12 Ekim 2022 tarihinde Beyaz Saray, yeni ulusal güvenlik strateji belgesini yayınlamıştır.[1] Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden’ın imzasıyla paylaşılan belge, Ukrayna Savaşı nedeniyle Batı Dünyası’nın odaklandığı geleneksel tehdit algısına; yani Rusya’ya ilişkin mühim mesajlar barındırmaktadır.
Bilindiği gibi Washington yönetimi, Soğuk Savaş döneminde uygulamaya koyduğu Truman Doktrini’nden beri Sovyetler Birliği’ni çevrelemeye yönelik bir strateji yürütmüştür. Bu politikanın temel sac ayağı ise Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) olmuştur. Soğuk Savaş sonrasında Sovyetler Birliği dağılsa da ABD’nin Rusya’yı kuşatmaya yönelik stratejisinde kayda değer bir farklılaşma yaşanmamıştır. Özellikle de 2007 yılında Bulgaristan ve Romanya’nın NATO üyeliği, Moskova yönetiminin Karadeniz üzerinden kuşatıldığını hissetmesine sebebiyet vermiştir. Söz konusu durum, Tiflis ve Kiev’in Batı yönelimi nedeniyle Moskova nezdinde çevreleme stratejisinin daha da genişletilerek Karadeniz’in bir “NATO Gölü”ne dönüştürülmek istendiği izlenimini de yaratmıştır.
Buna karşılık Rusya ise 2008 yılında Gürcistan’a ve 2014 ile 2022 senelerinde Ukrayna’ya askeri müdahalelerde bulunmuştur. 24 Şubat 2022 tarihinden beri devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı’na rağmen NATO’nun söz konusu ülkeye yönelik kuşatma stratejisini genişletme eğiliminde olduğu görülmektedir. Zira İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerine ilişkin yürütülen süreç, Rusya’ya yönelik çevreleme stratejisinin Baltık Denizi’ni de içerecek biçimde genişletileceğine işaret etmektedir. Bu kapsamda özelde Washington-Moskova ve genelde ise Batı-Rusya mücadelesi devam ederken; Beyaz Saray’ın Rusya’ya dair algısının anlaşılması büyük önem arz etmektedir. Bahse konu olan belge de bu konuda incelenmeye değer bir metin olarak dikkat çekmektedir.
Belgenin önsözünde Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik müdahalesinin Avrupa’daki barış ortamını parçaladığını vurgulayan ABD Başkanı, Moskova yönetimini demokrasilerin işleyişini baltalamakla suçlamasının yanı sıra nükleer risklere de dikkat çekmiştir.[2] Bu kapsamda Biden, Rusya’yı uluslararası sistemin yapısına zarar veren ve uluslararası hukukun temel normlarını çiğneyen bir devlet şeklinde tanımlamıştır.[3] Üstelik Biden, Rusya’nın 2000’li yıllarda G-8 ve G-20’ye katıldığını da hatırlatarak bu ülkenin mevcut başarılarını tahrip ettiği uluslararası sisteme borçlu olduğunu öne sürmüştür.[4] Dahası söz konusu belge, Pekin’le beraber Moskova’yı kısıtlanması gereken bir aktör olarak nitelendirmiş ve bu konuya özel bir başlık ayırmıştır. Bu hedefin Rusya ayağında ise nükleer tehdidin ve gıda ve enerji güvenliğinin ABD tarafından mühim bir argüman olarak kullanılacağı ve müttefikleri birleştirecek bir araç olarak sunulacağı anlaşılmaktadır.
Moskova yönetiminin silahlanmasının ve özellikle de nükleer silahlar noktasındaki şantajlarının küresel barış ve güvenlik ortamını tehdit ettiğini dile getiren belge, aynı zamanda Moskova’nın enerji krizi üzerinden yaptığı hamleleri de eleştirerek enerji güvenliğinin ehemmiyetine dikkat çekmektedir. Burada Biden’ın amacı, yenilenebilir enerjiye geçişten alternatif doğalgaz ve petrol tedarikçilerine kadar çeşitli formüllerin çalışılması ve müttefiklerinin Rusya’ya olan bağımlılığının sonlandırılması şeklinde özetlenebilir.
Bu kapsamda Moskova yönetiminin eylemlerinin müreffeh bir dünya hedefini baltaladığını iddia eden belgenin en dikkat çekici yanlarından biri de kapsayıcı bir dünya idealinden bahsederken Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde Kremlin’i kınayan kararına atıf yapmasıdır. Bu durum, ABD’nin kapsayıcı dünya hedefinde Rusya’nın yeri olmadığına işaret etmektedir. Bu da Moskova yönetiminin uluslararası toplumdan izole olmasına yönelik politikaların devam edeceğinin habercisidir. Zaten Rusya’nın özel bir başlık altında Çin’le birlikte sınırlandırılması gereken bir ülke şeklinde nitelendirilmesi de bundan kaynaklanmaktadır.
Kremlin yönetiminin BM Şartı’nı temelden ihlal edildiğini öne süren metin, Moskova’nın Washington’un işbirliği çabalarını reddettiğine vurgu yapmakta ve Rusya’nın Ukrayna ve Suriye’deki askeri varlığına ek olarak Orta Asya başta olmak üzere post-Sovyet alandaki nüfuzuna dikkat çekmektedir.[5] Orta Asya boyutunda ise ABD, C5+1 platformunu önemsediğini dile getirmiş ve bölge devletleriyle olan ilişkilerini geliştirmek istediğini gözler önüne sermiştir.[6] Ayrıca ABD, Rus özel askeri şirketi Wagner’in istikrarsızlaştırıcı etkisine de dikkat çekerek, esasen vekalet savaşlarının varlığını sürdüreceği mesajını vermiştir.[7]
Bölgeler bazında Rusya’nın Arktik politikasına da değinen belge, Moskova yönetiminin faaliyetlerinin ABD’nin barışçıl, müreffeh ve istikrarlı Kutup Bölgeleri hedefini baltaladığının altını çizmiştir.[8] Bu da Washington yönetiminin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri vesilesiyle Arktik Açılımı yapacağını ve bölgedeki faaliyetlerini yoğunlaştıracağını göstermektedir. Bir diğer ifadeyle Rusya’ya yönelik çevreleme politikasının Baltık Denizi’ni de içerecek biçimde genişletilmesi konusunda Washington’un yaklaşımı nettir. Kuşkusuz buradaki hedeflerden biri de Kuzey Deniz Rotası üzerinden geliştirmek istediği stratejilerin engellenmesidir.
Moskova yönetiminin emperyalist bir politika uyguladığını dile getiren metin,[9] ABD’nin NATO müttefikleriyle birlikte hareket ederek Ukrayna halkını desteklemesi gerektiğini; çünkü Rus saldırganlığının artık durdurulmasının büyük ehemmiyet arz ettiğini belirtmektedir.[10]
Öte yandan Biden yönetimi, söz konusu belge vesilesiyle Moskova yönetiminin küresel gıda güvenliğini de tehdit ettiğini söylemiştir. Bu çerçevede metinde “Ukrayna tahılının piyasasından çekilmek zorunda kalması, zaten kötüleşen küresel gıda güvensizliğini daha da kırılganlaştırdı.” ifadeleri yer almaktadır.[11] Dolayısıyla Washington, enerji ve gıda güvenliği gibi meseleler aracılığıyla uluslararası toplumun Rusya’ya olan tepkisini arttırmayı amaçlamaktadır.
Rusya’nın otoriter bir yönetim olarak tasnif edildiği metin, söz konusu ülkenin siber güvenlik ortamını tehdit ettiğini belirtmesine ek olarak Rusya’nın içerisinde de insan hakları ve kadın hakları ihlallerinin bulunduğunu öne sürmektedir.[12] Bu da Rus muhalif lider Alexey Navalni gibi figürlerin destekleneceğine ve söz konusu ülkede muhalif toplumsal hareketlerin teşvik edileceğine; hatta birtakım renkli devrim girişimlerinin yaşanabileceğine dönük bir mesaj olarak yorumlanabilir.
Sonuç olarak Biden yönetiminin yayınladığı Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi, Ukrayna Savaşı’nın da etkisiyle Rusya’ya yoğun bir şekilde odaklanmıştır. Belge, Ukrayna’nın desteklenmesi noktasında NATO müttefikleriyle birlikte hareket edileceğini göstermesine ek olarak Washington yönetiminin gıda güvenliği ve enerji güvenliği gibi hususları da bir propaganda malzemesine dönüştürerek Moskova yönetimini uluslararası toplumdan izole etmek istediğini gözler önüne sermektedir. Bu kapsamda ABD’nin Orta Asya ve Arktik bölgeleri başta olmak üzere çeşitli alanlarda Rusya’nın faaliyetlerini sınırlandırmaya odaklanacağı söylenebilir. Ayrıca Rusya’yı içerden yıkmaya dönük birtakım eylemlerin planlanması da şaşırtıcı olmayacaktır.
[1] “National Security Strategy”, White House, https://www.whitehouse.gov/wp-content/uploads/2022/10/Biden-Harris-Administrations-National-Security-Strategy-10.2022.pdf, (Erişim Tarihi: 14.10.2022).
[2] “National Security Strategy”, a.g.m., s. 3.
[3] “National Security Strategy”, a.g.m., s. 8.
[4] “National Security Strategy”, a.g.m., s. 9.
[5] “National Security Strategy”, a.g.m., s. 25.
[6] “National Security Strategy”, a.g.m., s. 39.
[7] “National Security Strategy”, a.g.m., s. 44.
[8] Aynı yer.
[9] Aynı yer.
[10] “National Security Strategy”, a.g.m., s. 26.
[11] “National Security Strategy”, a.g.m., s. 29.
[12] “National Security Strategy”, a.g.m., s. 44.