Almanya’nın Latin Amerika Açılımı ve ABD Faktörü

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) 1823 yılında ilan ettiği Monroe Doktrini’yle arka bahçesi olarak lanse etmeye çalıştığı Latin Amerika, 2000 yılından sonraki süreçte yükselen sol dalgaların etkisiyle siyasi, ekonomik ve güvenlik noktasında daha bağımsız kararlar almaktadır. Zira Venezuela’da Hugo Chavez’le başlayan süreç, günümüzde yaşanan ikinci sol dalgayla devam etmektedir. Söz konusu gelişmeler, ABD’nin nüfuzunun kırılması manasına gelmektedir.

Bununla birlikte Soğuk Savaş sonrası süreçte Avrupa’da da ABD’den daha bağımsız hareket etme konusunda bir irade ortaya çıkmış ve bu yönelim, zamanla güçlenmiştir. Ancak Rusya-Ukrayna Savaşı’yla birlikte ABD, Avrupa’daki nüfuzunu yeniden arttırmıştır. Bahse konu olan durum, Avrupa’daki daha bağımsız karar alma ve özerk politika izleme iradesini zayıflatmıştır.

Bu bağlamda Avrupa’da daha bağımsız politika izlenmesini isteyen devletlerden biri Almanya’dır. Ancak Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından Berlin yönetiminin bu politikayı hayata geçirme ihtimali büyük oranda zayıflamıştır. Bununla birlikte ABD’nin hem Avrupa’ya hem de Avrasya’ya yönelik politikalarına bakıldığında, Almanya’nın çıkarlarına aykırı bir tutum sergilediği görülmektedir.

Almanya, savaş öncesi süreçte Rusya’yla önemli ilişkilere sahipti. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla Berlin, savaşın en kısa zamanda bitmesini ve uzlaşının sağlanmasını savunmaktadır. Ancak Washington, Rusya’nın Ukrayna’da önemli ölçüde zayıflatılmasını hedeflemektedir. Böylelikle tek kutuplu sisteme aykırı hareket eden bir devletin gücü ve etkisi kırılabilecekti. Bu nedenle Rusya’yla münasebetleri zarar gören Almanya, diğer devletlerle ilişkilerini güçlendirmeye başlamış ve Çin’e yönelmiştir. Ancak ABD, Çin’in de bir tehdit olarak nitelendirilmesini istemektedir. Bilhassa Tayvan Meselesi üzerinden Pekin’i tahrik ederek bir çatışma yaşanmasını ve Rusya örneğinden de görüleceği üzere, Avrupa ile Çin arasındaki köprülerin yıkılmasını hedeflemektedir.

Diğer taraftan ABD, Avrupa’yı kendisinden bağımsız bir aktöre dönüştürme politikaları izleyen devletlere karşı çeşitli stratejiler geliştirmektedir. Almanya’nın bağımsız bir politika izleyen Avrupa yaratma düşüncesine karşı ABD, bölgede bir rekabet ortamı yaratmaktadır. Zira Polonya, ABD’ye yakın bir politika yürütmektedir. Nitekim Washington yönetimi, Varşova’yı Berlin’e karşı desteklemektedir. Bu noktada Almanya ile Polonya’nın rakip olduğu algısı üzerinden ABD, bölgesel nüfuzunu sürdürmektedir. Bu bağlamda Washington, Avrupa içinde bir rekabet ortamı yaratarak Avrupa’nın bağımsız hareket etme iradesini ve ihtimalini zayıflatmaktadır.

ABD’nin bu politikasına karşı Almanya’nın belirlediği ana stratejilerden biri Latin Amerika’ya yönelmek olmuştur. Çünkü dünyadaki konjonktüre bakıldığında ABD karşıtı aktörleri en yoğun olarak görüldüğü yerlerden biri Latin Amerika’dır. Bölgede sol dalganın tekrar yükselişe geçmesi, Almanya’ya ABD’nin Latin Amerika’daki nüfuzunu daha da zayıflatma imkanı tanımaktadır.

Bu kapsamda Almanya’dan Latin Amerika’ya son dönemde üst düzey bir ziyaret gerçekleştirilmiştir. Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un Brezilya, Arjantin ve Şili’ye düzenlediği ziyaretin amacı da görünürde Çin’e olan bağımlılığını azaltmak, enerji işbirliğini arttırmak ve demokrasilerin güçlendirilmesine katkıda bulunmaktır.[1] Üç devletin de ortak özellikleri hem Latin Amerika’nın en önemli aktörleri arasında yer alması hem de sol liderler tarafından yönetiliyor olmasıdır.

ABD’nin baskısıyla Rusya ve Çin’le olan ilişkilerini tekrardan gözden geçirmek durumunda kalan Scholz’un ziyaretindeki Çin’e olan bağımlılık, enerji ve demokrasi vurguları önem taşımaktadır. Zira Avrasya ülkeleriyle gerilen ilişkileri nedeniyle Berlin, çeşitli hammadde ve mineral temini konusunda sorun yaşamaktadır. Bu noktada Çin’e olan bağımlılığını azaltmak için Latin Amerika’nın yeraltı kaynaklarına odaklanmıştır.

Öte yandan Almanya, savaş nedeniyle Rusya’yla olan ilişkilerini en düşük seviyeye çekerek enerji kriziyle karşı karşıya kalmıştır. Bu ortamda Berlin’in Latin Amerika’daki enerji kaynaklarına ve yenilenebilir enerjiye olan ilgisi artmıştır. Çünkü güçlü bir Alman ekonomisi için ucuz ve sürdürülebilir enerji temini kritik önemdedir. Latin Amerika devletlerinin taşıdığı potansiyel de bu süreçte Almanya’nın rahatlamasını sağlayacaktır.

Bu iki başlık, Almanya’nın ekonomik çıkarları için doğrudan ve ABD’yle rekabette dolaylı olarak bağlantılı görülebilir. Ancak demokrasi vurgusu, kritik öneme sahiptir. Zira ABD, arka bahçesi şeklinde gördüğü bölgede sol liderlerin ve yönetimlerin yükselişini istememektedir. Bu nedenle Soğuk Savaş boyunca bölgede çeşitli asker darbeleri destekleyen Washington yönetimi, günümüzde de çeşitli araçlarla ve gerekirse askeri darbelerle sol liderleri iktidardan uzaklaştırmaya çalışmaktadır.

Bu noktada Scholz’un ziyareti büyük önem taşımaktadır. Zira daha önceki dönemlerde Brezilya ve Arjantin’in solcu liderleri çeşitli tartışmalı kararlarla görevlerinden uzaklaştırılmış veya yargılanmıştır. Scholz’un ziyareti ise mevcut yönetimlere destek olarak görülebilir. Bu durum ise ABD’nin istemediği bir ortam yaratmaktadır. Çünkü ABD’nin Latin Amerika’yı arka bahçesi haline getirmek için ilan ettiği Monroe Doktrini, yine Avrupalı aktörlere karşı ilan edilmişti. Ayrıca Washington, uzun yıllar boyunca Sovyetler Birliği tehdidine karşı koruduğu Avrupa’nın kendisine aykırı bir politika benimsemesini istememektedir. Dolayısıyla Scholz’un ziyaretinin tam tersi bir durum yarattığı öne sürülebilir.

Ülkeler bazında düzenlenen ziyaretlere bakıldığında, Brezilya’da kısa süre önce gerçekleştirilen seçimleri, solcu kimliğiyle de bilinen eski Lula da Silva kazanmıştır. 1 Ocak 2023 tarihinde yemin ederek görevine başlayan Lula’yı[2] ilk ziyaret eden Batılı ülke lideri Scholz olmuştur.[3] Zira Brezilya, Latin Amerika’nın en önemli aktörlerinden biri olmakla birlikte ABD’nin nüfuzunu zayıflatılması ve ABD karşıtı cephenin güçlendirilmesi hususunda kritik bir rol oynayabilir.

Scholz ile Lula arasındaki görüşmenin en önemli gelişmelerinden biri, Lula’nın Brezilya’nın bir barış ülkesi olduğunu dile getirerek Ukrayna’ya silah yardımı göndermeyeceğini açıklamasıdır. Bahsi geçen durum, Scholz için istediğini elde edememesi olarak yorumlansa da aslında Almanya, Latin Amerika’daki ülkelerin savaşın sürmesini desteklemediği mesajını vererek elini güçlendirmeye çalıştığı aşikardır. Çünkü diğer Latin Amerika ülkelerinin çoğu savaşın sürmesini desteklememektedir. Bu yüzden de mevzubahis ziyaret, Almanya’nın değil; ABD’nin bir kaybı olarak okunabilir.[4]

Diğer yandan yakın geçmişte Çin’in Kuşak-Yol Projesi’ne dahil olan Arjantin, ABD karşıtlığının yüksek olduğu devletlerden biridir.[5] Ayrıca tarihsel olarak Almanya ile Arjantin arasında köklü ilişkilerin bulunduğundan bahsetmek mümkündür.

Bununla birlikte Arjantin’de ele alınan konulardan biri de Avrupa Birliği (AB)-Güney Amerika Ortak Pazarı (Mercosur) arasında yapılan serbest ticaret anlaşmasının onaylanmasıdır. Böylece Avrupa ile Latin Amerika arasındaki ticari ilişkiler derinleşecek ve ABD’den bağımsız hareket etmek isteyen bölgeler arasındaki ilişkilerin daha kurumsal çerçevede güçlenmesi mümkün olacaktır.[6]

Son olarak Scholz’un Şili ziyaretine bakıldığında, söz konusu ülke, Arjantin’le birlikte özellikle de lityum gibi yeraltı kaynakları bakımından kritik öneme sahiptir. Lityum üçgeni üzerinde oturan Arjantin ile Şili’nin yeraltı kaynakları, dünyada elektrikli araçların üretiminin arttığı bir dönemde hayati öneme sahiptir. Ayrıca bölge devletleri arasında “Lityum OPEC”inin kurulmaya çalışıldığı ve Çin’in burada etkili bir aktör olma ihtimalinin bulunduğu düşünüldüğünde, Almanya’nın bu süreçten uzak kalmak istememesi gayet anlaşılabilir bir durumdur.[7] Ayrıca Almanya’nın Şili’nin bakır madenlerine ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak istediği bilinmektedir.[8]

Sonuç olarak Almanya, Avrupa’yı arka bahçesi haline getirmek isterken; ABD’nin politikaları nedeniyle bu ülkenin arka bahçesine yönelmiştir. Avrupa’daki Almanya etkisinin zayıflamasına karşılık Berlin yönetimi, ABD’nin Latin Amerika’daki etkisini zayıflatmak istemektedir. Bu noktada ABD’nin baskısıyla Almanya’nın Rusya ve Çin’le olan ilişkileri gerilirken; Berlin de ABD’nin Latin Amerika devletleriyle olan ilişkilerini sekteye uğratmak istemektedir. Bu süreçte Almanya, Latin Amerika’ya yumuşak söylemlerle yaklaşsa da aslında arka planda ABD’den daha bağımsız hareket edecek bir Avrupa için zemin hazırlamaya çalışmaktadır. Buna ek olarak Berlin yönetimi, kurduğu ikili ilişkilerle Latin Amerika’da bir nüfuz sahası inşa etmeye çalışmaktadır.


[1] “German Chancellor Visits Three Key Latin American Countries in Bid Boost Energy Cooperation”, Euronews, https://www.euronews.com/2023/01/30/german-chancellor-visits-three-key-latin-american-countries-in-bid-boost-energy-cooperatio, (Erişim Tarihi: 06.02.2023).

[2] Soledad Quartucci, “Lula da Silva is Sworn in as President of Brazil”, Latina Republic, https://latinarepublic.com/2023/01/02/lula-da-silva-is-sworn-in-as-president-of-brazil/, (Erişim Tarihi: 06.02.2023).

[3] “German Chancellor Visits Three Key Latin American Countries…”, a.g.m.

[4] “Lula Won’t Send Arms to Ukraine: “Brazil Is a Country of Peace””, TeleSur, https://www.telesurenglish.net/news/Lula-Wont-Send-Arms-to-Ukraine-Brazil-Is-a-Country-of-Peace-20230130-0027.html, (Erişim Tarihi: 06.02.2023).

[5] Fermin Koop, “Argentina Joins China’s Belt and Road Initiative”, Dialogo Chino, https://dialogochino.net/en/trade-investment/argentina-joins-china-belt-and-road-initiative/, (Erişim Tarihi: 06.02.2023).

[6] “Scholz Calls for Swift EU-Mercosur Free Trade Deal on First South America Trip”, The National News, https://www.thenationalnews.com/world/europe/2023/01/29/scholz-calls-for-swift-eu-mercosur-free-trade-deal-on-first-south-america-trip/, (Erişim Tarihi: 06.02.2023).

[7] Emrah Kaya, ““Lityum OPEC’i” ve Çin-ABD Rekabeti”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/lityum-opeci-ve-cin-abd-rekabeti/, (Erişim Tarihi: 06.02.2023).

[8] Sarah Marsh, “Scholz Seeks to Secure More Critical Minerals on South America Tour”, Reuters, https://www.reuters.com/markets/commodities/scholz-seeks-secure-more-critical-minerals-south-america-tour-2023-01-30/, (Erişim Tarihi: 06.02.2023).

Dr. Emrah KAYA
Dr. Emrah KAYA
ANKASAM Dış Politika UzmanıDr. Emrah Kaya, Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezundur. Yüksek lisans derecesini 2014 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde hazırladığı “Latin Amerika'da Sol Liderlerin Yükselişi ve Uluslararası Politikaya Etkisi: Venezuela-Bolivya Örneği” başlıklı teziyle almıştır. Kaya, doktora derecesini de 2022 yılında aynı üniversitede hazırladığı "Terörle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-FARC-LTTE-PKK" başlıklı teziyle elde etmiştir. İyi derecede İngilizce bilen Kaya'nın başlıca çalışma alanları; Orta Asya, Latin Amerika, terörizm ve barış süreçleridir.

Benzer İçerikler