Devletlerin iç hukuk sistemlerindeki dönüşümler ile uluslararası hukuk normlarına ilişkin pozisyonları arasındaki ilişki, günümüz küresel yönetişim sisteminde daha önce olmadığı kadar iç içe geçmiş durumdadır. 2025 yılı, Meksika örneği üzerinden incelendiğinde önemli iki gelişmeye sahne olmuştur: Birincisi, Meksika’nın tarihinde ilk kez yargı mensuplarını halk oylaması yoluyla belirlemesi; ikincisi ise Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) silah üreticilerine karşı Meksika tarafından açılan davanın ABD Yüksek Mahkemesi tarafından reddedilmesidir. Bu iki gelişme, devlet egemenliğinin dönüşümü, yargı bağımsızlığı, demokratik meşruiyet ve uluslararası sorumluluk rejimlerinin sınırları üzerine kapsamlı bir değerlendirme gerektirmektedir.
Haziran 2025 tarihinde gerçekleştirilen seçimlerle birlikte Meksika, yargı organının yeniden yapılandırılması sürecinde halkoyuna dayalı bir model benimsemiştir.[1] 2024 yılında kabul edilen anayasa reformu doğrultusunda, federal ve yerel düzeyde çok sayıda yargı mensubu doğrudan halk tarafından belirlenmiştir.[2] Bu uygulama, yüzeyde demokratik hesap verebilirliği artırma yönünde bir adım gibi görünse de sürecin içeriği ve uygulama biçimi, yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkeleri açısından ciddi tartışmalara yol açmıştır.[3]
Bu reformun merkezindeki isimlerden biri olan Hugo Aguilar Ortiz’in yüksek mahkeme üyeliğine seçilmesi, sembolik anlamda yerli halkların temsil kabiliyetine katkı sağlasa da Aguilar’ın iktidardaki Morena Partisi ile olan yakın ilişkisi, yargının siyasallaşması riskini artırmıştır.[4] Yargının halkoyuyla belirlenmesi, ilk bakışta demokratik katılımı destekliyor gibi görünse de bu durumun siyasal partiler eliyle manipüle edilmesi ihtimali, yargının bağımsız bir erk olarak konumunu zayıflatabilecek niteliktedir. Uluslararası hukuk bakımından, anayasal düzeyde yapılan bu değişiklikler bir iç hukuk tasarrufu olmakla birlikte yargı bağımsızlığına ilişkin uluslararası normlara uygunluk açısından denetime açıktır. Siyasal iktidarın yargı organını şekillendirme çabası, yalnızca iç hukukta değil, aynı zamanda uluslararası insan hakları yükümlülükleri ve hukukun üstünlüğü normları bağlamında da eleştiri konusu olmaktadır.
Meksika’nın ABD’deki silah üreticilerine karşı açtığı dava, transnasyonel zararların hukuki yollarla giderilmeye çalışıldığı örneklerden biridir. Meksika, ülkede artan şiddet olaylarının büyük ölçüde ABD kaynaklı ateşli silahların yasa dışı biçimde ülkeye girişinden kaynaklandığını ileri sürerek Smith & Wesson, Colt ve Glock gibi firmalara toplamda 10 milyar dolarlık tazminat davası açmıştır.[5] Ancak ABD Yüksek Mahkemesi, 5 Haziran 2025 tarihinde aldığı kararla bu davayı oy birliğiyle reddetmiştir. Mahkeme kararında, 2005 tarihli Silah Endüstrisini Koruma Yasası (PLCAA) temel alınarak, üreticilerin ürünlerinin yasa dışı kullanımından doğan zararlardan sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir. Burada dikkat çeken husus, ABD iç hukukunun, üçüncü devletlerin sınır ötesi zarar iddialarına karşı bağlayıcı bir koruma zırhı sunmasıdır. Bu durum, devletin iç hukukunun uluslararası sorumluluğa üstünlüğü meselesini tartışmaya açmaktadır.
