İpekyolu Savaşları ve Türkiye

Paylaş

Bu başlık oldukça önemli! Eğer mevzuya jeopolitik-stratejik açıdan bakarsanız o zaman günümüzde yaşanan ve dünyayı üçüncü büyük bir savaşa her geçen gün daha da iten oyunun arka planındaki en büyük hedeflerden birini de görebilirsiniz.

Zira, İpekyolu projesinin güzergâhının kendisi bile başlı başına “Dünya Adası” olarak adlandırılan “Avrupa-Asya-Afrika merkezli” son krizlerin-savaşların niçin çıkarıldığı, tüm dengelerin nasıl bir değişim sürecine girdiği ve uluslararası sistemin neden çok kutupluluğa doğru hızlı bir seyir izlediği hususunda bir fikir vermekte. Nasıl mı?

Burada hiç kuşkusuz Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve on yıl sonra gerçekleşen iki önemli hadise birer kırılma noktası olarak karşımıza çıkıyor. Bu hadiselerden ilki 15 Haziran 2001’de kurulan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), diğeri ise bu teşkilatın kuruluşundan üç ay sonra gerçekleşen 11 Eylül hadisesidir. Biri, diğerinin gayri meşru sonucudur.

Asıl Hedef İpekyolu Güzergâhlarıdır!

Başta çok kutuplu bir dünya olmak üzere, ŞİÖ’nün hedeflerine, üye-gözlemci devletler ile birlikte diyalog ortaklarına ve bunların İpekyolu güzergahlarının nerelerinde yer aldığına dikkatlice baktığınızda fotoğraf daha bir netlik kazanmaktadır.

Zira 11 Eylül’ün ve bu kapsamda ABD’nin niçin terörizm ile savaşı gerekçe göstererek doğrudan doğruya önce Afganistan’ı işgal ettiği, ardından da hiç vakit kaybetmeden Orta Asya Devletlerinde üs açtığı (Kırgızistan’da Manas, Özbekistan’da K2 olarak da adlandırılan Karşi-Hanabad), sonrasında da Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’ni uygulamaya sokarak Irak işgali üzerinden tüm coğrafyayı istikrarsızlaştırdığı daha net anlaşılmaktadır.

Anlaşılan mevzu sadece bununla da sınırlı değildir. Kriz haritası çok daha büyük bir coğrafyayı kapsamaktadır ve BOP bunun merkez alanını içeren bir parçasıdır.

Nitekim 11 Eylül sonrası süreçte patlak veren krizler haritasına bakıldığında:

1) Kuzey ve Doğu Afrika ağırlıklı olmak üzere bu kıtayı büyük ölçüde etkileyen darbeler, iç savaşlar ve terör eylemleri;

2) Suriye ve Libya’yı bir enkaza dönüştüren, Mısır’ı Camp-David eksenine döndüren Arap Baharı;

3) Somalili deniz korsanları hadisesi ve NATO’nun orada görev almaya başlaması;

4) Yemen iç savaşı;

5) Katar-Suudi Arabistan krizi üzerinden İslam Jeopolitiği’ne yönelik yeni bir cephenin açılması;

6) “İslam İç Savaşı”nda İran’a karşı Suudi Arabistan’ın ön plana çıkartılması;

7) İran’ın terörist bir devlet olarak ilan edilip, hedef alınması ve akabinde PJAK ve IŞİD/DEAŞ terör eylemlerinin gerçekleştirilmesi;

8) Türkiye üzerinde artan baskılar, Türk ve İran yakın çevrelerinde devlet inşa süreçleri vb. gelişmeler ilk etapta dikkatleri çekmektedir.

Bu gelişmelerin dışında Çin’i önce çevreleme ve eş zamanlı olarak sıcak bir savaşa çekmeyi hedefleyen Uzak Doğu ve Güney Asya merkezli son gelişmelerin; örneğin, Myanmar krizinin niçin bir anda dünya gündemine oturduğu ve Kuzey Kore krizinin tırmandırıldığı da daha bir anlam kazanmaktadır.

Çin, kuşkusuz bunun farkında ve anlaşıldığı kadarıyla tedbirini sadece kara bağlamında değil, denizlerde de almaya başlamış bulunuyor. Örnek mi? Karada ŞİÖ ağırlıklı giden Çin, denizaşırı bir ülkede ilk askeri üssünü açıyor. Bu çerçevede Çin ordu personelini taşıyan gemiler Zhanjiang kentinden Afrika Boynuzu’nda Etiyopya, Eritre, Somali ile komşu olan ve Kızıldeniz’in güney girişinde stratejik bir konumda yer Cibuti’ye doğru yola çıkmış bulunuyor.

ABD ve Almanya merkezli Avrupa Birliği (AB) arasındaki ayrışmanın ve hatta Ukrayna-Kırım krizlerinin de niçin ortaya çıktığı söz konusu güzergâhlara bakıldığında açıkça görülecektir.

Bu noktada İpekyolu projesi Doğu-Batı arasındaki güç mücadelesinin bir diğer adı olarak karşımıza çıkarken; diğer taraftan Batı’nın kendi içerisindeki hesaplaşmasında da önemli bir adresi niteliğindedir.

Bu kapsamda ABD/Batı; kaybetmenin beraberinde ne tür sonuçlara yol açacağını üç aşağı beş yukarı tarihsel tecrübeleri ile öngördüğünden dolayı kirli yöntemlerine bir kez daha açıktan başvurmaktadır. Nitekim düne kadar alttan alta operasyonlar çeken, vekâleten savaşlar yürüten ABD/Batı artık doğrudan savaş yöntemine geçmiş bulunuyor. Zira denizlere dayalı hegemonyasını ve rekabet gücünü önemli ölçüde kaybetmiş durumdadır. Yeni İpek Yolu’nun devreye girmesiyle birlikte inisiyatif kara güçlerine, Avrasya’ya bir kez daha geçecektir.

İpekyolu’ndaki Merkez Ülke…

İpekyolu güzergâhında her devlet önemli bir stratejik konuma sahip olmakla birlikte, burada Türkiye’nin yerinin istisnai olduğu açıkça görülmektedir. Türkiye, bir anlamda İpekyolu  (Kuşak-Yol) Projesi’nin kalpgâhını/merkezini oluşturmaktadır.

Dikkatinizi çekmiştir; Türkiye son dönemde yoğun bir alt yapı faaliyeti içerisinde. Marmaray, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Avrasya Tüneli, Çanakkale Boğazı 1915 Köprüsü, 3. Havalimanı gibi son dönemin dikkat çeken mega yatırımlar teker teker gerçekleştiriliyor. Tüm taraflar bunun farkında. Nitekim bu faaliyetler bir takım çevreler tarafından sabote edilmeye çalışılıyor.

Türkiye olmadan bu projenin final yapması mümkün değil. Türkiye’nin tercihi, bu bağlamda sadece projenin geleceğini değil, proje ile birlikte Yeni Dünya Düzeni’nin adını da büyük ölçüde belirleyecektir. İşte bu hayati öneminden dolayı Türkiye hedef konumundadır. Bu husus ilerleyen günlerde irdelemeye devam edeceğiz…

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler