Tarih:

Paylaş:

Keşmir’deki Saldırının Hedefi Pakistan mı?

Benzer İçerikler

ABD Başkanı Donald Trump’ın 22 Ağustos’ta Fort Myer Askeri Üssü’ndeki “Ulusa Sesleniş”te yaptığı ve Pakistan’ı hedef gösterirken Hindistan’a övgüler yağdırdığı konuşmasının üzerinden tam dört gün sonra, 26 Ağustos’ta basına şu haber düştü: “Hindistan’ın Cammu Keşmir bölgesinde Hint emniyet güçleri ve direnişçiler arasında çıkan çatışmada 10 kişi öldü.”

Söz konusu gelişmeyle ilgili detaylar ise şöyle: “Hindistan Üst Düzey Emniyet Yetkilisi S.P. Vaid, Cammu Keşmir’in Pulwawa kasabasındaki bir polis kampında Hint güvenlik güçleri ve direnişçiler arasında sabah erken saatlerde çatışma çıktığını belirtti. Çatışmanın ardından kampta kalan polis ailelerinin tahliye edildiğini aktaran Vaid, 4 polis ve 4 paramiliter askerin çatışmada hayatını kaybettiğini sözlerine ekledi. Adının açıklanmasını istemeyen başka bir emniyet yetkilisi de çatışmada 2 direnişçinin öldüğünü söyledi. Öte yandan, çatışmaların ardından sokaklara dökülen yüzlerce Keşmirli bölgede Hindistan hâkimiyetinin bitmesini talep ederek Hindistan karşıtı slogan attı.”

Dikkatinizi çektim mi bilmem, bu son gelişmeye kadar Keşmir’de uzunca bir süredir böylesi bir saldırı söz konusu olmamıştı. Nitekim arama motorlarında hızlı bir tarama yapıldığında Keşmir’deki son saldırının 18 Eylül 2016’da gerçekleştiği ve 17 askerin öldüğü, ondan önceki eylemin ise 6 Ağustos 2013 tarihinde vuku bulduğu görülüyor. Bu saldırıda da 5 asker yaşamını yitirmiş.

Keşmir’deki son saldırıyı hiç kimse tesadüf kavramı ile izah edemez. Zira bu saldırı, Trump’ın açıkladığı yeni Afganistan stratejisi üzerinden Pakistan’ı hedef alması sonrası Pakistan Dışişleri Bakanı Khawaja Muhammed Asıf’ın 23 Ağustos’taki “günah keçisi” tepkisinin, Başbakan Şahbaz Şerif’in ise ABD’ye “kibarca” rest çekmesinin hemen ardından, tam tamına bir gün sonra gerçekleşmiş durumda. ABD, Pakistan’a adeta “resti gördüm” mesajı veriyor.

Peki, Pakistan Dışişleri Bakanı Asıf ve Başbakanı Şerif ne dedi de ABD yönetimi bu kadar kızdı? Söyleyelim… Pakistan Dışişleri Bakanı “Afganistan’daki başarısızlıkları için Pakistan’ı günah keçisi yapmasınlar. Bizim terörizme karşı savaştaki kararlılığımız sarsılmazdır ve benzersizdir” derken; Başbakan Şerif, karşılıklı saygıya dayalı ikili ilişki için ABD yardımlarından kurtulmanın vaktinin geldiğini belirtmiş ve aynen şu ifadeyi kullanmıştı: “Pakistan için ABD yardımlarını kibarca ve nazikçe sona erdirme zamanı. Böylece ikili ilişkiler gizli forumlardaki başlıklardan ve ABD Başkanının değerli ofisinin alaycı kınamalarının gölgesinden kurtulabilir.”

Çok büyük bir olasılıkla Trump, Pakistan’dan böyle bir açıklama beklemiyordu. Oysa bu bir sürpriz değil. 11 Eylül sonrası itibarıyla önce duygusal ardından da sahada aktif bir şekilde bitmeye başlayan bir süreçte artık son aşamaya girilmiş görünüyor. Makas her geçen gün açılıyor. ABD-Pakistan müttefiklik ilişkisi bu gidişle tarihteki yerini alacağı gibi, yeni bir husumet ilişkisi de doğmakta.