Uluslararası hukukta devletlerin sınır ötesi eylem ve ihmallerinden doğan sorumlulukları, özellikle çevresel zarar, silah ticareti ve insan hakları ihlalleri gibi alanlarda giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Ancak mevcut sistem, zarar gören devletin mağduriyetini giderecek etkili bir uyuşmazlık çözüm mekanizması sunmaktan uzaktır. Özellikle güçlü devletlerin iç hukuk düzenlemeleri, uluslararası sorumluluk normlarını etkisizleştirebilmektedir. Bu bağlamda ABD’nin PLCAA yasası, silah endüstrisini ulusal düzeyde koruma altına alarak uluslararası zararların giderilmesine yönelik yolları büyük ölçüde tıkamaktadır.
Her iki gelişme de egemenlik anlayışının dönüşümüne işaret etmektedir. Geleneksel Vestfalyacı egemenlik anlayışında devlet, hem iç işlerinde hem de dış ilişkilerinde mutlak yetki sahibidir. Ancak günümüzde bu mutlaklık, uluslararası hukuk normları ve küresel yönetişim yapıları tarafından sınırlandırılmaktadır. Meksika örneğinde, yargı seçimleri ile egemenliğin içsel boyutu, halk egemenliği ilkesi çerçevesinde yeniden tanımlanmakta; ancak aynı zamanda siyasal merkezileşmeye açık hale gelmektedir. ABD’deki dava ise egemenliğin dışsal boyutuna işaret etmekte; güçlü devletlerin iç hukuk düzenlemeleri ile uluslararası adaletten kaçınabileceği gerçeğini ortaya koymaktadır.
Meksika’nın ABD’deki firmalara dava açma girişimi, devlet dışı aktörlerin ve özel sektörün uluslararası hukuk çerçevesinde sorumluluğuna dair giderek genişleyen tartışmalarla da ilişkilidir. Bu noktada transnasyonel adalet kavramı öne çıkmaktadır. Silahların üretildiği bir ülkedeki yasal boşlukların başka bir ülkede kitlesel şiddete yol açması, sadece iç hukukla açıklanabilecek bir olgu değildir. Bu bağlamda devletlerin sınır ötesi zararlar konusundaki yükümlülüklerini düzenleyen uluslararası gümrükler hukuku ve devlet sorumluluğu ilkeleri dikkate alınmalıdır.
Meksika’nın iç hukukta gerçekleştirdiği yargı reformu ile ABD’deki silah üreticilerine karşı yürüttüğü dava hem ulusal egemenlik uygulamalarının dönüşümünü hem de uluslararası hukukun mevcut sınırlarını görünür kılmaktadır. İlk durumda halkoyuna dayalı yargı seçimleri, demokratikleşme ile yürütmenin yargı üzerindeki hakimiyetini artırma arasındaki gerilim alanını temsil ederken; ikinci durumda ABD’nin iç hukuk korumaları, uluslararası sorumluluk mekanizmalarının etkisizliğini açığa çıkarmaktadır.
Bu bağlamda uluslararası hukuk sisteminin hem devletler arası sorumluluğu etkili biçimde düzenleyebilecek normatif güce hem de özel aktörlerin sınır ötesi zararlarından doğan talepleri karşılayabilecek düzeyde kurumsal kapasiteye ihtiyaç duyduğu ortadadır. Aksi takdirde küresel adalet yalnızca güçlü devletlerin iç hukuklarına mahkum kalacaktır.
[1] “Indigenous lawyer to head Mexico’s supreme court after direct election”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2025/jun/04/hugo-aguilar-mexico-supreme-court-election, (Erişim Tarihi: 06.06 2025).
[2] “Meksika’nın Yargı Sisteminde Köklü Değişim”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/anka-analizler/meksikanin-yargi-sisteminde-koklu-degisim/, (Erişim Tarihi: 06.06.2025).
[3] “Mexico’s ruling party slated to control the newly elected Supreme Court, vote tallies Show”, AP News, https://apnews.com/article/mexico-judicial-election-supreme-court-6f80e045ca06d601f8602e7d68dfd502, (Erişim Tarihi: 06.06.2025).
[4] Aynı Yer.
[5] “Supreme Court throws out Mexico’s lawsuit against US gun industry”, The Hill, https://thehill.com/regulation/court-battles/5334416-supreme-court-mexico-gun-industry/, (Erişim Tarihi: 06.06.2025).