Analiz

Rusya’nın Avrupa’daki Yeni “Gri Savaş” Stratejisi

Rusya’nın yeni stratejisi, transatlantik ilişkileri test etmeyi de amaçlıyor olabilir.
Jeopolitik hedefler açısından bakıldığında Rusya, “savaşın kaybedeni” durumuna düşmüş görünmektedir.
Rusya, savaşta yeni bir stratejiye geçmiş ve NATO’ ülkelerinin savunma reflekslerini test etmeye başlamıştır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Rusya’nın 2025 yılı Eylül ayı içerisinde Polonya, Romanya ve Estonya hava sahalarında gerçekleştirdiği peş peşe ihlaller ve Avrupa Konseyi Zirvesi öncesinde Danimarka’daki havaalanlarında görülen “şüpheli” drone hareketlilikleri, Avrupa’nın Rusya’ya karşı savaşında yeni bir safhaya geçildiğinin işaretleri olmuştur. Avrupalı güçler, Ukrayna’daki savaşın başlangıcından bu yana Rusya’nın gayrinizami harp yöntemlerine başvurduğunu, bu doğrultuda dezenformasyon, propaganda vb. araçların da yer aldığı hibrit savaş yöntemlerini aktif olarak kullandığını ileri sürmüştür. Savaşın uzamasıyla birlikte Rusya’nın bu savaşı yıpratma savaşına dönüştürdüğü de sıkça dile getirilmiştir. Ayrıca bu savaşın esasen Batılı güçlerle Rusya arasında gerçekleştiği ve Ukrayna sahasında “vekaleten” yürütüldüğü de kamuoyunda sıkça belirtilmiştir.

2025 yılının başında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın göreve gelmesiyle birlikte Rusya ve Ukrayna arasında barış anlaşmasının imzalanacağına dair ümitler artmıştı. Trump’ın girişimleri sonucunda Ukrayna ve Rusya liderlerinin bir araya gelmesi ve barış anlaşmasına giden sürecin hızlanması ümitleri doğmuştu. Ancak barış anlaşmasına giden süreçte Rusya’nın ABD’yle gerçekleştirdiği diplomatik görüşmelerde somut bir uzlaşıya varılamamış olması, Ukrayna’daki savaşın daha da uzamasına yol açmıştır. Savaş sonrası oluşacak düzen, Ukrayna’nın Batı’yla etkileşimi, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) ülkedeki varlığı ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğü meselesi gibi kritik konuların neticeye bağlanması oldukça zor görünmektedir. Bu konularda Batılı güçler ile Rusya’nın yakın bir noktaya dahi varamadığı anlaşılmaktadır. 

Bilhassa İngiltere’nin Ukrayna’ya olan desteğini güçlü şekilde sürdürmesi, daha iyi barış koşulları için Rusya’yı sahada yenilgiye uğratmayı hedeflemesi, savaşın uzamasında etkili olan faktörlerden olmuştur. İngiltere, ABD ve Avrupalı güçler, Ukrayna’nın daha iyi barış anlaşmasına imza atabilmesi için Rusya’yı cephede yenilgiye uğratabilme hedefinden vazgeçmiş değildir. Rusya’nın barış müzakerelerine yanaşmaması üzerine Batılı güçler, 2025 yılının ikinci yarısından itibaren yoğun şekilde Ukrayna’daki NATO konuşmasını tartışmaya başlamışlardır. Özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ukrayna’ya güvenlik garantileri verilmesi ya da asker gönderilmesini savunan Avrupalı aktörlerin başında gelmiştir.[i]

NATO’nun Ukrayna’daki olası konuşlanması, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı kaybetmesiyle eşdeğer görülebilir. Nitekim Rusya’nın bu savaşı başlatmasındaki amacı, NATO’nun daha fazla doğuya genişlemesini engellemek ve Ukrayna’nın Batı’dan uzaklaştığı bir düzen tesis etmekti. Dolayısıyla siyasi ve askeri olarak Batı’ya daha fazla entegre olmuş bir Ukrayna, Rusya’nın savaştan istediğini alamadığı bir senaryoya işaret etmektedir. Jeopolitik hedefler açısından bakıldığında “savaşın kaybedeni” durumunda olan Rusya, savaşta yeni bir stratejiye geçmiş ve NATO’nun sınırlarını test etmeye başlamıştır.

Rusya, NATO’nun olası bir şekilde Ukrayna’ya güvenlik garantileri veya asker desteği vermesini, “ileri bir hamle” veyahut “savaşı tırmandırma” olarak görmektedir. Dolayısıyla buna cevap olarak Rusya, NATO ülkelerinin ve kolektif anlamda NATO’nun savunma yeteneklerini ve sınırlarını test edebilecek “gri savaş” stratejine ağırlık vermiştir. Günümüzde savaş ve barış arasındaki ayrım bulanıklaşmıştır. Gri savaş stratejisi, “de jure” anlamda savaş ilanının olmadığı ancak “de facto” olarak sürekli savaş halinin bulunduğu durumlar için kullanılmaktadır. Bu stratejide Rusya, NATO’nun kolektif savunma maddesini (5. Madde) harekete geçirmeden NATO ülkelerini sınırlarını test edebilecek girişimlerde bulunabilmektedir. “Savaş sebebi (casus belli)” sayılabilecek hamlelerden uzak durmakla birlikte Rusya, NATO ülkelerinin ulusal sınırlarını ve savunma yeteneklerini zorlayıcı hamlelerde bulunabilmektedir. Bu durum, NATO’nun savunma konseptinin güncellenmesi ve geliştirilmesine yol açabilir.

Rusya’nın yeni stratejisi, transatlantik ilişkileri test etmeyi de amaçlıyor olabilir. Nitekim ABD’nin NATO üzerinden Avrupa’ya gerekli desteği sunmakta isteksiz olması, Avrupa’nın güvenlik alanında yalnızlaşmasına neden olmaktadır. Avrupa liderlerinin toplanacağı Danimarka’daki zirveden önce ülkenin farklı havaalanlarında şüpheli drone hareketliliği görülmesi üzerine Avrupa Birliği (AB), NATO’yla işbirliği içinde Rusya’ya karşı “drone duvarı” kurma çalışmalarına hız vermiştir. NATO’nun doğu kanadını güçlendirmek için ilave tedbirlerin alınması, Rusya’nın ileride farklı bir stratejiye yönelmesine neden olabilir. İHA’lar ve savaş uçaklarıyla NATO’nun hava sahasını test eden Rusya, yakında deniz ve kara sahalarında da “gri” müdahalelerini artırabilir.

2014 yılından itibaren Ukrayna’daki savaşın Polonya, Baltık ülkeleri, Moldova, Gürcistan veya diğer “yakın çevre” ülkelerine yayılabileceğine dair endişeler artarak devam etmektedir. Batılı güçler, bunun yaşanmasını önleyebilmek için Ukrayna ve Gürcistan’la daha fazla etkileşim kurmayı ve aynı zamanda Doğu Avrupa’daki savunmasını güçlendirmeyi tercih etmiştir. Ancak bu hamleler, Rusya’nın karşı hamleleri sonucunda bir “tırmanışa” dönüşmüştür. Ukrayna Savaşı ise uzun zamandır “yıpratma savaşı” halini almıştır. Ukrayna ve Gürcistan gibi “yakın çevre” ülkelerinden NATO geneline doğru yayılan bu tırmanış hareketi, “Üçüncü Dünya Savaşı” korkularının ne kadar gerçek ve haklı endişeler olduğunu göstermektedir.

Rusya’nın yeni “gri savaş” stratejisi NATO ülkelerinin savunma reflekslerini test ederken, Moskova’yla diyalog kanallarını açık tutmaya duyulan ihtiyaç her zamankinden fazla artmaktadır. Bu bağlamda NATO ülkelerinden Türkiye’nin üzerindeki sorumluluk katbekat artmaktadır. Türkiye, yakın gelecekte Rusya ile NATO arasında dengeleyici ve arabulucu aktör rolünü her zamankinden daha fazla ve etkin bir şekilde yerine getirmek durumunda kalabilir.[ii] NATO’nun doğu kanadını güçlendirmek için ilave tedbirlerin alınması, Rusya’nın ileride farklı bir stratejiye yönelmesine neden olabilir. İHA ve savaş uçaklarıyla NATO’nun hava sahasını test eden Rusya, yakında deniz ve kara sahalarında da “gri” müdahalelerini artırabilir.

2014 yılından itibaren Ukrayna’daki savaşın Polonya, Baltık ülkeleri, Moldova, Gürcistan veya diğer “yakın çevre” ülkelerine yayılabileceğine dair endişeler artarak devam etmektedir. Batılı güçler, bunun yaşanmasını önleyebilmek için Ukrayna ve Gürcistan’la daha fazla etkileşim kurmayı ve aynı zamanda Doğu Avrupa’daki savunmasını güçlendirmeyi tercih etmiştir. Ancak bu hamleler, Rusya’nın karşı hamleleri sonucunda bir “tırmanışa” dönüşmüştür. Ukrayna Savaşı ise uzun zamandır “yıpratma savaşı” halini almıştır. Ukrayna ve Gürcistan gibi “yakın çevre” ülkelerinden NATO geneline doğru yayılan bu tırmanış hareketi, “Üçüncü Dünya Savaşı” korkularının ne kadar gerçek ve haklı endişeler olduğunu göstermektedir.

Rusya’nın yeni “gri savaş” stratejisi NATO ülkelerinin savunma reflekslerini test ederken, Moskova’yla diyalog kanallarını açık tutmaya duyulan ihtiyaç her zamankinden fazla artmaktadır. Bu bağlamda NATO ülkelerinden Türkiye’nin üzerindeki sorumluluk katbekat artmaktadır. Türkiye, yakın gelecekte Rusya ile NATO arasında dengeleyici ve arabulucu aktör rolünü her zamankinden daha fazla ve etkin bir şekilde yerine getirmek durumunda kalabilir.


[i] “Macron says 26 nations ready to provide postwar military backing to Ukraine”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2025/sep/04/european-leaders-pressure-trump-to-reveal-how-much-support-us-will-give-ukraine, (Erişim Tarihi: 01.10.2025).

[ii] “AB ‘drone duvarı’ kuruyor: Doğu kanadını koruyacak”, Euro News, https://tr.euronews.com/my-europe/2025/09/26/ab-drone-duvari-kuruyor-dogu-kanadini-koruyacak, (Erişim Tarihi: 01.10.2025).

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler