Yeni Delhi’de Afganistan Zirvesi

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Taliban’ın Afganistan’a yeniden hâkim olmasından sonra bölge devletlerinde Taliban’la işbirliği yapma konusunda çeşitli soru işaretleri oluşmuştur. Bu kapsamda başta Afganistan’a komşu ülkeler olmak üzere bölge devletleri, üzerinde anlaştıkları bir yol haritası belirleyerek kolektif bir şekilde hareket etmek istemişlerdir. Zira söz konusu aktörler, Afganistan merkezli istikrarsızlıklar sebebiyle göç ve güvenlik boyutlarını içeren tehditler algılamaktadır. Lakin hiçbir ülke, bahse konu olan tehditleri tek başına çözebilecek kapasitede değildir. Bu da “konferans diplomasisi” olarak nitelendirilebilecek bir sürecin başlaması neticesini doğurmuştur.

Bilindiği gibi, Taliban’ın iktidara gelmesinin ardından terör örgütü Delvetü’l Irak ve’ş Şam’ın (DEAŞ) Afganistan’daki saldırıları artmış, yabancı askerlerin çekilmesinin akabinde Afganistan’a yapılan yardımlar durdurulmuş ve bu da mevzubahis ülkede işsizlik ve yoksulluk gibi mühim sorunlar yaratmıştır. Kuşkusuz Afganistan’daki sorunların en çok etkileyeceği aktörler de bu ülkenin yakın çevresinde yer alan devletlerdir.

İşte bu yüzden bölge başkentlerinde çeşitli zirveler düzenlenmekte ve atılacak adımlar hususunda uzlaşı sağlanmaya çalışılmaktadır. Nitekim 20 Ekim 2021 tarihinde Moskova’da ve 27 Ekim 2021 tarihinde de Tahran’da Afganistan konulu konferanslar icra edilmiştir. Toplantılara katılan devletler ise ağırlıklı olarak Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) üyelerinden oluşmuştur. Şüphesiz bu durum, ŞİÖ’nün Afgan Sorunu’nda inisiyatif aldığını gözler önüne sermektedir. Son toplantı ise Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de 10 Kasım 2021 tarihinde gerçekleşmiştir.

Bununla birlikte Yeni Delhi’de düzenlenen toplantının 2018 ve 2019 senelerinde İran’ın ev sahipliğinde gerçekleşen zirvelerin devamı olduğu bilinmektedir. Fakat iki yıl aradan ve Taliban’ın Afganistan’a yeniden egemen olmasından sonra, Hindistan’ın liderliğinde böylesi bir zirvenin icra edilmesi oldukça önemlidir.

Hatırlanacağı üzere, 11 Eylül 2001 tarihli terör saldırılarının ardından Hindistan, rakibi Pakistan’ı dengelemek için Afganistan Hükümeti’yle dostane ilişkiler geliştirmiştir. Bu bağlamda Yeni Delhi, Afganistan’ın yeniden inşası ve kalkınması için önemli yatırımlar yaparak Afgan halkının sempatisini kazanmıştır. Hindistan, 2011 senesinde dönemin Afganistan Hükümeti’yle stratejik işbirliği antlaşması imzalayarak bu ülkeye askeri destek de vermiştir. Ekonomik bakımdan da Hindistan, Afganistan’ı stratejik bir ticaret rotası olarak nitelendirmekte ve Pakistan’a gerek kalmaksızın İran ve Afganistan üzerinden Orta Asya kaynaklarına ve pazarına ulaşmak istemektedir.

Öte yandan Yeni Delhi tarafından desteklenen yönetimi devirerek iktidara geldiği realitesi göz önünde bulundurulduğunda Taliban’ın Hindistan’a karşı Pakistan’a yöneleceği söylenebilir. Üstelik Taliban’ın üzerinde Pakistan’ın ciddi bir etkisinin bulunduğu da zaten bilinmektedir. Bu nedenle Yeni Delhi yönetimi, Taliban’ın Kabil’e girmesinin ardından buradaki diplomatik misyonlarına son vermiştir. Dolayısıyla Hindistan’ın bu ülke üzerindeki etkisini önemli ölçüde azaltmıştır. Çünkü halihazırda Taliban’la en yakın temaslarda bulunan aktörler, Yeni Delhi’nin rakibi olan Pekin ve İslamabad’dır.

Belirtilen jeopolitik denge çerçevesinde Hindistan, ilk aşamada “bekle-gör” strateji uygulamış ve uluslararası toplumun benimsediği tutumu takip etmiştir. Daha sonra da Afganistan’daki güvenlik sorunu ve insani kriz gerekçesiyle Yeni Delhi Güvenlik Toplantısı’na ev sahiplik yapmaya karar vermiştir.

Zirvede Hindistan, İran, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Rusya’nın ulusal güvenlik danışmanları bir araya gelerek Afganistan’daki gelişmeleri değerlendirmiştir. Çin ve Pakistan ise davet edilmelerine rağmen toplantıda yer almamıştır. Çinli yetkililer, Yeni Delhi’deki zirveye programlarının yoğunluğunu gerekçe göstererek katılmamıştır. Pakistan ise Hindistan’ı bölgede huzursuzluk yaratmakla suçlayarak söz konusu daveti reddetmiştir. Ayrıca Hindistan, tanımadığı gerekçesiyle Taliban’ı toplantıya davet etmemiştir.  

