Analiz

Rusya-Ukrayna Savaşında “Unutulan Müzakere Masası”: İstanbul’da Masa Tekrar Kurulacak mı?

Rusya-Ukrayna savaşında ortaya çıkan seçenekler, ya müzakere/barış masasının yeniden kurulması ya da çatışmaların coğrafi ve stratejik olarak genişlemesi yönünde belirginleşmektedir.
ABD ve Rusya, Alaska Zirvesi sonrasında sürecin yönünü tayin edecek temel aktörler olarak öne çıkmaktadır.
Türkiye, İstanbul’da gerçekleştirilecek üçüncü tur müzakereler için hazırdır; barış masası mevcut konumunu korumaktadır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Rusya-Ukrayna Savaşı ve bu bağlamda müzakere süreci her ne kadar başta Gazze/Filistin-İsrail ve Suriye meseleleri ağırlıklı olmak üzere, Orta Doğu’daki gelişmelerin gölgesinde kalsa da, Rusya-Avrupa ve NATO bağlamında devam eden karşılıklı atışmalar ve iddialar tüm dikkatleri bir kez daha müzakere masasına yöneltmiş durumda. Aksi takdirde bu savaş üzerinden Rusya’nın Batı ve Güney sınırları bağlamında, özellikle de Kuzey Ülkeleri-Baltıklar-Karadeniz-Kafkasya hattındaki krizlerin daha da genişlemesi ve derinleşmesi kaçınılmaz görülüyor.  Bu da söz konusu krizin devamını isteyen “savaş lobisi”nin tam da arzu ettiği yeni jeopolitik ortama işaret ediyor.

Açıkçası Rusya da bunun farkında. Nitekim Sputnik’te yer alan son haberlerden birinde aynen şu ifadelere yer veriliyor: “Rusya Dış İstihbarat Servisi (SVR), İngiltere yönetiminin Rusya’ya stratejik yenilgi yaşatma yönündeki uzun süredir devam eden çabalarının başarısızlığa uğramasından öfke duyduğu ve yeni bir provokasyon hazırlığı içinde.”[i]

Dolayısıyla karşımızda iki olasılık söz konusu; ya müzakere/barış masası kurulacak ya da savaşın coğrafyası daha da genişleyecek, derinleşecek.

Mevcut şartlar altında tüm dünya üçüncü yılını bitirmeye doğru koşar adım giden Rusya-Ukrayna Savaşı’nda barışa dönük umutlarını büyük ölçüde yitirmiş vaziyette. Ve bunun en büyük sebebi de gerek savaş gerekse de barış noktasında Rusya ve Ukrayna ikilisinin inisiyatifini kaybetmiş olması. 

Daha da ötesi, savaştan büyük ölçüde etkilenen ve kendi sınırlarına içinde “Rus tankları” görme endişesini her an daha şiddetli bir şekilde hissetmeye başlayan Avrupa Birliği (AB) de bu noktada etkisiz eleman pozisyonunda. İngiltere’nin durumu ise, daha farklı. O, bir kez daha “dengenin dengeleyicisi” arayışı içinde ve bu bağlamda bu kriz/savaş onun açısından büyük bir fırsat olarak görülüyor.

Müzakere Sürecinde Alaska Zirvesi: “Tamam mı, Devam mı?”

Dolayısıyla bu düğümü ABD ve Rusya ikilisi çözebilir. Burada da iki yöntem söz konusu: Birincisi bu krizin öncelikle ABD-Rusya arasında normalleşmenin sağlanması ve ortaya çıkacak anlaşmaya/mutabakata bağlı olarak bu savaşın sona erdirilmesi. Burada, Trump’ın Rusya’yı ön plana çıkarttığı “Alaska Zirvesi”, devamı gelmeyen önemli bir başlangıç, kırılma noktası olarak ön plana çıkıyor.  İkincisi ise tekrar ilk modele dönüş. Bu da İstanbul ile özdeş müzakere süreci demek. Aynı zamanda Trump’ın Putin’e karşı elinde tuttuğu, Alaska öncesine dönmek ile eşdeğer. 

Rusya da elbet bunun farkında. Nitekim Kremlin’den yapılan açıklamalar da bunu teyit ediyor. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov 12 Eylül 2025 tarihinde yaptığı açıklamada; “Kanallar üzerinden müzakerecilerimizin iletişim kurma imkânı var. Ancak şimdilik, bir ara verildiğinden bahsetmenin daha doğru olacağı kanaatindeyiz”[ii] derken, daha sonraki günlerde Putin’in müzakerelere “açık” olduğunu ve bu sürecin ABD ile, özellikle de Başkan Trump’la iş birliği içinde devam etmesini umduklarını söylemişti.[iii]

Bu açıklamalar, hiç kuşkusuz süreçte üçüncü taraflar ve dolayısıyla da Türkiye’ye yönelik bir mesaj da taşıyor. Söz konusu mesaj, “şu an için ABD dışında müzakerelere kapalıyız, Moskova dışında başka bir adres de düşünmüyoruz” şeklinde okunabilir.

Kremlin bir aşamaya kadar bu düşüncesinde çok da haksız sayılmazdı. Zira Alaska Zirvesinin öncesinde Trump’ın ortaya koyduğu tavır, adeta Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Ukrayna ve Avrupa’ya rağmen Putin ile bir inisiyatif geliştirme ve bu aktörleri adeta dışlama üzerine kurulmuş bir görüntü arz ediyordu. Alaska Zirvesi bu atmosferde gerçekleşmişti. Kuvvetle muhtemel ABD ve Rusya arasında Moskova’da daha da netlik kazanacak bir yeni dönem noktasında mutabakata varılmıştı. Bu kapsamda Rusya’nın daha fazla lehine olan bir ateşkes süreci ve buna ilişkin şartlar da netleşmişti. Nitekim Trump bunu Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ve Avrupalı liderlerle de Beyaz Saray’da görüşmüştü.

Fakat gelinen aşamada, Oval Ofis’te verilen o görüntünün arkası gelmedi. Ve bugün için gelinen aşamada duruşlarından taviz vermek istemeyen Rusya ve Ukrayna’nın daha uzun soluklu bir savaşa yönelik hazırlık seviyelerini yükselttikleri ve çatışmaların daha da şiddetlendiği görüldü.

Alaska’dan Kâğıttan Kaplana…

Dolayısıyla Kremlin’in burada atladığı, gözden kaçırdığı bir husus var. Kremlin halen Alaska Zirvesi’ne takılıp kalmış durumda, oysa Alaska sonrası köprünün altından çok sular aktı. Yeni bir sürecin kilometre taşları döşeniyor ve bu gelinen aşamada Alaska Zirvesi’nde ortaya konulan her iki ülkenin duruşu daha bulanık bir hal almış bulunuyor.

Burada sadece Trump’ın Çin’de gerçekleşen ŞİÖ Zirvesi ve Tianjin’deki liderler fotoğrafına yönelik değerlendirmesini hatırlatmak bile yeterli diye düşünüyorum. Diğeri ise “TRÇ İttifakı” söylemi gölgesinde gerçekleşen Erdoğan ve Tump arasındaki son görüşmeler. Aradaki Avrupa faktörü ve diğer hususlar bana göre daha tali durumdalar. Bir taraftan Rusya Alaska Zirvesi ile çıta yükseltmeye çalışırken, diğer taraftan Trump’ın son gelişmeler çerçevesinde fren yapma mecburiyeti görülüyor. 

Trump, artık Putin’in Moskova çağrısına daha temkinli bir yaklaşım içine girmiş durumda. Daha da ötesi düne kadar Rusya’ya Ukrayna konusunda yeşil ışık yakar iken, şimdi Rusya’yı daha da yıpratmaya yönelik bir süreç ile tehdit ediyor. Açıkçası Trump ibreyi tekrar Ukrayna ve Avrupa tarafına kaydırmak suretiyle Putin’i daha çok kendi istediği şartlarda bir müzakere/barış sürecine, daha da ötesinde ABD ile normalleşmeye yönelik bir stratejiyi devreye sokmuş görünüyor. 

Trump, bundan ötürü olsa gerek tekrar Zelensky ile Putin arasında bir görüşme yapılmasını istiyor. Arzu edildiği takdirde bu iki lider arasındaki toplantıya katılım sağlayacağını da belirtiyor. Oysa düne kadar Trump Zelensky’i adeta devre dışı bırakmıştı. Dolayısıyla bu sefer çıtayı Trump yükseltmiş durumda ve “Air Force One”nın rotasında Moskova pek görünmüyor gibi.

“İstanbul Zirvesi” Kaçınılmaz, Barış Masası Halen Yerinde!

Bu durumda Kremlin’in müzakerelere ara vermesi ne kadar makul ya da sürdürülebilir, açıkçası üzerinde fazlasıyla düşünülmesi lazım. Şu an müzakere sürecinin başlatılması hususunda inisiyatif büyük ölçüde Kremlin’in elinde ve keyfinde gibi görülüyor. Nitekim Putin de “stratejik inisiyatif Rus ordusunda” diyor.[iv] Fakat yarın çok daha farklı durumlar gelişebilir ve Moskova istese de, Türkiye bu konuda büyük çabalar gösterse de, bu müzakere/barış masası kolay kolay kurulamayabilir. 

Bundan ötürü Ankara’nın en başından itibaren ortaya koyduğu ve ısrarla sürdürmek istediği her iki devlet arasındaki savaşın sona erdirilmesine yönelik yaklaşımına Kremlin’in bir kez daha “evet” demesi ve bu kapsamda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna ile üçüncü tur müzakereleri İstanbul’da yapmaya hazır olduklarını açıklaması çok daha büyük bir önem arz ediyor. Ukrayna, İstanbul’daki görüşmelere hazır olduğunu defalarca açıkladı. ABD ve Avrupa ülkelerinin önemli bir kısmı da müzakere sürecinin tekrar başlaması yönünde bir tutum sergiliyor. Türkiye de her zaman için bu sürecin içinde yer almak istediğini belirtiyor ve bununla ilgili beklentileri halen gündemde.[v] Türkiye hazır, İstanbul’daki müzakere/barış masası halen yerinde.


[i] “Rus istihbaratı: Rusya’ya stratejik yenilgi yaşatmakta başarısız olan Londra, yeni bir provokasyon hazırlıyor”, Sputnik Türkiye, https://x.com/sputnik_TR/status/1975180488777363796, (Erişim Tarihi: 07.10.2025)

[ii] “Kremlin: Rusya-Ukrayna barış görüşmelerine ara verildi”, Independent Türkçe, https://www.indyturk.com/node/764718/haber/kremlin-rusya-ukrayna-bar%C4%B1%C5%9F-g%C3%B6r%C3%BC%C5%9Fmelerine-ara-verildi, (Erişim Tarihi: 07.10.2025)

[iii]  “Trump: “Türkiye, Zelenskiy ile Putin’i Müzakere Masasına Oturtabilir”, UKR Haber,https://www.ukrhaber.com/blog/trump-turkiye-zelenskiy-ile-putini-muzakere-masasina-oturtabilir/, (Erişim Tarihi: 07.10.2025)

[iv] “Stratejik inisiyatif Rus ordusunda”, Habertürk, https://www.haberturk.com/stratejik-inisiyatif-rus-ordusunda-3828392, (Erişim Tarihi: 07.10.2025)

[v] “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin’le telefonda görüştü”, AA, https://www.aa.com.tr/tr/politika/cumhurbaskani-erdogan-rusya-devlet-baskani-putin-ile-telefonda-gorustu/3710154, (Erişim Tarihi: 07.10.2025)

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler