15 Aralık 2022 tarihinde Avrupa Birliği (AB) liderleri tarafından Bosna Hersek resmi aday olarak kabul edilmiştir.[1] 2016 yılında adaylık başvurusunda bulunun Bosna Hersek’in aradan geçen altı yıl sonra adaylık başvurusu onaylanmıştır. Bölge ülkelerinden Kuzey Makedonya, 2005; Karadağ, 2010; Sırbistan, 2012 ve Arnavutluk, 2014 yılından beri aday ülke statüsündedir. Kosova ise 15 Aralık 2022 tarihinde henüz kabul edilmeyeceğini de belirterek AB’ye adaylık başvurusunda bulunmuştur.[2] Ayrıca Kuzey Makedonya ve Arnavutluk, 2022; Sırbistan, 2014 ve Karadağ, 2012 yılında AB’yle üyelik müzakerelerine başlamıştır.
Tarihler incelendiğinde, coğrafi olarak Avrupa kıtasıyla bütünleşik olan Batı Balkan devletlerinin AB’ye üyelik süreçlerinin uzun soluklu bir serüvene dönüştüğü anlaşılmaktadır. Bu durumun yaşanmasında bölgenin demokrasi, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü, yolsuzlukla mücadele ve ekonomik kalkınma gibi temel koşulları sağlayamamasının yanı sıra bölgede yaşanan etnik ve sınır sorunlarının kördüğüme dönüşmesinin payı büyüktür.
Diğer yandan göç, organize suçlar ve kaçakçılık gibi sayısı arttırılabilecek birçok sebebi öne süren Fransa ve Hollanda gibi bazı üye ülkeler, AB’nin daha fazla genişlemesini istemezken; bazı devletlerin de spesifik konular nedeniyle veto hakkı kullanmaları söz konusudur. Örneğin Kuzey Makedonya’nın adaylığı, bir dönem isim krizinden dolayı Yunanistan tarafından veto edilmiş; daha sonra katılım müzakerelerini başlatacak tüm şartları sağlamasına rağmen Bulgaristan, iyi komşuluk ve işbirliği anlaşmasının şartlarını yerine getirmediği gerekçesiyle Kuzey Makedonya için veto yetkisini kullanmıştır.
Bahse konu olan durum, Batı Balkan ülkeleri nazarında AB’ye karşı güvensizliğin artmasına ve AB üyelik sürecinin durağan ve/veya yavaş ilerleyen bir konsepte bürünmesine sebep olmuştur. Ancak son aylarda AB’nin bölgeye olan ilgisinin arttığı; Berlin Süreci’nin yeniden canlandırılmaya çalışıldığı dikkat çekmektedir.
Söz konusu hareketlenmede Rusya-Ukrayna Savaşı sebebiyle Avrupa güvenliğinin ve Batılı değerlerin tehdit altında olması itici güç oluşturmuştur. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Joseph Borell’in “Yeni jeopolitik koşullarda yaşıyoruz ve bu yeni koşullarda, ortak değerlerimizi ve uluslararası kurallara dayalı düzeni savunmak için her zamankinden daha fazla bir arada durmaya ihtiyacımız var.”[3] açıklamasının yanı sıra Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un “Bölgenin istikrarı ve refahı, bir bütün olarak Avrupa’nın istikrarı ve refahından ayrılamaz.” ifadesi, jeopolitik kırılmaların yaşandığı günümüzde bölgede “Avrupalılık” ve “Biz” duygusunun diri tutulmak istendiğini göstermektedir. Çünkü Rusya-Ukrayna Savaşı’yla Moskova yönetimi, Batı Balkanlardaki Slav topluluklarla ilişkilerini derinleştirmek istemiş ve buna bağlı olarak bölgenin rekabet sahasına dönüşme potansiyelini artmıştır.
