Analiz

ABD’nin Serbest Ticarete Vedası ve Devlet Kapitalizmine Yönelişi

Donald Trump’ın “Kurtuluş Günü” tarifeleri, ABD’nin liberal uluslararası düzenden fiilen kopuşunu simgeleyen tarihi bir kırılma noktasıdır.
Trump, devletin ekonomi üzerindeki ağırlığını artırarak korumacı duvarlar örmeyi hedeflemektedir.
Bu radikal politika, hem küresel ekonomik düzeni sarsmakta hem de Amerikan iç siyasetinde popülist-milliyetçi vizyonun bir zaferi olarak sunulmaktadır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

2025 yılının Nisan ayında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump, “Kurtuluş Günü” adını verdiği bir günde, ABD’nin uzun süredir benimsediği serbest ticaret politikalarına meydan okuyan kapsamlı gümrük tarifeleri açıklamıştır. Beyaz Saray’daki törende Trump, tüm ithalata %10’luk bir genel tarife ve aralarında ABD’nin en büyük ticaret ortaklarının da bulunduğu düzinelerce ülkeye çok daha yüksek oranlı vergiler getireceğini duyurmuştur.[i] Bu adım, küresel piyasalarda şok etkisi yaratarak ABD müttefiklerini şaşkınlığa uğratmış ve on yıllardır süregelen serbest ticaret düzeninin sonunun başlangıcı olarak yorumlanmıştır. Trump’ın “Kurtuluş Günü” hamlesi sadece ekonomik bir tedbir olmaktan öte Amerika’nın liberal uluslararası düzenden kopuşunu ve ülkenin serbest piyasa ilkelerinden devlet güdümlü bir kapitalizme kayışını simgeleyen bir dönüm noktası niteliğindedir.

Trump’ın “Kurtuluş Günü” tarifeleri, İkinci Dünya Savaşı sonrasında bizzat ABD liderliğinde inşa edilmiş yaklaşık 80 yıllık çok taraflı liberal ticaret düzenine doğrudan bir meydan olarak görülebilir. Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) ve Dünya Ticareti Örgütü (DTÖ) gibi kurumlar aracılığıyla ABD, on yıllarca serbest ticareti ve düşük tarifeleri savunmuştur. Fakat Trump yönetimi, yeni gümrük duvarlarıyla bu düzeni tersyüz etmektedir.[ii] Nitekim getirilen vergiler, kapsam ve ölçek bakımından son yüzyıldaki en yüksek ticaret bariyerleri olarak nitelendirilebilir.

Bu tarife dalgası, dünyanın dört bir yanında misilleme tehditlerini tetikleyerek küresel ticaret savaşları endişesini arttırmıştır. Kanada Başbakanı Mark Carney, ABD’nin bu adımla “uluslararası ekonomik iş birliği şampiyonu” rolünü terk ettiğini belirtmiştir.[iii] Avrupa Birliği cephesinde ise AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, tarifeleri “müttefikimizin bizi yüzüstü bıraktığı büyük bir darbe” olarak nitelemiş ve Birlik’in buna ortak bir yanıt vermeye hazır olduğunu vurgulamıştır. ABD’nin tarifeleri uluslararası hukuk ve kurumlar açısından da bir kopuşa işaret etmektedir. Washington yönetimi, DTÖ’nün “ayrım gözetmeme” ilkesini fiilen kenara koyarak her ülkeye farklı oranlarda vergi uygulamaktadır. Trump, kararını uygulamak için ABD’nin devasa ticaret açığını “ulusal acil durum” ilan ederek 1977 tarihli Uluslararası Acil Ekonomik Güçler Yasası’nı devreye sokmuştur.[iv] Bu olağandışı hukuki karar, ABD’nin müttefikleri tarafından yasa dışı ve keyfi bulunmuştur.

Bu hamle, ABD’nin ekonomik yöneliminde paradigmatik bir değişime işaret etmektedir. Serbest piyasayı savunan geleneksel muhafazakâr çizginin aksine Trump, devletin ekonomi üzerindeki ağırlığını artırarak korumacı duvarlar örmeyi hedeflemektedir. Uluslararası tedarik zincirlerini devlet kararıyla keskin biçimde yeniden şekillendirme çabası, piyasa dinamiklerini ikinci plana itmek demektir. Nitekim Trump yönetimi, her ülkeye özel tarife oranları belirlerken “mütekabiliyet” söylemini kullansa da bu oranlar çoğu durumda o ülkenin ABD mallarına uyguladığı tarifelerin katbekat üzerindedir.[v]

Uzun vadede bu yaklaşımın Amerikan üretiminin verimliliği üzerindeki etkisi ciddi bir soru işareti doğurmaktadır. Zira korumacılık kısa vadede bazı yerli üreticileri korusa da rekabet baskısını azaltarak verimsizliği teşvik edebilir. Trump’ın ekonomik milliyetçiliği, ABD’yi kendi inşa ettiği serbest ticaret ideolojisinin karşı cephesine yerleştirmektedir. Devlet kapitalizmi; piyasanın işleyişinde devletin yönlendirici aktör olduğu şekillendirildiği bir modeldir. Trump’ın tarife planında gördüğümüz de budur. Hangi ülkenin ne oranda vergiye tabi olacağı, hangi ürünlerin muaf tutulup hangilerinin cezalandırılacağı gibi detaylar Washington’da belirlenmiştir. Bu yaklaşım, Çin ve Rusya gibi devlet kapitalizmi uygulayan rakiplerin yöntemlerine yaklaşmaktadır. Bu yönelişin bir boyutu da ekonomik araçların stratejik ve siyasi amaçlarla kullanılmasıdır. Trump, gümrük vergilerini jeopolitik baskı unsuru olarak da kullanmaktadır. Nitekim Meksika ve Kanada’ya yönelik tarifeler, sınır güvenliği ve hatta sentetik opioid (fentanil) sorunu gibi konularda bu ülkeleri adım atmaya zorlamak amacıyla da gündeme gelmiştir.[vi] Ticaret politikası ile güvenlik meselelerinin bu denli iç içe geçmesi, serbest piyasa mantığıyla açıklanamaz. Bu kapsamda, devlet aygıtı ekonomide belirleyici aktör haline gelmekte, piyasa güçleri ise ikinci planda kalmaktadır.

Trump’ın bu hamlesi, Amerikan iç siyasetinde de önemli bir yere oturmaktadır. Her şeyden önce bu politikayı Trump’ın kendi tabanına verdiği sözlerin bir şekilde hayata geçirilmesi olarak okumak mümkündür. “Amerika’yı yeniden yüceltme” sloganıyla özdeşleşen Trump, yıllardır işçi sınıfının ve sanayisizleşmeden zarar gören bölgelerin küresel ticaret tarafından mağdur edildiğini savunuyordu. “Kurtuluş Günü” söylemi, bu kesimlere bir kurtuluş vaadi sunmaktadır. Trump, yüksek tarifeler sayesinde üreticileri ABD’de yatırıma teşvik ederek uzun vadede imalat sektörünü canlandıracaklarını öne sürmektedir. Bu stratejiyle özellikle Orta Batı’nın endüstri bölgelerinde ve “Pas Kuşağı” olarak anılan eyaletlerde siyasi desteğini pekiştirmeyi hedeflemektedir. Nitekim tarifelerin açıklanması Trump’ın tabanında bir güç gösterisi olarak alkışlanmış, iç politikada bir zafer hikâyesine dönüştürülmüştür.

Bu agresif korumacılığın iç ekonomiye potansiyel maliyeti de siyaset sahnesinde tartışma konusudur. Demokratlar ve bazı Cumhuriyetçiler, “Kurtuluş Günü”in aslında Amerikan tüketicisi için bir “Enflasyon Günü” olacağını dile getirmektedir. Demokrat Temsilciler Meclisi Lideri Hakeem Jeffries, 2 Nisan sabahı düzenlediği basın toplantısında “Bu gün Kurtuluş Günü değil, Amerika için Resesyon Günü” diyerek Trump’ın hamlesinin ekonomik felakete yol açacağını savunmuştur.[vii] Yine de Cumhuriyetçi Parti’nin büyük bir kesimi, tabanın desteğini ve Trump’ın siyasi ağırlığını dikkate alarak bu korumacı dönüşümü sahiplenmiş durumdadır. Trump cephesi ise iç siyasi tartışmada tarifelerin kısa vadeli sancılarına karşı uzun vadeli kazanımlarını öne çıkarmaktadır. Beyaz Saray, Trump’ın ilk başkanlık dönemindeki sınırlı tarifelerin işe yaradığını iddia eden açıklamalar yaparak bu hamleyi savunmuştur.[viii] Amerika’nın iç siyasetinde “Kurtuluş Günü”, Trump’ın popülist milliyetçi vizyonunun bir parçası olarak görülebilir. İç siyasette küreselleşme karşıtlığının ve ekonomik milliyetçiliğin ana akım haline gelmesinde bu politikanın önemli bir payı bulunmaktadır.

“Kurtuluş Günü” tarifeleri, ABD’nin liberal uluslararası düzenden fiilen koparak serbest ticaret yerine korumacılığa yöneldiğini göstermektedir. Bu dönüşüm, ülkenin onlarca yıl savunduğu çok taraflı ticaret sistemine meydan okurken, müttefiklerle ilişkileri zedelemekte ve küresel ekonomik istikrarı tehdit etmektedir. Kısa vadede bazı sektörleri koruyabilir ancak uzun vadede verimlilik kaybı, yatırım daralması ve misilleme riskleri artacaktır. ABD’nin küresel liderliğini sürdürebilmesi için uzun vadede korumacı eğilimlerini dengelemesi, DTÖ reformuna öncülük etmesi ve ticaret politikalarında şeffaflık ile öngörülebilirliği yeniden tesis etmesi gerekecektir.

[i] “Trump Stokes Trade War as World Reels from Tariff Shock”, Reuters, https://www.reuters.com/world/trump-stokes-trade-war-world-reels-tariff-shock-2025-04-03/, (Erişim Tarihi: 18.08.2025).

[ii] Aynı Yer.

[iii] Aynı Yer.

[iv] Doug Palmer ve Daniel Desrochers, “Trump Imposes 10 Percent Universal Tariff, Higher for Top Trade Partners”, Politico, https://www.politico.com/news/2025/04/02/trump-tariff-trade-partners-liberation-day-00267350, (Erişim Tarihi: 18.08.2025).

[v] Aynı Yer.

[vi] Aynı Yer.

[vii] Democratic Leader Hakeem Jeffries, “Leader Jeffries Statement on Donald Trump Driving the Country Toward a Recession,” press release, August 1, 2025, Jeffries House, https://jeffries.house.gov/2025/08/01/leader-jeffries-statement-on-donald-trump-driving-the-country-toward-a-recession/, (Erişim Tarihi: 18.08.2025).

[viii] Ana Swanson, Alan Rappeport ve Tony Romm, “Trump Announces Sweeping Tariffs on All Imports: Live Updates,” The New York Times, https://www.nytimes.com/live/2025/04/03/business/trump-tariffs, (Erişim Tarihi: 18.08.2025).

Ali Kerem GÜLAÇTI
Ali Kerem GÜLAÇTI
Ali Kerem Gülaçtı, Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde lisans eğitimine devam ederken aynı zamanda Tarih Bölümü’nde yandal programını sürdürmektedir. Ali Kerem’in başlıca ilgi alanları; Avrupa siyaseti, insan hakları hukuku ve hükümetlerarası örgütlerdir. Ali Kerem, ileri düzeyde İngilizce ve başlangıç seviyesinde Almanca bilmektedir.

Benzer İçerikler