Tarih:

Paylaş:

Türkiye-Azerbaycan İlişkilerinde Yeni Bir Sütun: Şuşa Beyannamesi

Benzer İçerikler

Karabağ, yaklaşık 30 yıl önce hem Sovyetler Birliği Anayasası’na (Madde 78.) hem de uluslararası hukuka aykırı bir biçimde Ermenistan tarafından işgal edilmişti. Azerbaycan, bahse konu olan hukuksuzluğu, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu aracılığıyla barışçıl yollarla çözmeye çalışmıştı. Ancak Ermenistan’ın hem Birleşmiş Milletler’in (BM) kararlarını hayata geçirmemesi hem de Minsk Grubu çerçevesinde gerçekleştirilen görüşmeleri işgali uzatmaya yönelik bir araç olarak kullanması, Karabağ’ın işgalinin barışçıl yöntemlerle sonlandırılamayacağını ortaya koymuştur.

Üstelik sıkıntılı ekonomisi ve zayıf askeri gücüne rağmen Ermenistan hem uzlaşmaz bir tavır sergilemiş hem de çeşitli dönemlerde saldırılarını sürdürerek bölgedeki tansiyonu yükseltmiştir. Nitekim Ermenistan’ın son olarak 27 Eylül 2020 tarihinde başlattığı saldırılar, Azerbaycan’ın karşı taarruzu neticesinde savaşa evrilmiş ve İkinci Karabağ Savaşı başlamıştır. Böylece bir donmuş çatışma bölgesi olan Karabağ’da sıcak çatışmalar cereyan etmiştir. Savaş sırasında Azerbaycan Ordusu’nun sağladığı üstünlük ve kazandığı başarılar sebebiyle Ermenistan, anlaşma masasına oturmak zorunda kalmıştır. 10 Kasım 2020 tarihinde imzalanan anlaşmayla işgalci Ermeni güçleri bölgeden çekilmiş ve Güney Kafkasya’da istikrarın sağlanmasının önü açılmıştır.

İşgal sürecinde Ermenistan, argümanlarına ve politikalarına uluslararası destek ararken; söz konusu dönemin son Başbakanı olan Nikol Paşinyan, Hankendi’de bulunan sözde devletin parlamento binasını Şuşa’ya taşıma kararı almıştır. Hatırlanacağı üzere, bu gelişme hem Azerbaycan’da hem de Türk Dünyası’nda önemli tepkilere sebep olmuştur. Çünkü Kafkasya’nın kültür başkenti olan Şuşa hem Türk tarihi hem de Azerbaycan için mühim kentlerden biridir. Bu yüzden de Şuşa’nın işgalden kurtarılması, Azerbaycan başta olmak üzere tüm Türk Dünyası’nda büyük coşkuyla karşılanmıştır.

Azerbaycan’ın zaferle çıktığı İkinci Karabağ Savaşı sırasında Türkiye’nin çok kritik bir rol oynadığını söylemek mümkündür. Özellikle de Bakü’ye ihraç edilen Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA), Ermenistan Ordusu’nun etkisizleştirilmesinde kilit etkenlerden olmuştur. Türkiye’nin desteği, Ankara-Bakü hattındaki ilişkilerin gelişmesine de büyük katkı yapmıştır. Bunun yansıması olarak Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azadlık Meydanı’nda düzenlenen Zafer Geçidi Töreni’ne de katılmıştır. Törende dünyaya verilen temel mesaj, artık Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün sağlandığı ve bunun “Tek Millet, İki Devlet” şiarıyla gerçekleştirildiğidir.

Türkiye-Azerbaycan münasebetleri, her alanda derinleşirken; NATO’nun 2021 Brüksel Zirvesi’ne katılan Erdoğan, buradan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in davetlisi olarak 15 Haziran 2021 tarihinde kutlanan Azerbaycan Millî Kurtuluş Günü törenlerine katılmak için Azerbaycan’a hareket etmiştir. Erdoğan’ın işgalden kurtarılan Karabağ’a yaptığı ziyaret, Türkiye-Azerbaycan ilişkileri için büyük önem taşımaktadır. Mevzubahis ziyaretin en anlamlı durağı ise Şuşa olmuştur.

Şuşa üzerinden verilen mesajlar düşünüldüğünde, Erdoğan ile Aliyev arasında yapılacak görüşmelerin Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde yeni bir döneme kapı aralayacağını söylemek mümkündür. Bu kapsamda liderler tarafından imzalanan Şuşa Beyannamesi oldukça dikkat çekicidir.

İmza töreni sırasında yaptığı açıklamada Erdoğan, Şuşa’ya başkonsolosluk açılacağını duyurmuştur. Bu adım, Karabağ’ın Azerbaycan’ın toprağı olduğunu bir kez daha tüm dünyaya ilan etmekte ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne Ankara’nın verdiği önemi net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Ayrıca Erdoğan, savunma sanayisi alanındaki ilişkileri, teknoloji transferi ve ortak üretim gibi hamlelerle daha da güçlendireceklerini belirtmiş ve Azerbaycan’ın benzer bir felaketi tekrar yaşamaması için gerekli önlemlerin birlikte alınacağını dile getirmiştir. Bu doğrultuda Erdoğan, Şuşa Beyannamesi’yle ikili ilişkilerde yeni bir yol haritası belirlediklerini de vurgulamıştır.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ise imzalanan beyanname vesilesiyle ilişkilerin en yüksek düzeye çıkarıldığını ifade etmiştir. Aliyev, beyannamenin iyi bir işbirliği belgesi olmasının yanı sıra gelecekteki ilişkiler için teminat olduğunu da söylemiştir. Aliyev, savunma alanındaki ilişkilere ve Zengezur Koridoru’na dikkat çekerek; bu koridorun mutlaka hayata geçirileceğinin altını çizmiştir.

Şuşa Beyannamesi, iki ülke arasındaki yakınlaşmanın yeni rotasını belirlemektedir. Bu rota, öncelikle güvenlik ve savunma çerçevesinde şekillenmektedir. Beyannamede müşterek çıkarların korunması için birlikte hareket edilmesi, egemenlik ve toprak bütünlüğü gibi milli çıkarlara dayanan meselelerde yardımlaşılması, bölgesel ve küresel düzeyde istikrar ve barışın sağlanması amacıyla güvenlik sorunlarının çözülmesinde ortak çaba harcanması, saldırı ve tehdit durumlarında istişareler yapılması ve savunma ihtiyaçlarının karşılanması çerçevesinde silahlı kuvvetlerin koordineli faaliyette bulunması öne çıkmaktadır. Dahası silahlı kuvvetlerin modernizasyonunda müşterek çaba gösterilmesi ve orduların beraber çalışabilirliğinin arttırılması konularına da değinilmiştir. Buna ek olarak terör örgütlerinin finansmanı, kitle imha silahlarının yayılması, organize suçlar ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi alanlarda da ortak mücadele bilincinin arttırılması da beyannamede yer almıştır.

Ankara-Bakü hattındaki ilişkilerin en önemli özelliği ise işbirliğinin herhangi bir aktöre karşı değil; bölgesel ve küresel barış ve istikrara katkıda bulunmak amacıyla yapılmasıdır. Bu çerçevede tarafların imzaladığı beyannamede, BM Şartı’na vurgu yapılmakta ve üçüncü ülkelerle işbirliği kapısının açık olduğu belirtilmektedir. Hatta yapılan çeşitli konuşmalarda Karabağ’ı işgal eden Ermenistan’a bile, dostluk elinin uzatıldığı açıklanmıştır. Kuşkusuz bu söylemlerle Kafkasya’daki istikrar ve güvenliğin pekiştirilmesi hedeflenmektedir. Yani bölge devletleriyle ilişkilerin normalleştirilmesi yoluyla kalıcı barışın tesis edilmesi amaçlanmaktadır.

Beyannamede vurgulanan bir diğer husus, Türk Dünyası’na yapılan atıftır. Türk Dünyası’nın entegrasyonuna yönelik faaliyetlerin yoğunlaştırılması arzusunun dile getirildiği beyannamede, dayanışmayı güçlendirmek için Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi), Türk Akademisi, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) ve Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TürkPA) kapsamında gerçekleştirilen faaliyetlerin geliştirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Öte yandan beyannamede ulaşım koridorlarına da dikkat çekilmektedir. Bu noktada akla gelen ilk mesele Zengezur Koridoru’dur. Bahsi geçen koridorun açılması ve Nahçıvan-Kars demiryolu inşaatının hızlandırılması suretiyle iki ülke arasındaki ulaştırma-iletişim ilişkilerinin yoğunlaştırılması arzulanmaktadır. Böylelikle Doğu-Batı/Orta Koridoru’nun rekabet kabiliyetinin artırılması için işbirliği yapılabilecek ve Trans-Hazar Koridoru’nun hayata geçirilmesi mümkün olacaktır.

Tüm bunlara ek olarak beyannamede ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi, ihracatın çeşitlendirilmesi, ortak üretim alanlarının oluşturulması ve serbest dolaşım için gerekli mekanizmaların tesis edilmesi gibi hedefler de ortaya konulmuştur. Yine beyannamede yer alan mühim konular arasında 1915 Olayları’na ilişkin arşivlerin açılması, tarihçilerin gerçekleştirdiği araştırmaların desteklenmesi, parlamentolar arası ilişkilerin güçlendirilmesi ve dünyanın çeşitli ülkelerindeki Türk-Azerbaycan diasporaları arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi gibi beklentiler belirtilmiştir.

Tüm bunlar ise Türkiye ile Azerbaycan’ın ortak stratejik hedeflere sahip olduğunun kanıtıdır. Nitekim yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı gibi Türkiye ve Azerbaycan, Doğu ile Batı arasındaki önemli bir köprü olacaktır. Şuşa da bu güzergâhta hem tarihsel misyonu hem de jeopolitik konumu nedeniyle önemli bir sütuna dönüşecektir. Ankara-Bakü hattındaki ilişkilere önemli bir ivme kazandıracak olan Şuşa Beyannamesi’nin bölgesel ve küresel güvenliğe hizmet edeceği de söylenebilir. Bu durum, yalnızca iki ülkeye değil; tüm bölge devletlerine katkıda bulunacaktır. Bu nedenle gerçekleştirilen imza töreni sırasında yapılan Ermenistan vurgusu da oldukça önemlidir. Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan tarafından uzatılan dostluk elini tutması ise hem Ermenistan’a hem de Kafkasya’ya olumlu yansıyacaktır.

Dr. Emrah KAYA
Dr. Emrah KAYA
ANKASAM Dış Politika Uzmanı Dr. Emrah Kaya, Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezundur. Yüksek lisans derecesini 2014 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde hazırladığı “Latin Amerika'da Sol Liderlerin Yükselişi ve Uluslararası Politikaya Etkisi: Venezuela-Bolivya Örneği” başlıklı teziyle almıştır. Kaya, doktora derecesini de 2022 yılında aynı üniversitede hazırladığı "Terörle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-FARC-LTTE-PKK" başlıklı teziyle elde etmiştir. İyi derecede İngilizce bilen Kaya'nın başlıca çalışma alanları; Orta Asya, Latin Amerika, terörizm ve barış süreçleridir.