“Gölge filosu”, sadece yaptırımlardan kaçınma yöntemi değildir. Uluslararası deniz hukuku, güvenlik ve çevre için sistematik bir meydan okumadır. Bu, devletlerin ve ilgili aktörlerin, sıkı kısıtlamalar altında gelirlerini korumak için paralel yapılar oluşturabilme kapasitesini göstermektedir. Bu fenomenle mücadele, yaptırımlardan ve hukuki uygulamalardan uluslararası işbirliği, denetimlerin güçlendirilmesi ve yenilikçi izleme teknolojilerine kadar kapsamlı bir yaklaşım gerektirmektedir.
Etkili bir şekilde ele alınmazsa gölge filo, yaptırımların ekonomik etkisini zayıflatabilir, çevresel riskleri artırabilir ve yeni bir jeopolitik çatışma alanı haline gelebilir. Küresel ticaret filosunun mevcut yapısı, giderek artan sayıda “elverişli bayrak” adı altında kayıtlı gemiyle karakterize edilmektedir. Bu uygulama, sahiplerinin daha katı düzenlemeleri atlatmalarına, vergi yükümlülüklerini azaltmalarına ve uluslararası kuruluşların denetimini en aza indirmelerine olanak tanımaktadır. Bu durum, şeffaf olmayan bir mülkiyet sistemine yol açarak gerçek yararlanıcıların belirlenmesini ve dolayısıyla gemilerin teknik durumunun ve uluslararası güvenlik standartlarına uygunluğunun uygun şekilde denetlenmesini zorlaştırmaktadır.
Bu tür gemilerin sigorta politikası ek endişelere yol açmaktadır. Birçoğu, az bilinen şirketler tarafından asgari düzeyde sigortalı veya Batılı veya diğer büyük uluslararası havuzlarda tam sigorta kapsamına sahip değildir. Bu durum, deniz ticaretiyle uğraşan devletler ve şirketler için riskleri önemli ölçüde artırmaktadır. Çünkü bir kaza durumunda hasar sorumluluğu çözülemeyebilir veya alıcı tarafa kaydırılabilir. Filo yaşı da önemli bir risk faktörüdür. Bu tür tankerlerin önemli bir kısmı, teknik ömürlerinin sonuna yaklaşan eski gemilerdir. Eski gemilerin işletilmesi, kaza, petrol sızıntısı ve çevre felaketlerine yol açabilecek ve ticaret akışlarını aksatabilecek diğer olayların olasılığını artırmaktadır. Bu durum, bu tür gemilerin işletmecileri arasında yaygın olan şüpheli raporlama uygulamaları nedeniyle daha da kötüleşmektedir. Düzenli bayrak değişimleri, karmaşık mülkiyet zincirleri ve açık denizlerde yasadışı veya yarı yasal kargo aktarımları, petrol ve diğer yüklerin rotalarının ve menşelerinin izlenmesini zorlaştırmaktadır. Bu uygulamalar, küresel deniz ticaretinin şeffaflığını önemli ölçüde zayıflatmakta ve uluslararası yaptırımlara ve çevre düzenlemelerine uyumu zorlaştırmaktadır. Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde, küresel deniz taşımacılığında ekonomik çıkarların güvenlik ve çevresel sorumluluktan daha önemli olduğu kalıcı bir “gri bölge” yaratmaktadır. Bu olguya olan ilgi, 2022 yılında Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasının ardından “gölge filonun” yaptırımları aşmak için önemli bir araç olarak ortaya çıkmasıyla artmıştır.
G7 ülkeleri ve Avustralya’nın Aralık 2022 tarihinde Rus petrolüne fiyat sınırlaması getirmesinin ardından Rusya, Batı yaptırımlarını aşmak ve petrolün piyasa fiyatlarından satılmasını sağlamak için kullanılabilecek tankerlerden oluşan bir “gölge filo”yu hızla inşa etmeye başlamıştır. Batı yaptırımları basit taşımacılığın ötesinde çok çeşitli petrol hizmetlerini kapsasa da bir gölge filonun varlığı ve Rus sigorta sektörünün ortaya çıkışı, Rus üreticilerin Batı kısıtlamalarını giderek daha fazla aşmasını sağlamıştır.[i]
Rusya, yaptırımlardan kaçınırken enerji kaynaklarını ihraç etmek için kullanılan “gölge filosunu” genişletmeye devam etmektedir. Dünya çapında her altı tankerden birini (küresel pazarın yaklaşık %17’sini) oluşturduğu tahmin edilmektedir. Bunlar, hizmet ömürleri dolmuş ve tarafsız ülkelerin bayraklarını taşıyan hizmet dışı bırakılmış gemilerdir.[ii] Tehdidin yalnızca çevresel riskler veya yasadışı petrol ticaretiyle sınırlı olmadığını belirtmekte fayda vardır. Bu tankerler aynı zamanda Kremlin tarafından Avrupa sularında saldırı ve casusluk platformu olarak kullanılan hibrit savaş araçları haline gelmiştir.[iii]
Eğer enerji ihracatının önemli bir kısmı gölge filo aracılığıyla gerçekleştiriliyorsa yaptırımların etkinliği azalacaktır. Eğilimlere bakıldığında özellikle yaptırım baskısı uzun sürerse, Rusya’nın gölge filosu ülkenin ihracat stratejisinde kilit bir rol oynamaya devam edecektir. Batı, yaptırım koordinasyonunu güçlendirmediği ve sigorta ve liman erişim düzenlemelerindeki zayıflıkları gidermediği sürece bu tür gemilerin sayısında daha fazla artış beklenebilir.
Karşı önlemler arasında, örneğin gölge filoda yer alan gemiler için sigorta hizmetlerine erişimin kısıtlanması gibi sigorta düzenlemelerinin sıkılaştırılması yer almaktadır. Bir diğer önemli adım ise özellikle gemileri bu tür operasyonlarda yer alan devletlerin yaptırımlardan kaçınma planlarını tespit etmek ve bunlarla mücadele etmek için birlikte çalıştığı uluslararası işbirliğidir.
Bu bağlamda Avrupa Birliği, diğer hususların yanı sıra Rus petrolü taşıyan tankerlere yönelik önlemlerin etkinliğini artırmayı amaçlayan Rusya’ya karşı 20. yaptırım paketi üzerinde çalışmaya devam etmektedir. AB Komisyonu Sözcüsü Anitta Hipper, 20 Kasım’daki AB Dışişleri Konseyi toplantısının ardından, “Tartışmanın odak noktasının gölge filo meselesi ve yaptırım paketlerimizi, özellikle gölge filolara odaklanarak, Rusya’nın gelirlerini azaltmak için daha hedefli hale getirmek için nasıl daha etkili hareket edebileceğimiz olduğunu” belirtmiştir.[iv] AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, AB Konseyi toplantısının ardından Brüksel’de düzenlediği basın toplantısında daha önce şunları vurgulamıştı: “Rusya’nın gölge filosunun faaliyetlerini aksatmak önceliğimiz olmaya devam ediyor ve daha fazla ne gibi önlemler alınabileceği konusunda yoğun görüşmeler yürüttük.” Sözlerinin devamında Kallas, “AB, halihazırda 550’den fazla gemiye yaptırım uyguladı ve bu gemilerin kayıtlı olduğu bayrak devletleriyle kapsamlı diplomatik görüşmeler yürüttü. Şimdiki hedefimiz, onlarla ön izin anlaşmaları yapmak. Bu, bir ülkenin başka bir ülkenin gemisini denetlemesi için yasal olarak bağlayıcı bir yol. Gölge filoya yönelik yaptırımları, hem gemilerin kendileri hem de aracıları dahil olmak üzere genişletmek için çalışacağız,” diye eklemiştir.[v] Ne yazık ki AB, çeşitli nedenlerle “gölge filo”daki tüm gemiler hakkında eksiksiz bilgiye sahip değildir. Örneğin gemiler sıklıkla isimlerini, mülkiyet yapılarını ve kayıtlı oldukları ülkeleri değiştirmekte ve ayrıca sahte bayraklar veya fırsatçı ülkelerin bayraklarını taşımaktadırlar.[vi]AB, dış politika servisinde, yaptırımları delmek için Rus petrolünü taşıyan “gölge filo” ile mücadele için bir koordinatörün atanması, birlik içinde önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.[vii]
Dolayısıyla AB, Rus enerji ihracat zincirlerinin kritik unsurlarını hedef alan geniş kapsamlı yaptırımlardan daha hedefli tedbirlere geçmeyi hedeflemektedir. Gölge filo üzerindeki kontrollerin güçlendirilmesi ve aracıların sürece dahil edilmesi, yaptırımlardan kaçınmanın önünde çok katmanlı bir engel oluşturmaktadır. Bu, Rusya’nın petrol ihracatından elde ettiği geliri önemli ölçüde azaltabilir. Bu nedenle AB, gölge filonun faaliyetlerini sınırlamaya ve Rus petrolünün taşınmasını izlemeye odaklanarak Rusya üzerindeki yaptırım baskısını artırma yönündeki aktif çabalarını sürdürmektedir. AB hem bayrak devletleriyle diplomatik müzakereler hem de yasal olarak bağlayıcı gemi denetim mekanizmaları kullanarak yaptırımları daha hedefli ve etkili hale getirmeyi hedeflemektedir. Bu tedbirler, Rusya’nın gelirlerini azaltmayı hedeflemekte ve AB’nin yaptırım rejimini uygulama konusundaki kararlılığını vurgulamaktadır.
Bu bağlamda Batı tarafından alınan bu kararlar, yakın gelecekte Çin’le beklenen bir çatışmanın ön koşulu veya sağlam bir temeli olarak da görülebilir. Nitekim Çin, iddialı kara taşımacılığı ve lojistik projelerinin yanı sıra deniz ticaretinde de önemli deneyime sahiptir. Coğrafi ve tarihsel koşullar nedeniyle deniz taşımacılığı rotaları, Çin için Batı ülkeleriyle ticari ilişkilerin sürdürülmesinde birincil öneme sahip olmuştur. Dolayısıyla Çin’in ulaşım altyapısının inşasına neden bu kadar yoğun bir şekilde dahil olduğu anlaşılabilir. Burada, iki projeyi bir araya getiren Kuşak ve Yol Girişimi’ne dikkat çekmek önemlidir. Görünüşe göre Pekin, bir süredir Rusya’nın dış politika eylemlerinden ve hatalarından ders çıkarmaktadır.
Soğuk Savaş deneyimi, Rusya’nın karşı karşıya kaldığı herhangi bir siyasi çalkantıya karşı adeta “bağışıklığının” gelişmesine katkıda bulunmuştur. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından onaylanan son ABD “barış planı”nın zemininde, Moskova’nın saldırgan ve işgalci eylemlerine karşı küçümseyici bir tavır veya tavizler ortaya çıkmaktadır. Görünüşe göre Washington yönetimi, Avrupa’da olup bitenlerin özüyle ilgilenmemekte veya kendi ticari ve ekonomik kaygıları nedeniyle Rus saldırganlığına karşı önleyici tedbirleri sürdürmek istememektedir. Batılı devletlerden düşünülmüş ve tutarlı bir politika gelmediği sürece en ufak tavizler veya önemsiz kararlar bile Moskova’nın stratejik konumunu güçlendirmektedir.
[i] Robin Brooks and Ben Harris, “The race to sanction Russia’s growing shadow fleet”, Brookings Institution,https://www.brookings.edu/articles/the-race-to-sanction-russias-growing-shadow-fleet/?utm_source=chatgpt.com, (Erişim Tarihi: 29.11.2025).
[ii] “EU prepares new strike on Russia’s shadow fleet”, RBC-Ukraine, https://newsukraine.rbc.ua/news/eu-prepares-new-strike-on-russia-s-shadow-1763645326.html, (Erişim Tarihi: 29.11.2025).
[iii] Aynı yer.
[iv] “Preparation of 20th package of EU sanctions against Russia especially targets tankers with Russian oil – European Commission rep”, Interfax, https://interfax.com/newsroom/top-stories/114954/, (Erişim Tarihi: 29.11.2025).
[v] Aynı yer.
[vi] Ксения Польская, “В ЕС назначили координатора по борьбе с “теневым флотом”, Deutsche Welle, https://www.dw.com/ru/v-es-naznacili-koordinatora-po-borbe-s-tenevym-flotom/a-74795532, (Erişim Tarihi: 29.11.2025).
[vii] Aynı yer.
