Uluslararası ilişkiler literatüründe, ekonomik bağımlılık ve jeopolitik gerilimler arasındaki diyalektik, devletler arası etkileşimlerin temel dinamiklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu hususta Çin ile Almanya arasındaki ikili ilişkiler, 2025 yılında nadir toprak elementleri (NTE) ihracat kısıtlamaları konusundaki yapısal anlaşmazlıklarla belirgin bir kırılma noktasına ulaşmıştır. G20 Liderler Zirvesi’nin Güney Afrika’da ev sahipliğinde gerçekleştiği 22-23 Kasım 2025 tarihlerinde, Çin Başbakanı Li Qiang’in Alman Şansölye Friedrich Merz ile gerçekleştirdiği görüşme, Çin’in “yeniden yapılandırma” girişiminin somut bir yansıması olarak öne çıkmaktadır.
Liberal kurumsalcılık okulunda ekonomik karşılıklı bağımlılık, çatışmayı azaltan bir faktör olarak görülürken, realizm perspektifinden bu bağımlılık, asimetrik güç ilişkilerinde stratejik bir araç haline gelmektedir. Çin-Almanya ekseninde NTE’ler, bu ikilemin somutlaşmış halini temsil etmektedir. Çin, küresel NTE üretiminin %70’ini ve işlenmesinin %90’ını kontrol etmekte olup bu unsurlar; elektrikli araçlar, rüzgar türbinleri ve yarı iletkenler gibi kritik teknolojilerin vazgeçilmez girdileridir.[i] 2025 yılının Nisan ayında yürürlüğe giren ihracat lisans rejimi, Trump yönetiminin tarifelerine %34 ek gümrük vergisini misilleme olarak tasarlanmış olup savunma ve ileri yarı iletken sektörlerini hedef almıştır.[ii][iii] Bu rejim, Çin menşeli hammaddeleri değil, Çin ekipmanlarıyla üretilen ürünleri de kapsayarak küresel tedarik zincirlerinde küresel çifte standart algısı yaratmıştır.
Bu hususta G20 gibi çok taraflı platformlar, bilateral gerilimleri kurumsal bir çerçeveye oturtarak “yumuşak güç” aracılığıyla uzlaşma arayışını kolaylaştırmaktadır. Çin’in Johannesburg’daki girişimi, bu teorik ikilemin pratik bir sentezini yansıtmaktadır. Bu, ekonomik pragmatizmle normatif eleştirileri dengeleme çabasıdır.[iv]
2025 yılı, Çin-Almanya ticaret hacminin 250 milyar Euro’yu aşmasına rağmen NTE kısıtlamalarının yarattığı tedarik kesintileriyle gölgelenmiştir. Mayıs 2025 tarihinde Çin’in NTE mıknatıs ihracatında %74’lük düşüşü Alman otomotiv sektörünü (Volkswagen, BMW) doğrudan etkilemiş; üretim hatlarında gecikmelere yol açmıştır.[v] Çin’in Ekim 2025 tarihinde holmium ve erbium gibi beş ek elementi ekleyerek listeyi uzatması, savunma ve yapay zeka (AI) odaklı lisans alanını yavaşlatmıştır. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’i tüm yaptırım kanallarını kullanma tehdidinde bulunmaya itmiştir.
G20 marjında Li Qiang-Merz görüşmesi, bu gerilimlere yanıt olarak konumlandırılmıştır. Çin devlet medyasına göre Li, rasyonel ve pragmatik politika çağrısı yaparak yeni enerji, akıllı imalat ve biyoteknoloji alanlarında stratejik işbirliği önermiş; Almanya’nın müdahale ve baskıdan kaçınmasını talep etmiştir.[vi]
Gelecek senaryoları, üç temel olasılık etrafında şekillenmektedir:
- İlk olarak, pragmatik uzlaşma senaryosu: Çin’in lisans rejimini gevşetmesiyle AB yatırımları artabilir. Bu, Çin’in Almanya’ya güvenilir NTE tedariki taahhüdüyle desteklenmektedir. Örneğin, Alman Maliye Bakanı’nın Singapur’daki açıklamasında Çin’in açık taahhüt verdiği belirtilmiştir. Bu senaryo, liberal kurumsalcılığın öngördüğü gibi ekonomik karşılıklılığın çatışmayı azalttığı bir çerçeve sunmaktadır.[vii]
- İkinci senaryo, eskalasyon: Bölgesel gerilimler, NTE’yi yeniden bir silah haline getirebilir. Çin’in Ekim 2025 tarihinde sıkılaştırdığı ihracat kontrolleri, Batı’ya uyarı olarak yorumlanmıştır. Bu, madencilik ve işleme teknolojilerindeki lisans gerekliliklerini kapsamaktadır. Bu durum, jeopolitik risklerin ekonomik araçlarla iç içe geçtiği bir “hibrit savaş” dinamiğini tetikleyebilir.[viii]
- Üçüncü senaryo, yatırımda sektörel çeşitlilik: G7’nin Toronto’da duyurduğu 26 proje (Malezya, Avustralya ve Tayland ile mineral anlaşmaları), AB’nin Çin’e bağımlılığını %50 oranında azaltabilir. Almanya’nın Çin politikasını yeniden düşünmesi, ticaret sıkışmalarının açığa çıkardığı kırılganlıkları hedef almaktadır. Alman şirketlerinin Çin’den vazgeçememesine rağmen alternatif tedarik zincirleri geliştirmesini teşvik edebilir.[ix]
Çin-Almanya ilişkilerindeki yeniden yapılandırma girişimi, G20’nin sağladığı kurumsal zemin üzerinde ekonomik pragmatizmin normatif engellerle karşılaştığı ve birbirini dönüştürdüğü kritik bir laboratuvar işlevi görmektedir. Çin’in stratejik sektörlerde (yeni enerji araçları, yapay zekâ, biyoteknoloji, kuantum teknolojileri) sunduğu işbirliği teklifleri, kısa vadede küresel tedarik zincirlerini stabilize etme potansiyeli taşırken, orta ve uzun vadede AB’nin de-risking gündemini paradoksal biçimde hızlandırmaktadır. Çünkü Çin’in önerdiği pragmatik ortaklık Amitav Acharya’nın multipolar dünyanın temel karakteristiği olarak tanımladığı bağımlılık ile güvensizlik arasındaki gerilimin somut bir tezahürüdür.[x]
21. yüzyılın multipolar sistemi, Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu Amerikan hegemonyasının yerini çoklu düzenlerin bir arada var olduğu bir yapıya bırakmıştır. Bu yeni düzende hiçbir aktör küresel kuralları tek başına yazamamakta, ancak hiçbir aktör de mevcut kuralları tamamen reddedememektedir. Çin’in Almanya’ya yönelik G20 diplomasisi, ne tam kabul ne tam reddetme stratejisinin bir örneğidir. Çin, Batı-merkezci kurumları (Dünya Ticaret Örgütü, G20, Uluslararası Para Fonu) terk etmek yerine onları içeriden dönüştürmeye ve kendi çıkarlarına göre yeniden yorumlamaya çalışmaktadır.
Bu süreçte Almanya’nın konumu, orta büyüklükteki güçlerin multipolar sistemdeki kritik rolü tezinin en çarpıcı doğrulamalarından birini sunmaktadır. Almanya ne ABD gibi hegemonik bir aktör ne de Hindistan veya Brezilya gibi tamamen Küresel Güney’e angaje olmuş bir güçtür. Ancak Çin’in asimetrik ekonomik bağımlılığı, Almanya’yı zorlanmış uzlaşmacılık pozisyonuna itmektedir. Volkswagen, BMW, Siemens gibi dev Alman şirketlerinin Çin pazarındaki varoluşsal bağımlılığı, hükümeti normatif ilkelerinden kısmen feragat etmeye zorlamaktadır.
Sonuç olarak Çin’in Almanya’ya yönelik G20 diplomasisi, multipolar dünyanın en karmaşık denklemlerinden birini gözler önüne sermektedir. Ekonomik karşılıklı bağımlılık ne barışı otomatik olarak garanti eder ne de çatışmayı kaçınılmaz kılmaktadır. Kritik noktada belirleyici olan, aktörlerin bu bağımlılığı nasıl yönettiği ve hangi normatif çerçeveyi egemen kılabildiğidir. Almanya’nın önünde tarihi bir fırsat vardır: Ya Çin’in asimetrik bağımlılık ağına daha fazla gömülecek ya da çok sesli ama işleyen bir küresel düzenin mimarlarından biri haline gelecektir. Bu tercih, yalnızca Almanya’nın değil, 21. yüzyılın tamamının jeopolitik mimarisini etkileyecek derinliktedir.
[i] “Why is China restricting rare earth exports and how will the EU respond?”, Euronews, https://www.euronews.com/business/2025/10/27/why-is-china-restricting-rare-earth-exports-and-how-will-the-eu-respond, (Erişim Tarihi: 24.11.2025).
[ii] “Çin, nadir toprak kontrolleri ve çip soruşturmalarını sonlandırıyor”, Bloomberg HT, https://www.bloomberght.com/cin-nadir-toprak-kontrolleri-ve-cip-sirketi-sorusturmalarini-sonlandiriyor-3760593, (Erişim Tarihi: 24.11.2025).
[iii] “China expands rare earths restrictions, targets defense and chips users”, Reuters, https://www.reuters.com/world/china/china-tightens-rare-earth-export-controls-2025-10-09/, (Erişim Tarihi: 24.11.2025).
[iv] “China Courts Germany to Ease Rare-Earth Strains and Boost Strategic Ties”, Modern Diplomacy, https://moderndiplomacy.eu/2025/11/24/china-courts-germany-to-ease-rare-earth-strains-and-boost-strategic-ties/, (Erişim Tarihi: 24.11.2025).
[v] “Çin ve Almanya’dan ortak ekonomi mesajı”, Ekonomim, https://www.ekonomim.com/kuresel-ekonomi/cin-ve-almanyadan-ortak-ekonomi-mesaji-haberi-856166, (Erişim Tarihi: 24.11.2025).
[vi] “China pitches closer ties to Germany in strategic industries to ease rare earth strains”, Reuters, https://www.reuters.com/world/china/chinas-premier-pitches-german-chancellor-closer-collaboration-strategic-2025-11-24/, (Erişim Tarihi: 24.11.2025).
[vii] “Germany says China promised ‘reliable’ rare earth supply”, EURACTIVE, https://www.euractiv.com/news/germany-says-china-promised-reliable-rare-earth-supply/, (Erişim Tarihi: 24.11.2025).
[viii] “China’s new restrictions on rare earth exports send a stark warning to the West”, Chatham House, https://www.chathamhouse.org/2025/10/chinas-new-restrictions-rare-earth-exports-send-stark-warning-west, (Erişim Tarihi: 24.11.2025).
[ix] “China is accelerating reconciliation with Germany, pushing for economic and technological cooperation to resolve the rare earth and chip conflict.”, MB, https://en.moneyandbanking.co.th/2025/210643/, (Erişim Tarihi: 24.11.2025).
[x] Acharya, A. (2017). After liberal hegemony: The advent of a multiplex world order. Ethics & international affairs, 31(3), 271-285.
