Doğu Afrika, jeopolitik konumu, deniz ticaret yollarına yakınlığı ve bölgesel güvenlik dinamikleri nedeniyle küresel güç rekabetinin yoğunlaştığı alanlardan biridir. Bu bağlamda Etiyopya ve Somali, hem nüfusları hem de stratejik konumları itibarıyla bölge denkleminde önemli bir yere sahiptir. Türkiye, bu iki ülke arasında ortaya çıkabilecek bir çatışmayı yalnızca bölgesel istikrar açısından değil, aynı zamanda kendi güvenlik ve dış politika çıkarları bakımından da tehdit olarak değerlendirmiştir. Bu nedenle Türkiye, Somali ile Etiyopya arasındaki krizde aktif bir arabuluculuk rolü üstlenerek tarafları uzlaştırmayı başarmakla kalmayıp Afrika Boynuzu’nun istikrarına önemli katkı sağlamıştır.
İsrail’in Somaliland’ı tanıdığını açıklaması Doğu Afrika’daki kırılgan dengeleri daha da karmaşık hâle getirecektir. Somaliland, 1991 yılında Somali’den tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmiş olsa da uluslararası toplum tarafından tanınmamaktadır. Somaliland’ı sadece Tayvan tanımaktadır. Tayvan’ı ise dünyada çok az ülke tanımaktadır.
Türkiye, Somali’nin toprak bütünlüğünü savunan ülkeler arasında yer almakta ve ayrılıkçı yapıların meşrulaştırılmasına karşı, açık bir tutum sergilemektedir. İsrail’in Somaliland’ı tanıdığını açıklamasının ardından, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından söz konusu girişime yönelik sert eleştiriler içeren bir açıklama yapılmıştır.
“İsrail’in, Somaliland bölgesinin bağımsızlığını tanıdığı yönünde yaptığı açıklama, Netanyahu hükümetinin bölgesel ve küresel düzeyde istikrarsızlık yaratmayı hedefleyen hukuk dışı eylemlerinin yeni bir örneğini teşkil etmiştir. Yayılmacı politikalarını sürdüren ve Filistin Devleti’nin tanınmasını engellemek için her türlü çabayı gösteren İsrail’in bu adımı, Somali’nin iç işlerine açık bir müdahale niteliği taşımaktadır. Somali Federal Cumhuriyeti ve Somaliland bölgesinin geleceğine ilişkin kararlar, tüm Somalililerin iradesini yansıtacak şekilde alınmalıdır. Afrika Boynuzu’nda barış ve güvenliğe önem veren ve Somali’nin toprak bütünlüğünü kararlılıkla destekleyen Türkiye, Somali halkının yanında olmayı sürdürecektir.”[i]
Ankara’nın yukarıdaki açıklamasında da görüldüğü gibi İsrail’in Somaliland’ı sözde tanıma girişiminde bulunması, Ankara açısından yok hükmündedir. İsrail’in bu adımı, yalnızca diplomatik bir tanıma girişimi olmamakla birlikte, aynı zamanda bölgede istikrarsızlıklar başta olmak üzere, çok yönlü bölgesel güç mücadelesinin önemli bir parçasıdır. İsrail’in Afrika’daki ayrılıkçı grupları destekleyerek kendisine stratejik bir alan açmaya çalıştığı görülmektedir.
İsrail, Orta Doğu başta olmak üzer tüm Afrika’da bütüncül devlet yapılarından ziyade, parçalı ve kontrol edilebilir siyasal yapıların oluşumunu teşvik etmektedir. Özellikle Babülmendep Boğazı ve Kızıldeniz hattı, İsrail ve ABD açısından hayati öneme sahip uluslararası deniz ticaret koridorlarıdır. Somaliland’da bulunan Berbera Limanı’nın Birleşik Arap Emirlikleri tarafından işletilmesi ve İsrail’in bu limana erişim arayışı, söz konusu stratejik hesapları güçlendirmektedir.
Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’de gerçekleştirdiği saldırılar ve İsrail’e yönelik tehditler, İsrail ve ABD’nin bölgede yeni askerî üs arayışlarını hızlandırmıştır. İsrail daha önce Kızıl Deniz bölgesinde Cibuti’den askeri üs talebinde bulunmuştur. Fakat Cibuti’nin bu talebi reddetmesi sonrasında; İsrail, Somaliland seçeneğini ön plana çıkararak, Somaliland’ı sözde tanıma girişiminde bulunmuştur. Bu tanıma girişimi İsrail’in Babülmendep Boğazı başta olmak üzere, tüm Kızıl Deniz’deki askerî ve jeopolitik arka plana ilişkin çıkarlarını daha görünür kılmaktadır. Ancak Filistin meselesi nedeniyle uluslararası alanda ciddi bir izolasyonla karşı karşıya bulunan İsrail’in, böyle bir tanıma girişiminin meşruiyeti, uluslararası hukuk ve diplomasi açısından yok hükmündedir.
Eritre bağımsızlığını ilan ettikten sonra, Etiyopya’nın denize çıkışı kalmamıştır. Bu durum karşısında Etiyopya, Somali ve Somaliland üzerinden denize çıkış imkânı elde etmek istemiştir. Etiyopya’nın, Somaliland üzerinden denize çıkış imkânı elde teme girişimleri, Etiyopya ve Somali arasında krize sebebiyet vermiştir. Türkiye tam da bu durumda devreye girerek, Etiyopya ve Somali arasındaki krizi bertaraf edip, taraflar arasında arabuluculuk yaparak, bölgede barışın ve istikrarın tesisini sağlamıştır.
Aden Körfezi ile Kızıldeniz’i birbirine bağlayan ve Eritre, Cibuti, Somali ile Yemen’e yakın olan Babülmendep Boğazı’nda barış ve istikrarın tesis edilmesi, İsrail’in bölgesel güvenlik ve dış politika öncelikleriyle çelişen bir durumdur. Yukarıda da değinildiği gibi İsrail bölgede bütüncül devletler istememekle birlikte, parçalı, krizlerle boğuşan zayıf devletler istemektedir.
Dünya ticaretinde maliyet açısından en avantajlı taşımacılık türü deniz ve okyanuslar yoluyla gerçekleştirilen taşımacılıktır. Bunu sırasıyla demiryolu ve karayolu taşımacılığı izlerken, hava yolu taşımacılığı en yüksek maliyetli seçenektir. Küresel ticaret hacminin yaklaşık %80’i deniz yolları üzerinden gerçekleştirilmektedir.
Yaklaşık 32 kilometre uzunluğa sahip olan Babülmendep Boğazı, Akdeniz ile Hint Okyanusu’nu birbirine bağlayan stratejik bir geçiş noktasıdır. Ümit Burnu rotasına kıyasla yaklaşık 14 günlük zaman tasarrufu sağlaması, bu boğazın küresel ticaret açısından stratejik önemini daha da artırmaktadır. Nitekim Babülmendep Boğazı, dünya ticaretinin yaklaşık %10’unun, Avrupa ticaretinin ise yaklaşık %40’ının gerçekleştiği kritik bir ticaret koridorudur. Babülmendep Boğazı, Malaka Boğazı, Süveyş Kanalı, Zengezur Koridoru ve Kalkınma Yolu gibi önemli ticaret geçiş güzergâhları üzerinden yaşanan rekabet ve çatışmalar dünyada, koridorlar savaşı tartışmalarını başlatmıştır.
Günümüz küresel sisteminde ithalat ve ihracat zincirlerinin artan hacmi, devletler arasındaki karşılıklı bağımlılık düzeyini tarihsel olarak en yüksek zirveye taşımıştır. Bu bağlamda stratejik lojistik merkezleri, limanlar ve ticaret güzergâhlarının güvenliği büyük önem taşımaktadır. Bu güzergâhları kontrol edebilen devletler, küresel sistem üzerinde belirleyici bir etki kurabilmektedir. Bilgi teknolojileri, otomasyon ve nüfus artışı insan ihtiyaçlarını artırmakta; bu durum üretim ve tüketim döngüsünü hızlandırmaktadır. Artan bu döngü tabii olarak karşılıklı ticareti ve bağımlılığı da arttırmaktadır. Bu bağlamda ticaret koridorlarına hâkim olan aktörler, küresel güç dengelerinde büyük avantajlar elde etmektedir. Dolayısıyla İsrail’in; Türkiye karşısında, Afrika Boynuzu’nda barışı baltalamaya yönelik girişimleri, koridorlar savaşının dışa yansımasıdır.
Ankara ile Tel Aviv’in bölgesel politikalara ilişkin yaklaşımları birbirinden köklü biçimde ayrışmaktadır. Tel Aviv, Yemen’deki iç savaşı bahane ederek ve/veya körükleyerek, Afrika Boynuzu’ndaki nüfuzunu artırmak amacıyla Somaliland’ı tanıma girişimde bulunurken, Ankara ise Yemen meselesine ilişkin olarak aşağıda yer verilen açıklamayı yapmıştır:
“Yaşanan tırmanma karşısında Suudi Arabistan’ın sergilediği sağduyulu tutumu ve Yemen Cumhuriyeti’nde güvenlik ve istikrarın tesisi amacıyla Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri tarafından yürütülen girişimleri takdir ediyoruz. Türkiye, Yemen Cumhuriyeti’nin birliği, egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunmasını, ülkede refah ve huzurun sağlanmasını amaçlayan tüm girişimleri desteklemeyi sürdürecektir.”[ii]
Türkiye, son yıllarda Somali’de askerî eğitim, kalkınma yardımları ve enerji arama faaliyetleri başta olmak üzere çok kapsamlı ilişkiler tesis etmiştir. Somali, balıkçılık ve maden kaynakları başta olmak üzere, özellikle enerji rezervleri bakımından oldukça zengin bir ülkedir. Bu zenginliklerin Türkiye ve Somali arasında ortak işletilmesine yönelik birçok anlaşma imzalanmıştır. Bu durum tabii olarak İsrail başta olmak üzere ABD, İngiltere ve Fransa gibi bazı küresel aktörlerde rahatsızlık oluşturmuştur. Zira söz konusu aktörler, Afrika ülkeleriyle karşılıklı faydaya dayalı işbirliği modelleri yerine, tek taraflı çıkar ve kaynak sömürüsünü esas alan ilişkiler tesis ederek, kıtayı uzun yıllar yapısal açlığa ve geri kalmışlığa maruz bırakmışlardır. Türkiye ise bu yaklaşımın aksine, bölgeyi tarihsel ve kültürel bağlar çerçevesinde değerlendirmekte ve ilişkilerini karşılıklı fayda ile ortak kazanç ilkesine dayalı bir işbirliği modeli üzerinden şekillendirmektedir. İsrail’in Somaliland’ı tanıma yönündeki oldu-bitti girişimlerine karşın; Türkiye’nin, Somali’nin toprak bütünlüğünü esas alan yaklaşımından ve Afrika kıtasındaki uzun vadeli siyasi, ekonomik, sosyokültürel ve stratejik yatırımlarından geri adım atması mümkün değildir.
[i] “SC-27, 26 Aralık 2025, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli’nin İsrail’in Somaliland Bölgesinin Bağımsızlığını Tanıdığına İlişkin Açıklaması Hakkındaki Soruya Cevabı”, MFA, https://www.mfa.gov.tr/sc_-27_-disisleri-bakanligi-sozcusu-oncu-keceli-nin-israil-in-somaliland-bolgesinin-bagimsizligini-tanidigina-iliskin-aciklamasi-hk-sc.tr.mfa, (Erişim Tarihi: 29.12.2025).
[ii] “No: 259, 26 Aralık 2025, Yemen Cumhuriyeti’ndeki Gelişmeler Hk.”, MFA, https://www.mfa.gov.tr/no_-259_-yemen-cumhuriyeti-ndeki-gelismeler-hk.tr.mfa, (Erişim Tarihi: 29.12.2025).
