Analiz

Kanada’nın “Güvenli Üçüncü Ülke” Uygulaması

Kanada, 2025 yılının ilk sekiz ayında 3.282 sığınmacıyı ABD’ye geri göndermiş, üçüncü ülkeye sınır dışı riski artmıştır.
İstisna hakkı bulunan aile birleşimi ve vatansızlık durumları uygulamada çoğu kez göz ardı edilmiş, hak ihlalleri yaşanmıştır.
Sivil toplum ve insan hakları örgütleri, hükümete STCA’yı gözden geçirme ve uluslararası yükümlülüklere tam uyum çağrısı yapmıştır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında imzalanan ve 2004 yılında yürürlüğe konulan Güvenli Üçüncü Ülke Anlaşması (STCA), son dönemde daha sert biçimde uygulanır hâle gelmiştir. 2025 yılının ilk sekiz ayında Kanada sınır yetkilileri, bu anlaşma uyarınca 3.282 kişiyi ABD’ye geri göndermiştir. Bu sayı, 2024 yılının aynı döneminde geri gönderilen 2.481 kişiye kıyasla ciddi bir artış göstermiştir. Temmuz 2025 tarihinde ise yaklaşık 789 kişinin iade edildiği, son on yılın en yüksek aylık rakamını barındıran dönem olmuştur. Anlaşma 2023 yılında genişletilmiş ve hem kara sınır kapılarında hem de gayri resmî geçiş noktalarında daha kapsamlı bir biçimde uygulanmaya başlanmıştır.[i] Bu genişletme, sığınma başvurusunda bulunmak isteyenler için sürecin daha karmaşık ve riskli bir hâl almasına yol açmıştır.

Anlaşmaya göre, Kanada-ABD sınırını geçen sığınmacılar, ilk girdikleri ülkede iltica başvurusu yapmakla yükümlü sayılmaktadır. Yani ABD üzerinden Kanada’ya ulaşan kişiler, belirli istisnalar dışında Kanada’ya sığınma talebinde bulunamamakta ve geri gönderilmektedir. Ancak hukuki metinlerde yer alan istisnalar önemli bir rol oynamaktadır. Kanada’da aile üyesi bulunanlar, vatansız kişiler, refakatsiz çocuklar veya ölüm cezası gibi ağır insan hakları ihlalleri riski taşıyanlar bu kapsamda istisna sayılmıştır. Uygulamada ise bu istisnaların yorumlanması tartışma yaratmıştır. Ailesi Kanada’da yaşayan ve bunu DNA testiyle kanıtlayan bazı kişilerin dahi ilk aşamada geri çevrildiği vakalar yaşanmıştır. Bu durum, hukuki güvencelerin uygulamada zayıf kaldığını göstermiştir.

Son dönemde artan geri gönderme rakamları, insan hakları açısından yeni sorunları beraberinde getirmiştir. ABD’ye iade edilen kişilerin bir bölümü, kendi ülkeleri tarafından kabul edilmedikleri veya sığınma talepleri reddedildiği için üçüncü ülkelere gönderilme riskiyle karşı karşıya kalmıştır. Böylece Kanada, bu kişilerin nihai akıbeti üzerinde herhangi bir denetim hakkına sahip olamamıştır. Uluslararası mülteci hukukunun temel ilkelerinden biri olan “geri göndermeme” kuralı, zulüm veya işkence riski bulunan ülkelere yapılan her türlü sınır dışı işlemi yasaklamaktadır. Ancak ABD’nin üçüncü ülkelere yönelik sınır dışı politikaları, Kanada’nın bu yükümlülüğü dolaylı yoldan ihlal ettiği yönünde eleştiriler doğurmuştur.

Kanada Anayasası’nın Haklar ve Özgürlükler Bildirgesi, yaşam, özgürlük ve kişi güvenliğine dair hakları güvence altına almıştır. Yüksek Mahkeme, 2023 yılında STCA’nın bu hakları ihlal etmediğine hükmetmiştir.[ii] Ancak eşitlik ilkesini düzenleyen maddeye yönelik itirazlar hâlen mahkemelerde incelenmektedir. Sivil toplum kuruluşları ve göçmen hakları savunucuları, uygulamanın özellikle vatansız kişiler ve kırılgan gruplar üzerinde ayrımcılığa yol açtığını öne sürmüş ve bu nedenle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini savunmuştur.

Kanada Hükümeti, artan geri gönderme sayısını resmî olarak “sınır düzeninin korunması” ve “göç yönetiminin etkinliği” gerekçesiyle savunmuştur. Hükümet yetkilileri, artan başvuru sayısının kamu hizmetlerine ve konut piyasasına yük getirdiğini, bu nedenle sınır politikasının daha sıkı uygulanmasının gerekli olduğunu belirtmiştir. Bu söylem, özellikle göçmen karşıtı eğilimlerin güçlendiği bazı eyaletlerde siyasi destek sağlamış görünmektedir. Ancak insan hakları savunucuları, bu politikanın Kanada’nın mülteci koruma konusundaki uluslararası itibarıyla çeliştiğini dile getirmiştir.

Bölgesel ve uluslararası düzeyde de bu gelişmeler dikkat çekmiştir. Kanada’nın ABD’yle yaptığı ikili anlaşmaya dayanarak sığınmacıları geri göndermesi, Latin Amerika’dan gelen göç dalgalarının artmasıyla daha da tartışmalı hâle gelmiştir. ABD’nin son dönemde hızlandırdığı sınır dışı politikaları, geri gönderilen kişilerin üçüncü ülkelere gönderilme riskini yükseltmiştir. Bu durum, Kanada’nın aslında dolaylı bir biçimde “geri göndermeme” ilkesine aykırı hareket ettiği yorumlarına yol açmıştır. Kanada, ABD’ye teslim ettiği kişilerin daha sonra hangi ülkeye gönderileceği konusunda herhangi bir söz hakkına sahip olmamıştır.

