Analiz

Çin-Japonya İlişkilerinde Büyüyen “Tayvan” Sorunu

Japonya, Tayvan’la bağlarını geliştirerek Pekin’in kırmızı çizgilerini zorlamaktadır.
Japonya’nın Batı etkisinde sürdürdüğü bloklaşma siyaseti, başta Çin ve Rusya olmak üzere komşularıyla ilişkilerini zedelemeye devam etmektedir.
Bölge aktörleri arasında birlik ve dayanışmanın hâkim olması, Asya-Pasifik’in güvenlik ve refahını yükseltecektir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

21. yüzyılda tüm dünyada olduğu gibi Asya-Pasifik bölgesindeki potansiyel kriz noktaları giderek çoğalmaya başlamış ve hassas bir güç dengesi ortaya çıkmıştır. Devletlerin sürekli gelişen askeri kapasitesi ve teknolojik yetenekleri, aynı zamanda deniz yetki alanları dahil olmak üzere ulusal sınırlarını korumaya dönük kararlı adımları, Asya-Pasifik’teki güvenlik sorunlarını derinleştirmiştir. 

Asya Pasifik denizlerinde, devletler arasındaki anlaşmazlıkların sayıca fazla olması, bu güvenlik krizlerini derinleştiren temel faktör olarak görülebilir. Bu bölgeler; Hint Okyanusu, Bengal Körfezi, Andaman Denizi, Malakka Boğazı, Tayvan Boğazı, Güney ve Doğu Çin Denizi, Sarı Deniz ve Japon Denizi gibi son derece hassas deniz alanlarından oluşmaktadır. Bu potansiyel gerilim noktalarından biri olan Tayvan, Çin’in “Tek Çin” ilkesi doğrultusunda bir “iç mesele” olarak kabul edildiği için Pekin, başka devletlerin bu konu hakkında tasarrufta bulunmasına kesin bir şekilde karşı çıkmakta ve gerektiğinde karşı koyma niyetini göstermektedir.

Tayvan, Doğu Çin Denizi’nde Japonya’nın Okinawa Takımadalarına oldukça yakın bir bölgede bulunmaktadır. Bu jeopolitik konumu sebebiyle Japonya, son yıllarda ulusal güvenlik strateji belgelerinde Tayvan’la ilgili potansiyel risklere daha fazla yer vermeye başlamıştır. Bu konuda 7 Kasım 2025 tarihinde Japonya Parlamentosu’nda kendisine bir soru yöneltildiğinde Başbakan Sanae Takaichi, Tayvan’la ilgili bir çatışmanın “Japonya’nın varlığını tehdit eden bir durum” olarak değerlendirileceğini söylemiştir.[i] Nitekim Japonya, 2015 yılında Güvenlik Yasası’nda yaptığı değişikle, ulusal varlığını tehdit eden bu tür durumlar karşısında askeri bir yanıt vermeyi kabul etmiştir. Dolayısıyla Takaichi’nin bu yanıtı, Tayvan’la ilgili bir “güvenlik tehdidi” ortaya çıktığında Japonya’nın buna yanıt vereceği anlamına gelmektedir. 

Takaichi’nin bu sözlerine sert tepki gösteren Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Jian, “Japonya, …Tayvan meselesinde ateşle oynamayı bırakmalıdır. Ateşle oynayanlar, bu ateş yüzünden yok olacaktır.” ifadelerini kullanmıştır.[ii] Bu karşılıklı açıklamalar, Asya-Pasifik denizlerindeki anlaşmazlıkların nasıl potansiyel bir krize dönüşebileceğinin en son örneği olmuştur. 

Japonya’nın hem Rusya hem Güney Kore hem de Çin’le bazı adalar üzerinde yetki anlaşmazlığı sürmektedir. Daha da kötüsü Tayvan meselesi nedeniyle Japonya’nın Çin’le ilişkileri geri dönülmez (onarılmaz) şekilde kötüleşebilir. Japonya’nın Asya kıtasındaki komşularıyla yaşadığı tarihsel anlaşmazlıklar, onun dış politikasının barışçıl şekilde ilerlemesini zorlaştırmaktadır. Üstelik Japonya’nın Batılı müttefikleriyle birlikte hareket ederek ulusal savunma-askeri kapasitesini, yeteneklerini ve stratejisini sürekli geliştirmesi, ayrıca ve daha da önemlisi Çin’e karşı sıfır toplamlı oyun ve bloklaşma mantalitesiyle yaklaşması, bölgesel güvenlik ve istikrarı olumsuz etkilemektedir. 

Japonya’nın Güney Kore ve hatta Hindistan’la birlikte Batılı güvenlik işbirliklerine yoğun şekilde dahil olması, devamında Çin’in dışlanmasına ve karşı bloğa itilmesine sebep olmaktadır. Halbuki bölge aktörleri arasında birlik ve dayanışmanın hâkim olması, Asya-Pasifik’in güvenlik ve refahını yükseltecektir. Bölge dışı aktörlerin Asya Pasifik’in güvenliğine dahil olma çabaları, devamında bloklaşma ve sıfır toplamlı oyun anlayışının bölgede yayılmasına neden olmaktadır. 

Çin ve Rusya’nın savunduğu güvenlik anlayışına göre; devletler kendi güvenliklerini sağlamak pahasına başkalarının güvenliğini tehlikeye atmamalıdır.  Pekin ve Moskova, bu eleştirileri, genellikle Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) üyesi ülkelerin Asya kıtasına ve denizlerine kadar uzanan askeri-güvenlik hamlelerine yöneltmektedir. Bu düşünceden hareketle Japonya, yakın çevresinde vuku bulacak mikro ya da makro düzeydeki çatışmalara hazırlıklı olabilmek, caydırıcılık oluşturmak ve bunlara askeri karşılık verebilmek adına güvenlik politikalarını sürekli güncellemektedir. Bu bağlamda Tayvan meselesi, Japonya açısından bir “güvenlik sorunu” haline getirilmekte, yani güvenlikleştirilmektedir. Çin’in “Tek Çin” ilkesi doğrultusunda bir “iç mesele” olarak görülebilecek olan Tayvan’ın Japonya tarafından bir güvenlik sorunu haline getirilmesi, şüphesiz devletler arası ilişkileri zedeleyebilecek bir durumdur. 

Çin ve Japonya arasında Senkaku/Diaoyu adaları üzerinden yaşanan gerilimlere Tayvan meselesi de eklenince ikili ilişkilerde güven atmosferinin oluşması giderek zorlaşmaktadır. Bu güvensizlik ortamı, tarafların askeri kapasitesini ve hazırlıklarını artırmasına yol açmakta ve güvenlik ikilemine yol açmaktadır. Askeri alandaki iletişim mekanizmalarının zayıflaması, potansiyel çatışma riskinin de artmasına yol açmaktadır. Yine de iki ülke arasındaki karşılıklı ekonomik bağımlılık ilişkisi, bu güven bunalımının büyümesini engelleyen bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim Çin, Japonya’nın en büyük ticaret ortağı olmaya devam etmektedir. 2025 yılının Ekim ayının sonunda Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesinde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Japonya Başbakanı Sanae Takaichi bir araya gelerek verimli temaslarda bulunmuşlardır. Bu görüşmelerle ilgili olarak Takaichi, “karşılıklı yarar sağlayan stratejik bir ilişki” kurma konusunda anlaştıklarını söylemiştir.[iii] Bir yandan diplomatik olarak Çin’le iletişimin geliştirilmesini arzulayan Japonya, diğer yandan Tayvan’la bağlarını geliştirerek Pekin’in kırmızı çizgilerini zorlamaktadır.

Sonuç olarak Japonya’nın Batı etkisinde sürdürdüğü bloklaşma siyaseti, başta Çin ve Rusya olmak üzere komşularıyla ilişkilerini zedelemeye devam etmektedir. Soğuk Savaş mantalitesinin Asya-Pasifik’e taşınması, dünyanın bloklara ayrılmasına yol açmaktadır. Çin’in kırmızı çizgisi olarak kabul edebileceğimiz Tayvan meselesi, Batı tarafından böylesi bir kutuplaşma ortamının yaratılması için kullanışlı bir araç olarak görülmektedir. Dolayısıyla tarafların ikili ilişkiler kurarken üçüncü aktörlerin etkisinde kalmaması ve karşılıklı yarar sağlayan meselelere odaklanması yalnızca bölgenin değil, dünyanın barış ve güvenliğine de katkı sağlayacaktır.


[i] “China urges citizens not to visit Japan over Taiwan row”, BBC, https://www.bbc.com/news/articles/crklvx2n7rzo, (Erişim Tarihi: 15.11.2025). 

[ii] “World on brink after China threatens to attack Japan as WW3 fears explode”, Express, https://www.express.co.uk/news/world/2133778/world-brink-china-threatens-attack-japan-ww3, (Erişim Tarihi: 15.11.2025).  

[iii] “How Japan’s new prime minister has brought China’s ‘wolf warriors’ back out”, CNN, https://edition.cnn.com/2025/11/12/asia/japan-takaichi-china-taiwan-analysis-intl-hnk, (Erişim Tarihi: 15.11.2025).

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler