2025 yılı itibarıyla Venezuela, uzun süredir süregelen ekonomik yaptırımların ve uluslararası izolasyonun etkilerini azaltma arayışında daha net ve stratejik bir dış politika çizgisine yönelmiştir. Bu politikanın temel direklerinden birini, Çin ve Katar’la kurduğu çok yönlü ortaklıklar oluşturmaktadır. Nisan 2025 tarihinde gerçekleştirilen üst düzey ziyaretler, diplomatik nezaketin de ötesinde enerji, ulaşım, yatırım ve çok taraflı ilişkilerde yeni bir safhaya geçildiğinin habercisidir.
Venezuela Devlet Başkan Yardımcısı Delcy Rodríguez’in Çin ziyareti, Venezuela’nın 2023 yılında ilan edilen “Her Koşulda ve Her Zaman Geçerli Stratejik Ortaklık” doktrinini sahada işler hale getirme çabasının somut bir yansımasıdır. Çin Devlet Başkan Yardımcısı Han Zheng’le yapılan görüşmede 600’den fazla ikili anlaşmanın gözden geçirileceği açıklanmış ve bu anlaşmaların küresel dönüşümlere göre güncelleneceği vurgulanmıştır.[1] Enerji, sağlık, teknoloji, altyapı ve eğitim gibi çok çeşitli alanlarda somut işbirliği önerilerinin geliştiriliyor olması, bu ziyaretin bir protokol ziyareti olmanın çok ötesinde bir anlam taşıdığını göstermektedir.
Rodríguez’in aynı zamanda hidrokarbonlardan sorumlu bakan olması, bu temasların özellikle enerji güvenliği boyutunu da içerdiğini göstermektedir. Venezuela’nın petrol üretim kapasitesi, yaptırımlar nedeniyle ağır zarar görmüş olsa da Çin’le olan enerji ortaklığı hem siyasi destek hem de teknik rehabilitasyon açısından hayatî bir öneme sahiptir. Çin Ulusal Petrol Şirketi’yle (CNPC) yapılan görüşmeler bu bağlamda dikkat çekicidir.
Çin’in Venezuela’ya olan ilgisi, yalnızca enerji arz güvenliğiyle sınırlı değildir. Çin, Latin Amerika’da uzun vadeli altyapı yatırımları ve siyasi etki alanı oluşturmaya çalışmakta; Venezuela ise bu denklemde ekonomik bağımlılığını çeşitlendirme arayışındadır. Bu bağlamda her iki taraf da “kazan-kazan” söylemini stratejik bir çerçeveye oturtarak uzun vadeli bir ortaklık arayışına girmektedir.
Rodríguez’in Çin ziyaretinin ardından Katar’la gerçekleştirdiği temaslar ise Venezuela’nın Körfez ülkeleriyle kurduğu çok boyutlu ilişkilerin güncel bir yansımasıdır. Katar hem enerji piyasalarındaki etkisi hem de bölgesel arabuluculuk kapasitesiyle Venezuela için iki yönlü bir değer sunmaktadır.
Katar Emiri Tamim bin Hamad Al Tani’yle yapılan görüşme yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda diplomatik düzeyde de önemli bir mesaj taşımaktadır.[2] Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Venezuela arasındaki doğrudan temasların sınırlı olduğu bir dönemde Katar, tıpkı İran ve Afganistan meselelerinde olduğu gibi bir arabulucu işlevi görebilecek kapasitededir. Bu işlev, Venezuela’nın yaptırımlar bağlamında müzakere alanı oluşturmasına katkı sunabilir.
Ayrıca Doha ile Karakas arasında kurulacak yeni doğrudan hava yolu hattı, sadece sembolik değil aynı zamanda ekonomik işlevselliğe de sahiptir. Bu gelişme, Venezuela’nın uluslararası ulaşım ağlarını genişletme ve turizmle iş bağlantılarını artırma çabasıyla örtüşmektedir.
Her iki ziyaret de Venezuela’nın “tek kutuplu dünya” modelinden uzaklaşarak çok kutuplu diplomasi arayışını sürdürdüğünü göstermektedir. Bu yeni dış politika vizyonu, Batı’nın yaptırımlarına karşı geliştirilmiş bir direnç stratejisi olduğu kadar Çin gibi yükselen aktörlerle kurulan bağların kalıcı ve yapısal olmasını amaçlamaktadır. Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro yönetimi açısından bu işbirlikleri sadece ekonomik değil aynı zamanda siyasi meşruiyet kazanımı için de önem taşımaktadır.
Ancak bu ilişkilerin doğasında tek taraflı bir bağımlılık riski de bulunmaktadır. Çin’in Venezuela üzerindeki ekonomik etkisi zamanla siyasi baskıya dönüşebilir. Aynı şekilde Körfez ülkeleriyle kurulan ilişkiler, bölgedeki jeopolitik dengeler açısından hassasiyet taşıyabilir.
Venezuela, Çin ve Katar’la geliştirdiği işbirliğini yalnızca bu iki ülkeyle sınırlı tutmayarak benzer bir modeli Hindistan, Rusya, Güney Afrika ve İran gibi ülkelerle de geliştirmeye çalışabilir. Özellikle BRICS+ gibi platformlar, yaptırımlara karşı bir “paralel düzen” arayışında olan Karakas için hem siyasi meşruiyet hem de ekonomik manevra alanı sunmaktadır. 2025 yılı itibarıyla Venezuela’nın BRICS+ üyeliğini derinleştirme çabasıyla yeni yatırım ve ticaret anlaşmalarına yönelmesi kuvvetle muhtemeldir.
Venezuela’nın dış açılımları yalnızca uzak coğrafyalarla sınırlı değildir. Aynı zamanda bölgesel ittifaklar (örneğin CELAC, ALBA ve UNASUR gibi yapıların) yeniden canlandırılması ve Bolivarcı ideolojinin diplomatik yeniden üretimi de Karakas’ın hedefleri arasında yer almaktadır. Özellikle Kolombiya ve Brezilya gibi büyük komşularla yeniden denge kurma çabaları, Venezuela’nın yalnızlıktan çıkma stratejisinin tamamlayıcı bir unsurudur.
Venezuela, Çin ve Rusya’yla yaptığı ticarette yerel para birimleri veya dijital para birimleri (örneğin petro veya yuan ile ödeme) üzerinden işlem yapmayı yaygınlaştırmak isteyebilir. Bu çaba hem ABD yaptırımlarının etkisini kırma hem de finansal egemenliği artırma stratejisinin bir parçasıdır. Çin’le yuan cinsinden petrol satışı veya Katar’la kripto finans projeleri bu bağlamda değerlendirilebilir.
Çin ve Rusya’yla askeri teknoloji paylaşımı, siber güvenlik ve istihbarat alanlarında işbirliği, Venezuela’nın güvenlik stratejisinde gündeme gelebilir. Özellikle ABD’nin çevreleme politikalarına karşı bu tür askeri işbirlikleri hem iç politikadaki milliyetçi duyguları konsolide edebilir hem de dış politikada caydırıcılık unsuru olarak işlev görebilir.
Petrol üretimi yaptırımlarla sınırlandığı için Venezuela, alternatif enerji hatları, rafineri ortaklıkları ve deniz aşırı taşıma çözümleri (örneğin açık deniz tanker transferleri, üçüncü ülke üzerinden sevkiyat) gibi yeni enerji diplomasi yöntemlerine başvurabilir. Çin ve Hindistan gibi ülkelerle bu konularda yaratıcı çözümler üretme ihtimali yüksektir.
Bu yeni yönelim, yalnızca Venezuela’nın yaptırımlarla şekillenen dış politik baskılara karşı geliştirdiği bir savunma refleksi değil; aynı zamanda küresel güç dengelerinde yaşanan kaymaların sunduğu fırsatların bilinçli şekilde değerlendirilmesidir. Çin ve Katar gibi ABD karşısında bağımsız diplomatik hatlara sahip ülkelerle kurulan çok boyutlu ilişkiler, Venezuela’ya hem ekonomik nefes alanı açmakta hem de siyasi manevra sahasını genişletmektedir. Bu süreçte Venezuela, yalnızca enerji veya ticaret ortaklıklarıyla sınırlı kalmayan; teknoloji transferinden ulaşım ağlarına, diplomatik arabuluculuktan çok taraflı forumlarda destek bulmaya kadar uzanan karmaşık ve stratejik bir dış politika doktrini inşa etmektedir.
Latin Amerika’nın geleneksel diplomatik ekseninden saparak Asya ve Orta Doğu merkezli yeni ittifaklar kuran Venezuela, aynı zamanda bölgesel liderlik iddiasını da yeniden canlandırma potansiyeline sahiptir. 2025 yılı, ülkenin ekonomik toparlanma arayışının çok ötesine geçen; dış politikada yön değiştirme, çok kutupluluğa entegre olma ve alternatif kalkınma modellerine yönelme açısından tarihsel öneme sahip bir dönemeçtir. Venezuela’nın bu stratejik yeniden konumlanması, yalnızca kendi kaderini değil, Latin Amerika’nın gelecekteki jeopolitik mimarisini de etkileyecek niteliktedir.
[1] Fernández, Sleither. “Venezuela and China Strengthen Alliance as Two Vice Presidents Meet in Beijing.” Guacamaya, https://guacamayave.com/en/venezuela-and-china-strengthen-their-alliance-in-key-meeting-between-vice-presidents/, (Erişim Tarihi: 03.05.2025).
[2] Ferrer, Elias. “Delcy Rodríguez Visits Qatar on Her Return from China Visit.” Guacamaya, https://guacamayave.com/en/delcy-rodriguez-visits-qatar-on-her-return-from-china-visit/, (Erişim Tarihi: 03.05.2025).