Sığınma hakkının korunması, 1951 Mülteci Sözleşmesi ve 1967 Protokolü’yle güvence altına alınmıştır. Bu sözleşmeler, sığınmacıların zulüm görecekleri ülkelere veya bu riski barındıran ülkelere geri gönderilmesini kesin biçimde yasaklamıştır. Kanada, bu uluslararası yükümlülüklere taraf bir devlet olarak, üçüncü ülkelere sınır dışı edilme ihtimali yüksek olan kişilerin iadesi konusunda daha titiz davranmakla mükellef sayılmıştır. Uygulamadaki son eğilimler, Kanada’nın söz konusu yükümlülükleri yeterince dikkate almadığı yönünde endişe yaratmıştır.

İç siyasette ise konu keskin bir bölünme yaratmıştır. Muhalefet partileri, hükümetin sığınmacıları geri gönderme politikasının hukuki temelden yoksun olduğunu ve Kanada’nın “insan haklarını savunan ülke” imajını zedelediğini savunmuştur. Göçmen hakları örgütleri, aile bağlarını kanıtlamış kişilerin dahi ilk etapta geri gönderilmesinin “insani kriz” doğurabileceğini belirtmiştir. Buna karşılık hükümet yanlısı bazı çevreler, artan göç baskısının sınır güvenliğini zayıflattığını ve sosyal hizmetleri aşırı yük altında bıraktığını iddia etmiştir.

Bütün bu gelişmeler, Kanada’nın göç politikalarının geleceği açısından önemli sonuçlar doğurabilir. Uygulamanın mevcut haliyle devam etmesi, uluslararası toplumda Kanada’ya yönelik güvenilirlik algısını zedeleyebilecektir. Özellikle üçüncü ülkeye sınır dışı riskinin önlenememesi, Kanada’nın mülteci hukukuna bağlılığını sorgulanır hâle getirebilir. Daha şeffaf ve insani bir süreç için istisna kriterlerinin açık biçimde tanımlanması, hukuki temsilin güçlendirilmesi ve bağımsız gözetim mekanizmalarının kurulması gerektiği vurgulanmıştır.

Kanada kamuoyunda bu uygulamaya yönelik tepkiler son aylarda belirgin biçimde artmış, özellikle insan hakları örgütleri ve mülteci savunucuları çeşitli kampanyalar yürütmüştür. Büyük şehirlerde düzenlenen protesto gösterilerinde hükümetin STCA’yı genişleterek uygulamasına son vermesi talep edilmiştir. Üniversitelerde ve hukuk derneklerinde düzenlenen panellerde, geri gönderilen kişilerin yaşadığı gözaltı koşullarının ve üçüncü ülkelere sınır dışı edilme riskinin Kanada’nın geleneksel “mülteci koruma” imajıyla bağdaşmadığı vurgulanmıştır. Sivil toplumun bu çabaları, medyada geniş yankı bulmuş ve hükümet üzerinde politik baskı yaratmaya başlamıştır. Toplumun farklı kesimlerinden yükselen bu eleştiriler, karar vericiler açısından dikkate alınması gereken güçlü bir uyarı niteliği taşımıştır.

Sonuç olarak Kanada’nın “Güvenli Üçüncü Ülke Anlaşması” kapsamında artan geri gönderme uygulamaları, hukuki ve insani boyutlarıyla yoğun tartışmalara yol açmıştır. Geri gönderilenlerin ABD’de gözaltına alınma ve üçüncü ülkelere yollanma riskleri artmış, bu da uluslararası mülteci hukukunun temel ilkelerinin ihlali ihtimalini gündeme getirmiştir. Kanada’nın hem ulusal hem de uluslararası yükümlülüklerini gözeten daha dengeli ve insan haklarına saygılı bir göç politikası geliştirmesi daha yararlı bir adım olacaktır. Bu sürecin, ülkenin uzun yıllardır sürdürdüğü mülteci koruma konusundaki itibarı için kritik önemde olduğu görülmüştür.


[i] Paperny, Anna Mehler. “Canada Turns Back More Asylum-Seekers to US Despite Third-Country Deportation Risk.” Reuters, https://www.reuters.com/world/americas/canada-turns-back-more-asylum-seekers-us-despite-third-country-deportation-risk-2025-09-18/, (Erişim Tarihi: 21.09.2025).

[ii] Aynı yer.

Ali Caner İNCESU
Ali Caner İNCESU
Ali Caner İncesu, 2012 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olmuştur. Eğitimine Kapadokya Üniversitesi Turist Rehberliği ön lisans programında devam etmiş ve 2017 yılında mezun olmuştur. 2022 yılında Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi'nde Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği alanlarında yüksek lisans eğitimlerini başarıyla tamamlamıştır. 2024 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde University of Maryland Global Campus (UMGC) Siyaset Bilimi lisans programından mezun olmuştur. 2023 yılı itibarıyla Kapadokya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora eğitimine devam etmektedir.2022 yılında Paraguay Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nde (Ankara) özel danışmanlık görevi de yürüten İncesu, ileri seviyede İspanyolca ve İngilizce bilmekte olup İngilizce ve İspanyolca dillerinde yeminli tercümandır.Çalışma alanları Latin Amerika, uluslararası hukuk ve turizmdir.

Benzer İçerikler