İngiltere’de Rishi Sunak Dönemi ve Küresel Siyasete Etkileri

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

İngiltere’de Başbakan Liz Truss’ın istifasından sonra onun yerine gelecek ismi belirlemek için yapılan seçimlerde Eski Maliye Bakanı Rishi Sunak, parti içinden 100 milletvekilinin desteğini kazanan tek isim olduğu için başbakan koltuğuna oturmaya hak kazanmıştır. Bu gelişmenin ardından en fazla merak edilen sorulardan biri de İngiltere’nin dış politikasının bundan sonra nasıl şekilleneceği ve küresel siyasete etkilerinin ne olacağıdır?  

Öncelikle İngiltere’de son birkaç aydır başbakanlık koltuğunda yaşanan krizi açıklamak daha doğru olacaktır. Geçtiğimiz yaz, “Partygate” skandalının ardından baskılara direnemeyerek istifa eden Boris Johnson’un yerine gelecek adayı belirlemek için Muhafazakar Parti içerisinde 6 hafta sürecek bir seçim yarışı başlamıştı. 6 Eylül 2022 tarihinde Rishi Sunak ve Liz Truss arasında geçen son tur seçimlerinin ardından Liz Truss galibiyetle ayrılmış ve İngiltere’nin başbakanı olmuştu.

İki aday arasındaki seçim yarışında en fazla tartışılan husus ekonominin düzetilmesi için atılacak adımlar olmuştu. Truss, vergi indirimleri ve reform yoluyla İngiliz ekonomisini büyüteceğini söylerken Sunak, Maliye Bakanlığı yapmış olmanın getirdiği tecrübeyle bu politikanın tehlikelerinden bahsetmiş ve kesinlikle bir değişik yapmayacağını söylemiştir.

Diğer taraftan Truss, Dışişleri Bakanlığı yapmış olmanın verdiği avantajı da kullanarak Sunak’ın dünya siyasetinde tecrübesiz olduğunu ve İngiliz çıkarlarını savunamayacağını söyleyerek onu eleştirmişti. Truss’ın özellikle Çin konusundaki bu popülist söylemleri seçmenler arasında o kadar etkili oldu ki Sunak bile benzer bir çıkışta bulunarak Çin’e karşı daha sert olacağını açıklamak zorunda kalmıştı.

Truss’ın radikal ve popülist görüşleri parti seçmeninde kabul görürken, ılımlı kanadın içerisinden gelen Sunak geri planda kalmış ve seçim yarışını kaybetmişti. Buna rağmen İngiltere’de Truss Hükümeti’nin 6 hafta görevde kaldıktan sonra dağılması sürpriz olarak karşılanmıştır. Aslında bu gelişme, Kıta Avrupası’nın Rusya-Ukrayna ve Çin-Tayvan kaynaklı tehditlere olan bakış açısı incelendiğinde şaşırtıcı olmayacaktır. Zira Avrupa’da her ne kadar radikal eğilimler hız kazansa da dış politika ve ekonomi arasında bir denge kurulmaya çalışılmaktadır. Buna rağmen İngiltere’de Truss Hükümeti bu dengeyi kuramamıştır. Dış politikadaki radikal tutumu ekonomideki keskin çıkışlarıyla sürdürmüştür. Nitekim yeni hükümetin aldığı vergi indirimleri kararının ardından İngiliz borsası ve sterlin hızla değer kaybetmeye başlayınca Truss, ilk şok dalgasını atlatamamış ve kamuoyu baskısı nedeniyle istifa etmek zorunda kalmıştır. Kısacası Truss’ın başarısızlığının sebebi hem dış politikada hem ekonomide radikal bir çizgi izlemesi olmuştur.

Maliye Bakanlığı tecrübesi bulunan Sunak, Truss’ın miras bıraktığı bu ekonomik krizi çözebilecek en güçlü aday olarak ön plana çıkmış ve Johnson’un adaylıktan çekilmesinin ardından başbakanlık koltuğuna oturmayı garantilemiştir. Geçtiğimiz yaz, henüz seçim sürecinde Truss’ın ekonomik vaatlerinin riskleriyle ilgili yaptığı uyarıların doğru çıkması, Sunak’ın bu göreve gelmesini sağlamıştır, denebilir. Şimdi hükümetin yeni önceliği ekonomik krizi aşmak olacaktır. Sterlin ve borsadaki ani düşüşün getirdiği şokla birlikte bu kez ön plana çıkan isim ihtiyatlı ve dengeli tutumları nedeniyle Sunak olmuştur. Bu yüzden yeni hükümetin bu krizi aşacağına olan güven yüksektir. Bu ihtiyatlılık sadece ekonomide değil, dış politikada da görülecektir.

Sunak’ın hem Rusya hem Çin siyasetinin, Johnson Hükümeti döneminden daha ılımlı seyredeceği tahmin edilmektedir. Çünkü Johnson hem ılımlı hem radikal kanadın arasında kabul edilirken, Sunak daha ılımlı bir çizgide görülmektedir. Örneğin Çin’le sürekli büyüyen ekonomik bağların sürdürülmesinden yanadır.[1] Bu bağlamda İngiliz Hükümeti’nin Çin’le ekonomik ilişkileri geliştirmek suretiyle “Altın Çağı” başlatma fikrini halen desteklemektedir.

Kıta Avrupası, “Çin tehdidi” konusunda daha dikkatli olmaya başlamışken Sunak’ın bu merkantalist tutumu, Avrupa’yla uyumun bozulmasına yol açabilir. Örneğin Avrupa Birliği, Şi Cinping’in üçüncü dönemiyle ilgili istişarelerde bulunmak ve yeni politikaları belirlemek için toplantı yapmış ve burada Almanya ve Fransa, Çin’le ekonomik bağları sürdürürken daha dikkatli olunması gerektiğini ve Rusya örneğinde düştükleri hataya düşmemeleri gerektiğini savunmuşlardır. Böylesi bir ortamda Sunak’ın Çin’le Altın Çağı başlatmaktan bahsetmesi, bölgesel dengelerde bozulmaya yol açılabilir.

En büyük kırılmalardan biri de Transatlantik ilişkilerde yaşanabilir. Nitekim Truss, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Çin politikalarının sıkı bir destekçisiyken Sunak, Çin’e pragmatik yaklaşmaktadır. Batı Dünyası’nın Rusya ve Çin’e karşı sessini yükselttiği bir dönemde Sunak’ın pragmatist ve merkantilist yaklaşımı, ABD-İngiltere arasındaki uyumun bozulmasına yol açabilir. Daha açık bir ifadeyle Sunak’ın başbakanlığı, Anglosakson cephesinde ve transatlantik ilişkilerde zayıflamaya neden olabilir.

ABD, özellikle de Tayvan Krizi’nde NATO’nun ve bu bağlamda Avrupa’nın desteğini aradığı bir süreçte İngiltere’de Truss Hükümeti’nin yokluğunu fazlasıyla hissedecek gibi görünmektedir. Örneğin, Ukrayna’nın güçlü bir şekilde desteklenmesi gerektiğini ve hatta Tayvan’a hazırlık yapılmasını gerektiği savunan Truss, tüm dış seyahatlerinde yakasında “UK stands with Ukraine (Birleşik Krallık Ukrayna’nın Yanında)” rozetini taşıyarak dolaşmıştır. ABD açısından benzer ateşli politikaları Sunak Hükümeti’nde görmek mümkün olmayacaktır.

İngiltere’de bir başbakan değişikliğinin küresel jeopolitiğe büyük bir etki etmeyeceği, çünkü İngiliz çıkarlarının değişmeyeceği varsayılabilir. Ancak bu çıkarların hayata geçirilmesi noktasında izlenecek yol ve yöntemler değişeceği için bunun dünyadaki yansımaları da hafife alınmamalıdır. Truss ve Sunak’ın dış politika argümanları sabit kalsa da izledikleri yöntem ve kullandıkları dil açısından aralarında önemli bir fark olacağı tahmin edilmektedir. İngiltere’de ılımlı görüşleriyle bilinen Sunak’ın Başbakanlık koltuğuna oturması, küresel rekabetin, kutuplaşma ve gerginliğin tırmandığı bir dönemde olumlu bir kırılma etkisi yaratacaktır.


[1] “Where Does Each Potential Prime Minister Stand On China?”, Beijing Britain, https://beijingtobritain.substack.com/p/where-does-each-potential-prime-minister, (Erişim Tarihi: 25.10.2022).

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler