Analiz

Venezuela’da Ekonomik Olağanüstü Halin Uzatılması ve Olası Sonuçları

Venezuela, ABD’yle ticaret savaşında ekonomik olağanüstü hâli 60 gün uzatmıştır.
Kararname, vergi ertelemesi ve mali kaynakların merkezileştirilmesi gibi geniş yetkiler tanımaktadır.
Önlemler, kısa vadede rahatlama sağlasa da uzun vadeli riskler barındırmaktadır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

11 Ağustos 2025 tarihinde Venezuela Hükümeti’nin ekonomik olağanüstü hâli 60 gün daha uzatması, ülkenin hem iç ekonomik istikrarını koruma çabalarını hem de dış politikadaki sertleşen konjonktüre tepkisini yansıtmaktadır. Bu karar, Washington’un yakın dönemde Venezuelalı ürünlere uyguladığı %15’lik ek gümrük vergisi ve Venezuela’dan petrol ve gaz ithal eden alıcılara getirilen %25’lik ek yükümlülükle doğrudan bağlantılıdır. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) resmi tahminleri, bu yeni vergi düzenlemesinin aylık 50 milyar dolar ek gelir potansiyeli taşıdığını öne sürmektedir. Karakas yönetimi ise bu hamleyi “ekonomik savaş” olarak tanımlamaktadır.[i]

Başkan Nicolas Maduro’nun nisan ayında imzaladığı ve ağustos ortasında yenilediği bu kararname, yürütme organına olağanüstü yetkiler tanımaktadır. Resmî Gazete’de yayımlanan metne göre bu yetkiler; ekonomik dengeyi sağlamak amacıyla geçici düzenlemeler yapma, fiyatları kontrol altına alma, ithalat ve ihracatı yeniden düzenleme ve stratejik sektörlere kaynak aktarma gibi adımları içermektedir. Ayrıca acil sözleşmelerin onay sürecini hızlandırma yetkisiyle kamu alımlarında zaman kaybının önlenmesi de hedeflenmektedir.[ii]

Bunun yanı sıra ulusal, eyalet ve belediye düzeyindeki vergi tahsilatlarının geçici olarak askıya alınması veya muafiyet tanınması imkânı bulunmaktadır. Özel harç ve katkıların merkezileştirilerek Ulusal Hazine’ye yönlendirilmesi ve mevcut kamu fonlarından kaynak aktarımının kolaylaştırılması da bu yetkiler arasında yer almaktadır. Hükümet, bu düzenlemelerle “imparatorluk yaptırımları” olarak nitelendirdiği dış baskılar karşısında ekonominin manevra kabiliyetini artırmayı amaçlamaktadır.

ABD-Venezuela ilişkileri, özellikle 2015 yılından bu yana yaptırım, ticari kısıtlama ve diplomatik krizlerle şekillenmiştir. 2019 yılında Washington, Maduro Hükümeti’ni tanımadığını açıklamış, petrol sektörüne yönelik ağır yaptırımlar uygulamaya başlamıştır.[iii] 2024 yılında nispi bir yumuşama gözlense de 2025 yılı başında jeopolitik nedenlerle yeniden sertleşme süreci yaşanmıştır.

Son vergi artışları, Venezuela’nın zaten sınırlı olan dış gelir kaynaklarını daha da daraltma riski taşırken, hükümetin petrol ve doğalgaz satışlarında pazar çeşitlendirme çabalarını hızlandırmasına neden olmuştur. Özellikle Çin, Hindistan ve bazı Afrika ülkelerine yönelim bu stratejinin merkezinde yer almaktadır.

Bu tür kararların kısa ve orta vadede hem olumlu hem de olumsuz sonuçları olabilir. Olumlu tarafta, stratejik sektörlere devlet desteğinin artması sayesinde kaynakların hızlı mobilizasyonu mümkün hale gelirken, vergi ertelemesi yerli üreticilere nakit akışlarını iyileştirme fırsatı tanıyabilir. Ayrıca ithalat ve ihracat düzenlemelerinde sağlanacak esneklik, ihtiyaç duyulan ürün ve hizmetlerin tedarik sürecini hızlandırarak piyasalardaki arz sıkıntılarını hafifletebilir.

Buna karşılık olumsuz etkiler de gözlemlenebilir. Vergi tahsilatlarının ertelenmesi, bütçe açığını büyüterek mali disiplini zayıflatabilir. Tüm mali akışın tek elde toplanması ise bürokratik tıkanmaların ve verimsizliklerin artmasına yol açabilir. Dahası olağanüstü yetkilerin sürekli kullanılması, özel sektör ve yabancı yatırımcılar açısından öngörülebilirliği azaltarak yatırımcı güvenini aşındırabilir.

Venezuela’nın stratejisinin küresel bağlamını anlamak açısından 3 ülke örneğinin incelenmesi önemlidir. İran’da 2018 sonrasında döviz işlemlerinin merkezileştirilmesi, ithalatın kısıtlanması ve stratejik sektörlere öncelik verilmesi, ABD yaptırımlarına karşı kullanılan başlıca yöntemler olmuştur. Bu model, kısa vadede piyasada istikrar sağlasa da uzun vadede döviz darboğazı ve yüksek enflasyon sorunlarını çözmede sınırlı kalmıştır.

Rusya ise 2014 ve 2022 yıllarındaki yaptırım dalgalarının ardından sermaye kontrolleri uygulamış, yerli üretime sübvansiyon sağlamış ve ticaretini Asya pazarlarına kaydırma yoluna gitmiştir. Venezuela’nın petrol ihracatında aradığı çeşitlendirme stratejisiyle benzerlik taşısa da Rusya’nın enerji rezervleri, altyapı kapasitesi ve uluslararası ticaret ağı, Karakas’ın imkânlarının çok üzerindedir.

Küba örneği ise 1990’lardaki “Özel Dönem” sürecinde ortaya çıkmıştır. ABD ambargosu karşısında ülke ekonomisi yeniden organize edilmiş, yabancı para kullanımı artmış ve yeni mülkiyet biçimleri tanınmıştır. Ancak bu model, sosyo-politik açıdan Venezuela’ya daha yakın olsa da uzun vadeli ekonomik daralmayı da beraberinde getirmiştir. Bu karşılaştırmalar, olağanüstü ekonomik yetkilerin sonuçlarının her ülkenin üretim kapasitesi, dış pazar bağlantıları ve iç siyasi istikrarıyla doğrudan ilişkili olduğunu göstermektedir.

Ekonomik olağanüstü hâl, iktidarın elinde güçlü bir siyasi araç olarak öne çıkmaktadır. Maduro Hükümeti açısından bu adım, “dış düşman” söylemi üzerinden ulusal birlik çağrısı yaparak tabanı konsolide etme, acil durum yetkileri sayesinde muhalif belediye ve eyalet yönetimlerinin mali kaynaklarına müdahaleyi kolaylaştırma ve medyayla bilgi akışını daha sıkı kontrol etme imkânı sunmaktadır. Ancak bu durum, demokratik mekanizmalar ve güçler ayrılığı açısından ciddi eleştirilere yol açabileceği gibi uzun süreli olağanüstü hâl uygulamaları kurumsal dengeyi zayıflatma riski taşımaktadır.

ABD’nin vergi artırımı, yalnızca ekonomik değil aynı zamanda diplomatik bir mesaj niteliği taşımaktadır. Washington, bu adımla Karakas’a hem petrol gelirlerini azaltma hem de siyasi baskıyı artırma yönünde net bir sinyal vermektedir. Venezuela ise bu baskıya karşı BRICS ülkeleri, Afrika ve Güneydoğu Asya pazarlarıyla daha güçlü ticaret bağları kurma, petrol ve doğalgazı siyasi müzakere aracı olarak kullanma ve SWIFT dışı ödeme ağlarına yönelerek yerel para birimleriyle ticaret yapma stratejilerini devreye sokmaktadır.

Bu stratejiler, kısa vadede Venezuela’ya belirli bir rahatlama sağlayabilir; ihracat pazarlarını çeşitlendirmek ve ödeme sistemlerinde alternatifler yaratmak, yaptırımların etkisini sınırlamada kısmi başarı getirebilir. Ancak uzun vadede, bu adımların yaptırım çevresini tamamen aşmak için yeterli olmayabileceği ve ülkenin ekonomik bağımlılıklarını farklı yönlere kaydırma riskini de beraberinde getirebileceği göz ardı edilmemelidir.

Olası senaryolar değerlendirildiğinde, iyimser tabloda olağanüstü hâl önlemlerinin üretim ve ihracatı artırarak vergi ertelemeleri sayesinde iç piyasayı canlandırması ve yeni ticaret ortaklıklarıyla gelir akışını çeşitlendirmesi öngörülmektedir. Kötümser senaryoda ise vergi tahsilatlarının durması bütçe açığını büyütürken, enflasyonun hızlanması, merkezileşen mali kaynakların verimsiz kullanılması, siyasi baskının artması ve yolsuzluk iddialarının çoğalması riski bulunmaktadır. Orta yol senaryosunda ise hükümet kısa vadede manevra alanı kazanabilir, ancak yapısal reformlar yapılmadığı sürece uzun vadede ekonomik sorunların kalıcı hale gelmesi kaçınılmaz olacağı düşünülmektedir.

Venezuela’nın 60 günlük ekonomik olağanüstü hâl uzatması, ABD’yle derinleşen ticaret savaşında zaman kazandıran bir hamle niteliğindedir. Ancak bu tür önlemler, yapısal ekonomik sorunları çözmek yerine genellikle geçici rahatlama sağlamaktadır. Ülkenin geleceği, yalnızca dış baskıları yönetme becerisine değil, aynı zamanda iç ekonomik reformları uygulama iradesine de bağlı olacaktır.

Bu bağlamda Venezuela, İran ve Rusya’nın tecrübelerinden kısa vadeli direniş yöntemlerini, Küba’nın ise toplumsal dayanıklılık modellerini devralabilir. Fakat tüm bu örneklerde olduğu gibi, uzun vadeli başarı için ekonomik çeşitlendirme, şeffaf yönetim ve uluslararası meşruiyet arayışının dengeli biçimde yürütülmesi gerekmektedir.


[i] Ruiz, Luis Alejandro. “Venezuela Extends State of Economic Emergency.” Guacamaya, guacamayave.com/en/venezuela-extends-state-of-economic-emergency, (Erişim Tarihi: 17.08.2025).

[ii] Aynı yer.

[iii] Aynı yer.

Ali Caner İNCESU
Ali Caner İNCESU
Ali Caner İncesu, 2012 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olmuştur. Eğitimine Kapadokya Üniversitesi Turist Rehberliği ön lisans programında devam etmiş ve 2017 yılında mezun olmuştur. 2022 yılında Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi'nde Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği alanlarında yüksek lisans eğitimlerini başarıyla tamamlamıştır. 2024 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde University of Maryland Global Campus (UMGC) Siyaset Bilimi lisans programından mezun olmuştur. 2023 yılı itibarıyla Kapadokya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora eğitimine devam etmektedir.2022 yılında Paraguay Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nde (Ankara) özel danışmanlık görevi de yürüten İncesu, ileri seviyede İspanyolca ve İngilizce bilmekte olup İngilizce ve İspanyolca dillerinde yeminli tercümandır.Çalışma alanları Latin Amerika, uluslararası hukuk ve turizmdir.

Benzer İçerikler