Analiz

Şili’nin BRICS Hamlesi: Latin Amerika’da Çok Taraflılık

Şili’nin BRICS’e katılımı, Latin Amerika’da çok taraflılık ve stratejik özerklik arayışının önemli bir göstergesidir.
BRICS, Küresel Güney ülkelerinin küresel yönetişimde normatif çoğulluk ve ekonomik çeşitlenme stratejilerini güçlendiren çok boyutlu bir platformdur.
Şili’nin BRICS’e yaklaşımı, uzun vadeli diplomatik çeşitlenme ve bölgesel liderlik arayışıyla da bağlantılıdır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Şili Devlet Başkanı Gabriel Boric, 6-7 Temmuz 2025 tarihlerinde Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenecek olan BRICS Zirvesi’ne katılımını resmen doğrulamıştır. Bu gelişme, Şili’nin potansiyel BRICS üyeliğine dair tartışmaları beraberinde getirmiştir.[1]

2010 yılında Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın öncülüğünde kurulan BRICS, zamanla Küresel Güney’in sesi olma iddiasıyla büyümüştür. Gelinen noktada Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Etiyopya, İran ve Endonezya’nın da katılımıyla 11 üyeye ulaşan yapı, dünya nüfusunun %55’ini, küresel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) %42,2’sini ve petrol arzının %44’ünü temsil etmektedir. BRICS, 2014 yılında kurulan Yeni Kalkınma Bankası aracılığıyla altyapı ve sürdürülebilir kalkınma projelerine yönelik 100 milyar dolarlık kaynak oluşturmuştur.[2]

Bu çok uluslu yapı, farklı yönetim sistemlerine sahip ülkeleri bir araya getirmektedir. BRICS, yapı olarak homojenliğe sahip ve liberal demokratik değerlere dayalı G7’ye alternatif olarak kurgulanmıştır. Şili gibi ülkeler için bu yapıya katılım, sadece ekonomik bir beklenti değil, jeopolitik, kültürel ve stratejik boyutları olan “çok kutuplu dünyaya yönelişi” simgelemektedir.[3]

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump döneminde çok taraflılık ciddi biçimde zayıflamıştır. Birleşmiş Milletler (BM) kararlarının hiçe sayılması, uluslararası hukuk ihlalleri, Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) işlevsiz hale gelmesi, ticaret anlaşmalarının tek taraflı iptal edilişi; küresel düzenin kırılganlığını artırmıştır. Trump, Latin Amerika’ya, özellikle Çin’in stratejik yatırımları konusunda açık mesajlar vermiştir. 2019 yılında ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Şili ziyareti sırasında Piñera Hükümeti, Çin’le imzalanan iki stratejik projeyi iptal etmiştir.[4]

Geçmişte yaşanan bu problemler Şili’nin küresel jeopolitikteki konumunu da gündeme taşımaktadır. Bugün Şili’nin BRICS’le olan ekonomik bağları oldukça güçlü bir tablo izlemektedir. 2024 yılında Şili, ihracatının %45’ini BRICS ülkelerine gerçekleştirmiştir. Yalnızca Çin, Şili’nin ihracatında %37,9’luk paya sahiptir. Öte yandan Şili’nin tüm G7 ülkeleriyle de serbest ticaret anlaşmaları bulunmaktadır.

Şili’nin 2025 BRICS Zirvesi’ne katılım kararı, ülkenin dış politikasında stratejik özerklik arayışını pekiştiren çok katmanlı bir jeopolitik yönelimi temsil etmektedir. Bu gelişme, uluslararası ilişkiler literatüründe sıkça tartışılan çok kutupluluk, bağlantısallık ve alternatif çok taraflılık kavramları çerçevesinde değerlendirilebilir. Özellikle Çin’in Latin Amerika’daki ekonomik nüfuzu dikkate alındığında Şili’nin BRICS’e yakınlaşması, jeoekonomik bağımlılık ile jeopolitik özerklik arasında kurumsal bir denge arayışına işaret etmektedir.

Şili, Batı merkezli kurumsal yapılardan tamamen kopmaksızın, normatif çoğulluk ve kurumsal dengeleme stratejisiyle küresel yönetişim yapılarında esneklik kazanmayı hedeflemektedir. Şili’nin bu tercihi Güney-Güney işbirliği ekseninde değerlendirilebilir. Çünkü BRICS platformu, gelişmekte olan ülkelerin küresel karar alma mekanizmalarında daha görünür olma çabasını temsil etmektedir. Neo-klasik realizm bağlamında ele alındığında ise, ülkenin iç siyasi yapısındaki dönüşüm (sol eğilimli yönetim) ve bölgesel düzlemdeki hizalanmalar, dış politika yönelimlerini doğrudan etkilemekte; böylece sistemik baskılar ve iç dinamikler arasında çift yönlü bir etkileşim doğmaktadır. Bu çerçevede Şili’nin BRICS’e yaklaşımı, yalnızca ekonomik çıkarlar temelinde değil, uzun vadeli diplomatik çeşitlenme, bölgesel liderlik ve kalkınma normlarının yeniden tanımlanması arayışıyla da bağlantılıdır.

Şili’nin bu çok yönlü stratejisi, Latin Amerika’da BRICS’e olan ilginin artmasına ve bölgesel dış politika paradigmalarının yeniden şekillenmesine öncülük edebilir. Dolayısıyla söz konusu katılım, sadece bir zirve davetinden ibaret olmayıp Şili’nin uluslararası sistemde kendine biçtiği rolün ve yönelimlerinin yeniden tanımlandığı yapısal bir dönüşümün parçası olarak görülebilir.

Uluslararası ilişkiler literatüründe son yıllarda artan şekilde tartışılan “çok katmanlı çok kutupluluk” kavramı, güç dağılımının sadece askeri ve diplomatik düzeylerle sınırlı olmadığını, ekonomik, teknolojik, normatif ve dijital alanlardaki merkezlerin de sistemin çok kutuplu doğasını şekillendirdiğini öne sürmektedir. Bu bağlamda BRICS’in evrimi; yalnızca Batı dışı güçlerin bir araya gelmesini temsil etmemekle birlikte alternatif kalkınma paradigmasının, bölgesel işbirliği ağlarının ve dolar dışı finansal mekanizmaların bir ifadesi olarak değerlendirilmektedir.

2025 yılında Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenecek BRICS Zirvesi, bu dönüşümün önemli bir kilometre taşıdır. Zirvenin temel gündem maddeleri arasında; ulusal para birimleriyle ticaretin teşviki, dijital altyapıların güçlendirilmesi ve bankacılık kapsamının genişletilmesi gibi konular yer almaktadır. Bu, BRICS’in işlevsel ve kurumsal bir Batı dışı alternatif olarak kurumsallaşmaya çalıştığını ortaya koymaktadır. Bu gelişmeler, sistemin işleyişinde G7 gibi Batı merkezli yapıların hegemonyasına meydan okuyan, çok merkezli ve esnek bir yönetişim anlayışını güçlendirmektedir.

Şili’nin bu zirveye katılımı ve BRICS’e gözlemci ya da tam üye olarak dahil olma potansiyeli, söz konusu çok katmanlı yapının Latin Amerika ayağının güçlendirilmesi açısından kritik önemdedir. Şili’nin Çin başta olmak üzere BRICS ülkeleriyle artan ekonomik entegrasyonu, dijital altyapı yatırımlarındaki işbirlikleri (örneğin Huawei Cloud veri merkezleri),[5] bu ülkenin giderek çok kutuplu küresel düzende kendine yeni bir pozisyon aradığına işaret etmektedir. Bu hususta Şili’nin Batı’yla olan derin kurumsal ilişkilerini koruyarak BRICS’e yönelmesi, “bağlantısallık” ve “kurumsal dengeleme” stratejilerinin bir bileşeni olarak okunmalıdır.

Neo-klasik realizm açısından değerlendirildiğinde, Şili’nin BRICS’e olan ilgisi, sistemik düzeydeki güç kaymalarına rasyonel bir tepki olarak değerlendirilebilir. İç düzeyde ise sol eğilimli Boric yönetiminin çok taraflılığa ve Güney-Güney işbirliğine öncelik vermesi, bu yönelimi daha da derinleştirmektedir. Böylelikle Şili’nin tercihleri, hem ulusal çıkarları maksimize etmeyi hem de mevcut uluslararası düzenin sınırlamalarını aşmayı amaçlayan çok düzeyli bir stratejinin parçası haline gelmektedir.

Sonuç olarak BRICS 2025 Zirvesi ve Şili’nin bu yapıya yönelimi, çok katmanlı çok kutupluluk yaklaşımı çerçevesinde, küresel düzende normatif ve yapısal çeşitliliğin arttığını ve yeni bölgesel bağlantı yollarının kurulduğunu göstermektedir. BRICS’in kurumsal sınırlarının Latin Amerika’ya doğru genişlemesi, sadece Güney’in kolektif sesi olma iddiasını güçlendirmekle kalmamakta ve küresel yönetişimin merkezlerini çoğaltarak Batı dışı aktörlerin oyun kurucu rolünü kurumsallaştırmaktadır. Şili’nin bu sürece dahil olması ise Latin Amerika’nın küresel jeopolitik mimaride daha aktif, esnek ve çok yönlü bir konum arayışını simgelemektedir.


[1] “Can Chile be a brick in the BRICS?”, Meer, https://www.meer.com/en/93009-can-chile-be-a-brick-in-the-brics, (Erişim Tarihi: 31.05.2025).

[2] “The BRICS and the Emerging Order of Multipolarity”, Clingendael, https://www.clingendael.org/publication/brics-and-emerging-order-multipolarity, (Erişim Tarihi: 31.05.2025).

[3] “Can Chile be a brick in the BRICS?”, Meer, https://www.meer.com/en/93009-can-chile-be-a-brick-in-the-brics, (Erişim Tarihi: 31.05.2025).

[4] Aynı yer.

[5] “Huawei Cloud Pledges to Accelerate Chile’s Industrial Digitalization with 300% Business Growth since 2022”, Huawei Cloud, https://www.huaweicloud.com/intl/en-us/news/20241108090741230.html?utm, (Erişim Tarihi: 04.06.2025).

Zeynep Çağla ERİN
Zeynep Çağla ERİN
Zeynep Çağla Erin, 2020 yılında Yalova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden “Feminist Perspective of Turkish Modernization” başlıklı bitirme teziyle ve 2020 yılında da İstanbul Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Sosyoloji bölümünden mezun olmuştur. 2023 yılında Yalova Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında “Güney Kore’nin Dış Politika Kimliği: Küreselleşme, Milliyetçilik ve Kültürel Kamu Diplomasisi Üzerine Eleştirel Yaklaşımlar” başlıklı yüksek lisans tezini tamamlayarak mezun olmuştur. Şu an Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında doktora eğitimine devam etmektedir. ANKASAM Asya & Pasifik Uzmanı olan Erin’in başlıca ilgi alanları; Asya-Pasifik, Uluslararası İlişkiler’de Eleştirel Teoriler ve Kamu Diplomasisi’dir. Erin iyi derecede İngilizce ve başlangıç seviyesi Korece bilmektedir.

Benzer İçerikler