Tarih:

Paylaş:

Asya-Avrupa Toplantısı (ASEM) ve Kazakistan

Benzer İçerikler

Kazakistan coğrafi olarak Avrupa ile Asya’nın arasındaki stratejik bir noktada yer almaktadır. Benzer şekilde kültür ve kimlik açısından bakıldığında da Kazaklar hem Avrupalılara hem de Asyalılara benzemektedir. Bu durum sadece ülkenin iç politikasını değil, aynı şekilde dış politikasını da etkilemektedir. Esasında Nursultan Nazarbayev’in “Avrasyacılığı”, ülkenin bu jeopolitik ve jeokültürel özelliğini dikkate alarak geliştirilmiş bir yaklaşımdır. Bu bağlamda Kazakistan, Asya ile Avrupa arasındaki köprü vazifesini üstlenmeye en layık ülke olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla Kazakistan’ın kısaca “ASEM” olarak da bilinen “Asya-Avrupa Toplantısı”na 2014 yılında üye olması ve geçtiğimiz günlerde Nazarbayev’in Brüksel’de düzenlenen Asya-Avrupa 12. Zirvesi’ne katılması son derece önemli bir gelişmedir.

İlk olarak ASEM’in Avrupa ve Asya kıtalarından olmak üzere 51 ülkenin üye olarak yer aldığı, Doğu ile Batı arasındaki işbirliğini arttırmayı hedefleyen bir diyalog forumu olduğunu belirtmek gerekmektedir. Ayrıca kurum bazında Avrupa Birliği (AB) ve Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) de söz konusu platforma üyedir. Bu bakımdan ASEM’in hedefi, Batı Avrupa ile Doğu Asya arasındaki ilişkileri geliştirmektir. Ancak bu hedefe tezat yaratırcasına, tarih boyunca Doğu ve Batı arasında köprü görevini üstlenen Türk Dünyasının uzun bir süre boyunca bu forumda temsil edilmemesi büyük bir eksiklik olmuştur. İşte bu nedenle ASEM’e üye olan Kazakistan’ın bütün Türk Dünyasını ve hatta daha geniş perspektiften Türk-İslam Dünyasını temsil ettiğini söyleyebiliriz.

Yukarıda da belirtildiği üzere Kazakistan, jeopolitik anlamda Asya ile Avrupa arasında konumlanmaktadır. Dolayısıyla Kazakistan’ın bu merkezi konumunu dikkate almadan Doğu ile Batı arasındaki etkileşimden söz etmek zordur. Örneğin Çin’in “Kuşak-Yol Girişimi” ilk olarak Kazakistan üzerinden tarihi ipek yolunu canlandırmayı amaçlamaktadır. Aynı şekilde AB ülkelerinde üretilen ürünler Doğu Asya’ya en hızlı şekilde Kazakistan’ın da üye olduğu Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) ülkeleri üzerinden ulaşmaktadır. Bu bağlamda Nazarbayev’in AEB, İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ve AB’yi, “Büyük Avrasya” olarak adlandırılabilecek tek bir entegrasyon projesi altında bir araya getirme vizyonu oldukça önemlidir. Coğrafi konumundan ötürü bu “Büyük Avrasya”nın merkezi de Astana’dır.

Astana’nın uluslararası politikadaki bu merkezi konumuna uygun olarak sorumlu bir dış politika anlayışı geliştirdiği de herkes tarafından bilinmektedir. Nazarbayev’in ileri görüşlü dış politika anlayışı ve tutarlı duruşundan dolayı Kazakistan’a hem Avrupa’da hem de Asya’da büyük bir güven duyulmaktadır. Bu güven sayesinde Kazakistan, 2010 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Zirvesi’ni Astana’da düzenlemeyi başarmıştır. O zirveden sonra başka hiçbir AGİT Dönem Başkanı böyle bir başarıya imza atamamıştır. Çünkü AGİT coğrafyasındaki ülkelerin ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Rusya gibi büyük güçlerin zirvenin düzenleneceği yer konusunda uzlaşabilmeleri oldukça zordur. Bu anlamda AGİT Astana Zirvesi, örgütün son başarılı zirvesi olarak tarihteki yerini almış bulunmaktadır.

Asya boyutunda ise Nazarbayev’in önerisi ile ortaya çıkan Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı (AİGK) platformu başarılı bir şekilde devam etmektedir. Bu forum kapsamında İsrail-Filistin ve Hindistan-Pakistan gibi aralarında uzlaşmazlık bulunan ülkelerin aynı masa etrafında yan yana oturması, uluslararası barış ve diyalog açısından önemlidir. Aynı zamanda Kazakistan’ın Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) kurucu üyesi olduğu ve hatta bazı uzmanların iddia ettiğine göre, bu örgütün kurulması fikrinin Nazarbayev tarafından ortaya atıldığı da unutulmamalıdır.

Görüldüğü üzere Kazakistan hem Avrupa’da hem de Asya’da etkin olan bir ülkedir. İki cephede de Astana, “saygın bir ortak” olarak algılanmaktadır. Bu iki cepheli politikanın ışığında Kazakistan, Avrupa ve Asya’nın çok taraflı kurumları arasındaki etkileşim sorununu gündeme getirmektedir. Nazarbayev haklı olarak ASEM’in himayesinde “Asya ve Avrupa Bölgesel Organizasyonları Forumu”nun düzenlenmesini önermektedir. Hiç kuşkusuz böyle bir ortaklık, ASEM üye ülkeleri arasındaki bağlantıyı sağlamak için de yararlı olacaktır. Bu doğrultuda Nazarbayev’in AGİT ve AİGK’nın çabalarını birleştirmelerine dair çağrıda bulunması oldukça yerinde bir girişimdir.

Nazarbayev dünyada ve bölgede güvenliğin tesis edilmesi ve ekonomik kalkınmanın sağlanması için sadece kurumlar bağlamında değil, aynı şekilde büyük güçler arasında da güven duygusunun oluşturulması gerektiğinin farkındadır. Buradan hareketle Nazarbayev, ASEM Zirvesi’ndeki konuşmasında ABD, Rusya, Çin ve AB gibi büyük oyuncuları insanlık karşısındaki sorumluluklarını yerine getirmeye ve uluslararası ihtilafları çözme yolunu aramaya davet etmiştir. Bu yeni “Dörtlü Format”, Doğu ile Batı arasındaki ayrışmayı aşmak için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Bu diyalog için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) bir platform oluşturabilir. Halihazırda Avrupa’dan İngiltere ve Fransa dahil olmak üzere ABD, Rusya ve Çin BMGK’nın daimî üyeleridir. Ancak gelinen noktada BMGK sorunların çözüldüğü bir platform olmaktan ziyade, bir tarafta Rusya ve Çin, diğer tarafta ise Batılı ülkelerin olduğu bir tartışma alanı olarak görülmektedir. Daha doğrusu BMGK büyük güçlerin birbirlerinin önerilerini veto ettiği bir yapıya dönüşmüştür. Bu çerçevede Nazarbayev’in adı geçen Dörtlü Formatın toplantı yeri olarak Astana’yı önermesi yerinde bir yaklaşım olarak görülmektedir. Nitekim Suriye Krizi başta olmak üzere, Astana’nın pek çok konudaki olumlu imajı ve daha da önemlisi Kazakistan yönetiminin tarafsız ve dengeli politikası ABD, Rusya, Çin ve AB tarafından takdir edilmektedir.

Sonuç olarak Kazakistan’ın ASEM üyeliği, Avrupa ve Asya’daki iki cepheli etkin dış politikası, küresel ve bölgesel güvenliğin yanı sıra iktisadi kalkınma açısından da önem arz etmektedir. Dolayısıyla da Kazakistan’a “Türk-İslam Dünyasının Temsilcisi” olarak ASEM nezdinde büyük görev düşmektedir. Nihayetinde Nazarbayev’in ASEM Zirvesi’ndeki konuşması dikkate alındığında; Astana’nın bölgedeki sorunların bilinciyle hareket ettiği, sorumlu bir dış politika anlayışı geliştirdiği ve çözüm odaklı öneriler getirerek dünya siyasetinde etkili olmaya başladığı söylenebilir.

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROLhttps://www.ankasam.org/author/mse/?lang=en
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında Arayış, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yaptı. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan; Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Stratejik Düşünce, Gazi Bölgesel Çalışmalar, The Journal of SSPS, Karadeniz Araştırmaları, gibi akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, Bölgesel Araştırmalar, Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları, Gazi Akademik Bakış, Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri, Demokrasi Platformu dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmektedir. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.