Moskova ile Karakas’ın 22 Ağustos 2025 tarihinde attığı yeni adım, iki ülke arasında yalnızca teknik bir işbirliği değil, aynı zamanda derinleşen stratejik ortaklığın da göstergesi olmuştur.[i] Rusya Adalet Bakanlığı’na verilen yetkiyle hazırlanan bu anlaşma, hükümlülerin kendi ülkelerinde ceza çekmelerine imkân sağlayacak bir düzenleme olarak açıklanmıştır. Bu girişim, adli bir işbirliği meselesi olmaktan çok daha öteye geçmiş, iki devletin siyasi ittifakını ve Batı karşısında oluşturduğu dayanışma hattını yansıtmıştır.
Uluslararası hukukta hükümlülerin kendi ülkelerine transferi, mahkumların ailelerine yakın kalmalarını ve rehabilitasyon süreçlerini kolaylaştırmayı hedefleyen bir mekanizma olarak geliştirilmiştir. Benzer anlaşmalar, Avrupa Konseyi’nin 1983 tarihli Sözleşmesi çerçevesinde birçok ülkede uygulanmıştır. Ancak Rusya’yla Venezuela arasındaki bu girişim, klasik anlamda bir insani düzenlemeden ziyade siyasi bir mesaj niteliği taşımıştır. Zira Moskova ve Karakas arasındaki işbirliği, giderek daha fazla stratejik boyut kazanmış ve adalet alanındaki adımlar da bu sürecin bir uzantısı olmuştur.
Anlaşmanın gündeme gelmesinden önce yaşanan Alexander Ante ve Jose Aron Medina Aranda vakası, bu tür bir düzenlemenin siyasi kullanım potansiyelini göstermiştir. Venezuela’da yakalanıp Moskova’ya gönderilen bu iki eski Kolombiyalı asker, “paralı asker” oldukları iddiasıyla yargılanmaktadır.[ii] Rusya’nın Ukrayna Savaşı’na katıldıkları gerekçesiyle bu kişileri yargılaması, konunun yalnızca hukuki değil, aynı zamanda jeopolitik bir boyut kazandığını ortaya koymuştur. Bu örnek, anlaşmanın ileride benzer davalarda kullanılabileceğini göstermiştir. Dolayısıyla transfer mekanizmasının sadece insani sebeplerle değil, siyasi amaçlarla da işletilebileceği anlaşılmıştır.
Son yıllarda Vladimir Putin ve Nicolas Maduro, enerji, savunma ve diplomasi alanlarında ilişkilerini yoğunlaştırmıştır. Rusya, Venezuela’ya askeri teçhizat ve güvenlik desteği sağlamış, karşılığında Karakas, Moskova’ya enerji alanında öncelikli ortaklıklar sunmuştur. Bu bağlamda adli işbirliği de ittifakın yeni bir sütunu haline gelmiştir. İki ülke liderleri, Batı’nın yaptırımlarına karşı ortak bir cephe oluşturmayı hedeflemiş, bu anlaşma da bu çerçevede sembolik bir değer taşımıştır. Böylece yalnızca teknik bir adım gibi görünen bu düzenleme, aslında iki ülkenin Batı karşıtı blokta kenetlenmesini pekiştirmiştir.
Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri hem Rusya’ya hem de Venezuela’ya ağır yaptırımlar uygulamıştır. Dolayısıyla iki ülkenin bu anlaşmayı hayata geçirmesi, Batı’ya karşı “alternatif düzenler kurma” iradesini göstermiştir. Özellikle Vaşington’un uzun süredir Karakas üzerindeki baskısı, Maduro hükümetini Moskova’ya daha fazla yaklaştırmıştır. Anlaşma, bu yakınlaşmanın somut bir çıktısı olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca Rusya, Latin Amerika’daki nüfuzunu artırmak için bu tür girişimleri kullanmıştır. Böylece anlaşma, Batı’nın tecrit politikalarına karşı bir meydan okuma niteliği taşımıştır.
Venezuela’nın Kolombiya, Brezilya ve diğer komşularıyla ilişkileri çoğu zaman gergin seyretmiştir. Özellikle Kolombiyalı eski askerlerin Rusya’ya gönderilmesi, Bogota’da dikkatle izlenmiştir. Bu durum, bölgesel düzeyde yeni tartışmaları beraberinde getirmiştir. Zira Venezuela’nın yalnızca kendi iç hukukuna değil, aynı zamanda üçüncü ülke vatandaşlarının durumuna da müdahil olması, komşu ülkeler açısından diplomatik gerilim yaratmıştır. Böylece anlaşmanın bölgesel yankılar doğuracağı anlaşılmıştır. Ayrıca bu süreç, Latin Amerika’da Rusya’nın etkisinin artmasıyla birlikte yeni siyasi kutuplaşmaları tetiklemiştir.
Maduro hükümeti için anlaşma, iç politikada da önemli bir araç olmuştur. Zira Venezuela’da ekonomik kriz ve göç dalgaları nedeniyle hükümetin meşruiyeti tartışmalı hale gelmiştir. Moskova’yla yapılan her işbirliği, iktidarın uluslararası arenada yalnız olmadığını göstermek için bir propaganda malzemesi olarak kullanılmıştır. Bu bağlamda adalet alanındaki işbirliği de hükümetin “dış destek” söylemini güçlendirmiştir. Böylece anlaşma, Karakas’ta iktidarın siyasi manevra alanını genişletmiştir.
Her ne kadar hükümlü transferi anlaşmaları uluslararası hukukta bilinen mekanizmalardan olsa da bu girişim bazı soruları gündeme getirmiştir. Öncelikle taraf devletlerin yargı bağımsızlığına ilişkin kaygılar öne çıkmıştır. Zira hem Rusya hem de Venezuela, yargının siyasi baskı altında olduğu yönünde yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. Dolayısıyla transfer edilen mahkumların gerçekten adil yargılanıp yargılanmadığı, uluslararası hukuk çevrelerinde tartışma konusu olmuştur. Bu nedenle anlaşmanın teknik gerekçelerinden ziyade siyasi arka planı daha fazla öne çıkmıştır.
Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı, Moskova’nın dış politika önceliklerini derinden etkilemiştir. Bu bağlamda Venezuela, Rusya için önemli bir diplomatik ortak haline gelmiştir. Kolombiyalı askerlerin “Ukrayna bağlantılı” suçlamalarla Moskova’ya gönderilmesi, anlaşmayı doğrudan savaşın uzantısı haline getirmiştir. Böylece Venezuela, Rusya’nın küresel mücadelesinde aktif bir rol üstlenmiştir. Bu durum, Karakas’ın uluslararası konumunu değiştirmiştir. Dolayısıyla anlaşma, yalnızca bir adalet işbirliği değil, aynı zamanda savaş diplomasisinin bir parçası olmuştur. Ayrıca bu süreç, Latin Amerika ülkelerinin Ukrayna Savaşı’na dolaylı olarak nasıl çekildiğini de göstermiştir. Karakas, Moskova’nın yanında pozisyon alarak Batı’nın savaş söylemine meydan okumuştur. Böylece Venezuela hem kendi rejimini korumak hem de Rusya’nın yanında küresel sahnede yer almak için stratejik bir tercihte bulunmuştur.
Rusya’yla Venezuela arasında imzalanması beklenen tutuklu transferi anlaşması, teknik düzeyde adalet işbirliği gibi görünse de özünde siyasi ve stratejik bir adım olmuştur. Kolombiyalı eski askerler meselesi, bu mekanizmanın nasıl kullanılabileceğini göstermiştir. Anlaşma, Batı’ya karşı alternatif bir işbirliği düzeni kurulduğunu ortaya koymuştur. Bölgesel düzeyde yeni tartışmalar yaratacağı da anlaşılmıştır. Karakas için bu girişim, iç politikada meşruiyet aracı olarak kullanılmıştır. Moskova için ise Latin Amerika’daki nüfuzunu artırmanın bir yolu olmuştur. Uluslararası hukuk açısından ise adil yargılanma ve siyasi baskı soruları gündeme getirilmiştir. Tüm bu unsurlar, anlaşmanın yalnızca teknik değil, aynı zamanda jeopolitik bir hamle olduğunu kanıtlamıştır.
Sonuç olarak Moskova ile Karakas’ın bu adımı, Batı karşısında ortak bir blok oluşturma iradesinin açık bir göstergesi olmuştur. Bu girişim, uluslararası dengelerin değiştiğini ve yeni ittifakların oluştuğunu teyit etmiştir. Böylece Rusya-Venezuela işbirliği, gelecekte daha da kurumsallaşacak bir stratejik ortaklık olarak görülebilir.
[i] Ruiz, Luis Alejandro. “Russia and Venezuela Sign Agreement for the Transfer of Detainees.” Guacamaya, guacamayave.com/en/russia-and-venezuela-sign-agreement-for-the-transfer-of-detainees/, (Erişim Tarihi: 31.08.2025).
[ii] Aynı yer