ABD bunun için Hindistan’a dünden daha fazla muhtaç. Hindistan’ı yanına çekebilmesi için Keşmir’i daha aktif kullanacağa benziyor.

Bu arada şunun da altını önemle çizelim: Keşmir sorunu sadece Pakistan-Hindistan arasında değil, aynı zamanda Hindistan-Çin arasında da mevcut. Nitekim Keşmir “Aksai-Çin”, “Azadi Keşmir” ve “Cammu Keşmir” olarak üçe bölünmüş durumda.

Dolayısıyla, Keşmir üzerinden Hindistan-Çin-Pakistan çok daha büyük bir krizin içine çekilebilir ve Hindistan ABD’ye mahkûm kılınabilir. Bunun bir diğer anlamı ise “ABD-Tek Kutuplu Dünya” karşıtlığıyla ön plana çıkan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve BRICS’de Hindistan ayağının topallaştırılması.

ABD, böylece Hindistan üzerinden kendisine Orta Asya’dan Uzak Doğu’ya kadar uzanan ve içine Hint Okyanusu’nu da alan jeopolitik ve stratejik açıdan fazlasıyla önemli güçlü bir müttefik elde etmiş olacak. Daha somut bir ifadeyle; kendisine yönelik oluşmakta olan bloklarda çatlamaya yol açabileceği gibi, Çin ile mücadelesinde de kendisine bol miktarda ucuz asker ve kaynak da elde etmiş olacak; aynen İngiliz İmparatorluğu örneğinde görüldüğü üzere…

Pakistan’a Çok Boyutlu Savaş!

ABD, diğer taraftan Pakistan’ı kolay kolay kaybetmek istemeyecektir. Bunun için elindeki tüm enstrümanları sahaya sürmesi beklenebilir ki bununla ilgili ilk olarak Pakistan’a yardımlar mevzuu gündeme getirilmişti. Pakistan yönetimi “al yardımlarını başına çal” deyince de Keşmir’de bombayı patlatmış görünüyor.

Peki, ABD Keşmir dışında başka neler yapabilir? ABD’nin daha önceki Pakistan merkezli uygulamalarına bakıldığında buna verilecek cevap da üç aşağı beş yukarı belli. Şöyle ki:

Pakistan’ı yanlışlıkla vurmaya devam edebilir.

Pakistan’ı Taliban ve diğer radikal örgütler üzerinden yoğun bir şekilde vurur ve elindeki nükleer silahların ya kısıtlanmasını ya da “anahtarlarının” kendisine verilmesini talep edebilir.

Afganistan ile bu ülkenin arasını açacak sınır saldırıları gerçekleştirebilir hatta Kabil’de Pakistan istihbaratını, ISI’yı hedef haline getirecek eylemler yaptırabilir.

Pakistan’ı İran ile karşı karşıya getirmeye yönelik, başta iki ülke sınırında olmak üzere bir takım örtülü operasyonlar gerçekleştirebilir.

Pakistan-Hindistan arasında ucu nükleer savaşa kadar uzanan yeni bir harp başlatılabilir.

Pakistan’da liderlere yönelik yeni bir suikast yapılabilir.

Bunların hiçbiri hayal ürünü değil. Arzu edenler Pakistan Dışişleri Bakanı Khawaja Muhammed Asıf’ın 23 Ağustos’ta bir haber ajansında yer alan “Pakistan: ABD, başarısızlıkları için bizi günah keçisi yapmasın” başlıklı yazıya bakabilir. Orada bu olasılıklardan bazılarının rakama dökülmüş halini görebilir. Örneğin, militanlar tarafından öldürülen 70 bin Pakistanlı sivil gibi…

Sonuç olarak; ABD ne planlarsa planlasın, artık hepsi ayağına dolanıyor. Zira tepe taklak gidiyor, kaybediyor!

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROLhttps://www.ankasam.org/author/mse/?lang=en
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında Arayış, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yaptı. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan; Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Stratejik Düşünce, Gazi Bölgesel Çalışmalar, The Journal of SSPS, Karadeniz Araştırmaları, gibi akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, Bölgesel Araştırmalar, Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları, Gazi Akademik Bakış, Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri, Demokrasi Platformu dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmektedir. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.