Analiz

Doğu Akdeniz’de Büyük Deniz Bağlantı Hattı’nın Geleceği

Proje, bölgesel diplomasi ve uluslararası hukuk açısından önemli bir sınav alanı haline gelmiştir.
AB’nin finansal desteğine rağmen teknik ve bürokratik zorluklar süreci yavaşlatmaktadır.
Projenin jeopolitik açıdan kritik bir bölgede yer alması, sürecin hızla ilerlemesini engelleyen temel unsurlardan biri olmuştur.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

2021 yılında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), İsrail ve Yunanistan arasında imzalanan “EuroAsia Interconnector” mutabakatı, Doğu Akdeniz’deki enerji projelerinin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda stratejik ve jeopolitik bir araç olarak önem kazandığını bir kez daha ortaya koymuştur. Daha sonra “Büyük Deniz Bağlantısı (Great Sea Interconnector)” adını alan bu elektrik hattı, İsrail’den başlayarak GKRY üzerinden Girit’e ve oradan da Yunanistan’a ulaşacak şekilde tasarlanmıştır. Proje kapsamında Avrupa ile Orta Doğu arasında ilk defa deniz altından elektrik bağlantısı kurulması hedeflenmektedir. Ancak bu gelişme, bölgesel aktörler arasında uzun süredir devam eden deniz yetki alanı anlaşmazlıklarını ve enerji politikalarını yeniden gündeme getirmiştir.

2025 yılında GKRY ile İsrail arasında varılan; bu projenin Yunanistan ayağı olmadan uygulanmasına yönelik anlaşma, jeopolitik dengelerin hızla değişmesine neden olmuştur. Bu yeni gelişme, Türkiye’nin uzun süredir projeye yönelik dile getirdiği güvenlik ve egemenlik kaygılarının kısmen dikkate alındığı şeklinde yorumlanmaktadır. Türkiye, projenin planlanan güzergâhının kendi kıta sahanlığından geçtiğini belirterek GKRY ve Yunanistan başta olmak üzere ilgili ülkelere resmi diplomatik nota vermiş, Ankara’nın rızası alınmadan atılacak adımların uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurgulamıştır. Yunanistan ayağının iptali, Türkiye tarafından memnuniyetle karşılanmış; Ankara, bu değişikliği projenin daha sürdürülebilir ve bölgesel istikrarı gözeten bir biçime kavuşması olarak değerlendirmiştir.

Türkiye’nin bu tavrı, enerji hatlarının artık yalnızca ekonomik değil, stratejik ve siyasi araçlar olarak da işlev gördüğünü göstermektedir. Türkiye’nin dış politikasında enerji projeleri, özellikle Doğu Akdeniz bağlamında bir mücadele sahasına dönüşmüştür. Bu bağlamda Doğu Akdeniz’de geliştirilen enerji projeleri, tarafların yalnızca doğal kaynaklara erişimini değil; aynı zamanda bölgesel nüfuzlarını güçlendirme çabalarını da temsil etmektedir. Nitekim bölgedeki güç dengeleri, enerji altyapılarına dönük projelerle yeniden şekillenmektedir. Bunlar, yalnızca enerji taşıma hatları değil; aynı zamanda bölge ülkelerinin diplomatik ilişkilerini, ittifak yapılarını ve güvenlik mimarilerini de doğrudan etkilemektedir.

Avrupa Birliği’nin (AB) bu projeye verdiği stratejik destek, Güneydoğu Avrupa’nın enerji arz bağımlılığını azaltma hedefiyle yakından ilgilidir.[1] Bu durum, AB’nin dış politikasında enerji rotalarının jeopolitik değerini nasıl öne çıkardığını göstermektedir. AB, bu tür projeleri, Trans-Avrupa Enerji Ağı (TEN-E) politikası kapsamında destekleyerek enerji entegrasyonunu teşvik etmektedir. Bu nedenle projenin teknik boyutunun ötesinde AB’nin enerji diplomasisinde Doğu Akdeniz’e yönelik ilgisi daha da artmaktadır.

Yunanistan, kendi elektrik iletim operatörü ADMIE (Independent Power Transmission Operator) aracılığıyla projeye %25 hisseyle ortak olarak katılmıştır. Bu katılım, hattın Girit üzerinden Yunanistan ana karasına ve oradan da Avrupa enerji ağına entegrasyonunu sağlayarak projeyi bir AB altyapı projesi haline getirmiştir. Ancak son gelişmeler ışığında Yunanistan ayağının askıya alınması, bu entegrasyon hedefinin şimdilik sekteye uğradığını göstermektedir.

Türkiye’nin bu gelişmelere verdiği reaksiyonlar, enerji projelerinin bölgedeki askeri ve diplomatik hareketlilikleri nasıl tetiklediğini de gözler önüne sermektedir. Yunanistan ve GKRY’nin İsrail’le geliştirdiği bu işbirliği, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yalnızlaştırılmasına neden olabilecek yeni bir cephe açmaktadır. Enerji güvenliği, artık sadece arz güvenliğiyle sınırlı kalmamakta; aynı zamanda bölgesel jeopolitik denklemlerin ve uluslararası hukuk mekanizmalarının da merkezine yerleşmektedir.

Anlaşma sürecine Fransa’da dahil olmuştur. Fransız kablo üreticisi Nexans’la proje kapsamında imzalanan 1,43 milyar Avro’luk sözleşme, Doğu Akdeniz enerji ağının teknik ve ekonomik boyutlarına ışık tutmaktadır. Söz konusu anlaşma, GKRY ile İsrail arasında Akdeniz’in altından döşenecek denizaltı elektrik kablolarının üretimi ve döşenmesi görevini Nexans’a vermektedir. Bu altyapı, 2000 megawatt’lık elektrik transfer kapasitesiyle Avrupa’nın en büyük denizaltı elektrik bağlantılarından birini oluşturacaktır.

Nexans’ın bu projeye dahil edilmesi, özel sektörün bölgesel enerji projelerine olan güvenini göstermesi açısından önemlidir.[2] Şirketin daha önce Norveç-İngiltere arasında inşa edilen North Sea Link gibi projelerde elde ettiği deneyim, Büyük Deniz Bağlantı Hattı’nın teknik karmaşıklıklarına karşı hazırlıklı bir aktör olarak sahneye çıkmasını sağlamaktadır. Sözleşme kapsamında kablo döşeme sürecinin 2026 yılına kadar tamamlanması öngörülmektedir. Bu bağlamda özel sektör yatırımlarının artması, projenin finansal sürdürülebilirliğini güçlendirirken; bölgedeki siyasi gerginliklere rağmen enerji işbirliği potansiyelinin sürdüğüne işaret etmektedir. Ayrıca AB’nin projeye sağladığı 757 milyon Avro’luk katkı, uluslararası finansman mekanizmalarının da projeye olan inancını göstermektedir.

2025 yılı itibarıyla Büyük Deniz Bağlantı Hattı Projesi önemli aşamalardan geçmektedir. 2021 yılında başlayan bu iddialı girişim, teknik ilerlemeler ve uluslararası sözleşmelere rağmen çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalmıştır.[3] Öncelikle, projenin jeopolitik açıdan kritik bir bölgede yer alması, sürecin hızla ilerlemesini engelleyen temel unsurlardan biri olmuştur. Türkiye’nin projeye itirazları devam etmekte olup bu durum, enerji koridorlarının yalnızca teknik değil, aynı zamanda diplomatik bir manevra alanına dönüştüğünü göstermektedir.[4]

Finansal açıdan bakıldığında, AB’nin “Connecting Europe Facility (CEF)” fonu aracılığıyla sağladığı 657 milyon Euro’luk katkıya rağmen projenin genel bütçesi göz önüne alındığında kalan miktarın nasıl finanse edileceği hâlâ tartışma konusudur. Öte yandan özel sektörün (Nexans gibi aktörlerin) sürece dahil olması, mali sürdürülebilirlik konusunda olumlu sinyaller vermektedir. Ancak tedarik zinciri krizleri, artan inşaat maliyetleri ve küresel ekonomik belirsizlikler, uygulama takviminde gecikmelere neden olmuştur. Ayrıca İsrail-GKRY-Yunanistan hattında gelişen siyasi koordinasyonun, sahadaki teknik uygulamalara doğrudan yansımadığı da görülmektedir. GKRY yönetiminin son dönemde yaptığı açıklamalar, siyasi düzeyde iradenin sürdüğünü göstermekteyse de uygulamada çeşitli bürokratik engeller ve çevresel etki değerlendirme süreçleri de gecikmelere neden olmaktadır.

Tüm bu faktörler, projenin geleceğini belirsiz kılmaktadır. Bununla birlikte Doğu Akdeniz’deki enerji mimarisinin ne denli hassas ve çok katmanlı olduğunu da göstermektedir. Proje, sadece enerji arz güvenliği açısından değil, aynı zamanda bölgesel diplomasi ve uluslararası hukuk açısından da önemli bir sınav alanı haline gelmiştir.


[1] “Cyprus, Greece, Israel electricity link gets EU funding”, Euractiv, https://www.euractiv.com/section/eet/news/cyprus-greece-israel-electricity-link-gets-eu-funding/, (Erişim Tarihi: 23.05.2025).

[2] “Nexans wins record-breaking contract for the Great Sea Interconnector”, Nexans, https://www.nexans.com/press-releases/nexans-wins-record-breaking-contract-for-the-euroasia-interconnector/ (Erişim Tarihi: 23.05.2025).

[3] “Cyprus faces uncertain future as electricity link with Greece stalls”, Kathimerini, https://knews.kathimerini.com.cy/en/news/cyprus-faces-uncertain-future-as-electricity-link-with-greece-stalls (Erişim Tarihi: 23.05.2025).

[4] “Güney Kıbrıs ile İsrail arasında elektrik anlaşması: Türkiye, projenin Yunanistan ayağına karşı”, Euronews, https://tr.euronews.com/my-europe/2025/05/05/guney-kibris-ile-israil-arasinda-elektrik-anlasmasi-turkiye-projenin-yunanistan-ayagina-ka, (Erişim Tarihi: 23.05.2025).

Meryem HARAÇ
Meryem HARAÇ
Meryem Haraç, 2024 yılında Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Haraç’ın başlıca ilgili alanları Avrupa Birliği ve Kıbrıs Sorunu’dur. Haraç, iyi derecede İngilizce ve başlangıç düzeyinde İspanyolca bilmektedir.

Benzer İçerikler