Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Mısır ziyareti esnasında “İran karşıtı toplantı” olarak tanımladığı Varşova Zirvesi, 13-14 Şubat 2019 tarihinde düzenlenecek. İran’ın Ortadoğu’daki faaliyetlerinin ele alınacağı uluslararası zirveye ilişkin değerlendirmede bulunan İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Polonya’nın “Umutsuz bir sirke ev sahipliği yaptığını” belirterek söz konusu ülkenin bu utanç lekesini temizleyemeyeceğini söyledi. Öte yandan Polonyalı yetkililer ise toplantının İran odaklı olmayacağını ifade ederek katılımcıların Ortadoğu’nun güvenliğini konuşmak için bir araya geleceklerini vurguluyor.
Bu bağlamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Varşova Zirvesi’nin niçin bir Avrupa ülkesinde düzenlendiğini ve esas amacının ne olduğunu tartışmaya açarak alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.
Dr. Öğr. Üyesi Fatma Anıl ÖZTOP (ANKASAM Kriz Yönetimi Danışmanı)
Dr. Öğr. Üyesi Fatma Anıl Öztop, Varşova Zirvesi’nin Ortadoğu’da istikrarın sağlanmasını amaçlayan bir zirve olarak tanıtılmasına rağmen; toplantının İran karşıtlığıyla öne çıktığını belirterek “Zirvenin düzenleneceği yer konusunda Polonya’nın seçilmesi, Rusya’ya karşı bu ülkeye yerleştirilecek füzelerle birlikte düşünülmelidir.” açıklamasında bulundu. Polonya’nın Avrupa Birliği (AB) politikalarını eleştiren devletlerden biri olduğunu söyleyen Öztop, bahsi geçen ülkenin dış politika ve savunma anlamında ABD merkezli bir siyaseti benimsediğini öne sürerek zirve aracılığıyla AB içindeki ülkelere mesaj verildiğini iddia etti.
Ayrıca Öztop, Körfez’deki Arap ülkelerinin ABD’yle hem ticari hem de askeri alanda karşılıklı bağımlılık içeren anlaşmalarının bulunduğunu ve bu nedenle de İran’ı destekleyen bir duruş sergileyemeyeceklerini söyledi. Toplantıdaki esas amacın İran karşıtı bir cepheyi inşa etmek olduğunu öne süren Öztop, “Tahran’ın bölgesel nüfuzunun kısıtlanması amaçlanıyor. Zira bahse konu olan zirve, bölge güvenliğini önceleyen bir toplantı olsa bu kadar tepki çekmezdi. Uluslararası bir konsensüs oluşturup baskıyı arttırarak Tahran’ın bölge politikalarını değiştirmek zorunda kalması hedefleniyor.” şeklinde konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Ali HÜSEYİNOĞLU (Trakya Üniversitesi-Balkan Araştırma Enstitüsü)
Dr. Öğr. Üyesi Ali Hüseyinoğlu, Washington yönetiminin İran’a ambargo uygulandığını hatırlatarak ABD’nin bölgedeki varlığını devam ettirebilmek için bir öteki yaratmaya ihtiyaç duyduğunu söyledi. Ortadoğu’daki en önemli ötekinin İran olduğunu dile getiren Hüseyinoğlu, Beyaz Saray’ın İran’a uyguladığı düşmanca politikalar ile Tahran’ın mezhepçi siyasetinin ilişkili olduğu yönündeki iddialara da değindi. Bu bağlamda Hüseyinoğlu, “ABD’nin burada takiye yapmasına gerek yok. Beyaz Saray, zaten açık bir biçimde İran karşıtı siyaset yürütüyor. Ancak Washington’un ‘Ortadoğu İslamı’yla bir problemi yok. Sorunun adını doğru koymak gerekir. ABD’nin İran’daki rejimle problemi var. Bu nedenle de meseleyi Müslümanlık bağlamında değerlendirmek istemiyorum. Çünkü ABD’de önemli Müslüman lobilerinin olduğunu biliyoruz.” dedi.
Arap ülkelerinin İran politikasını da yorumlayan Hüseyinoğlu, devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmelerinin doğal olduğunu vurgulayarak “Körfez’deki Arap ülkelerinin İsrail’le olan ilişkilerinin İran’daki rejimle ilişkilendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. İran’ın dış politika faaliyetleri tepki çekiyor.” sözlerini kaydetti. Bunun yanı sıra İran’ın Ortadoğu’da artan etkinliğinden ABD’nin duyduğu rahatsızlığa da dikkat çeken Hüseyinoğlu, Tahran’ın bölgedeki en önemli aktörlerden biri olduğunu belirterek “İran, komşu ülkelere büyük yatırımlar yapmakta ve büyük oynamaktadır. Büyük oynarsanız, düşmanlarınız da çoğalır.” diyerek son dönemde yükselişe geçen İran karşıtlığının normal bir durum olduğuna işaret etti.
Dr. Öğr. Üyesi Nuri YEŞİLYURT (Ankara Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler)
Dr. Öğr. Üyesi Nuri Yeşilyurt, ABD’nin Suriye’den çekilmesi nedeniyle söz konusu ülkede oluşacak boşluğu, İran yanlısı milis grupların doldurmasından endişelendiğini ve bu ihtimali ortadan kaldırmak istediğini ifade ederek “Washington, ılımlı olarak nitelendirdiği bazı Sünni Arap devletlere destek olarak İran’a karşı bu aktörlerin inisiyatif almalarını talep ediyor.” değerlendirmesinde bulundu. İran karşıtlığı üzerinden bir blok inşa edilmeye çalışıldığını iddia eden Yeşilyurt, hem küresel-ekonomik sisteme entegrasyonları hem de ABD ve İsrail’in bölgedeki güvenlik yapılanmaları çerçevesindeki rolleri kapsamında mevzubahis ülkeleri bir arada tutmanın ABD açısından önemli olduğuna dikkat çekti.
Varşova Zirvesi’nin Avrupa boyutuna da değinen Yeşilyurt, ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlara Avrupalı devletlerin muhalefet ettiğini hatırlatarak Avrupalı aktörlerin İran’ın yaptırımlarla değil de diyalogla ıslah edilebileceğine inandıklarını söyledi. Bu kapsamda Yeşilyurt, “Ortadoğu temalı bir zirvenin Polonya gibi bir Avrupa ülkesinde düzenlemesiyle Washington, yalnızca İran’a değil; Avrupa ülkelerine de mesaj veriyor.” dedi.
Umut ARIK (Emekli Büyükelçi)
Emekli Büyükelçi Umut Arık, Varşova Zirvesi’nin ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana sürdürdüğü hegemonik liderliğindeki bozulmaları gidermek için bir başlangıç olduğunu ifade ederek ilerleyen süreçte de buna benzer toplantıların düzenlenebileceği öngörüsünde bulundu. Ortadoğu’daki gelişmelerin Avrupa’yı da ilgilendirdiğini belirten Arık, ABD’nin Polonya’da gerçekleştirilecek toplantı aracılığıyla hem Türkiye-Rusya-İran ilişkilerini hem de AB içinde Brexit süreci nedeniyle büyüyen çatlakları konuşmak istediğini öne sürdü.
Son dönemde Almanya ile Fransa’nın ABD’den uzaklaşarak “Avrupa Ordusu” tartışmaları üzerinden bağımsız bir Kıta Avrupası inşa etmeye çalıştığını; ancak Fransa’nın Sarı Yelekliler hareketiyle birlikte ABD yanlısı politikalara geri döndüğünü iddia eden Arık, İtalya-Fransa gerginliğine dikkat çekti. Bu bağlamda Arık, “Bir anlamda yeni Helsinki Konferansı havasına sokulmaya çalışılan zirvede, Ortadoğu merkezli gelişmelerin konuşulacağı açıklanmışsa da aslında Avrupa’da İran’la nükleer anlaşmanın bozulmaması için gayret gösteren ülke ve kurumların kontrol altına alınması amaçlanıyor.” açıklamasında bulundu.
Öte yandan Rusya ve Çin’in öncülüğünde başlatılan Avrasya merkezli işbirliği arayışları üzerinden ABD’ye karşı küresel bir güç dengesi inşa edilmeye çalışıldığını da söyleyen Emekli Büyükelçi, “Tüm bunların başlangıç noktasının Ortadoğu olduğu görülüyor. Söz konusu değişimin Ortadoğu’yla başlamasının nedeni ise daha çok ABD’nin iç dinamikleri ve onun İsrail’le olan ilişkileridir.” sözlerini kaydetti. Zirvede “Ortadoğu Maskesi” kullanılarak birçok sorunun tartışılmak istendiğini vurgulayan Arık, meselenin Türkiye boyutuna da değinerek Ankara tarafından Türkiye’nin aleyhine olan tüm gelişmelerin dikkatle takip edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
İrfan SAPMAZ (CNN Türk-Haber Koordinatörü)
Gazeteci İrfan Sapmaz, ABD’nin İran karşıtlığı üzerine kurguladığı stratejisinin yıllardır devam eden bir politikanın ürünü olduğunu ifade ederek Pompeo’nun Mısır’da yaptığı açıklamayı hatırlattı. Bu kapsamda Sapmaz, “Pompeo bu toplantıyı İran’ın yalnızlaştırılmasına yönelik bir adım olarak nitelendirmişti. Ardından da tepkiler çığ gibi büyüdü. İran’dan çok sert açıklamalar geldi. Tahran, Varşova’yı ciddi şekilde uyarıyor; hatta Polonya’nın maslahatgüzarını çağırarak bir mesaj da verdi.” dedi.
Rusya’nın Varşova Zirvesi’ne katılmayacağına dikkat çeken Sapmaz, İran ve Rusya arasında son dönemde gelişen yakın ilişkilere atıfta bulundu. Sapmaz, Polonya’da İran’ın hedef alınacağının altını çizerek Polonya Dışişleri Bakanı Jacek Czaputowicz’in zirveye ilişkin açıklamalarına değindi. Czaputowicz’in “İran, kabul edilmesi zor bir dil kullanıyor.” ifadesini yorumlayan Sapmaz, “ABD, bir taraftan İsrail, diğer taraftan da Batılı ülkeler aracılığıyla İran’ı baskı altına almak istiyor.” sözlerini kaydetti.