Rusya’dan Gaz Birliği Hamlesi: Enerji ve Ekonomik Öğelerin Politik Enstrümana Dönüştürülmesi

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Rusya’nın başkenti Moskova’da düzenlenen “4. Rusya-Çin Enerji Ticaret Forumu”nda konuşan Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak; Rusya, Kazakistan ve Özbekistan’ın Sovyetler Birliği’nden bu yana tek bir gaz taşıma sistemine sahip olduklarını ve karşılıklı işbirliğini genişletmek için büyük fırsatları olduklarını ifade etmiştir. Novak’ın konuşmasında değindiği bir diğer konu ise petrol fiyatlarıydı. Bu bağlamda daha karlı olsa dahi Rusya’nın tavan fiyat üzerinden petrol sevkiyatı yapmayacağını belirtmiştir. Son olarak değinilen ve gerek küresel ekonomi gerekse de politika açısından azami seviyede önem arz eden husus ise Rusya ve Çin merkez bankalarının SWIFT sistemini kullanmamak için çeşitli ödeme sistemleri geliştirdikleri ve bu minvalde petrol, petrol ürünleri ve kömür sevkiyatında ödemelerin ulusal para birimlerine dönüştürüleceğidir.

4. Rusya-Çin Enerji Ticaret Forumu’nda Rusya Başbakan Yardımcısı’nın özellikle dile getirdiği ve zaman zaman başta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin olmak üzere diğer üst düzey karar alıcılarının da zikrettiği ekonomik seçeneklerin ve tercihlerin, Moskova’nın kısa vadede bölgesel mali çıkarlara odaklı bir dış politika hamlesi olarak okunması eksiktir. Bundan ziyade söz konusu seçeneklerin küresel vizyonu hayata geçirmeye yönelik girişimler olarak yorumlanabilir.

Bilindiği üzere Rusya, Kazakistan ve Özbekistan hattında Sovyetler Birliği’nden beri kullanılan tek bir gaz taşıma sistemi vardur. Ancak hem Novak hem de diğer ekonomik ve politik elitler, doğalgaz tedariki ve işlenmesi de dahil olmak üzere karşılıklı işbirliğini geliştirme noktasında büyük fırsatların olduğunu işlemektedirler.

Soğuk Savaş’ın bitmesinin ve dolayısıyla bir imparatorluk olarak adlandırılabilecek Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından iç sorunlarını büyük ölçüde çözen, bölgesel ve küresel jeopolitik bağlamında özgüvene yeniden kavuşarak revizyonist bir dış politikayla meydan okuma gerçekleştiren Kremlin yönetimi, bahse konu meydan okumanın sadece askeri enstrümanlar ve yöntemlerle başarılı olmasının pek mümkün olmadığını kavramıştır. Putin ve ekibi tarafından bu bilinç doğrultusunda bölgesel dengelerden ziyade küresel dengeleri etkilemek ve Moskova lehine bir denge tesis etmek için sert güç araçlarının yanında yumuşak güç araçlarının kullanımının da önem arz ettiği söylenebilir. Söz konusu gelişmeler de bu araçlara geçildiğini göstermektedir.

1990’lı yıllarla birlikte bir süre küresel ölçekte politik ve ekonomik sistemde atıl durumda kalan Rusya’nın gerek mevcut konjonktürü ve yapısal dinamikleri okuması gerekse buna yönelik stratejik bir vizyon ortaya koyması zaman almıştır. 2020’li yıllarla beraber başta ABD’li olmak üzere Batılı birtakım stratejistlerin de beklediği Avrupa yönlü Rusya revizyonizmi, uluslararası politikanın gerçeği halini almıştır. Gürcistan, Suriye ve Kırım örneklerinde askeri metotlarla hedeflerine ulaşmayı başaran Rusya’nın Ukrayna serüveninde bu araçlarla küresel hedeflerine yaklaşma ihtimalinin oldukça zayıf olması, yeni kartların oyuna dahil edilmesini gündeme getirmiştir.

Yeni kartlardan kastedilen şey; esasında uluslararası ilişkilerde geçmişten beri kullanımına başvurulan ve son dönemde transnasyonalizm ve karşılıklı bağımlılık gereceğiyle birlikte dış politikanın vazgeçilmez araçları halini alan enerji ve ekonomi kartlarıdır. Bu iki olgu birbirinden tamamen ayrık olmayan; aksine aralarında doğrudan ve dolaylı ilişki olan ve uluslararası ilişkilerde aktörlerin gücünü ve etki kapasitesini etkileyen önemli iki bileşendir.

Rusya-Ukrayna Savaşı’yla birlikte Batı tarafından uygulanan yaptırımların genişletilmesi ve ağırlaştırılmasıyla birlikte Moskova’nın “arka bahçesi” ve hayat sahası olarak ele aldığı Orta Asya coğrafyasında Çin merkezli emperyal bir tehdidin varlığı, Rusya’nın iki cephede rekabet ve çatışmayı göğüslemesi zaruretini ortaya çıkarmıştır. 

Her ne kadar Moskova ile Pekin arasında bir işbirliği ilişkisi ve ABD’nin küresel hegemonyasına karşı bir gayr-ı resmi müttefiklik durumu olsa dahi ünlü İngiliz politikacı Lord Palmerston’un meşhur deyişiyle, devletlerin (İngiltere’nin) ebedi düşmanları ve dostları yoktur, değişmez çıkarları vardır. Değişmez çıkarlardan vurgulanan ise çıkarların sabitliği değil; çıkar olgusunun sabitliği ve değişmezliğidir.

Artık günümüzde Rusya için başta Avrasya ardından da küresel ölçekte bir güç olmak ve imparatorluğa geri dönmek arzusu ya da şartların bu doğrultuda iteklemesi neticesinde değişmez çıkarlar, bir yandan Batı’yla mücadele ederken; diğer taraftan da arka bahçede yani doğunun merkezinde Çin’i engellemektir. Dolayısıyla Rusya, Batılı aktörlerle batıda ve doğuda küresel bir rekabete giriştiğini deklare etmektedir.

Neticede eski imparatorluk sahası olarak ele aldığı bölgede önce ekonomik işbirliği ve buna bağlı olarak entegrasyon, ardından da hegemonya inşa etmeyi tasarlayan Kremlin, bunu sadece bir ekonomik dizayndan ziyade; politik amaçları gerçekleştirmek ve küresel ölçekli hedeflere ulaşmak için stratejik bir araç olarak değerlendirmektedir. Bir sonraki hamle olarak Almanya’yla yakınlaşma adımlarının daha da yoğunlaşacağı yeni seçeneklerin gündeme gelmesini beklemek oldukça makul bir gelecek senaryosu olarak ileri sürülebilir.    


Dr. Kadir Ertaç ÇELİK
Dr. Kadir Ertaç ÇELİK
ANKASAM Uluslararası İlişkiler Danışmanı Dr. Kadir Ertaç ÇELİK, lisans eğitimini Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde, yüksek lisans ve doktora eğitimini ise Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda tamamlamıştır. Günümüzde Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi olan Çelik’in başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, Türk Dünyası, güvenlik ve stratejidir.

Benzer İçerikler