1 Temmuz 2025 tarihinde Venezuela Ulusal Meclisi, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk’ü “istenmeyen kişi” ilan etmiştir.[1] Kararın doğrudan etkisi sınırlı olmakla birlikte Venezuela’nın BM’yle ilişkileri ve insan hakları alanındaki uluslararası işbirliği açısından önemli bir gelişme olarak dikkat çekmiştir.
Venezuela’nın BM insan hakları mekanizmalarıyla ilişkisi 2000’li yıllardan beri dalgalı seyretmiştir. 2013 yılında Hugo Chavez’in ölümü ve Nicolas Maduro’nun devlet başkanı olması, ülkede yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülmüştür. Bu dönemde artan ekonomik sıkıntılar, toplumsal protestolar ve siyasi kutuplaşma uluslararası dikkatleri ülkeye yöneltmiştir.
2019 yılında dönemin Yüksek Komiseri Michelle Bachelet, Venezuela’yı ziyaret ederek insan hakları durumuna dair bir rapor yayımlamış, bu rapor bazı çevrelerce desteklenirken hükümet tarafından eleştirilmiştir. Covid-19 salgını dönemindeyse BM’nin insani yardım ve sağlık işbirliği girişimleri öne çıkmış, Venezuela yönetimi bazı konularda uluslararası kuruluşlarla kısmi işbirliği yürütmüştür.
Ancak insan hakları raporlamaları hükümet nezdinde daima hassasiyet yaratmıştır. 2022-2024 döneminde Karakas’ta BM İnsan Hakları Ofisi açılmış ve teknik destek programları uygulanmıştır. Bununla birlikte egemenlik vurgusu ve ulusal meselelerin dış müdahaleye kapalı olduğu yaklaşımı Venezuela’nın diplomatik çizgisinin temel unsurlarından biri olmaya devam etmiştir.
“İstenmeyen kişi” ifadesi, 1961 tarihli Viyana Diplomatik İlişkiler Sözleşmesi’nde yer alan ve bir devletin istemediği diplomatik temsilciyi ülkesine kabul etmeme yetkisini tanımlayan bir kavramdır. Sözleşme’ye göre devletler “istenmeyen kişi” ilanlarını gerekçelendirmek durumunda değildirler. Devletler arası diplomatik ilişkilerde görülen bu uygulama, genellikle siyasi bir mesaj niteliği taşımaktadır.[2]
BM üyelerinin temsilcileri ve teşkilat memurları farklı bir hukuki statüye sahiptir. 1946 tarihli BM Ayrıcalıklar ve Dokunulmazlıklar Sözleşmesi’ne göre, BM personelinin görevlerini bağımsız şekilde yürütme hakkı ve dokunulmazlığı bulunmaktadır.[3] Dolayısıyla “istenmeyen kişi” ilanı, bir devletin siyasi tepkisini ifade etse de hukuki açıdan temsilcinin yetkilerini otomatik olarak sona erdirmemektedir. Bunun pratik sonuçları, çoğu zaman BM’yle ilgili devlet arasında yapılacak müzakerelerle belirlenmektedir.
Bu açıdan bakıldığında Venezuela’nın kararı, öncelikle sembolik niteliktedir ve uluslararası hukukta otomatik olarak Komiser’in görevden alınmasına yol açmamaktadır. Ancak ev sahibi devlet uygulamada, temsilcinin saha faaliyetlerine kısıtlama getirebilir ya da ofisin çalışma koşullarını zorlaştırabilir.
Kararın kısa vadede nasıl uygulanacağı birkaç olasılığa bağlıdır. Birinci senaryoda, Venezuela hükümeti BM İnsan Hakları Ofisi’nin Karakas’taki varlığını devam ettirmesine izin verebilir, ancak yetkililerin hareket alanını daraltabilir. Bu durumda raporlama faaliyetlerinin kapsamı ve güvenilirliği kısmen etkilenebilir.
İkinci senaryoda, ofisin tamamen kapatılması veya Komiser’in Venezuela’ya girişinin resmen yasaklanması söz konusu olabilir. Bu yaklaşım, ülkenin insan hakları gözlemlerine yönelik uluslararası eleştirileri daha görünür hale getirebilir.
Üçüncü ve daha muhtemel görülen senaryo, diyalog kapısının tamamen kapanmaması ama işbirliğinin belirgin biçimde kısıtlanmasıdır. BM açıklamalarında vurgulanan “iyi niyetli diyalog” mesajı, bu seçeneğin hâlâ masada olduğunu göstermektedir.
Venezuela’nın kararı, Latin Amerika’da insan hakları gözlem mekanizmalarının algılanışı bakımından önemli bir örnektir. Benzer durumlar geçmişte Nikaragua’da ve Küba’da da yaşanmıştır. Bölgedeki bazı hükümetler uluslararası raporlamaları bağımsız değerlendirme olarak görürken, diğerleri bunu egemenliğe müdahale olarak nitelendirmektedir.
Venezuela’nın uzun süredir çok kutuplu bir uluslararası düzeni savunması ve Batılı kurumların etkisine mesafeli yaklaşması, bu tarz kararların siyasi anlamını pekiştirmektedir. Küresel düzeyde Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’nin vereceği tepkiler, Venezuela’nın dış politikasındaki mevcut pozisyonunu daha belirgin hale getirebilir.
Göç konusu da önemli bir boyut olarak öne çıkmaktadır. Özellikle son yıllarda yüz binlerce Venezuelalının komşu ülkelere göç etmesi, BM ajanslarının saha çalışmalarının önemini artırmıştır. Bu nedenle karara rağmen bazı teknik insani yardım süreçlerinin devam etmesi olasıdır.
Bu gelişmenin bir diğer önemli boyutu da tarafların kamuoyuna yönelik kullandığı diplomatik dilin dikkatle seçilmesidir. BM açıklamalarında sıklıkla “iyi niyetli diyalog” ve “işbirliği” vurgusu ön plana çıkarken, Venezuela hükümeti kararını “egemenliğin korunması” ve “ulusal saygınlığın savunulması” söylemleriyle gerekçelendirmektedir. Bu karşıt söylem biçimleri, yalnızca uluslararası hukuk tartışmalarını değil, aynı zamanda iç kamuoyunda ve bölgesel düzeyde algı yönetimini de etkilemektedir. Tarafların kullandığı kavramlar, olayın salt hukuki yönünün ötesinde siyasi meşruiyet arayışının da bir parçası olarak değerlendirilebilir. Bu nedenle önümüzdeki süreçte iletişim stratejileri, sorunun çözümünde ve gerilimin tırmanmasında belirleyici unsurlardan biri olmaya devam edecektir.
Volker Türk’ün “istenmeyen kişi” ilan edilmesi, Venezuela’yla BM arasında uzun süredir devam eden gerilimin yeni bir aşamasını temsil etmektedir. Kararın hukuki geçerliliği kısmen tartışmalı olsa da sembolik etkisi güçlüdür. Önümüzdeki süreçte Venezuela’nın insan hakları alanındaki uluslararası gözlemcilere yaklaşımı hem ülkenin dış ilişkilerini hem de BM mekanizmalarının etkinliğini etkileyecektir.
Sonuç olarak Venezuela hükümetinin bazı alanlarda işbirliğine açık olabileceğini gösteren geçmiş deneyimler, diyaloğun tamamen kopma ihtimalini azaltmaktadır. Bu gelişme, uluslararası toplum açısından devlet egemenliği ile evrensel insan hakları standartlarının kesiştiği alanlarda ne kadar hassas bir denge bulunduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.
[1] “Venezuelan Lawmakers Declare UN Human Rights Official Turk Persona Non Grata.” Reuters, Reuters, www.reuters.com/world/americas/venezuelan-lawmakers-declare-un-human-rights-official-turk-persona-non-grata-2025-07-01/, (Erişim Tarihi: 06.07.2025).
[2] Vienna Convention on Diplomatic Relations. United Nations, 18 Apr. 1961, United Nations Treaty Series, vol. 500, p. 95. PDF file, https://legal.un.org/ilc/texts/instruments/english/conventions/9_1_1961.pdf, (Erişim Tarihi: 06.07.2025).
[3] Convention on the Privileges and Immunities of the United Nations. International Court of Justice, adopted by the UN General Assembly 13 Feb. 1946. ICJ, www.icj‑cij.org/other‑texts/convention‑on‑the‑privileges, (Erişim Tarihi: 06.07.2025).
