Analiz

Şara’nın Moskova ve Washington Ziyaretleri: Suriye’nin Denge Arayışı

Suriye’nin dış politikada özerk, barışçıl ve çok vektörlü bir anlayış geliştirebilmesi son derece önemlidir.
Suriye’nin Rusya ve ABD arasında denge siyaseti izleyebilmesi oldukça faydalı bir strateji olacaktır.
Kendi ayakları üzerinde durabilen bir Suriye, bölgesel-küresel güvenlik ve istikrara büyük katkı sağlayacaktır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

15 Ekim 2025 tarihinde Moskova’yı ziyaret eden Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le bir araya gelmiş ve heyetler arası birtakım temaslarda bulunulmuştur. Bundan yaklaşık 1 ay sonra Şara’nın bu kez Washington’ı ziyaret ederek Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’la bir araya gelmesi, yeni yönetim altındaki Suriye’nin dış politikada nasıl bir çizgi takip edeceğine dair önemli bir merak oluşturmuştur. Şara’nın Moskova’da verdiği en önemli mesaj, “Rusya’yla yapılan daha önceki anlaşmalara saygı gösterileceği” yönünde olmuştur.[i] Bu açıklama, Suriye’de Esad sonrası dönemde tartışmalı hale gelen Rusya’nın Tartus ve Hmeymim üslerinin gelecekte de varlığını koruyacağına işaret etmiştir. Şara’nın ifadesiyle; “Suriye, Rusya’yla ilişkilerin doğasını yeniden belirlemeye çalışmaktadır.”[ii] Diğer yandan Şara, Beyaz Saray’da temaslarda bulunan ilk Suriye Cumhurbaşkanı olmuş ve böylelikle Suriye-ABD ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmıştır. Bu gelişmeler, Suriye’nin dış politikada denge siyaseti izleyebileceğine dair önemli işaretler olmuştur. 

İç savaştan yorgun düşmüş bir ülkeyi yeniden inşa etmek gibi zorlu bir görev üstlenen Şara liderliğindeki geçici Suriye yönetimi, dış ilişkilerde geçmiş düşmanlıkları ve kutuplaşma siyasetini bir kenara bırakarak kazan-kazan anlayışına dayalı barışçıl ve yapıcı bir politika izleyeceği mesajını vermektedir. Nitekim iç savaş sürecinde karşı cephede yer alan Rusya’yla ilişkilerin sıfırlanması ve yeniden belirlenmesi için çalışmalara başlanması, bunun en somut göstergesi sayılabilir. Görünen o ki Şara yönetimindeki Suriye, dış politikada Rusya, ABD ve Avrupa ülkeleri dahil olmak üzere çok vektörlü ve denge siyasetine dayalı bir çizgi takip etmeye çalışacaktır. Bu konuda Türkiye’nin Suriye’ye verdiği desteğin somut çıktıları görülmeye başlanmıştır, denebilir. Zira Şara’nın yurt dışı ziyaretleri, dış politikada proaktif ve barışçıl bir vizyon benimseneceğinin ilk işaretleri olarak sayılabilir. Bu noktada Şara’nın Moskova ve Washington ziyaretlerinin “içeride ve dışarıda egemen bir Suriye inşası” bakımından kritik önemde olduğu vurgulanmalıdır. Başka bir ifadeyle Şara, söz konusu ziyaretlerle birlikte “dünyayla entegre olmuş bir Suriye” oluşturmak istendiğini göstermeyi de amaçlamaktadır. Bu nedenle dış politikadaki mevcut eğilimlerin yeni Suriye yönetiminde kalıcı bir dış politika çizgisine dönüşmesini beklemek doğru olmayacaktır. 

Şara’nın yurt dışı ziyaretlerini açıklayan bir diğer faktör, Suriye’nin ekonomik olarak yeniden kalkınabilmesi için üzerindeki yaptırımların kaldırılmasına duyduğu ihtiyaçtır. Nitekim BM ve ABD nezdinde bu yaptırımların kısmen hafifletilmesiyle Şara’nın dış politikadaki hamlelerinin sonuç vermeye başladığı görülmektedir. Ekonomik olarak yaptırım altında ve izole bir ülke olmaktan kurtulmak isteyen Şara yönetimi, bu bağlamda büyük güçlerden biri olan Rusya’yla ilişkilerini pozitif yönlü tutmanın önemini kavramış durumdadır. Zira birden fazla büyük güçle geliştirilen olumlu ilişkiler, dünyanın geri kalanıyla ilişkilerin de kolaylaşmasına katkıda bulunabilir. 

Fakat bu noktada, ilişki kurulmak istenen aktörün tutumları da Suriye’nin yeni dış politikasının belirlenmesinde etkili olabilmektedir. Bu anlamda Suriye’ye dost, barışçıl ve kazan-kazan düşüncesiyle yaklaşan ve bu niyetini samimiyetle gösterebilen devletler, Suriye’nin yeni dış politikasında kendilerine önemli bir yer edinebilirler. Bu bakımdan iç savaş sürecinde aynı Rusya gibi karşı cephede yer alan İran’la benzer bir sürecin işleyeceğini söylemek zordur. Ancak Rusya’yla ilişkilerin geliştirilmesi, uzun vadede İran’la temasların kurulmasına da kapı aralayabilir. Burada şimdiden vurgulamak gerekir ki Suriye’nin doğuya yönelik politikasında jeopolitik hesaplamalar çok daha fazla etkili olacaktır. Bu bakımdan Suriye’den geçen kuzey-güney ve doğu-batı yönlü ulaştırma koridorlarının önemi katbekat artmış durumdadır. Yeni Suriye yönetiminin ABD, Avrupa ülkeleri, Rusya, Çin ve Hindistan gibi aktörlerle kuracağı ilişkilerin seyri, devamında bölgesel ve küresel jeopolitiği de derinden etkileyecektir. Bu yüzden mevcut aşamada Suriye dış politikasında kesin bir yön tayini veya eksen inşasından bahsetmek mümkün görünmemektedir. Mevcut eğilimler, tüm dünyada tanınan egemen bir Suriye’nin tesisine odaklanıldığını göstermektedir. 13 yıl süren ve büyük bir yıkım getiren iç savaş süreci, gelecekte dış ilişkilerin nasıl kurgulanması gerektiğine dair önemli bir tecrübe olabilir. 

Şara’nın Moskova ve Washington ziyaretleriyle ortaya çıkan tabloyu özetlemek gerekirse; öncelikle Suriye’nin büyük güçlere dönük politikalarının her zamankinden ihtiyatlı-dikkatli şekilde kurgulanacağını veyahut kurgulanması gerektiğini söylemek mümkündür. Bu bakımdan Suriye’nin uzun vadede dahi olsa Rusya veya ABD-İsrail etkisi altında hareket etmesinin büyük sakıncalarının olacağını şimdiden söylemek mümkündür. Burada esas olan Suriye’nin dış politikada özerk, barışçıl ve çok vektörlü bir anlayış geliştirebilmesidir. Bu süreçte ve bu konuda Suriye’ye uluslararası desteğin artırılması son derece önemlidir. Kendi ayakları üzerinde durabilen bir Suriye, bölgesel-küresel güvenlik ve istikrara büyük katkı sağlayacaktır. 

Son olarak belirtmek gerekir ki Suriye’nin Rusya ve ABD arasında denge siyaseti izleyebilmesi oldukça faydalı bir strateji olacaktır. Nitekim Şara’nın önce Moskova’yı ziyaret etmesinin Washington’u harekete geçirdiği ileri sürülebilir. Daha açık bir deyişle, Şara’yı Beyaz Saray’da ağırlayan ABD, Suriye’de yeni kurulan bir yönetimin yeniden Rusya’nın etkisi altına girme “tehlikesine” karşılık “önleyici” bir hamlede bulunmuştur, denebilir. 2025 yılının Ekim ve Kasım aylarında gerçekleşen bu iki ziyaret, Suriye’nin gelecekte büyük güçlere dönük politikalarında takip edebileceği önemli bir tecrübe-yol haritası niteliğindedir. “Hiçbir büyük gücün peşine takılmamak”, Suriye’nin yeni dönem dış politikasının temel prensibi olabilir.


[i] “Syria’s Sharaa tells Putin he will respect past deals with Moscow”, Reuters, https://www.reuters.com/world/putin-syrias-sharaa-discuss-fate-russian-military-bases-wednesday-kremlin-says-2025-10-15/, (Erişim Tarihi: 13.11.2025).

[ii] Aynı yer.

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler