenini İran-ABD nükleer anlaşmasının geleceğini şekillendirmesindeki rolüne bağlamaktadır. Ayrıca İran’ın özellikle Clinton’a karşı bazı kaygılarına da işaret etmektedir. Örneğin Clinton’ın ne kadar dünya barışının korunması ve gerçek biçimde terörlerle mücadele konularında ne kadar ciddi olacağı meselesidir, özellikle Clinton’ın Dışişleri Bakanı olduğu dönemde IŞİD’in güçlenmesine göz yumduğunu iddia etmektedir.
İran-ABD ilişkilerinin yönlendirilmesi açısından önemli olan ABD seçimleri belki de anıldığı ve düşünüldüğü kadar tehlikeli olmayabilir. Çünkü genelde seçim propagandalarından dolayı bazen bazı konular fazla abartılmakta olup büyük konuşmalar ve yorumların yapılmasına rağmen iktidara geçildiğinde verilen çoğu şeylerden cayılıp pişman olunmaktadır. İran’ın da önemli bazı konumlarından dolayı tahmin edildiği gibi kolay kolay vazgeçilecek bir ülke olmadığı da bellidir.