Analiz

Macron’un “Yeni Yine Yeniden Afrika Açılımı”

Macron dönemindeki Afrika ülkeleri politikalarının tümüyle başarısız olmadığını söylemek mümkündür.
Kıtadaki bazı ülkeler Fransa’nın Afrika politikasına karşı olduklarını açıkça göstermiştir.
Fransa’nın Afrika politikasından köklü bir değişikliğe gitmek yerine Macron, Sahel’deki ülkelerin tepkisini okumuştur.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Kasım 2025’te Maritius, Gabon, Angola ve Güney Afrika Cumhuriyeti (GAC) temaslarını kapsayan Afrika turuna çıkmıştır. Söz konusu diplomatik temasların zamanlaması ve ziyaret edilen ülke tercihleri dikkat çekicidir. Frankofon Gabon’un yanında Elysée Sarayı, Anglofon ülkelerini son ziyaretinde odağına almıştır. Ayrıca kıtanın uluslararası diplomaside öne çıktığı bir dönemde gerçekleşmesi ziyaretin Fransa’nın Afrika’daki varlığının hatırlatılması olarak yorumlanmıştır. Macron’un temasları, Angola’daki Avrupa Birliği-Afrika Birliği Zirvesi ve GAC’deki G20 Zirvesi arasında gerçekleşmiştir.

Macron’un Gabon, Angola, GAC ve Mauritius’a düzenlediği ziyarete ilişkin değerlendirmeler yapıldığında çeşitli önemli noktalar ortaya çıkmaktadır. Kasım 2025 ziyareti kapsamında ülkeler seçilirken birtakım kriterler göz önüne alınmıştır. Eski sömürgesi olmasına rağmen Gabon’un Fransa ile nispeten iyi ilişkilere sahip olması Libreville’in tercih edilmesine neden olmuştur. Geri kalan üç ülke nezdinde ise Fransa ile sömürge ilişkisi olmaması, Anglofon ülkeler olması ve Fransa ile özellikle ticari ilişkilerin gelişmesinin kriterler olarak seçildiği düşünülmektedir. Macron, 20 Kasım’da ziyaret ettiği Mauritius’ta Fransa ile Mauritius’un mevcut dönemin sorunlarına ve tehditlerine karşı ortak bir vizyona sahip olduklarının altını çizmiştir. İkili işbirliğinin ve ilişkilerin çok taraflılığa ve uluslararası hukuk kurallarına saygıya dayandığını kaydetmiştir. Gabon’da “kazan-kazan” ve ilişkilerin yeniden keşfedilmesinden bahsederken Mauritus’ta kültürel bağları ve ticari ilişkileri vurgulamıştır. Gabon’da 2023’teki darbe ile Fransa’nın müttefiki olarak değerlendirilen Bogo’nun artık yönetimde olmadığı hatırlanmalıdır. GAC’in ABD ile gergin ilişkilere sahip olduğu bir dönemde Macron’un GAC lideri Cyril Ramaphosa ile bir araya gelmesi dolayısıyla her iki isim için önem teşkil etmektedir. Macron’un ziyaret esnasında kullandığı söylemi ile söz konusu Afrika ülkeleri yanına çekmeyi hedeflediği görülmektedir.

Bahse konusu 4 ülkenin seçilmesi ve Macron’un kullandığı söylem, Fransa’nın Afrika ülkelerine dair politikasının yeniden düzenlenmesi, yeniden şekillendirilmesi olarak yorumlanmıştır. Özellikle Fransa’nın Sahel’den askeri birliklerini çekmesi, işbirliğine son verilmesi ve bu tablonun dış siyasete getirdiği yük düşünüldüğünde Paris, ilişkilerde yeni bir düzenlemeyi hedeflemektedir. Diğer yandan Macron’un ve hatta seleflerinin Afrika ülkeleri politikası dikkate alındığında Paris’in Afrika’ya dair gündeminin dışına çıkılmadığı; önceki yıllara kıyasla farklı unsurların öne çıkarıldığı görülmektedir. Fransa’nın Afrika politikasında bir süreklilik olduğu fakat Macron’un son ziyaretinde söz konusu politikanın öne çıkmayan maddelerine geçiş yapıldığı ve farklı bir söylemin kullanılmasının tercih edildiğini ifade etmek mümkündür.

Macron, cumhurbaşkanlığının ilk yıllarında çeşitli açıklamalarda bulunarak mevcut dönemin işaretlerini vermiştir. Fransa’nın Afrika politikasının yeniden düzenleyeceğini, ilişkilerin canlandırılacağını dünya kamuoyu ile açıklamıştı. Afrika ülkelerinin dikkatini çekmek için Fransa’nın sömürge mirasından çok farklı bir anlayış benimseneceğini, söz konusu mirasla bağlantılı algıyı ve dolayısıyla siyaseti değiştirecek şekilde Françafrique’in yeniden tanımlanacağını açıklamıştır.

Macron’un her iki döneminde hedef olarak açıklanan Françafrique’in değiştirilmesi selefleri Nicolas Sarkozy, François Hollande yönetimlerinde de amaçlanmıştır. Örneğin Hollande, Fransa’nın Afrika ile olan politikasını eşit ve karşılıklı ilişkiler temelinde yürütme yönünde çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Diğer yandan 2017’de cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Macron, ikili ilişkilerde yeni bir sayfa açmak istediğini açıklamıştır. 2017’de Burkina Faso’da yaptığı o önemli ve ses getiren konuşmasında Françafrique’in sona erdiğini artık “Fransa’nın Afrika politikası olmadığını” kaydetmişti. Kıtanın dekolonizasyon sürecinde 1963’te Fildişi Sahili’nin ilk devlet başkanı Felix Houphouet-Boigny tarafından ortaya atılan Françafrique kavramı, Fransa ve Afrika arasında ortak bir kader olduğunu ifade etmektedir. Aynı zamanda ikili özel ilişkiyi desteklemek ve daha da teşvik etmek amacıyla da kullanılmıştır. Fakat Soğuk Savaş’tan sonra özellikle 2000’li yıllara yaklaşırken kavramın içeriği ve algısı değişmiş; Afrika ve Fransız kamuoyunda olumsuz bir olgu olarak değerlendirilmiştir. Afrika ve Fransa arasındaki ilişkilerin karanlık, sorunlu yanını ifade etmek için kullanılmıştır. Aynı zamanda salt Paris’in lehine Afrika’nın yeraltı zenginliklerinin ve insan kaynaklarının geliştirilmesi, kullanılması anlamına da gelmektedir.

Yukarıda çerçevesi çizilen konjonktürde kıtada yaşanan birtakım gelişmeler de Fransa’nın ilişkilerde farklı yönleri, maddeleri öne çıkarmasına sebebiyet vermiştir. Bazı Afrika ülkeleri dış ilişkilerinde artık Fransa ile işbirliği yapmaktan vazgeçmiş; hatta daha da ileri giderek Paris ile ilişkileri kesmiştir. Dolayısıyla kıtadaki bazı ülkeler Fransa’nın Afrika politikasına karşı olduklarını açıkça göstermiştir. Bu bağlamda verilebilecek en iyi örnek Sahel’de yaşanan Fransız karşıtlığı ve Fransa’nın bu nedenle Sahel’den çekilmesidir. Mali, Burkina Faso ve Nijer’de gerek toplum nezdinde gerekse devlet katında Fransa’nın politikalarına, bölgedeki etkisine karşı çıkılmıştır. İkili savunma andlaşmalarına son verilmiş ve Fransız askerinin çekilmesi, üslerin devredilmesi istenmiştir. Sırasıyla darbelerin gerçekleştiği Mali, Nijer ve Burkina Faso yönetime gelen cunta Fransa ile ilişkileri koparma noktasına gelmiş ve 2022, 2023 yıllarında Fransa’nın Sahel’den çekilmesine neden olmuştur. Söz konusu “trend” daha sonra Çad gibi ülkeler tarafından da takip edilmiştir.

Bir dönem etkin olduğu bu önemli bölgeden Sahel ülkelerinin talebi ve Fransız karşıtlığı sebebiyle çekilmeye zorlanması Paris yönetimlerinin Sahel’de hedeflerini gerçekleştiremediği dolayısıyla başarısız bir politika yürüttüğü şeklinde yorumlanmıştır. Özellikle Mali’den askeri kuvvetlerini çekmesi, ikili andlaşmaların Mali’nin yeni yönetimi tarafından feshedilmesi ortaya çıkan tablonun “Macron’un Afganistan”ı, “Afganistan 2.0” şeklinde yorumlanmasına neden olmuştur. ABD’nin Afganistan’dan başarısız şekilde, hedeflerini gerçekleştiremeden çekilmesi ile Fransa’nın Mali’de karşılaştığı tablo ile benzerlik kuran bu ifadelerle Mali’de terörün, istikrarsızlığın halen sürmesinin altı çizilmiştir. 

Cumhurbaşkanlığı görevinin bitmesine iki yıldan az bir süre kalan Macron, iki döneminde 26 Afrika ülkesine yaklaşık 40 ziyaret düzenlemişti. Cezayir, Senegal ve Ruanda gibi tartışmalı ilişkileri olduğu ülkelerle ilişkilerini düzeltmek isteyen Macron’un bu hedefinde başarılı olduğunu söylemek kıtadaki tablonun tam anlamıyla yansıtılmamasına neden olacaktır. Örneğin Frankofon olan ve Belçika’nın eski sömürgesi olan Ruanda, İngiliz Milletler Topluluğu ile ilişkilerini geliştirirken Kongo Demokratik Cumhuriyeti ile barış andlaşmasının imzalanmasında ABD’nin arabuluculuğu söz konusu olmuştur. Yine Cezayir-Fas arasında ilişkileri normalleştirme girişimleri ABD arabuluculuğunda sürmektedir. Senegal ise Fransa’nın da yer aldığı yabancı askerlerin ülkesinden çekileceğini açıklamıştı.

Dolayısıyla Macron’un Afrika’nın farklı ülkelerine “açılım dönemi” mi başlattığı sorusu akla gelmektedir. İlk döneminden beri Afrika ülkeleri ile ilişkilerinde değişim vaat etmeyi sürdürmektedir. Kasım 2025 ziyaretlerinde Frankofon Gabon’un yanında Anglofon ülkeleri seçmesi, Türkiye’nin açılım dönemi söylemlerini anımsatan ifadeleri tercih etmesi bu bağlamda okunabilir. Bunun yanında Sahel’deki gelişmelerin Macron’un bu son ziyaretinde önemli etkisi bulunmaktadır. Afrika ülkelerinin seçici olduğu; “özerk” davrandığı bir dönemde gerçekleşmiştir. Siyasi, jeostratejik, askeri ve ekonomik koşulların değişmesini ile Macron, söz konusu ülkeleri tercih etmiştir.  Söz konusu seçimi de ilişkilerde değişim hedefi kapsamında yorumlamaktadır.

Stratejik özerklik, Avrupalılaşma ve Afrikalılaşma hedefleri penceresinden okunduğunda Macron dönemi Afrika ülkeleri politikalarının tümüyle başarısız olmadığını söylemek mümkündür. Bu hedeflerin ışığında Sahel’den çekilme geçici bir durum olarak yorumlanabilir. Fransa’nın Afrika politikasından köklü bir değişikliğe gitmek yerine Macron, Sahel’deki ülkelerin tepkisini okumuştur. Halen Afrika’nın farklı ülkelerinde askeri birlikleri bulunmaktadır. Fraklı ülkelerle farklı alanlarda ilişkileri geliştirmek hedefi bakidir. Geçen sene yine bu dönemlerde Gana ve Nijerya’yı ziyaret eden Macron, Sahel’in adı geçen komşuları ile ilişkileri geliştirerek aslında Sahel’deki gelişmeleri yakından takip ettiğini göstermiştir. Fransa’nın Afrika’ya yönelik politikasını daha iyi anlaşılmasına sebebiyet verecek örnek olarak ise Nijerya verilebilir. 2024’de yaklaşık 20 yıllık aradan sonra Nijerya’nın Cumhurbaşkanı Bola Tinubu Fransa’ya resmi ziyaret düzenlemişti. Macron da Nijerya’nın uluslararası siyasette aktif bir tutum takınabileceğinin altını çizmişti. Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (Economic Community of West African States, ECOWAS) bölgesinde Nijerya’nın savunma ve güvenlik yapısının yeniden şekillendirebileceğini ve Fransa’nın bu çevreye dahil olmak istediğini kaydetmiştir. Söz konusu dönemde Nijerya’nın ECOWAS’ın dönem başkanlığını yaptığı unutulmamalıdır. Macron, özellikle BM ve Dünya Bankası’nda olmak üzere Afrika ülkelerinin uluslararası örgütte daha fazla varlık göstermelerini, rol üstlenmelerini desteklemektedir.

Sonuç olarak Macron, GAC, Kenya ve Nijerya gibi Anglofon ülkeleri ile ilişkileri zaten ilerletmek, geliştirmek istemekte idi. Hatta Anglofon ülkeleri odaklı bir siyaset güttüğü gerekçesiyle Fransız kamuoyunun bazı muhalif kesimleri tarafından eleştirilmekte idi. Dolayısıyla Kasım 2025 ziyaretinde Frankofon Gabon’un yer alması, söz konusu eleştirilere karşı Frankofon dünyasının da unutulmadığını göstermektedir. Ayrıca ECOWAS’a bölgede istikrar, barış be entegrasyon bağlamında örnek vermesi Sahel’e olan ilginin devam ettiğini göstermektedir. Macron’un şu açıklaması da durumu özetler niteliktedir: Fransa, Afrika’da geri adım atmamıştır. Sahadaki durumun farkında olan Fransa, ilişkileri yeniden düzenlemiştir.

Doç. Dr. Ceren GÜRSELER
Doç. Dr. Ceren GÜRSELER
ANKASAM Afrika-Filistin ve Uluslararası Hukuk Danışmanı

Benzer İçerikler