Konferansın açılışında Hindistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Ajit Doval, “Afganistan’daki gelişmeleri hepimiz endişeyle takip ediyoruz. Afganistan’daki durum, sadece Afgan halkını değil; bu ülkenin komşularını ve bölge devletlerini etkiliyor.” cümlelerini kurmuştur.[1] Böylece Hindistan, sorunun tüm bölgeyi ilgilendirdiğini ve aslında Yeni Delhi’nin süreçten dışlanmaması gerektiğini muhataplarına iletmiştir.

Zirvenin ardından yayınlanan bildiride ise Afganistan’daki ekonomik ve insani durumun kaygı verici olduğu belirtilerek Afgan halkına insani yardımların yapılması gerektiğine vurgu yapılmıştır. Bununla birlikte söz konusu ülkenin sorunlarının çözülmesi için her kesimin yer alacağı kapsayıcı bir hükümetin kurulması gerektiği ifade edilmiştir.  Ayrıca bu devletin toprak bütünlüğüne ve iç meselelerine karışmama ilkesine atıfta bulunularak güvenli, barışçıl ve istikrarlı bir Afganistan’ın destekleneceği söylenmiştir. Son olarak Afganistan topraklarının terörün yuvası, eğitimi ve finansmanı için kullanılmaması gerektiğine de dikkat çekilmiş ve terör örgütü DEAŞ’ın düzenlediği saldırılar kınanmıştır.

Özü itibarıyla bildiride değinilen konular, uluslararası toplumun Taliban’a dair beklentilerinden farklı değildir. Yani kapsayıcı bir hükümet kurulması yönündeki talep ve terörle mücadelenin önemi zirvenin öne çıkan mesajı olmuştur. Bu noktada belirtilmesi gereken en önemli husus ise bahsi geçen beklentilere rağmen Afganistan jeopolitiği üzerinde büyük devletlerin yürüttüğü güç mücadelesinin ve özellikle de bölge dışı aktörlerin bölgeyi şekillendirme girişimlerinin, sorunların aşılmasını zorlaştırdığıdır. Bu yüzden de bölge devletlerinin Afganistan konusunda ortak bir irade geliştirmesi mühimdir. Fakat Hindistan’ın sürecin dışına itilmemesi gerektiği gibi, Yeni Delhi ile Pekin ve İslamabad’ın da bölgesel güvenlik ve refah için bir araya gelebilmesi gerekmektedir. Aksi durum sadece; Hindistan ile Çin-Pakistan ikilisi arasında bir ayrışma anlamına gelmemekte; ŞİÖ’nün de birliktelik ruhunu tartışmaya açmaktadır.

Sonuç olarak Hindistan, böylesi bir konferansa ev sahipliği yaparak Afgan Sorunu’ndan etkilenen bir aktör olduğunu ve meselenin dışına itilmeyi kabullenemeyeceğini ortaya koymuştur. Bölge devletlerinin ortak irade çerçevesinde işbirliğini önceleyen bir yaklaşım sergilemesi, sorunların çözümünü kolaylaştırabilir. Bunun için de en azından Afganistan’daki krizin aşılabilmesi için bahsi geçen ülkelerin kendi aralarındaki meseleleri göz ardı etmeleri gerekmektedir. Üstelik ŞİÖ’yü kapsayan; lakin bu örgütle sınırlı kalmayacak bir işbirliğine ihtiyaç vardır. Dolayısıyla Yeni Delhi’nin bölgedeki arayışların dışına itilmemesi gerekmektedir. Dahası sürece katkıda bulunabilecek diğer aktörlerin oynayabileceği rol de göz önünde bulundurulmalıdır.


[1] “نشست هند در مورد افغانستان؛ چین و پاکستان شرکت نکردند”, Dari VOA, https://www.darivoa.com/a/india-conference-on-afghanistan/6307489.html, (Erişim Tarihi: 11.11.2021).

Ahmad Khan DAWLATYAR
Ahmad Khan DAWLATYAR
Ahmad Khan Dawlatyar, 2013 yılında Kunduz Üniversitesi Hukuk ve Siyaset Bilimi Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi Anabilim Dalı’nda “Türkiye Cumhuriyeti ve Afganistan İslam Cumhuriyeti Anayasalarında Güçler Ayrılığı İlkesi Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz” başlıklı teziyle 2019 yılında almıştır. Çeşitli bilimsel etkinliklere katılan Dawlatyar, Afganistan sorunuyla ilgili bildiriler ve makaleler sunmuştur. Bu kapsamda “Afganistan Sorununun Dini ve İdeolojik Nedenleri” başlıklı sunumu yayınlanmıştır. Halihazırda Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktora eğitimine devam etmektedir. ANKASAM bünyesinde yürütülen çalışmalara katkıda bulunan Ahmad Khan Dawlatyar’ın başlıca çalışma alanları Afganistan ve Pakistan’dır. Dawlatyar, anadil seviyesinde Farsça, Özbekçe, Türkçe ve Peştunca dillerine hakimdir. Ayrıca orta düzeyde İngilizce bilmektedir.

Benzer İçerikler