Tarih:

Paylaş:

Orta Asya Enerji Kaynaklarının Güney Asya Bölgesi Açısından Önemi

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

2022 yılının Şubat ayında başlayan Ukrayna Savaşı sonrasında Avrupa Birliği (AB) ve Rusya arasında yaşanan enerji krizi ilk olarak Avrupa’nın bu yılın sonuna kadar petrol ambargosu uygulama kararıyla Rusya’yı zor durumda bırakmayı hedeflemesine yol açmıştır. İkinci olarak da Avrupa, kıtaya doğalgaz tedariki hususunda Rusya’ya bir alternatif bulma çabalarına girişmiştir.

Batı dünyası, bahsi geçen çabalar noktasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve AB’nin birlik içerisinde hareket etmeleri ve birliğin sonucunda da Rusya’ya ciddi bir ders vereceklerini ve ambargo sonrasında Rus ekonomisinin sarsılmasını beklemekteydi. Ancak yaşanan gelişmelerin gösterdiği üzere AB’nin beklentisi gerçekleşmedi.

Rusya, Ukrayna Savaşı’nın ardından Avrupa’ya gönderemediği petrolü ve ambargolar sonrasında tedarikini kestiği Rus doğalgazını ağırlıklı olarak Çin ve Hindistan piyasalarına yönlendirdi. Mevcut durumda Hindistan 800 bin, Çin ise 1 milyon varil Rus petrolü ithal etmektedir. Yaşanan enerji krizine kadar, söz konusu iki piyasanın bu kadar yüksek miktarlarda Rus petrolü aldığı daha önce görülmemiştir. Doğalgaz alanında ise Çin, Rusya’nın en büyük doğalgaz yataklarından birisi olan “Power of Siberia” yani “Siberya’nın Gücü” olarak bilinen boru hattıyla toplamda 70 milyar metreküpe ulaşması planlanan, şu anda 30 milyar metreküp civarında gaz ticareti yapmaktadır. Bu ticaretin ilerleyen dönemlerde 70 milyar metreküpe ulaşması beklenmektedir.

Uluslararası ortaklıkla kurulan Rusya’nın Sakhalin Adaları’ndaki tesislerinde üretilecek enerjinin en büyük müşterilerinin yine Çin, Hindistan, Güney Kore ve hatta Kuzey Kore olacağı düşünülmektedir. Oluşacak tablo, Rusya’nın AB’nin çekmiş olduğu petrol ve doğalgaz talebini Çin ve Hindistan’da bulacağı ve bu kapsamda ekonomik olarak gücünü koruyacağını göstermektedir. Ancak bu kapsamda Çin ve Hindistan’ın gelecekte Avrupa’nın şu an içinde olduğu krize benzer bir duruma düşmemesi için alternatif kaynaklara yönelmeleri gerektiği açıktır. Zira Çin ve Hindistan gibi büyük ekonomilerin talepleri, büyük bağımlılıklar yaratma riski taşımaktadır. Ayrıca Rusya da böyle bir ticari durumda savaş sırasında ekonomisini kalkındıracak finansmana sahip olmuş olacaktır.

Hindistan, önceki dönemlerde yüzünü Batı’ya çevirmiş, AB ile olmasa da ABD ile ciddi ticari ilişkilere sahip bir ülke olarak bilinmekteydi. AB ambargolarına rağmen Rusya’dan ucuz petrol alması ise Yeni Delhi’nin ABD müttefikliğinden vazgeçtiği imajı kazanmasına yol açabilir.

Paris İklim Sözleşmesi kapsamında Çin ve Hindistan’ın karbondioksit kullanımından dolayı belirli taahhütlerde bulunması, her iki ülke için doğalgaza geçişin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne sermektedir. Lakin, yalnızca Rus petrolü ve Rus doğalgazının ihracatıyla böyle bir geçişin mümkün olmadığı da dikkate alınmalıdır.

Güney Asya ülkelerinin Rusya’nın Avrupa Birliği gibi büyük bir bloğu bile doğalgaz tedarikiyle tehdit ettiğini ve doğalgazı politik bir silah olarak kullandığı gerçeğinin farkında olması gerekmektedir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in gelecekte yaşanacak krizlerde doğalgazı bu ülkelere karşı bir silah olarak kullanmayacağının garantisi bulunmamaktadır. Bu kapsamda ilerleyen dönemlerde ABD ve Çin arasında yaşanacak ticari bir savaşta Rusya’nın Çin’i doğalgaz ile tehdit etmeyeceği ya da Hindistan’ın uluslararası siyasette güçlenmesinin önüne geçmek için doğalgaz ticaretini koz olarak kullanabileceği ihtimali akılda tutulmalıdır. Söz konusu ülkeler, Rusya’dan aldıkları doğalgaza ne kadar bağımlı olurlarsa, uluslararası siyasette Rusya’ya karşı söz haklarını aynı oranda kaybedeceklerdir. Dolayısıyla bağımlılık oluşmadan önlemlerin alınması gerekmektedir.

Rus doğalgazına bağımlılık geliştirmemek için alınabilecek önlemler hususunda akıllara ilk olarak Kafkasya ve Orta Asya gelmektedir. Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan ve Özbekistan gibi ülkeler, “Orta Koridor” olarak bilinen enerji ve ulaştırma hattı ile başta Çin ve Hindistan olmak üzere Güney Asya ülkelerine doğrudan bağlanabilecek konumdadır. Hindistan, Özbekistan ve Türkmenistan üzerinden “Orta Koridor” ile rahatlıkla doğalgaz alabilir. Üstelik bu ticarete Pakistan’ın da katılması mümkündür. Bu kapsamda “Orta Koridor” Pakistan ve Hindistan arasındaki ilişkilerde bir düzelme aracı olarak da hizmet edebilir.

Türkmenistan, Rusya için üretilmiş ancak Rusların almadığı 40-50 milyar metreküplük hemen ihracata verilecek durumda doğalgaza sahiptir. Bu doğalgazın en 15-20 milyar metreküpünün Güney Gaz Koridoru; yani Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılacağı varsayılsa bile mevcut durumda bir-iki yıl içerisinde Hindistan kalan 30 milyar metreküplük gazı alacak durumdadır. Hali hazırda Çin, Rusya’nın da etkisiyle başlatılmış olan Türkmenistan-Çin Boru Hattı Projesi’yle Türkmenistan’dan 30 milyar metreküp doğalgaz tedarik etmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, Rusların Avrupa’nın tamamının gaz talebi çekmesiyle Türkmenlerin Çin’e doğalgaz satmasından rahatsız olabileceğidir. Zira Çin’in talepleri miktar 200 milyar metreküp civarındadır ve Rusya, AB’ye alternatif olarak yalnızca Çin’e ticaret gerçekleştirerek karlı çıkabilecektir.  Bu açıdan özellikle Hindistan’ın kazanılması burada ciddi önem arz etmektedir. Çünkü Türkmenistan aynı zamanda iyi bir petrol üreticisidir ve üretimini 140-160 milyar metreküpe kadar çıkartabilecek kapasiteye sahiptir. Ayrıca Özbekistan’da da Azerbaycan’ın sahip olduğu miktarlarda doğalgaz rezervi bulunduğu bilinmektedir. 

Orta Asya ve Kafkasya’da Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan çok büyük enerji üretici ülkelerdir. Ancak Hindistan’a bağlanan boru hattı için yalnızca Türkmenistan rezervleri yeterlidir. Ancak Özbekistan’ın da bu boru hattına eklenmesi sonucunda Pakistan üzerinden hem Pakistan’a hem de Hindistan’a gidecek doğalgaz ile önümüzdeki en az 30 yıl bu ülkeler doğalgaz konusunda başka bir kaynağa ihtiyaç duymayabilir. Bu nedenle Güney Asya ülkeleri için Türkmenistan ve Özbekistan gazının Rus gazından daha makul olduğu söylenebilir. Üstelik bu sayede Orta Koridor da faaliyete geçirilmiş olacaktır. Yani Türkmenistan ve Özbekistan üzerinden Pakistan’a oradan da Hindistan’a ulaşmak çok çok önemli hale gelecektir.

Hindistan, Orta Koridor üzerinden erişebileceği doğalgazı, Rusya ile gerçekleştireceği müzakerelerde avantaj olarak kullanabilir.  Çünkü Ruslar, Hindistan’ın en ucuz petrolü kendilerinin almasının üzerine kurulu bir senaryoyla doğalgazı da bir süre sonra pahalı satmaya başlayacaktır. Bu bağlamda Hindistan’ın alternatif kaynaklara sahip olması önem arz etmektedir. Dolayısıyla Hindistan’ın hem Kazak, Türkmen ve Azerbaycan petrolü hem de başka Türkmen gazı olmak üzere Kazak ve Özbek gazı için anlaşma yapması gerekmektedir. Bu durum Hindistan’ın yalnızca Rusya karşısında koz sahibi olmasını sağlamayacak aynı zamanda hem Hindistan’ın hem de bölge ülkelerinin ekonomilerini iyileştirecektir.

Diğer yandan, Güney Asya ülkelerinin Paris İklim Sözleşmesi’ndeki daha az kömür kullanımıyla ilgili taahhütlerini yerine getirmesini sağlayacak en büyük kaynak da Türkmen doğalgazıdır. Aynı durum Çin için değerlendirdiğinde, Çin’e giden 30 milyar metreküplük Türkmen gazının ileride 70 milyar metreküpe çıkartılması mümkündür. Fakat Rusya, böyle bir ticaretin gerçekleşmesini engelleyebilir.

Çin’in bütün doğalgaz ihtiyacını hem sıvılaştırılmış (LNG) olarak hem de boru gazı olarak Rusya’dan alması enerji güvenliğine yönelik büyük bir tehdit olarak görülebilir. Bu kapsamda Çin’in de Rusya karşısında müzakere gücünü artırabilmesi için Türkmen ve Özbek gazını alması stratejik öneme sahiptir.  Çin hem fiyatları düşürmenin hem çeşitlendirme yapmanın hem de tek başına Ruslara bağımlı olmamanın yolu olarak Türkmen ve Özbek gazını kullanmalıdır.

Çin ve Hindistan’ın Orta Asya ülkeleriyle enerji konusunda işbirliği geliştirmesinin ardından bu durumu ulaşım koridorları takip edecektir. Pekin ve Yeni Delhi, yıllardır dile getirilen “Orta koridor” üzerinden  enerji işbirliğini tercih ettiğinde “Orta Koridor”un yalnızca enerji hattı değil bir ulaştırma koridoru olmasının da temellerini atmış olacaktır.  Bu çerçevede; tren yolları, demiryolları ve karayolları gibi yeni ulaştırma koridorları oluşturulabilecektir.

Çin ve Hindistan; başta Türkmenistan ve Özbekistan olmak üzere Orta Asya ülkeleriyle birlikte araçlarda doğalgaz kullanımını teşvik edecek bir düzenleme oluşturup, bu enerji koridorlarını aynı zamanda ulaştırma koridorlarına çevirebilir. Böyle bir ulaştırma koridoru, Türkiye’den Paris’e kadar uzanacaktır.  Bu proje, Birleşmiş Milletler’de koridor projesi olarak bilinmektedir. Ek olarak bu, Sıkıştırılmış Doğalgaz (CNG) kullanımının artırılması yani araçlarda doğalgaz kullanımının artırılması içinde bir fırsat yaratabilir. “Orta Koridor” güzergahı üzerinde açılacak ana ve küçük istasyonlarla 400’er kilometrelik aralıklarla CNG taşımak mümkün olacaktır. Özellikle büyük mesafelerde en çok iş yapan tır taşımacılığında CNG’ye geçilirse hem hava kirliliği azalacak hem de doğalgazlı araçlar kullanımında ciddi bir projeyle iklim değişikliği sözleşmesinin de gerekleri yerine getirilecektir.

Sonuç olarak Güney Asya ülkeleri için Orta Asya enerji kaynakları ve Orta Asya ülkeleri hem enerji güvenliğinin sağlanması hem Rusya karşısında pazarlık gücünün artması hem de iklim değişikliğine karşı beraber önlem alınarak araçlarda doğalgaz kullanımının artırılması açısından önem arz etmektedir. Orta Asya, Çin ve Hindistan’daki yaygın kamyon taşımacılığının doğalgaz kullanımına geçişiyle birlikte çevrilmesiyle karbondioksit emisyonları en az %50 azaltılabilir. Bu durum da “Orta Koridor” üzerinden yeni bir açılım yaratma konusunda önem taşıyacaktır. Güney Asya ülkeleri, Orta Asya’sız düşünülmemelidir.

Dr. Cenk PALA
Dr. Cenk PALA
Dr. Cenk Pala, Avrasya doğalgaz boru hattı işinde engin endüstri deneyimi ile hem Türkiye enerji güvenliği hem de Güney Enerji Koridoru tartışmalarında her bakımdan önde gelen bir isimdir. Kariyerine 1990-1997 yılları arasında Gazi Üniversitesi'nde Ekonomi Tarihi ve petrol & enerji ekonomisi alanlarında akademisyen olarak başlayan Pala, 1997 yılında Türkiye'nin BOTAŞ Petrol A.Ş. bünyesine katılmış, 2001 yılı itibari ile şirkette Strateji ve İş Geliştirme Başkanı olarak atanmıştır. BTC Ham Petrol P/L Projesi, Türkiye-Yunanistan (ITG) Doğal Gaz Boru Hattı Projesi, Türkiye-Yunanistan- dahil olmak üzere çeşitli boru hattı projelerinin ön fizibilite, fizibilite, pazarlama, finans, hukuk çalışmaları ve lobi faaliyetlerini yürütmüştür. Dr. Cenk Pala, ayrıca Brüksel'deki Enerji Şartı'nın "Endüstri Danışma Paneli"nde BOTAŞ'ı temsil etmiştir. Dr. Pala, Mart 2008 ile Haziran 2013 arasında Alman gaz şirketi E.ON Ruhrgas AG'de Genel Müdür ve şirketin Ankara merkezli Türkiye iştirakinde Yönetim Kurulu Üyesi olarak çaloşmıştır. 2011 yılı itibarıyla hissedarlar tarafından Trans-Adriyatik Boru Hattı (TAP) Türkiye Temsilcisi olarak atanmış ve Haziran 2016'ya kadar görev yapmıştır. Pala, Gazprom iştiraki South Stream Transport BV'ye TürkAkım Projesi Devlet İşleri Koordinatörü olarak Ocak 2017'de katıldı ve Eylül 2018'e kadar Gazprom'da kaldı. 1 Ekim 2018 itibariyle Dr. Pala, EQUINOR Turkey BV'ye Ülke Müdür Yardımcısı olarak katıldı. Ana sorumluluğu, EQUINOR'un Trakya yukarı havza faaliyeti ve Türkiye'deki olası yenilenebilir enerji yatırımları kapsamında paydaş yönetimi ve dış ilişkilerin koordinasyonudur. Halihazırda ERSAN Petrol Rafinerisi'nin (TR'de sadece karada özel rafineri yatırımı) potansiyel ortaklar, yatırımcılar ve finans kuruluşları ile yaptığı görüşmeleri koordine etmektedir. Enerji sektörü üzerine uluslararası konferanslarda üretken bir konuşmacıdır ve aynı zamanda akademisyen enerji ekonomisi, petrol tarihi, petrol krizleri ve yedi kız kardeş, bölgesel ve küresel boru hattı siyaseti, küresel petrol ve gaz sektörü üzerine çok sayıda eser yayınlamıştır. Dr. Pala, Gazi Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nden lisans ve yüksek lisans derecesine ve Hacettepe Üniversitesi’nden doktora derecesine sahiptir. Evli ve iki çocuk sahibi Pala, İngilizce bilmektedir.