Analiz

AB Perspektifinden İsrail’in Katar’a Yönelik Saldırısı

AB’nin İsrail üzerinde caydırıcılık oluşturabilecek kolektif bir politika oluşturma ihtimali zayıftır.
İsrail, Katar’ın egemenliğine yönelik gerçekleştirdiği saldırıyla bir kez daha AB’nin normatif değer hassasiyetini yok saymıştır.
Bu saldırı, AB-Katar ilişkilerinin derinleşmesini ve AB’nin Ortadoğu’da ABD’den bağımsız politika geliştirebilme yeteneğini de hedef almaktadır.

Paylaş

9 Eylül 2025 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arabuluculuğunda önerilen ateşkes ve rehine takası ilkelerini görüşmek üzere Katar’ın başkenti Doha’da bulunan Hamas liderlerine yönelik İsrail tarafından hava saldırısı gerçekleşmiştir.[i] Saldırının Hamas’ın siyasi meşruiyet kazanmasını engellemeye ve müzakere sürecini sabote etmeye yönelik olduğu aşikardır. Bununla birlikte İsrail’in uluslararası hukuku yok sayarak bölgesel arabulucu kimliğiyle öne çıkan, ABD tarafından “Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) dışı önemli müttefik” sıfatıyla tanımlanan Katar’a saldırması, İsrail’in ve destekçilerinin bölgesel güvenlik için önemli bir tehdit oluşturduğu ve Ortadoğu’da savaşı yayma eğiliminde olduklarını göstermektedir.

Doha saldırısının yalnızca bölgesel barışa yönelik bir tehdit olarak değerlendirilmemesi gerekmektedir. Bu saldırı, Avrupa Birliği’ni (AB) de yakından ilgilendiren kritik bir gelişmedir. Zira Katar’ın güvenliği AB’nin enerji politikası, Avrupa Komşuluk Politikası, Ortak Dış ve Güvenlik Politikası hedefleriyle yakından ilgilidir. Nitekim AB, kendisini uluslararası hukukun, diplomatik çözümün ve çok taraflılığın savunucusu olarak tanımlamakla birlikte küresel liderliğini de normatif güç kimliğini öne çıkararak oluşturmaya çalışmaktadır. İsrail’in egemenlik ve toprak bütünlüğünü ihlal eden, uluslararası hukuku ve ilkeleri yok sayan Katar saldırısı, normatif AB duruşunu da hedef almaktadır.

Aynı zamanda bölgedeki çatışmaların göç, radikalleşme, terör faaliyetleri gibi Avrupa güvenliğini tehdit eden yansımaları bulunmaktadır. Bu bağlamda Doha saldırısının bölgedeki tansiyonu yükseltmesi, yeni mülteci akışının yaşanması ve radikal grupların güçlenmesine sebep olması olasılığı bulunmaktadır.

Diğer yandan AB-Katar ilişkileri hem ikili ilişkiler hem de AB’nin Körfez politikası bağlamında önemlidir. Bilhassa Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası Avrupa ülkelerinin en önemli hedefi Rus gazına olan bağımlılığı azaltmak olmuş ve bu amaç, AB ile Katar’ı yakınlaştırmıştır. 2025 yılının ilk çeyreğinde Katar LNG’si AB’nin toplam ithalatının %10,8’ini oluşturmuştur.[ii] Gelecek 27 yıl için de Katar Enerji ile TotalEnergies, Shell ve Eni gibi şirketler arasında uzun vadeli LNG anlaşmaları imzalanmıştır.[iii] Katar-AB arasında enerji bağı göz önünde bulundurulduğunda Doha saldırısı, Avrupa’nın enerji arz güvenliğine yönelik tehdit niteliğindedir.

Katar yalnızca enerji güvenliği açısından değil, aynı zamanda tarafsızlık ve arabuluculuk üzerine inşa edilen dış politikası ile AB’nin çok taraflılık, çatışma çözümü ve bölgesel istikrar hedefleriyle uyumlu hareket eden önemli bir müttefiktir. AB’nin “terör örgütü” olarak kabul ettiği Hamas ve diğer aktörlerle iletişim kanalları aktif olan ve diplomatik girişimleri bulunan Katar, Ortadoğu bölgesinde etkin olma kapasitesi zayıf olan AB’ye bölgesel krizlerde dolaylı diplomasi yürütme imkanı sağlamaktadır. Bu doğrultuda Katar’ın hem enerji hem de diplomasi alanındaki kapasitesi, AB’ye Ortadoğu’da ABD’ye olan bağımlılığı azaltabileceği ve kendi diplomatik ağırlığını güçlendirebileceği bir fırsat sunmaktadır.

Çerçevesi çizilen arka plan, AB ile Katar ilişkilerinin çok boyutlu stratejik ortaklığa sahip olduğunu göstermektedir. Bu özel bağa dayanarak İsrail’in uluslararası hukuku ve normları yok sayan politikalarına karşı tepkisizliğiyle bilinen AB siyasetinde Doha saldırısının bir dönüşümü başlatıp başlatmayacağı sorgulanabilir. Zira İsrail, Katar’ın egemenliğine yönelik gerçekleştirdiği saldırıyla bir kez daha AB’nin normatif değer hassasiyetini yok saymıştır. Dolayısıyla normatif düzeyde bu saldırı, “bardağı taşıran bir gelişme” olarak değerlendirilebilir. Nitekim Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Katar’a yönelik saldırının kabul edilemeyeceği; İspanya Dışişleri Bakanlığı, bombalama ile Katar’ın toprak egemenliğini ve uluslararası hukukun açıkça ihlali edildiği; İrlanda Başbakanı Micheal Martin, saldırının bölgeyi ateşkes ve kalıcı barıştan uzaklaştırdığı açıklamalarında bulunmuşlardır. AB de saldırıyı kınayarak Katar’ın toprak bütünlüğünün ihlal edildiğine ve krizin daha fazla tırmanma riski taşıdığına dikkat çekmiştir.[iv]

Avrupalı liderlerin açıklamaları, İsrail’in Katar saldırısına yönelik AB’nin söylem düzeyinde ortak duruş benimsediğini göstermektedir. Bu ortak tutumun yanı sıra saldırı, Avrupa kamuoyunda İsrail’e yönelik eleştirilerin ve İsrail’e yaptırım yapılması minvalinde baskıların artmasına sebep olabilir. Doha saldırısıyla beraber artan kamuoyu baskısı ve AB’den normatif değerlere uygun politika beklentisi, Filistin’in tanınması yönünde çekinceleri bulunan ülkelerin Filistin’i tanıma kararlarını hızlandırabilir.

Ancak tanıma kararı, sahadaki güç dengesini değiştirmemekle birlikte sembolik bir kazanım sunmaktadır. Dolayısıyla AB’nin Doha saldırısı sonrası sembolik adımları Katar’ın AB’den beklentisini karşılamayacak ve Katar nazarında AB’nin güvenilirliğinin sorgulanmasına sebep olacaktır. 

Katar, İsrail’in saldırısını bir “güvenlik sorunu” olarak tanımlamakla birlikte uluslararası hukuk ve egemenlik ihlali vurgusunu da öne çıkarmıştır.[v] Bu kapsamda Katar’ın AB’den beklentisi de İsrail üzerinde baskı oluşturabilecek yaptırım mekanizmalarını oluşturması ve uluslararası platformlarda Katar’ı destekleyen diplomatik girişimlerde bulunması minvalinde olacağı tahmin edilmektedir. Aynı zamanda Katar’ın arabuluculuk rolüne yönelik bir saldırı olduğu düşünüldüğünde Katar, arabuluculuk girişimlerinde AB’nin desteğini bekleyecektir. 

