Trump, Kapitalizmin Son Başkanı mı?

Paylaş

Bu soruya cevap vermek için öncelikle yeni Başkan Trump’ın neyi hedeflediği sorusuna cevap vermek gerekiyor. Haklı olarak “hangi hedef” diye aklınıza takılabilir. Ortada birden fazla hedef olduğu için biz buna “hangi hedefler” de diyebiliriz. Fakat bu sizi yanıltmasın. Çünkü birden fazla gibi karşımıza çıkan tüm hedefler aslında tek bir kapıya çıkıyor: ABD İmparatorluğu’nu yeniden ihya etmek için “Yıkım” ve “Yeniden İnşa”.
Yani, eski başkan Obama’yı iktidara taşıyan “Değişim”in bir başka versiyonu. SSCB’yi tarihe gömen Gorbaçov’un yaptığının da tam tersi. Peki, bu bir tesadüf mü yoksa bilinçli bir tercihin sonucu mu? Hayatta tesadüflere yer yoktur. Hele hele konu bir süper güç ve onun bekası mevzuu ise…
“Beka”yı burada özellikle tercih ettim, çünkü ABD’nin karşı karşıya kaldığı kriz; hegemonyanın yeniden inşasından ziyade, bunu gerçekleştiremediği takdirde karşı karşıya kalacağı imparatorluklar mezarlığı olacaktır.
Dolayısıyla, ABD’nin asıl endişesi Soğuk Savaş sonrası uluslararası sistemdeki kilitlenme ve bunu aşmaya yönelik 11 Eylül sonrası uygulamaya koyduğu projelerin yol açtığı bumerang etkidir. O yüzden ABD derin devleti karşı karşıya bulunduğu felaketin ve bundan radikal yöntemlerle çıkması gerektiğinin farkındadır.
Trump’ın Önündeki SSCB-Rusya Federasyonu Deneyimleri…
Burada Sovyet deneyimini de göz önünde bulundurduğu anlaşılıyor. Nitekim bununla ilgili düşüncelerimi detaylı bir şekilde sizlerle yine bu köşede “Trump, ABD’nin Gorbaçov’u mu Yoksa Putin’i mi Olacak?” başlığı altında paylaşmıştım.
Oradaki tespitlerimden hareketle şunu bir kez daha ifade etmekte fayda var: Gorbaçov “Açıklık” (Glasnost) ve “Yeniden Yapılanma” (Perestroika) diye iktidara gelmiş, çöküş sürecinde olan Sovyet İmparatorluğu’nu reformlarla ve mümkün mertebe kaba güce başvurmadan (Kazakistan ve Azerbaycan hadiseleri istisna olmak üzere) gerçekleştirmeye çalışmıştı.
Bunu yaparken de özellikle tüm dünyayı karşısına almaktan vazgeçen kararlara da imza atmıştı; Afganistan’dan çekilme, silahsızlanma gibi. Yine, Doğu Avrupa’nın ayrılma taleplerine de ses çıkarmamıştı. Daha önce yürütülen tankların kışlalarında tutulması bunun bir göstergesi idi.
Fakat Gorbaçov ne yaptıysa bunu başaramadı, çünkü Sovyet sistemi ekonomik-mali anlamda iflas etmişti ve “İmparatorluğun” yükünü daha fazla kaldırabilmesi mümkün değildi. Bu yüzden SSCB’de hızlı bir şekilde gönüllü boşanmalar adını da verebileceğimiz bir tasfiye süreci yaşandı. Böylece hem tüm dünya hem de Ruslar, bu işten en az maliyetle sıyrıldı.
Aslında Sovyet yönetimi bu tasfiye sürecini enkazın altında kalmamak için gerçekleştirmişti. Dolayısıyla, yapılan kontrollü bir çöküş/dağılma idi. Tekrar toparlanıp dünya siyasetinde yer almak istiyordu ve bunu da eski bir istihbaratçı olan Putin ile gerçekleştirmeye başladı. Bu planın/projenin ne kadar başarılı olduğu tartışılır ama bugün itibarıyla Trump’ınuygulamalarına baktığımızda Putin’in etkisini (Rusya modelini) çok açık bir şekilde kendi değerleriyle çatışmasından/ters düşmesinden anlayabiliyoruz.
Trump Neyin Peşinde?
Fakat ABD’nin burada karıştırdığı bir şey var: Rusya yakın çevresi ve kendi halkı üzerindeki baskıyı büyük ölçüde hafifletip, “yeni ortaklıklar” kapsamında işbirliği sürecini başlatırken, kendi halkı ve müttefiklerini rahatlatma üzerinden kazanma yoluna gitmişti. Yani, Trump gibi ne halkıyla çatışmış ne de müttefikleri ile kavga etmişti. Bunun dışında, SSCB nüfuz alanı dâhil olmak üzere, Doğu Bloku’nda Sovyet Rusya’ya meydan okuyabilecek bir güç de yoktu.
Ama bu durum ABD için geçerli değil. Trump, amiyane tabirle zücaciye dükkânına giren fil misali her tarafı dağıtıyor. Gorbaçov’un izlediği politikanın tam tersi bir şekilde “İmparatorluğu” tasfiye etme süreci söz konusu.
Bu kadar yıkıntı üzerine yeni bir inşa mümkün mü? Açıkçası çok büyük bir soru işareti. Fakat bu hususu ABD derin devletinin göz önünde bulundurduğundan şüphe yok. İşte dünyayı rahatsız eden de bu mevzu. ABD ne yapmaya çalışıyor? Kafasının arka planında ne var? Başta ABD kamuoyu ve kendi müttefikleri olmak üzere tüm dünyanın yaşadığı endişe/korku ve verilen tepkilerin altından da bu sorulara verilemeyen cevap yatıyor.
Ve son bir husus… Rusya şu ana kadar halen kimlik arayışında. Ne olduğuna bir türlü karar verebilmiş değil, her ne kadar bunun adına Avrasyacılık dese de… Ve yine görünen o ki, ABD mevcut sistemle, yani kapitalizm ile daha fazla devam edemeyeceğini görmüş durumda. Yani bir sistem/ideoloji değişikliği içinde. Oysa ABD düne kadar tüm dünyaya kendi değerlerini, modelini dayatmaya çalışıyordu.
O zaman şu kritik soruyu sormak lazım: ABD nasıl bir sistem/ideoloji arayışı içinde. Daha doğrusu arayışı içinde mi yoksa buldu ya da zamanı geldi de şimdi onu dayatmaya mı çalışıyor? Tüm yıkmalar bunun için mi? Bu sorunun cevabını aramaya devam edeceğiz.

*Milli Gazete‘de Yayınlanmıştır.

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler