Kandil: Teröre Karşı İttifakın Yeni Adresi

Paylaş

Kandil bağlamında yaşanan son gelişmeler ve PKK terör örgütünün üst üste aldığı ağır darbeler, Türkiye’nin 2015’te başlattığı terörle mücadelenin bir parçası olarak karşımıza çıkmakla beraber, aynı zamanda Eylül 2016’dan bu yana net bir şekilde ifade edilen “Türkiye’nin güney sınırında ‘terör koridoru’ oluşturulmasına izin vermeyeceğiz” kararlılığının bir sonucu olarak da değerlendirilebilir.

Bu kapsamda 10 Mart’tan bu yana yürütülen operasyonlarda birkaç gün önce ikinci aşamaya geçilmiş olması, Kandil noktasında farklı bir stratejinin adım adım uygulandığını gösteriyor. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’ninHakurk bölgesinden içeriye doğru ilerlediğine yönelik görüntüler artık terör örgütünün kalbine yönelik son hamlenin yaklaştığının somut bir işareti olarak kabul edilebilir.

TSK’nın, “Gel, vur, kal, yerleş. Stratejik noktalara konuşlan” şeklinde özetlenen stratejisi burada oldukça dikkat çekici bir yere sahip. Bu strateji, Türkiye’nin Kandil üzerinden daha büyük bir hedefe karşı bölge devletleriyle birlikte uzun soluklu bir mücadele hazırlığı içinde olduğuna işaret ediyor.

Daha önce bu terör örgütleri üzerinden özellikle Türkiye’ye karşı farklı emellerini hayata geçirmek, örtülü bir şekilde hesaplaşmak isteyen bölge devletlerinin bir kısmının, söz konusu terör örgütünün bumerang etkisiyle yüzleşmeye başlamasıyla birlikte Ankara ile çok boyutlu derin bir işbirliğini esas alan yeni tutum benimsemeleri hiç kuşkusuz burada önemli bir yere sahip.

Bölge devletleri ile kastım sizin de bildiğiniz üzere Yunanistan-GKRY ikilisi, Suriye, Irak, İran ve İsrail. (Bu arada “bazı bölge devletleri” ile kastım ise, Suriye-Irak-İran üçlüsüdür.) Arzu edenler buna insan kaynağı başta olmak üzere, her türlü desteği sağlayan Ermenistan’ı da dâhil edebilir ki, açıkçası hiç de yanlış olmaz. Bu hususu biraz daha açmak gerekirse…

“Kandil Modeli”nin “Yükselişi”…

Bilindiği üzere Kandil’in geçmişi neredeyse PKK terör örgütünün kuruluş yıllarına kadar uzanıyor. Başlangıç’ta Lübnan’da Bekaa Vadisi’ni kendisine önemli bir üs-merkez edinen terör örgütünün sonraki yıllarda Suriye ve Irak merkezli olarak Türkiye’nin hemen yakın çevresine konuşlandığı ve buradan “vur-kaç” eylemleri gerçekleştirdiği biliniyor. PKK’nın Irak’ın kuzeyine yerleşmesi de yine bu 1980’li yıllara dayanıyor.

Diğer taraftan, Türkiye’ye karşı yürütülen kuşatma-tehdit politikasında önemli bir sacayağını oluşturan ve bu noktada Ankara’nın geliştirdiği “İki Buçuk Savaş Stratejisi”nde “buçuk” olarak kabul edilen PKK terör örgütünün asıl güç kazanmaya başladığı yıllar ise 1990’lı yıllar olarak karşımıza çıkıyor.

Daha somut bir ifadeyle, ABD’nin 1991’deki Birinci Körfez Savaşı’yla birlikte bölgeye yerleşmeye başlaması, PKK terör örgütü açısından da önemli bir “milat” oluşturuyor. PKK terör örgütü bölgesel taşeronluktan küresel taşeronluğa “terfi ediyor”. Kandil, adeta ABD tarafından söz konusu terör örgütüne bir “üs” olarak takdim ediliyor ve sonraki yıllarda bölgeye yönelik yürütülen operasyonlar için aynı zamanda bir modele dönüştürülüyor.

