Türk Devletleri Teşkilatı’nın 12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirdiği zirvede Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sayın Sadır Caparov, Orta Hat’ta istikrarın güçlendirilmesi ve hattın bütün potansiyelinin kullanılması amacıyla “Orta Asya ile Güney Kafkasya” arasında bir platformun kurulmasını tavsiye etmiştir. Söz konusu tavsiyenin zaman geçtikçe ne kadar gerekli olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.
Bilindiği gibi, dünyada terörizm, radikalleşme ve ayrılıkçılık hareketleri artmaktadır. Bu durum, Afganistan merkezli tehditlere yakın olan Orta Asya’yı doğrudan etkilemektedir. Zira Kazakistan’ın yaşadığı “Trajik Ocak Olayları” da olası riskleri gözler önüne sermiştir. Bununla birlikte Karabağ’da belirli bir uzlaşı sağlansa da özellikle Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki anlaşma çabalarını ve dolayısıyla normalleşmeyi sabote etmek isteyen, başta Karabağ Klanı olmak üzere bazı sistem dışı unsurların ve üçüncül aktörlerin süreci provoke etmeye çalıştığı gözlemlenmektedir.
Vurgulamak gerekir ki; bahsi geçen olayları sadece bir ya da iki devletin arasındaki sorun olarak görmek yanlış bir sonuca ulaştıracaktır. Örneğin Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan savaş, Güney Kafkasya coğrafyasındaki ve yakın çevresindeki bütün ülkeleri, halkları ve aslında geçiş güzergahlarını yakından etkilemiştir. Zira çeşitli ticaret ve ulaşım koridorlarının günümüzdeki en önemli rekabet alanlarından olduğu görülmektedir. Bu açıdan Sri Lanka’da yaşananlar hadiseler, hükümetlerin devrilmesi ve büyüyen istikrarsızlık, mevzubahis mücadelenin en somut kanıtıdır.
Orta Hat’tın Doğu ile Batı Dünyası arasındaki en önemli koridorlardan olduğu söylenebilir. Zira Orta Hat, diğer güzergahlara göre hem en kısa hem düşük maliyetli hem de en güvenli rotayı sunmaktadır. Orta Asya devletleri, Hazar Denizi ve Güney Kafkasya, Çin’den Avrupa’ya uzanan Orta Hat’tın kilit noktalarıdır. Bu nedenle Hazar Denizi’nin doğusu ve batısı arasında sağlam köprüler ve işbirliklerinin kurulması gerekmektedir. Bölge devletleri, gerçekleştirilen işbirliği sayesinde hem kendilerinin hem de Hazar Denizi’nin güvenliğini daha kolay sağlayabilecektir. Ayrıca bölgesel-bölgeler arası işbirliğinin tesisi vesilesiyle emperyal aktörlerin istikrarsızlaştırıcı müdahalelerde bulunması da zorlaşacaktır.
Tüm bu bilgilerden hareketle, Orta Asya ile Güney Kafkasya arasında kurulacak olan bir platformun bölgesel sorunların çözülmesinde kritik bir rol üstleneceği söylenebilir. Zira Azerbaycan ile Ermenistan arasında çeşitli gelişmeler yaşansa da Orta Hat’tın hem Bakü’ye hem de Erivan’a kazanç sağlaması için en kısa zamanda bitirilmesi gerekmektedir. Bu sayede hayata geçirilmesi kolaylaşacak olan Zengezur Koridoru’nun da potansiyeline ulaşması mümkün hale gelecektir.
Orta Asya devletlerinden Kazakistan ve Özbekistan, söz konusu bölgede yaşanan sorunlarda gösterdikleri yapıcı rolle, işbirliğini güçlendirici aktörler olarak ön plana çıkmaktadır. Bu noktada iki devletin de arabuluculuk tecrübesinin bulunduğu ifade edilebilir. Dolayısıyla Orta Asya ile Güney Kafkasya arasında kurulacak olan platformda, Nur-Sultan ve Taşkent yönetimlerinin yine diyalogun ve işbirliğinin en önemli destekçileri olacağı öngörülebilir.
Orta Asya devletlerinin, Orta Asya Devlet Başkanları İstişare Toplantıları gibi yapılar ve örgütler aracılığıyla müşterek hareket etme, sorunları yapıcı bir şekilde çözme ve işbirliğini güçlendirme konularında tecrübeler edindiği bilinmektedir. Yani Sayın Caporov’un önerdiği platform vesilesiyle bu tecrübenin Güney Kafkasya’ya aktarılması da kolaylaşacaktır. Çünkü Güney Kafkasya’da Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’ın aynı çatı altında bulunduğu ve ortak hareket etmelerini sağlayacak sorun çözücü bir diyalog platformu bulunmamaktadır.
Bahse konu olan durum ise bölge ülkelerini dış tehditlere ve müdahalelere daha açık hale getirmektedir. Örneğin Azerbaycan ile Gürcistan arasındaki yakınlaşma, iki devletin ekonomik kalkınmasını beraberinde getirirken; Ermenistan’ın yalnız kalması, Güney Kafkasya’nın ekonomik görünümüne zarar vermektedir. Ayrıca iktisadi bakımdan geri kalan Ermenistan, etnik milliyetçi söylemlerle hareket eden ve terörizme yönelen örgütlerin doğuşuna da tanıklık etmektedir. Elbette bu durum, söz konusu ülkeyle sınırlı kalmamakta ve tüm Güney Kafkasya’nın güvenliğine ve kalkınmasına zarar vermektedir.
Kısacası Orta Asya ile Güney Kafkasya arasında “5+3” şeklinde nitelendirilebilecek bir platformun kurulması her geçen gün zaruri bir ihtiyaca dönüşmektedir. İkinci Karabağ Savaşı’nın ardından Güney Kafkasya coğrafyasında oluşan barış ortamı, bölgesel güvenlik, istikrar ve refahın tesis edilmesinin önündeki en büyük engelin bertaraf edilmesini sağlamıştır.
Bilindiği gibi, Orta Asya ülkeleri arasındaki çeşitli sorunların çok önemli bir kısmı son beş yılda hızlı bir şekilde çözülmüştür. Kırgızistan ile Tacikistan arasındaki anlaşmazlıkların çözülmesi noktasında da mühim gelişmeler yaşanmaktadır. Zira iki devletin de sorunların diyalog yoluyla çözülmesi konusunda kararlı bir irade ortaya koyduğu görülmektedir.
Sonuç olarak yabancı aktörlerin ve çeşitli terör örgütlerinin güzergahları istikrarsızlaştırma noktasında atacakları adımlar, bölgeler arası yakınlaşma ve işbirliği sayesinde engellenebilir. Hiç şüphe yok ki; iki bölge arasında bir işbirliği platformunun kurulması, tehditlere karşı önemli bir savunma mekanizması geliştirilmesini sağlayacak ve platformda yer alan devletlerin egemenliklerini, bağımsızlıklarını, toprak bütünlüklerini ve üniter yapılarını güçlendirecektir.