Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük tatbikatı olma özelliğini taşıyan “Mavi Vatan 2019” tatbikatı sona erdi. Türkiye’nin tüm denizlerini kapsayan tatbikata, Deniz Kuvvetleri’nin yanı sıra Kara Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik Komutanlıkları da katılım sağladı. Dünya basınında oldukça geniş yer bulan tatbikat, Yunanistan’da “Türkiye’nin gövde gösterisi” şeklinde yorumlandı.
Bu bağlamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Türkiye’nin gerçekleştirdiği “Mavi Vatan 2019” tatbikatının ne anlama geldiğini ve bunun bölge jeopolitiği açısından önemini değerlendirmek üzere alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinden alınan görüşleri dikkatinize sunmaktadır.
Dr. Ahmet Zeki BULUNÇ (Emekli Büyükelçi)
Dr. Ahmet Zeki Bulunç, tatbikatın en büyük etkisinin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) yüksek düzeyli deniz, kara ve hava etkinliğini ortaya koyması olduğunu belirtti. Konuyla ilgili olarak Bulunç, “Şu anda Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) başta Ege Denizi’nde olmak üzere Doğu Akdeniz’de Türkiye aleyhine olan girişimlerini göz önünde bulundurduğumuzda bu tatbikat, ilgili ülkelere verilen net bir mesajdır. O mesaj da şudur: Türkiye; başta deniz etki alanları, karasuları ve hava sahası olmak üzere ulusal çıkarları ve jeopolitik öncelikleri doğrultusunda kendisine yapılacak her türlü harekete anında yanıt verebilecektir. Çıkarlarını koruyabilecek kararlılığına sahiptir. Çünkü Türkiye, ulusal çıkarlarını, jeopolitik öncekilerini hiçbir devlete karşı çiğnetecek bir tavır içinde olmayacağının altını çizmiştir.” yorumunda bulundu.
Bulunç, özellikle Doğu Akdeniz bölgesi dikkate alındığında, söz konusu tatbikatın yalnızca Yunanistan ve Kıbrıs meselesine değil; aynı zamanda Fransa’nın GKRY politikasına yönelik de bir mesaj niteliği taşıdığına dikkat çekti. Sözlerinin devamında Bulunç, “Türkiye, kendi ulusal çıkarlarının ihlal edilmesine ve bunların tehdit edilmesine izin vermeyeceğini göstermiştir. Ayrıca Ankara, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) ve Kıbrıs Türk halkının ada üzerindeki hak ve çıkarlarına, özellikle de deniz etki alanlarındaki hidrokarbon kaynaklarına yönelik girişimlere sessiz kalmayacağını ortaya koymuştur.” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Emete GÖZÜGÜZELLİ (Kıbrıs Bahçeşehir Üniversitesi-Deniz Hukuku)
Dr. Öğr. Üyesi Emete Gözügüzelli, “Mavi Vatan 2019” tatbikatının tamamen uluslararası hukuka uygun bir eylem olarak icra edildiğine dikkat çekerek söz konusu tatbikatın NATO’nun deniz alanlarında yürüteceği tatbikat ilkeleri doğrultusunda tasarlandığını söyledi. Tatbikatın Türkiye Cumhuriyeti tarafından barışçıl amaçlarla icra edildiğini belirten Gözügüzelli, “Türkiye, kendi kıta sahanlığı alanı çevresine giren sahalarda bir tatbikat gerçekleştirdi. Uluslararası hukukta kıta sahanlığına sahip olmak, devletlerin yetkisi içerisinde olup; 200 deniz mili içerisinde bu hak kullanılabilir. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (BMDHS) 77. maddesinde de bu durum açıkça belirtilmiştir. Neticede Türkiye, bahsi geçen tatbikatı Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de kıta sahanlığı üzerinde, kendisinin doğal hak alanları bulunan sahalarda icra etmiştir. Ayrıca kıta sahanlığı rejimi açık denizler rejimine tabi tutulmaktadır. Şayet o bölgede Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilanı olmamışsa, açık denizler rejimi tabi olur. Türkiye’nin sadece Karadeniz’de MEB’i vardır. Ege ve Akdeniz’de kıta sahanlığı hakları bulunmaktadır. Burada açık denizler rejimine baktığımızda, askeri tatbikat yapmak kabul görmektedir. Hava sahası açısından ise yine bir serbesti söz konusudur. Dolayısıyla bütünsellik arz eden bu tatbikat, uluslararası hukuka uygundur” açıklamasında bulundu.
Tatbikatın bölge jeopolitiği açısından önemine de değinen Gözügüzelli, “Bölgedeki Türkiye Cumhuriyeti karşısında atılan kimi adımlar söz konusu olmuştur. Bu adımlardan bazıları da GKRY, Yunanistan, İsrail ve Mısır’ın Türkiye’nin kendi deniz yetki alanlarını gasp edecek girişimlerde bulunmasıdır. Ancak Türkiye, tüm bu gelişmelerin farkında olarak Akdeniz’de gerekli tedbirleri alma yoluna gitmiştir. Bu anlamda Barbaros Hayrettin Gemisi’nin sismik araştırmalar yapmak amacıyla bölgede bulunması son derece önemlidir. Bu tavırla Ankara, KKTC’nin ve Kuzey Kıbrıs halkının da çıkarlarını koruma karalılığını göstermektedir. Doğu Akdeniz’de Türkiye aleyhine yürütülen birçok projeye Batı’nın maddi ve manevi açıdan destek vermesi, Avrupa Birliği’nin (AB) de soruna dahil olmasına neden olmuştur. Özellikle AB’nin yayınladığı haritalarda Yunanistan’ın ve GKRY’nin iddia ettiği deniz sınırlarının kurulmuşçasına bir tavır sergilemesi, uluslararası hukuka ve deniz hukukuna aykırılık teşkil eden eylemlerdir. Dolayısıyla Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuk kurallarını ihlal eden aktörler de başta Güney Kıbrıs Rum Yönetimi olmak üzere Yunanistan ve buna destek olan AB’dir” şeklinde konuştu.
Doç. Dr. Birol ERTAN (Siyaset Bilimci)
Doç. Dr. Birol Ertan, tatbikatın son derece önemli olduğunu vurgulayarak, “Mavi Vatan 2019 tatbikatı, Türk Deniz Kuvvetleri açısından bir ilki temsil ediyor. Bunun birkaç nedeni var. Birincisi, Türk deniz sahalarında Akdeniz, Ege ve Karadeniz içinde, yani üç ayrı bölgede eş zamanlı bir deniz tatbikat daha önce hiç yapılmadı. Tatbikat bu yönüyle büyük önem taşıyor. Bir diğer önemli konu ise Deniz Kuvvetleri’nin Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) kumpas davaları sonrasında dimdik ayakta olduğunu göstermesidir. Üstelik tatbikatı yöneten komuta kademesinin de kumpas davalarda mağdur edilen isimlerden oluşması, bir meydan okuma niteliği taşımaktadır.” ifadelerini kullandı.
Ertan, Türkiye’nin bu tatbikatla Yunanistan ve GKRY’ye net bir mesaj verdiğini belirterek “Yunanistan ve GKRY, Türk Deniz Kuvvetleri’ni hafife alan yaklaşımlar sergileyip Ege ve Doğu Akdeniz’de şımarık bir çocuk gibi davranırken; Türkiye, Mavi Vatan 2019 tatbikatıyla muhataplarına kendi egemenlik haklarını sonuna kadar koruyacağını göstermiştir” şeklinde konuştu. Son olarak Ertan, Rusya Federasyonu’nun ve aynı zamanda Rus basının tatbikata gösterdiği ilginin de dikkat çekici olduğunu vurguladı.
Dr. Öğr. Üyesi Emre OZAN (ANKASAM Türk Dış Politikası ve Uluslararası Güvenlik Danışmanı)
Dr. Öğr. Üyesi Emre Ozan, söz konusu tatbikatı Doğu Akdeniz ve Ege merkezli gelişmeler üzerinden değerlendirmenin yanlış olmayacağını vurgulayarak, “Son dönemlerde Milli Güvenlik Kurulu, bölgedeki gelişmelerin yakından takip etmiş ve uluslararası anlaşmalardan doğan hak ve menfaatlerin korunmasına yönelik tedbirlerin alındığını ısrarla belirterek olayın bir güvenlik meselesi olduğunu açıklamıştır. Türkiye, Akdeniz’de herhangi bir oldubittiye izin vermeyeceğini birçok defa göstermiştir. Bu tatbikat da bunun en somut örneklerindendir. GKRY’nin bölgesel ve küresel aktörleri yanına çekerek Türkiye karşıtı bir ittifak oluşturmaya çalıştığı bu dönemde böyle bir tatbikatın yapılması oldukça anlamlıdır.” yorumunda bulundu.
Tatbikatın bir güç gösterisi olduğunu söyleyen Ozan, “Tatbikatın cumhuriyet tarihinin en kapsamlı donanma tatbikatı olması, son derece başarılı biçimde icra edilmesi ve deniz kuvvetlerinin envanterine giren yeni silahlar ile sistemlerin denenmesi dikkat çekicidir. Ancak Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın kutlama mesajında vurguladığı bir husus daha vardır. Akar, Türk Donanması’nın Türkiye’nin denizlerdeki hak ve menfaatlerinin korunması için verilecek tüm görevleri icra etmeye hazır olduğunun altını çizmiştir. Yani bu tatbikatla verilmek istenen mesaj, Türkiye’nin çıkarlarının uluslararası hukuk sınırları içerisinde tanımlandığıdır. Türkiye, Doğu Akdeniz ve Ege’de yaşanan sorunların diyalog ve uzlaşı yoluyla çözümünden yanadır. Ancak bunun dışında birtakım yollara başvurulmasına izin vermeyeceğini de göstermektedir.” diye konuştu.
Bülent ERANDAÇ (Takvim Gazetesi)
Gazeteci Bülent Erandaç, konunun “Doğu Akdeniz’de neler oluyor?” başlığı altında incelenmesi gerektiğini söyledi. Sözlerinin devamında Erandaç, “Jeostratejik bir konumda olan Kıbrıs, ehemmiyetini hiçbir zaman kaybetmedi. Son yıllarda ise bölgede bambaşka bir özellik ortaya çıktı: petrol ve doğalgaz. Özellikle İsrail ve Mısır, daha sonrada GKRY ve Yunanistan, İsrail ve Mısır’ın Batı merkezli kumpaslara dahil oldu. Bunu ‘Doğu Akdeniz’de Dans Eden Güçler’ şeklinde de tanımlayabiliriz. Doğu Akdeniz’in şu anda Suriye ve Irak’ta yaşanan olaylarla bağlantısı var. Mısır’da yapılan darbe, İsrail’in Gazze üzerindeki oyunları, Türkiye’nin Kıbrıs’la bağlantılı olarak bölgedeki hakimiyetinin kırılmaya çalışılması, KKTC’nin ortadan kaldırılmak istenmesi ve Rum kesiminin arkasındaki AB’nin çok dikkatli değerlendirilmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin deniz teknolojisinin de gittikçe modernleştiğini ve ileri seviyelere ulaştığının altını çizen Erandaç, yürütülen sondaj çalışmalarının da bu yeni temin edilen gemilerle yapıldığını belirtti.
Bu gelişmeler yaşanırken “Mavi Vatan 2019” adı altında tatbikatın yapılmasının sadece kara topraklarının değil; aynı zamanda mavi denizlerin de anavatanın bir parçası olduğunun vurgulanması açısından önemli olduğunu ifade eden Erandaç, Yunan basınında Türkiye’nin “gövde gösterisi” yaptığı yönündeki haberlere ilişkin “Mevzubahis tatbikatla biz, aslında bir adaya çıkarma yaptık. Biz bunu 1974 Kıbrıs Harekatı’nda da yapmıştık. Yunanlılar o zaman da çok korkmuştu. ‘Türkler On İki Adalara gelecek, On İki Adalara çıkarma harekâtı yapıyor’ diye düşünmüşlerdi. Avrupa’yı ayağa kaldırmaya çalıştılar. Fakat Rumların bu yakarışlarını kimse dikkate almamıştı. Daha sonrasında Türkiye, Kıbrıs Adası’nda garantörlük almıştı. Bu garantörlük hakları da hala devam ediyor. İngiltere de aynı şekilde garantördür. Bu yüzden böyle haberlerin çıkması olağan karşılanabilir” değerlendirmesinde bulundu. Son olarak Erandaç, Türkiye’nin Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki kendi ekonomik çıkarlarını yakından takip ettiğini ve yapılan tatbikatı aracılığıyla “Vatana dokunacak eller kırılacaktır” mesajını verdiğini söyledi.