Terör örgütünün bölge ülkelerinin kontrolünden büyük ölçüde çıkması ve ABD kontrolüne geçmesi ise iki önemli olayla gerçekleşiyor: 2003 Irak’ın işgali ve Suriye İç Savaşı. (Özellikle de Rusya’nın 2015’te Suriye’deki savaşta yer alması burada göz ardı edilmemesi gereken bir tarih olarak karşımıza çıkıyor.)

“Kandil Modeli”, ABD açısından Suriye’de de hayata geçirilmeye çalışılıyor. PKK’nın Suriye türevleri PYD-YPG/SDG vb. yapılanmalara “terörle mücadele” adı altında sağlanan doğrudan-dolaylı destekler ile Kantonlar adı altında birer Kandil Türkiye’nin Suriye sınırında oluşturulmaya çalışılıyor.

“Kandil Modeli”nin Çöküşü…

ABD öncesi 2012’de PYD-YPG’nin önünü Türkiye’ye karşı açan Rusya-Esad ikilisi bir süre sonra bu örgüt üzerindeki etkisini kaybetmeye başlayınca onu tehdit olarak algılamaya başlıyor. Bu algıya İran da dâhil olunca terör örgütünün Suriye ve Irak bağlamında çöküşü de başlıyor.

Türkiye’nin sınırları içerisinde 2015’de başlattığı ve 2016 Eylül’ünde bunu sınırlarının dışına taşıyacağını açıklaması da, üç aşağı beş yukarı sürecin bölgede terör örgütü aleyhine dönmeye başladığı zaman dilimiyle denk.

Özellikle de 27 Haziran’da başlatılan Türkiye-Rusya arasındaki normalleşme süreci ve bir yıl sonra “25 Eylül Referandum Krizi”nde Türkiye-İran ikilisinin ortaya koyduğu kararlı tutum burada önemli birer kilometre taşı olarak karşımıza çıkıyor. Afrin Operasyonu ise adeta noktayı büyük ölçüde koyuyor.

Nitekim Afrin, terör örgütü açısından sadece stratejik anlamda değil, psikolojik boyutta da çöküşün bir başlangıcını oluşturuyor. Afrin’de tutunamayan, Münbiç’i terk etmek zorunda kalan PKK terör örgütü açısından iki son adresi, “kale”yi oluşturan Kandil ve Sincar işte bu açılardan önemli. Eğer terör örgütü buralarda da kaybederse, sadece Kandil’i kaybetmeyecek. Arkasındaki terör destekçilerini ve bu bağlamda çevre ülkelerdeki, başta PJAK bağlamında İran olmak üzere, varlığı da darbe alacak.

Yeni Bir İttifak’ın Doğuşu…

İran bunun farkında. Elbette Bağdat’taki yönetimde… Dolayısıyla bölgede teröre karşı bir ittifak kurulmuş vaziyette. 25 Eylül Referandumuna karşı istediği sonucu alan bu ittifak, Afrin sonrası Kandil ve Sincar’da da sonuç alacağa benziyor.

“Türkiye-İran-Rusya-Suriye-Irak” beşlisi, teröre karşı panzehirin adresi olarak karşımıza çıkıyor. Bu panzehirin başka bölgelerde de ABD’ye karşı kullanılacağından, ön plana çıkacağından hiç kimsenin bir kuşkusu olmasın. Astana Süreci’nde verilen mesajlar bu açıdan önemli.

Sözün özü; ABD farkında olmayarak kendi kazdığı tuzağa düşmüş durumda. Bölgeyi terör üzerinden böleyim derken, tam tersine istemediği bir sonuçla karşı karşıya. ABD coğrafyayı terör üzerinden birleştiriyor. Belki bunu yapmasaydı, bölge ülkeleri daha öncesinde olduğu gibi birbiriyle didişmeye devam edecekti.

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler