Tarih:

Paylaş:

“Korku Türbülansı”ndaki ABD ve “Kontrolsüz Çok Kutupluluk” Planı

Benzer İçerikler

Çöküş Sendromu” ile yüzleşmeye başlayan ABD/Batı, ciddi anlamda bir korku türbülansına girmiş durumda. Daha önceki yazılarımda da değindiğim üzere, ABD-Batı; bırakın “dünyanın jandarmalığı” rolünü, artık kendi güvenliğini tesis etmekte, mahallesinin bekçiliğini bile yapmakta zorlanıyor.

Avrupa’da neredeyse her gün yaşanan “terör” hadiseleri, toplumun içinde bulunduğu kitlesel paranoya ve başta mülteciler olmak üzere farklı dinden ve etnik gruplardan olan insanlara yönelik faşizan-Haçlı tutumu bunun birer göstergesi.

Dolayısıyla Batı yüzyıllar sonrası ilk defa ciddi manada korku türbülansına girmiş durumda! Bu türbülansta üç faktör oldukça önemli. Birincisi, tarihsel hafızasından bir türlü çıkaramadığı “barbarlar göçü/istilası”; ikincisi, senaryolara/hayallere dayalı korkuların her geçen gün gerçekleşme durumu; üçüncüsü ise güç inşası sürecinde akıttığı kanlarda boğulma durumu, bir diğer ifadeyle düne kadar ezdiği-sömürdüğü dünyanın kendisiyle hesaplaşmaya doğru gittiğinin artık bir sır olmaktan çıkması.

Toplumsuz Devlet ve Siyaset Anlayışı…

Sorunun temelinde hiç kuşkusuz güvenlik endişesi yatıyor. Bu endişeyi gidermenin yolu ise kendilerinin mimarlığını yaptığı “güvenli bir dünya inşası”ndan geçiyor. Ama bunu gerçekleştirmekten de acizler. Zira, bu inşa için ne paraları var ne de siyasi irade, askeri güç ve kendilerine inanan bir kitle…

Geldikleri refah itibarıyla ölümden kaçan, korkan, “obezleşmiş bir medeniyet” anlayışına sahip olanların bundan sonra yeni bir dünya inşa etmeleri de beklenemez zaten. Dolayısıyla, her şey bir kenara, kendi insanını, inancını kaybetmiş, bununla yüzleşmeye başlamış olan ve buna çare arayan bir ABD/Batı ile karşı karşıyayız!

Kendi insanını kaybetmeye başlayan bir ABD/Batı hiç bir şey yapamaz. Gittikçe yalnızlaşan ABD/Batı’nın bundan dolayı kendi içinde hesaplaşması her geçen gün kaçınılmaz bir hal alıyor. Zira yukarıda da ifade edildiği üzere, derleme-toplama bir toplum yapısı ve modern kölelik düzeni/anlayışı, kaçınılmaz olarak ABD/Batı’da yeni bir ayrışmayı beraberinde getirmiş durumda. “Toplumsuz devlet ve siyaset anlayışı” yeni arayışlara ve kopuşlara gebe…

Son Numara: Halktan Lider Tiplemeleri…

Şu an için yapılmaya çalışılan, yeni lider tiplemeleri ile bu kontrolsüz gidişatı önleyebilmek ve halkı tekrar kazanabilmek. Son seçimlerde ortaya çıkartılan lider tiplemelerine bir de bu açıdan bakmakta fayda var.

Bu gelişme, esasında ABD/Batı’nın kaybetmesi ile eşdeğer. Zira ABD/Batı’nın gücünün temelinde halka göre değil, en tepe noktadaki elit kesimin çıkarlarına göre dizayn edilmiş bir sistem anlayışı/yapısı söz konusu idi. Alttaki çarpık düzene uygun bir yeniden yapılanma/kontrol anlayışının beraberinde zihniyet değişimine yol açması ve bunun liderliği etkilemesi ise kaçınılmaz.

Dolayısıyla halktan görünümlü, oradan itinayla seçilmiş liderler ABD/Batı içerisindeki sistemin acziyetini çok net bir şekilde ortaya koyuyor.

Sistem, sağlıklı lider çıkartamıyor! Çünkü sistemin kendisinde bir kan zehirlenmesi söz konusu!

ABD’nin Yeni Hedefi:

Kontrolsüz Çok Kutuplu Dünya “Çöküş Sendromu” başlıklı yazımda da ifade ettiğim üzere, “11 Eylül ile birlikte küresel hegemonyasını gerçekleştirmek isteyen ABD, bırakın yeni dünya düzeninin lideri olmayı, Obama döneminde kontrollü iki kutuplu bir dünyayı bile inşa edebilmiş değil. Hatta Batı içerisindeki liderlik pozisyonu bile bir meydan okuma ile karşı karşıya!”

Bundan dolayı “şekilsel değerlerini” kaybeden ABD/Batı, hızlı bir şekilde aslına rücu ediyor! Zira 11 Eylül’den bu yana bu gidişatı önlemeye yönelik projelerinden/yeni oyunlarından ise bir türlü istediği sonucu elde edebilmiş değil.

ABD/Batı oyun kurmakta zorlanıyor. Bilakis, karşısındaki blok onunla oynuyor! ABD, bundan dolayı olsa gerek şimdilerde son umudu olan “kontrolsüz çok kutuplu bir dünya oluşumu”na hız vermiş durumda.

ABD, “kontrolsüz kutuplar” arasındaki güç mücadelesinden bir kez daha sıyrılarak kendi gücünü domine etmeye çalışıyor; aynen Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sürecinde yaşandığı üzere. Dolayısıyla ABD Trump ile yeni bir oyunu devreye sokmuş görünüyor. Peki, bu sefer başarılı olabilir mi? Bunu da bir sonraki yazımızda analiz etmeye çalışalım…

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROLhttps://www.ankasam.org/author/mse/?lang=en
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında Arayış, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yaptı. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan; Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Stratejik Düşünce, Gazi Bölgesel Çalışmalar, The Journal of SSPS, Karadeniz Araştırmaları, gibi akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, Bölgesel Araştırmalar, Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları, Gazi Akademik Bakış, Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri, Demokrasi Platformu dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmektedir. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.