Rusya’nın bölgede aktif olarak yer alması ve çatışma eğilimi olan etnik grupları kendi çıkarları lehine kullanması, AB güvenliği açısından engellenmesi gereken bir durum olarak değerlendirilmektedir. Nitekim AB, Ukrayna Savaşı’nda Rus tehdidine karşı Kiev yönetimini finansal ve askeri anlamda desteklemesinin yanı sıra Moskova yönetimini hedef alan yaptırımlar uygularken; Bosna Hersek Sırpları ve Sırbistan, AB yaptırımlarını kabul etmemiştir. Rusya da Kosova’nın bağımsızlığını tanımamakta ve özellikle de 2022 senesinin Ağustos ayı itibarıyla Kosova’nın kuzeyinde eylemlerini arttıran Sırp milliyetçileri desteklemektedir. Karşılıklı destek, Sırbistan’daki Avrupa karşıtlığını güçlendirirken; Rusya’yla ilişkileri geliştirmektedir.
Bölgede AB’nin çıkarlarıyla çelişen bir diğer aktör ekonomik ve sistemik rakip olarak tanımlanan Çin’dir. Çin, Kuşak-Yol Projesi kapsamında Batı Balkanlarda her geçen gün nüfuzunu arttırmaktadır. AB’nin aksine Çin, iç siyasete karışmayarak ve devlet yardımları, yolsuzluk veya iş kanunları gibi bazı hususları görmezden gelerek bölgedeki yatırımlarını genişletmektedir.[4] AB üyelik sürecinde bölge ülkelerinin zayıf yönleri olarak nitelendirilen konuları, Çin’in engel olarak görmemesi, bölgede AB’nin istemeyeceği ilişki ağının gelişmesine yol açmaktadır.
Bu çerçevede AB, Batı Balkan ülkeleriyle ne kadar yakınlaşırsa, bölgeyi Rusya ve Çin’den o kadar korumuş olacağı yaklaşımının doğru olduğu yönündeki bir politika anlayışıyla hareket etmeye başlamıştır. Tabi AB Dönem Başkanı Çekya’nın bölgeyle ilişkilerin geliştirilmesine önem vermesi, Almanya Hükümeti’nin AB’nin Batı Balkanlara doğru genişlemesi gerektiğini savunması, birliğin Batı Balkanlar politikasını etkileyen önemli faktör olmuştur.
Yakınlaşmanın sonucu olarak ilişkilerin iyileşmesine katkı sağlayacak AB-Batı Balkanlar Zirvesi, 2022 yılında iki defa düzenlenmiştir. AB’nin Batı Balkanlar’la yakından ilgilenmesi, bölge ülkelerinin müzakere sürecini hızlandırma açısından motivasyonunu arttırmakta ve Avrupa’ya ait oldukları duygusunu güçlendirmektedir. Peki AB ile Batı Balkanlar arasında artan yakınlaşma, Batı Balkan ülkelerinin AB’ye üyelik hayalini gerçekleştirir mi?
Mevcut durumun iki taraf arasında işbirliği alanlarını arttıracağı aşikardır. Ancak AB’ye tam üye olabilmek için adayların uygulamak zorunda olduğu politikaların varlığı göz önüne alındığında; bölge ülkelerinin AB üyeliğiyle sonuçlanacak bir süreçle karşılaşması henüz beklenmemektedir. Benzer bir şekilde Arnavutluk’un başkenti Tiran’da 6 Aralık 2022 tarihinde düzenlenen AB-Batı Balkanlar Zirvesi’nin sonuç bildirisinde daha çok karşılıklı bağlılık vurgusunun yapılması da oldukça dikkat çekmektedir.
Üyeliğin yakın zamanda gerçekleşmeyecek olmasının nedenleri incelendiğinde ise öncelikle ülkeden ülkeye farklılık gösterse de bölge devletlerinin demokratikleşme açısından yaşadığı sorunlar dikkat çekmektedir. Economist Intelligence Unit tarafından yayınlanan 2021 Demokrasi Endeksi’nde Kuzey Makedonya ve Karadağ’ın demokrasileri kötüleşerek kusurlu demokrasiler; Sırbistan, Arnavutluk ve Bosna Hersek’in hibrit demokrasiler kategorisinde olduğu belirtilmiştir.[5]
Halihazırda hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü, temel insan haklarının ihlali ve yolsuzluk gibi değerleri ihlal ettiği gerekçesiyle Macaristan ve Polonya’yla sorun yaşayan AB,[6] çıkarlarına zarar verecek bir üçüncü ülkeye doğru sınırlarını genişletmek istemeyecektir.
Dahası Yugoslavya’nın dağılmasından beri bölgede devam eden etnik temelli çatışmaların varlığı, AB üyeliği açısından engel teşkil etmektedir. Çatışmaların yönetimi ve çözümü için ne AB yekpare hareket edebilir ne de bölge ülkeleri günümüzde AB üyeliği için ilişkilerin normalleştirilmesinde tavizkar davranabilir. AB üyeliğinin gerçekleşmesinde aşılması gereken bir adım olan ekonomik kriterleri yerine getirmek ise Ukrayna’daki savaş ve bunun sonucunda artan enerji ve gıda fiyatlarının ve yükselen enflasyonun etkisiyle Batı Balkanlar için her geçen gün zorlaşmaktadır.
Bahsi geçen şartlar altında Batı Balkanların AB’ye üyeliğinin kısa vadede gerçekleşemeyeceği varsayımı ve Avrupa güvenliği için bölgenin öneminin artmaya devam ettiği gerçeğinden hareketle, AB’nin bölgenin Avrupa’ya ait olduğu duygusunu diri tutması gerekecektir. Belki de bu yüzden AB, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un projesi olan Avrupa Siyasi Topluluğu çerçevesinde Batı Balkanlar’la ilişkilerini geliştirmektedir.
Sonuç olarak Yugoslavya’nın dağılmasıyla Batı Balkan ülkeleri, Avrupa perspektifli politikalar benimsemiş ve fiili olarak AB üyesi olmak istemiştir. Birlik ise Batı Balkanları Avrupa’nın bir parçası olarak görmektedir. Fakat AB sınırlarının bölgeye doğru genişlemesi, Batı Balkanların mevcut kriterleri yerine getirmesi ve bazı üye ülkeler ile bölge devletleri arasındaki siyasi sorunların çözülmesine bağlıdır. Her ne kadar Rusya-Ukrayna Savaşı, bölgeye olan ilgiyi arttırmışsa da Batı Balkanların AB üyelik serüvenin kısa vadede olumlu sonuçlanmayacağı öngörülebilir. Sürecin uzaması ise AB’nin dikkatini çekmek isteyen Batı Balkan ülkelerini, bölgede Rusya ve Çin’in varlığına daha fazla müsamaha göstermeye yöneltebilir.
[1] “EU Leaders Grant Bosnia EU Candidate Status”, Reuters, https://www.reuters.com/world/europe/eu-leaders-grant-bosnia-eu-candidate-status-2022-12-15/, (Erişim Tarihi: 17.12.2022).
[2] “Kosovo Formally Applies to Join EU”, Reuters, https://www.reuters.com/world/europe/kosovo-submits-eu-membership-application-2022-12-15/, (Erişim Tarihi: 17.12.2022).
[3] “HRVP Borrell: A Positive Dynamic for the EU Enlargement Process”, European Union External Action, https://www.eeas.europa.eu/eeas/hrvp-borrell-positive-dynamic-eu-enlargement-process_en, (Erişim Tarihi: 17.12.2022).
[4]“China’s Strategic Interests in the Western Balkans, European Parliament, https://www.europarl.europa.eu/thinktank/en/document/EPRS_BRI(2022)733558, (Erişim Tarihi: 17.12.2022).
[5] “Democracy Index 2021: Less Than Half the World Lives in A Democracy”, The Economist Intelligence Unity, https://www.eiu.com/n/democracy-index-2021-less-than-half-the-world-lives-in-a-democracy/, (Erişim Tarihi: 17.12.2022).
[6]“Rule of Law in Poland and Hungary Has Worsened”, European Parliament, https://www.europarl.europa.eu/news/en/press-room/20200109IPR69907/rule-of-law-in-poland-and-hungary-has-worsened, (Erişim Tarihi: 17.12.2022).