Tüm bu gelişmeler ışığında İsrail’in Katar’a yönelik saldırısının AB’yi ikilemde bırakacağı aşikardır. Bir yandan AB’nin normatif kimliğine zarar veren İsrail politikalarına karşı Katar’la ortak hareket ederek küresel aktör rolünü güçlendirebilir. Diğer yandan AB’nin İsrail’e karşı siyasi ya da ekonomik baskı uygulaması hem AB-İsrail hem de AB-ABD ilişkilerinde gerilime neden olabilir. Zira birçok Avrupa ülkesi ile İsrail arasında teknoloji, savunma, sanayi ve istihbarat alanındaki mevcut işbirlikleri AB’nin tutumunu etkilemektedir. Aynı zamanda İsrail’in en yakın müttefiki olan ABD, AB’nin İsrail’e yönelik politikasında transatlantik bağa uygun hareket etmesini beklemektedir. Dolayısıyla AB’nin İsrail üzerinde caydırıcılık oluşturabilecek kolektif bir politika oluşturma ihtimali zayıftır.

Sonuç olarak Batı’yla yakın ilişkileri bulunan Katar’a yönelik İsrail’in gerçekleştirdiği saldırı AB’nin güvenlik, enerji ve dış politika çıkarlarını doğrudan etkilerken; AB’nin saldırıya yönelik tutumu da AB-Katar ilişkilerinin geleceğini şekillendirebilir. Doha saldırısı sonrası AB’nin politikası, İsrail’i kınama ve Filistin’i tanıyan Avrupalı ülkelerin sayısındaki artışın ötesine geçemezse; Katar, AB’yle ilişkilerini sorgulamaya, bölgesel güçlerle bağını daha fazla güçlendirmeye başlayabilir. Dolayısıyla İsrail’in Katar’a yönelik saldırısı, yalnızca bölgesel barışa zarar vermemektedir. Aynı zamanda bu saldırı, AB-Katar ilişkilerinin derinleşmesini ve AB’nin Ortadoğu’da ABD’den bağımsız politika geliştirebilme yeteneğini de hedef almaktadır. 


[i] “İsrail’den Katar’a saldırı: Hamas yöneticileri hedef alındı”, NTV, https://www.ntv.com.tr/dunya/son-dakika-katarda-cok-sayida-patlama-duyuldu,YBzYgnchjESC39jwxueEtQ, (Erişim Tarihi: 10.09.2025). 

[ii] “EU imports of energy products-latest developments”, Eurostat, https://ec.europa.eu/eurostat/statistics-explained/index.php?title=EU_imports_of_energy_products_-_latest_developments#:~:text=, (Erişim Tarihi: 10.09.2025).

[iii] “Suyash Pande, LNG contracts with European buyers likely to include natural gas indexation”, S&P Global, https://www.spglobal.com/commodity-insights/en/news-research/latest-news/lng/103123-qatar-energys-long-term-lng-contracts-with-european-buyers-likely-to-include-natural-gas-indexation, (Erişim Tarihi: 10.09.2025).  

[iv] Melike Pala, “European leaders condemn Israeli strike on Qatar as violation of sovereignty”, Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/en/europe/european-leaders-condemn-israeli-strike-on-qatar-as-violation-of-sovereignty/3683256, (Erişim Tarihi: 10.09.2025).

[v] “Katar’dan İsrail açıklaması”, Habertürk, https://www.haberturk.com/katar-dan-israil-aciklamasi-3821214, (Erişim Tarihi: 10.09.2025).

Gamze BAL
Gamze BAL
Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Akabinde Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda başladığı yüksek lisans eğitimini “1992 Sonrası Avrupa Birliği’nin Filistin-İsrail Sorununa Yaklaşımı” başlıklı teziyle tamamlamıştır. 2021-2022 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Avrupa Birliği Anabilim Dalı’nda doktora ders dönemini tamamlamıştır. Halihazırda Bal, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktora eğitimine devam etmektedir. İleri derecede İngilizce bilen Bal’ın başlıca çalışma alanları, Avrupa Birliği, güvenlik, etnik çatışmalar ve çatışma çözümü yöntemleridir.

Benzer İçerikler