Almanya-Çin İlişkilerinde Ekonomik Bağların Rolü

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck, 9 Kasım 2022 tarihinde ülkenin kilit endüstrilerini potansiyel güvenlik tehditlerinden korumak zorunda olduğunu belirterek; Çinli yatırımcıların Alman çip fabrikası Elmos’u satın almalarına izin vermediklerini açıklamıştır.[1] 2022 yılının Ekim ayının sonunda da lojistik hizmet veren China Ocean Shipping Company’nin (COSCO) önemli bir ticaret limanı olan Hamburg Limanı’ndaki terminallerden birinin hisselerinin yüzde 35’ini satın alma talebi, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un koalisyon ortakları tarafından reddedilmiştir. Ancak buna rağmen Almanya Bakanlar Kurulu, 25 Ekim 2022 tarihinde Hamburg’daki en büyük limanın yüzde 25 hissesinin COSCO’ya satışını onaylamıştır. Nitekim son zamanlarda yaşanan gelişmeler, yeni hükümetin farklı bir Çin politikası inşa edeceği yönündeki beklentileri arttırmıştır. Bu bağlamda Almanya’nın yeni bir Çin politikası benimseyip benimsemeyeceğini anlamlandırmak için ikili ilişkilerin genel çerçevesini çizmek gerekmektedir.

Almanya-Çin siyasi ilişkileri, 11 Ekim 1972 tarihinde Çin Dışişleri Bakanı Ji Pengfei ve dönemin Federal Almanya Dışişleri Bakanı Walter Scheel arasında imzalanan bildiriyle başlamıştır. İki ülke arasında ekonomik ilişkiler ise Helmut Kohl döneminde gelişmeye başlamış; önceki Şansölye Angela Merkel döneminde derinleşmiştir. Bu süreçte Almanya’nın Çin politikasında pragmatik ilişkiler geliştirilmiş; hatta AB’nin Çin politikasına etki eden bir yaklaşım benimsenmiştir. Nitekim 30 Aralık 2020 tarihinde imzalanan AB-Çin Kapsamlı Yatırım Anlaşması’na giden süreçte Merkel’in aktif rol üstlendiği bilinmektedir.

Merkel sonrası dönemde, Sosyal Demokrat Parti, Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’den oluşan koalisyon hükümetiyle yönetilen Almanya’da, Çin politikasında bir dönüşüm yaşanacağı düşünülmektedir. Çünkü Liberaller ve Yeşiller, değerler odaklı, Merkel’in Çin politikasını eleştiren, daha sert olunması gerektiği yönünde bir anlayışı savunmaktadır. Ayrıca Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Çin’in “Rusya yanlısı tarafsızlığı”, Berlin’in Pekin’e yaklaşımının Merkel döneminden farklı olacağı görüşünü desteklemiştir.

Peki Almanya-Çin ilişkileri, hükümetlerin politikalarına göre değişkenlik gösterebilecek nitelikte midir; yoksa hükümetlerden bağımsız iki ülkeyi bir arada tutacak bağlar var mıdır? Bu sorunsaldan yola çıkıldığında, iki ülke arasında insan hakları, bireysel özgürlükler, uluslararası hukukun geçerliliği ve uluslararası düzen gibi konularda temel görüş ayrılıkları olsa da ekonomik açıdan karşılıklı bir bağımlılığın varlığı göze çarpmaktadır. Çin, Almanya için hem önemli bir pazar hem de ucuz ve kaliteli mal ithalatının kaynağını oluşturmaktadır.

Almanya ise Çin için ekonomik ve siyasi alanda Avrupa’da kilit bir ortak olarak görülmektedir.[2]  Nitekim iki ülke arasındaki ticaret hacmi, 2021 yılında bir önceki seneye göre artış göstermiş ve 245 milyar avroyu aşmıştır.[3] 2022 yılının ilk yarısında Almanya, Çin’den çoğunlukla bilgisayar, elektrikli pil, yarı iletken cihaz, telefon, transformatör gibi ürünler ithal ederken; otomobil, motorlu taşıt parça ve aksesuarları, paketlenmiş ilaç, bakır tozu ihraç etmiştir.[4] Ayrıca, otomotiv sektörü başta olmak üzere Almanya’nın Çin’de çeşitli yatırımları bulunmaktadır. Çin’in ise Almanya’da makine, otomotiv ve kimya endüstrilerinin yanı sıra telekomünikasyon, yeşil enerji sektörlerinde yatırımları bulunmaktadır.

Anlaşılacağı üzere ticari ilişkiler, iki ülke arasındaki ilişkilerin sürekliliğini ve sürdürülebilir olmasını sağlamaktadır. Örneğin Çin’deki ilk büyük girişim olan Volkswagen, 2021 yılı satışlarının 1/3’ünü Çin’de gerçekleştirmiştir.[5] Benzer bir şekilde Mercedes-Benz ve BMW yetkilileri de Çin’in küresel stratejilerinde önemli bir yeri olduğunu vurgulayarak; 2022 yılının Eylül ayında Pekin’de düzenlenen Dünya Akıllı Bağlantılı Araçlar Konferansı’nda Çin’deki varlıklarını büyütmek istediklerini açıklamıştır.[6] Otomotiv sektörü dışında BASF örneği manidardır. Nitekim Alman kimya devi olan BASF, 2022 yılının Eylül ayında Çin’in Zhanjiang kentinde en büyük denizaşırı yatırım projesini faaliyete başlatmıştır. Öte yandan BASF’ın CEO’su Martin Brudermueller, Ukrayna’daki savaşın Avrupa’daki gaz fiyatlarını arttırdığını ve bunun satışlara olumsuz yansıdığını söylemiştir.[7]  

Bu perspektiften bakıldığında Çin’de önemli pazar payı olan Alman yatırımcıların Pekin’le ilişkilerin devam etmesi yönünde güçlü bir baskısının kaçınılmaz olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 4 Kasım 2022 tarihinde Scholz, tartışmalı Çin ziyaretimi BASF, Siemens, Deutsche Bank, BioNTech, Adidas, Merck ile Alman otomotiv üreticileri Volkswagen ve BMW’nin üst yöneticilerinden oluşan bir heyet eşliğinde gerçekleştirmiştir. Öyle ki; Scholz, eleştirilere cevap mahiyeti taşıyan ziyaret öncesinde yaptığı açıklamada, Çin’in Almanya ve Avrupa için önemli bir iş ve ticaret ortağı olmaya devam ettiğini; fakat riskli bağımlıkların olduğu durumlarda tedarik yelpazesinin genişletileceğini vurgulamıştır.[8] Buradan Scholz’un koalisyon ortaklarının beklentilerine kayıtsız kalmadan, ihtiyatlı bir yaklaşımla Çin’le ekonomik ilişkileri sürdürmek istediği görülmektedir.

Diğer yandan ikili ekonomik ilişkilerin devam etmesi, Pekin açısından önemli bir hareket alanı oluşturmaktadır. Örneğin Çinli 5G ekipman üreticisi Huawei’nin casusluk faaliyetleri gibi yasadışı eylemlerde bulunduğu gerekçesiyle Avrupa genelinde sınırlandırılmasına yönelik karar alınmıştır. Ancak Almanya, bu karara uymamaktadır. Esasında Almanya’da Huawei dahil telekomünikasyon sözleşmelerine bakanlıkların müdahale edebilme yetkisi veren bir yasa bulunmaktadır. Bu yasanın Scholz döneminde uygulanması beklenmiş; lakin henüz telekomünikasyon şirketlerine bir müdahale gerçekleşmemiştir. Bu sebeple Almanya, Avrupa Komisyonu tarafından bloğun ortak 5G güvenlik yönergelerini uygulaması gerektiği konusunda uyarılmıştır.[9]

Bu bağlamda Çin için ortaklılığın sürdürülmesi, sadece ikili ilişkiler nazarında değil; Avrupa’daki varlığı açısından da önem taşımaktadır. Ancak Almanya ile Çin arasında devam eden ortaklıkların yanı sıra bir de ilişkilerinin sistemik rakip boyutu bulunmaktadır. Bilhassa 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı’yla beraber Berlin’in Pekin’e yaklaşımında sistemik rakip vurgusu hem ABD etkisinden hem de bağımlılıkların Almanya’ya vereceği zararın boyutunun anlaşılmasından dolayı artmıştır. Rusya’nın Batı ittifakının politikalarına enerji kartıyla karşılık vermesi, doğalgaz tüketiminin yüzde 55’ini Rusya’dan karşılayan Almanya’da birçok soruna sebep olmuştur. Enerji fiyatlarındaki ani artışla birlikte üretim azalmaya ve enflasyon da artmaya başlamıştır.

Tüm bunlara halk protestoları da eklenince Rusya’ya olan bağımlılıktan dolayı hükümet, kucağında patlamaya hazır bir enerji bombasıyla kalakalmıştır. Bu bombanın patlamadan imha edilmesi için Rus gazına geri dönmek de dahil kısa ve uzun vadeli birçok plan tartışılmaktadır.

Almanya’nın Rus gazına bağımlılığının yıkıcı sonuçları göz önünde bulundurulduğunda, rakip vurgusunun neden ön plana çıktığı daha iyi anlaşılmaktadır. Zira Almanya Dışişleri Bakanı Bearbock, “Kendimizi artık değerlerimizi paylaşmayan hiçbir ülkeye bağımlı kılmamamız gerekiyor. Ekonomik bağımlılık, bizi siyasi olarak şantaja maruz bırakıyor.”[10] diyerek Çin’le ekonomik ilişkilerin, Rusya’yla enerji ilişkilerinden ders çıkartarak şekillenmesi gerektiğini ifade etmiştir. COSCO’ya yönelik muhalefetin varlığı ya da çip fabrikasının alınmasının engellenmesi, bu yaklaşımın bir sonucu olarak değerlendirilebilir.

Tüm eleştirilere rağmen COSCO’ya neden hisse verildiği ise mevcut konjonktürde Avrupa’yla kıyaslandığında enerji arzını sağlamada Çin’in daha başarılı olmasıyla açıklanabilir. Enerji kriziyle tehlikeye giren arz sorununun etkisini hafifletmek isteyen Alman firmaları, Çin’deki yatırımlarını arttırmaya başlamışlardır. Artan yatırımlarla Asya-Avrupa arasındaki ticaret trafiğinin yoğunlaşacağı; Hamburg Limanı’nda sağlanan işbirliğiyle de bu yoğunluğun yönetiminde ortaya çıkabilecek sorunların azaltılabileceği tahmin edilmektedir.

Sonuç olarak kendi kurallarına bağlı kalarak yükselen bir güç olan Çin ile Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya arasında oluşan ekonomik bağ, ikili ilişkilerin seyrini belirlemektedir. Almanya’da siyasi kanatta Çin yatırımlarının kısıtlanmasını ve Alman endüstrisinin Çin pazarına bağımlılığının azaltılmasını isteyen kesimler olsa da finansal çıkarlar, Çin ve Almanya’yı bir arada tutacak zemini oluşturmakta ve Almanya’nın Çin politikasında keskin bir dönüşün gerçekleşmesine izin vermemektedir.


[1] Louıs Westendarp, “Germany Vetos Chinese Chip Plant Takeover”, Politico, https://www.politico.eu/article/germany-vetos-chinese-chip-plant-takeover/, (Erişim Tarihi: 11.11.2022).

[2] “Germany and China: Bilateral relations”, Federal Foreign Office, https://www.auswaertiges-amt.de/en/aussenpolitik/laenderinformationen/china-node/china/228916, (Erişim Tarihi: 04.11.2022).

[3] Aynı yer.

[4] “China/Germany”, OEC, https://oec.world/en/profile/bilateral-country/chn/partner/deu, (Erişim Tarihi: 04.11.2022).

[5]  Li Fusheng, “VW Readies $2b To Stay Strong, Smart In China”, China Daily, https://www.chinadaily.com.cn/a/202210/15/WS6349ff1fa310fd2b29e7c961.html, (Erişim Tarihi: 04.11.2022).

[6]  LI FUSHENG, “German Auto Executives Share Confidence In China”, China Daily, https://www.chinadaily.com.cn/a/202209/26/WS63310632a310fd2b29e79b16.html, (Erişim Tarihi: 04.11.2022).

[7] “BASF Seeks ‘Permanent’ Cost Cuts At European Operations”, Reuters, https://www.reuters.com/markets/europe/basf-says-european-operations-need-be-cut-size-permanently-2022-10-26/, (Erişim Tarihi: 04.11.2022).

[8] Olaf Scholz, We Don’t Want To Decouple From China, But Can’t Be Overreliant, Politico,https://www.politico.eu/article/olaf-scholz-we-dont-want-to-decouple-from-china-but-cant-be-overreliant/, (Erişim Tarihi: 04.11.2022).

[9] “EU Nudges Germany To Cut Down On Huawei”, Politico, https://www.politico.eu/article/eu-nudges-germany-to-cut-down-on-huawei/, (Erişim Tarihi: 11.11.2022)

[10] “Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock: Çin ile ilişkilerde daha dikkatli olmalıyız”, Sputnik, https://sputniknews.com.tr/20221018/almanya-disisleri-bakani-baerbock-cin-ile-iliskilerde-daha-dikkatli-olmaliyiz-1062467307.html, (Erişim Tarihi: 04.11.2022).

Gamze BAL
Gamze BAL
Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Akabinde Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda başladığı yüksek lisans eğitimini “1992 Sonrası Avrupa Birliği’nin Filistin-İsrail Sorununa Yaklaşımı” başlıklı teziyle tamamlamıştır. 2021-2022 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Avrupa Birliği Anabilim Dalı’nda doktora ders dönemini tamamlamıştır. Halihazırda Bal, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktora eğitimine devam etmektedir. İleri derecede İngilizce bilen Bal’ın başlıca çalışma alanları, Avrupa Birliği, güvenlik, etnik çatışmalar ve çatışma çözümü yöntemleridir.

Röportaj

Szczecin Üniversitesi, Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik: “ABD ve Çin, Ay’daki Helyum-3 Kaynakları İçin Bir Yarış İçindedir.”

Enerji kaynakları denildiğinde akla ilk olarak fosil yakıtlar gelmektedir. Dünya genelinde tüketilen enerjinin %80’ini...

Tufts Üniversitesi, Fletcher Okulu, Kıdemli Araştırmacı Dr. Mihaela Papa: “BRICS, Son Dönemde Ekonomik Ortaklık ve İnovasyonu Güçlendirmeye Öncelik Vermektedir.”

BRICS ülkeleri, global ekonomi ve politika arenasında giderek artan bir etkiye sahiptir. Brezilya, Rusya,...

Mahidol Üniversitesi, Dr. Daniele Carminati: “Hallyu, Yabancıların Güney Kore’ye Bakış Açısını Değiştirmeye Başlamıştır.”

Güney Kore’nin küreselde gitgide artan popüler kültürünün de etkisiyle Kore yumuşak gücü ve kamu...

KIMEP Üniversitesi Hukuk Fakültesi Geçici Dekanı Doç. Dr. Rustam Atadjanov: “Orta Asya’da Uluslararası Hukukun Gelişiminde Kaydedilen İlerleme Çok Yönlüdür.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Orta Asya ülkelerinin hukuksal etkilerini değerlendirmek üzere...