2 Ocak 2023 tarihinde Seul Başkanlık Ofisi, Güney Kore ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Kuzey Kore’ye karşı ortak nükleer operasyonu konu alan bir tatbikat düzenlemeyi görüştüğünü açıklamıştır. Bundan kısa süre sonra ABD Başkanı Joe Biden, bölgede herhangi bir ortak nükleer tatbikat olmayacağını söylemiştir.[1] Bunun üzerine Güney Kore, ABD’yle söz konusu müzakerelerin sürdüğünü ve Biden’ın “hayır” demek durumunda kaldığını belirtmiştir.
Kendisi bir nükleer güç olmadığı için Güney Kore, Kuzey Kore’den gelebilecek nükleer saldırılara yanıt verebilmek için ABD’nin kitle imha kapasitesinden faydalanmayı amaçlamaktadır. Hem Biden hem de Beyaz Saray yetkilileri, bu iddiaları yalanlamaktadır. Bunun gerekçesi olarak Güney Kore’nin nükleer bir güç olmadığını ve bu yüzden de Seul’le ortak nükleer tatbikatların “son derece zor” olacağını söylemektedir. Buna rağmen iki ülke arasında nükleer saldırı anında bilgi paylaşımının, ortak acil durum planlamasının ve bir tatbikat olasılığının devam ettiği söylenebilir.
Kitle imha silahları olarak da anılan nükleer silahlar, rakiplere karşı güçlü bir caydırıcılık oluşturmaktadır. Bunun sebebi, düşmanın savunma kapasitesini bir anda yok etmesi ve misilleme yapma olasılığını büyük oranda ortadan kaldırmasıdır. Bu yüzden nükleer caydırıcılığa verebilecek en iyi yanıtı, yine nükleer caydırıcılık oluşturmaktır. Güney Kore ise günümüze kadar Kore Yarımadası’nın nükleerden arındırılması için çabalamıştır. Seul yönetimi, yakın zamanda yayımladığı Hint-Pasifik Strateji Belgesi’nde Kuzey Kore’nin nükleer silah tehdidine karşı mücadele edeceğini ve adanın nükleerden arındırılması çabalarını yinelemiştir.
Bahse konu belgenin yayımlanmasının üzerinden bir hafta bile geçmeden ABD’yle ortak nükleer tatbikat yapacaklarını duyurması, Güney Kore’nin dış ve güvenlik politikalarında saldırganlaşabileceğinin işareti olarak yorumlanmıştır.Seul, bu nükleer tatbikatları caydırıcılık oluşturmak maksadıyla planlamış olabilir. Zira Japonya ve ABD, entegre caydırıcılık stratejisi kapsamında son dönemde güçlerini birleştirmeye çalışmaktadır. Güney Kore’nin de buna dahil olmasıyla müttefik devletlerin Çin ve Kuzey Kore karşısındaki caydırıcılık etkisi daha da genişlemiş olacaktır. Fakat aynı zamanda bu strateji, Kuzey Kore’nin öfkesini artıracak ve nükleer savaş tehlikesi tırmanacaktır.
2022 yılında Güney Kore’de yaşanan iktidar değişimi, Washington-Seul ilişkilerinin düzelmesine ve daha da gelişmesine zemin hazırlamıştır. Ancak ABD-Güney Kore yakınlaşması, aynı zamanda bölgedeki tansiyonun yükselmesine ve savaş riskinin artmasına da yol açmaktadır. Nitekim ABD ve Güney Kore, 2022 yılının yaz arlarından itibaren Japonya’nın da dahil olduğu bölgedeki askeri tatbikatlarını artırmış durumdadır. Örneğin 2022 senesinin Eylül ayının sonunda Kuzey Kore’nin balistik füze denemesinin ardından ABD ve Güney Kore, “Canlı Ateş Tatbikatları” yapmıştır. Bu tatbikatlara Japonya’nın da dahil olduğu bilinmektedir. İlerleyen süreçte Seul, bu tatbikatların devam edeceğini belirtmiş ve yakın zamanda ise ortak nükleer tatbikatlardan bahsetmiştir.
ABD’nin söz konusu askeri desteği, Kuzey Kore’nin Güney Kore’ye yönelik tehdidinin daha da tırmanmasına yol açmaktadır. Bu artan tehdit sebebiyle Seul yönetimi, ABD’nin caydırıcı gücüne her geçen gün daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Nitekim Güney Kore, Kuzey Kore’nin nükleer saldırısı esnasında veya sonrasında eğer hayatta kalabilirse ona aynı oranda yanıt verebilmek için mutlaka nükleer güç kullanması gerekecektir. Güney Kore’de bu silahlar olmadığına göre, mutlaka ABD’nin bu gücünden yararlanmak isteyecektir.
Kuzey Kore’nin balistik füze denemeleri, Rusya ve Çin “tehditleriyle” birlikte düşünüldüğünde, Uzak Doğu’nun güvenliği tehlike altındadır. ABD, bu çoklu tehditlere tek başına karşı koyamayacağını düşünmektedir. Bu yüzden Güney Kore ve Japonya’yla güçlerini birleştirmektedir. Zira Washington, bu büyük rakipleri ancak çoklu koalisyon yoluyla bertaraf edebilir. Güney Kore ve Japonya, üç büyük tehdidin (Rusya, Kuzey Kore ve Çin) merkezinde yer almaktadır. Dolayısıyla ABD’nin bölgedeki en temel müttefikleri Güney Kore ve Japonya’dır. Ancak Güney Kore, büyük bir koalisyon savaşını tetiklemekten kaçınmaktadır. Özellikle Kuzey Kore’nin nükleer silahlarına ve Çin Ordusu’na karşı direnmenin bir yolunun olmadığını düşünmektedir. Bu yüzden ABD’nin ittifaklarına dahil olarak krizi daha fazla tırmandırmak istememektedir.
Güney Kore, bölgesel savunma ve güvenlik politikalarında ABD’ye destek verip vermeme noktasında bir ikilem yaşamaktadır. Bu, çoğu zaman Seul yönetiminin dış politikadaki tecrübesizliği olarak da yorumlanmaktadır. İç politikada bir dizi bakanın güvensizlik oylamasıyla karşı karşıya kalması ve dış politikadaki başarısız hamleleri nedeniyle Seul Hükümeti’nin ülkenin uluslararası itibarını zedelediği iddia edilmektedir. Bu yüzden Seul yönetiminin savunma-güvenlik politikalarında da hata yapma ihtimali yüksektir. Hükümetin nükleer silah kullanıma karşı olduğunu söyledikten sonra ABD’yle ortak nükleer tatbikat yapacaklarını duyurması da bunun somut bir örneğidir.
Görünen o ki; Güney Kore, Kuzey Kore’nin tehditlerine karşı koymanın başka bir yolu olmadığına karar vermiş ve saldırgan bir dış politikaya geçmeye başlamıştır. Bu, ABD’nin tehlikeli kriz siyasetinin peşine takılmak anlamına gelmektedir. Benzer hataya Japonya da düşmüştür. Her iki ülke de savunma-güvenlik stratejilerini revize ederek daha saldırgan bir duruş sergilemeye başlamıştır. ABD’nin teşvik ve yönlendirmesi sonucunda Güney Kore ve Japonya, farkında olmadan Kuzey Kore ve Çin karşısında bir kutup haline gelmektedir.
Washington’un kutuplaşma siyaseti, nihayetinde bölgede bir kolektif savunma paktının kurulmasına zemin hazırlayabilir. ABD’nin hedefi de krizin derinleşmesini sağlayarak ve daha sonra bunu gerekçe göstererek bölgede bir kolektif savunma paktı kurmak olabilir. Amerikalı düşünce kuruluşları şimdiden “Kuzey Atlantik ve Hint-Pasifik Antlaşması Örgütü (NAIPTO)” adından bahsetmektedirler.[2] Bu yüzden de 2023 yılında Japonya, Güney Kore ve ABD’nin merkezinde yer aldığı bir savunma ittifakından daha güçlü bir şekilde bahsedileceği öne sürülebilir.
Güvenlik ortamının derinden ve geri dönülmez şekilde bozulması halinde bölge devletleri, Kuzey Kore ve Çin’i durdurmanın tek yolunun NAIPTO olduğunu düşünmeye başlayacaklardır. Bu sebeple Güney Kore’nin gelecekte askeri anlamda ABD’yle daha fazla işbirliği yapacağı ve bunun sonucunda bölgesel güvenlik ortamının daha da bozulacağı iddia edilebilir. Bunun en pratik sonucu ise NAIPTO’nun kurulması olacaktır.
[1] “South Korea Says Talks Underway On U.S. Nuclear Operations Planning”, Nikkie, https://asia.nikkei.com/Spotlight/N-Korea-at-crossroads/South-Korea-says-talks-underway-on-U.S.-nuclear-operations-planning, (Erişim Tarihi: 04.01.2023).
[2] “NAIPTO-Toward a Eurasian, Transoceanic Multilateral Collective Defense Alliance”, Hudson, https://www.hudson.org/foreign-policy/naipto-toward-a-eurasian-transoceanic-multilateral-collective-defense-alliance, (Erişim Tarihi: 04.01.2023).