“Yeni Dünya Düzeni”nin Çöküşü…

Paylaş

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) ve BM Genel Kurulu’nda ortaya çıkan sonuç, Kudüs üzerinden tüm dünyanın yeni bir döneme girdiğinin “oy çokluğu” ile kabulüdür. Bu sonuç; BMGK’da yalnız kalan, BM Genel Kurulunda ise sadece “sekiz ülkeciğin” desteğini alabilen ABD açısından devam eden iktisadi, siyasi ve güvenlik merkezli çöküşün yanına psikolojik çöküşün de eklenmesi demektir.

Esas çöküş de budur. Psikolojik çöküntü ile yüzleşmeye başlayan ABD’nin bundan sonra kendine gelebilmesi ve “efendi” rolünü oynaması artık o kadar kolay olmayacaktır. Zira dünya yeni bir döneme girmiş bulunmaktadır. ABD’nin “yenilebilir” olduğu görülmüştür ve bu yeni gerçeklik yüzüne karşı da tebliğ edilmiştir.

Bu durum, hiç kuşkusuz, “Yeni Amerikan Yüzyılı” projesinin ve arkasındaki Neo-Conlar’ın hezimeti ile eşdeğerdir. Evanjelist-Siyonist ittifakın günümüzdeki temsilcileri olan Neo-Conlar, bu hesapta olmayan gelişmelerle ilgili elbette bir iç muhasebe yapacaktır, yapıyordur da…

Nitekim bununla ilgili verdiği ilk somut tepki; ABD’nin uluslararası kurum-kuruluşlar ve zayıf devletlere yönelik mali yardımlarının kesilmesi ve ellerinde uzunca bir liste şeklinde tuttuğu notlar olarak deklare edilmiştir.

Bu notların ne anlama geldiği ise birçoğumuzun malumudur. ABD’nin “not ettik” demesi; karşı karşıya kaldığı istemediği bir duruma karşı bunun rövanşının, acısının, intikamının zamana yayılmış bir şekilde alınacağı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla “not etmek” ifadesi, “kibarca tehdit” ile eşdeğer kabul edilebilir.

Düne kadar etkili olan bu not tutmalar bundan sonra ne kadar etkili olacak bunu göreceğiz. Zira tüm tehditlere karşı dünya “artık senden korkmuyoruz, sana muhtaç değiliz” mesajını vermiş durumda. Bu “topyekûn meydan okuma”, ABD’nin şu ana kadar karşı karşıya kaldığı en büyük tehdidin ta kendisidir. İsrail adına, “Büyük İsrail Projesi” uğruna tüm dünyayı karşısına alan ABD, “tehlikeli yalnızlık” dönemine girmiştir. ABD’nin bu yeni duruma nasıl bir tepki vereceği ise, “bilinen bir muamma”dır! Nasıl mı?

“Yeni Dünya Düzensizliği”…

Açıkçası ABD bundan sonra ne yapabileceğiyle ya da yapmak istediğiyle ilgili mesajını açık-örtülü bir şekilde Başkan Donald Trump ile verdi. Bu bağlamda Trump’ın 18 Aralık’ta tüm dünyaya deklare ettiği ve önümüzdeki süreçte daha çok “Trump Doktrini” olarak da nitelendirilecek olan “Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi” tek kelimeyle ABD benmerkezciliği üzerine kurulu “Yeni Dünya Düzensizliği”ne işaret ediyor.

ABD, “Yeni Dünya Düzeni Projesi”ni mevcut yöntem-araçlar ile “gönüllülük” üzerine, “barışçıl” bir şekilde hayata geçiremeyince, bunun yerine “B Planı” olarak “Kaos Düzeni”ni 11 Eylül 2001 sonrası devreye sokmuştu. Şimdilerde yaşanan ABD’nin bu kaos düzenini artık kontrol edemediğiyle ilgilidir.

Çünkü ABD karşıtı güçler, onun oyununu bozmuştur ve bu kaos planı, yol açtığı bumerang etkisiyle sadece Amerikan çıkarlarını, hedeflerini, liderliğini değil; aynı zamanda bekasını da tehdit etmeye başlamıştır. ABD’nin asıl korkusu budur. ABD, tüm dünyanın kendisiyle hesaplaşacağı yeni bir dönemin başladığını görmüştür.

Bu noktada ABD açısından tek çıkar yol, tüm dünyayı yeni bir savaşa sokacak bir sürecin başlatılmasıdır. Bununla ilgili ilk açıklama da birkaç gün önce geldi.

Basında yer alan haberlere göre, yakın zamanda dikkatlerin Pasifik ve Rusya’ya odaklanacağını dile getiren Norveç›te konuşlandırılmış ABD deniz piyadelerinin komutanı General Robert Neller, bölgede “büyük kavganın” başlayabileceği konusunda askerlerini şu sözlerle uyardı: “Umarım yanılırım ama savaş yaklaşıyor.”

ABD bu savaşı, hiç kuşkusuz, her zaman olduğu gibi bu sefer de “dünya barışı” adına yapacaktır(!) Nitekim Trump da kendi içinde birçok çelişki barındıran doktrininde “Önce Amerika” adına bu barışı sağlayacağını vaat ediyor!

“Güç Kullanarak Barışı Sürdürme” Yalanı…

Bu kapsamda Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklama oldukça dikkat çekici. Açıklama aynen şu şekilde: “ABD’nin 18 Aralık’ta açıkladığı yeni ulusal güvenlik stratejisinin çatışmacı yönünü üzüntüyle karşılıyoruz. Stratejinin kilit mesajı olan ‘güç kullanarak barışı sürdürme’, diğer ülkelerle eşit koşullarda yapıcı işbirliği ve mevcut sorunlara ortak çözüm arayışı değil çatışma çizgisini belirliyor.”

Söz konusu açıklamada, ayrıca, yeni stratejinin partnerlik ilişkilerini inşa etme görevini belirlemek yerine, uluslararası arenada belirgin biçimde zayıflayan ABD hâkimiyetini her ne pahasına olursa olsun koruma hevesini sergilediğine de vurgu yapılıyor.

Ruslar mevzuyu çok net bir şekilde anlamış durumda! Ne de olsa “kaba güce” dayalı yeni doktrinin sahibi Putin. Trump ise onun kötü bir taklidi. Fakat ne olursa olsun, Putinleşme sürecine giren bir Trump gerçeği ile karşı karşıyayız ve bu durum tüm dünya adına alarm zillerinin çalması ile eşdeğer. Zira biri kazanırken, diğeri kaybediyor!

Peki, ABD bundan sonra ne yapabilir? “Kibarca tehdidin” adresleri nelerdir, nerelerdir, kimlerdir? Asıl üzerinde durulması gereken mevzu da budur. Zira asıl tsunami bundan sonra gelecektir. Bunu da bir sonraki yazımda kaleme alacağım…

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler