Tarih:

Paylaş:

Filipinler’in Dış Politikadaki “Tehlikeli” Denge Oyunu

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos, 4 Ocak 2023 tarihinde Çin’le ilişkileri düzeltmek amacıyla Pekin’i ziyaret etmiş ve taraflar,ekonomik bağları güçlendirme ve denizdeki sorunlarını “dostça istişareler” yoluyla çözme konusunda anlaşmışlardı.[1] Bundan hemen sonra Amerika Birleşik Devletleri (ABD), savunma alanında Filipinler’le ilişkileri bir adım öteye taşımak maksadıyla istişarelerini arttırmış ve 2 Şubat 2023 tarihinde ülkede dört ilave askeri üssün kurulması noktasında Manila yönetimiyle anlaşmıştı.[2]  Bundan çok geçmeden Marcos, Tokyo’yu ziyaret ederek Japonya’yla güvenlik alanında bir anlaşmaya imza atmıştır.[3] Bu kapsamda Japon Öz Savunma Kuvvetleri’nin Filipin Ordusu’na daha fazla eğitim, insani ve afet yardımı sağlamasına karar verilmiştir. Bu anlaşma, Japon kuvvetlerinin Filipinler’de daha kolay konuşlanabilmesi için geniş bir yasal çerçeve oluşturabilir.

Çin’in Tayvan’a yönelik artan iddiaları, bu adanın çevresindeki Japonya ve Filipinler’e ait toprakların stratejik önemini yükseltmektedir. Manila yönetiminin bu stratejik adalarda ABD’ye daha fazla üs verme kararı, bölgesel güvenliği derinden etkileyebilir. Aynı şekilde Filipinler’in Japonya’yla ortak eğitim, insani ve afet yardımı gibi konularda anlaşma imzalaması, Tayvan’da çıkabilecek bir krize hazırlık niteliğindedir. Önce Çin’le yakınlaşan ve ardından ABD ve Japonya’yla ortaklıklar kuran Filipinler, dış politikada “tehlikeli” bir denge siyaseti gütmektedir. Manila’nın bu kritik denge arayışlarında Washington-Tokyo ekseninin ağırlık kazandığı görülmektedir. Çünkü Batı’nın baskıları sonucunda Filipinler’in güvenlik temelli hamlelerde bulunması, Çin’in büyük tepkisine yol açabilir.  

Filipinler ile Çin arasındaki en temel anlaşmazlık, Güney Çin Denizi’ndeki yetki alanlarıdır. Manila yönetimi, 2016 yılında Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku sözleşmesine dayanarak Çin’e karşı açtığı tahkim davasını kazanmıştır. Pekin ise bu sözleşmenin imzacısı olmadığını belirterek kararı uygulamayı reddetmiştir. Bu yüzden de son yedi yıldır iki devlet arasında Güney Çin Denizi’yle ilgili gerginlikler tırmanarak devam etmiştir. 2022 yılının Aralık ayında çıkan son gerginlikte Manila yönetimi, Pekin’e diplomatik bir protestoda bulunmuştur. Olayda Çin sahil güvenlik gemileri, Filipinler’in hak iddia ettiği bir adanın yakınına düşen (Çin’e ait) füze kalıntısını zorla ele geçirmiş ve Filipin gemilerini bölgeden uzaklaştırmıştır.

Bu tehlikeli yakınlaşmadan kısa süre sonra Marcos, denizlerdeki tansiyonu düşürmek ve olası çatışmaları önlemek maksadıyla Pekin’i ziyaret etmiş ve bu ziyaret esnasında taraflar, diyaloğu her zamana açık tutmayı ve “dostça istişareleri” sürmeyi kabul etmişlerdir. Çin’i yatıştırmak için onunla diyaloğunu güçlendiren Filipinler’in bundan bir ay sonra ABD ve Japonya’yla askeri işbirliğini bir adım ileriye taşıması, dış politikadaki dengelerin bozulmaya başladığının göstergesidir. Çünkü bu tür askeri ortaklıklar, Çin’i provoke etmektedir.

Pekin’in iddiasına göre Washington, Manila ve Tokyo’yu kendisine karşı kışkırtmaktadır. Bu bağlamda ABD, Filipinler ile Çin’in arasını açmaya çalışmaktadır. Halihazırda Filipinler ile ABD arasında güvenlik anlaşması vardır. Hatırlanacağı gibi, 2022 yılının Kasım ayında Manila’yı ziyaret eden ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Filipinler’in Güney Çin Denizi’nde herhangi bir saldırıya maruz kalması halinde ABD’nin askeri yardımda bulunmasını öngören 1951 tarihli anlaşmaya “sarsılmaz” şekilde bağlı olduklarını vurgulamıştır.[4] Bu, aynı zamanda Çin’e önemli bir uyarı olmuştur. Harris, Manila’da yaptığı açıklamada, üstü kapalı veya açık şekilde Çin’i tehdit etmiştir. Yani ABD, Filipinler ve Japonya’yı sonuna kadar koruyacağını söyleyerek Çin’i caydırmaya çalışmaktadır.

ABD, Tayvan’daki potansiyel krizi körüklemeye çalışırken; bundan en fazla zararı bölge devletleri görmektedir. Bu yüzden Filipinler, Japonya, Avustralya ve Hindistan gibi devletlerin bu tehlikeyi önceden görerek Çin’le her zaman iyi geçinmenin yollarını aradıkları söylenebilir. Esasında ABD ve onun bölgesel müttefikleri, Çin’le diyaloğu sürdürmenin öneminin farkındadırlar. Üstelik Güneydoğu Asya ülkelerinin Çin’e olan ekonomik bağımlılıkları çok fazladır. Bölge devletleri ve özellikle de Filipinler, Çin’in Kuşak-Yol Projesi kapsamında gerçekleştirdiği yatırımlardan büyük faydalar elde etmektedir. Çin, bu projeler sayesinde Filipinler’in en önemli ticaret ortağı ve doğrudan yabancı yatırım kaynağı haline gelmiştir. 

Güney Çin Denizi’nde anlaşmazlıklar ve Çin’in artan bölgesel iddiaları dışında Filipinler’in ulusal güvenliğine dönük büyük bir tehdit yoktur. Filipinler’e çok yakın bir konumda bulunan Tayvan ise ABD ve Japonya tarafından yapay olarak büyütülen bir kriz olarak görülebilir. Bu meselenin Filipinler açısından gerçek bir tehdit olup olmadığı ise soru işaretidir. Ancak ABD, Tayvan Meselesi’ni bir tehdit olarak sunmakta ve Filipinler’i Çin’e karşı cephe almaya zorlamaktadır. Bu söyleme göre; eğer Çin, Tayvan’ı ele geçirirse ve buna gerekli cevap verilmezse, Pekin’in bir sonraki hedefi Japonya ve Filipinler’e ait adalar olacaktır. Çünkü Pekin, Moskova’nın yolunu takip etmektedir ve kurallara dayalı uluslararası düzeni tek taraflı olarak değiştirmeye çalışmaktadır. Filipinler de “Çin tehdidi” algısı nedeniyle ABD ve Japonya eksenine doğru kaymaktadır. 

Halihazırda Filipinler’deki hava üslerinden yararlanan ABD, yakın gelecekte donanma gemilerini Manila yakınlarındaki deniz üssünde konuşlandırmayı planlamaktadır.[5] Söz konusu hamleler, ABD’nin Çin’i çevrelenme stratejinin birer parçasıdır. Fakat ilginç olan şey, Filipinler’in ister istemez bu “tehlikeli stratejinin” içerisine çekilmesidir. ABD ve Japonya’yla güvenlik alanında kurulan bu ortaklıkların Filipinler’in ulusal güvenliğine ne kadar fayda sağlayacağı ise soru işareti barındırmaktadır. Zira bu tür güvenlik işbirlikleri, bloklaşma siyasetini andırmaktadır. Güneydoğu Asya ülkeleri ise bölgesel güç dengelerini gözeten ve merkeziyetçiliği savunan ülkelerden oluşmaktadır. Bu bağlamda Filipinler, uzun yıllar boyunca ABD-Çin rekabetinin dışında kalmak için çaba sarf etmiştir. Fakat Tayvan’la ilgili gerginlikler tırmandıkça Manila yönetimi, dış politikadaki denge siyasetini korumakta zorlanmaktadır.  

Sonuç olarak Filipinler’in Asya-Pasifik’te ABD, Japonya ve İngiltere öncülüğünde oluşturulmaya çalışılan askeri ittifaklara katılmaktan uzak duracağı düşünülmektedir. Ancak Filipinler’in bu eksene kesinlikle dahil olmayacağını söylememiz de mümkün değildir. Örneğin Hindistan’ın NATO’yla görüşmeyi planlayacağını da çoğu kişi tahmin etmemiştir. Ancak bu gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bölgede hiç beklenmedik gelişmeler yaşanabilir. Filipinler’in Çin’i tamamen karşısına alması, rasyonel bir tercih gibi durmamaktadır. Fakat devletlerin bilhassa kriz dönemlerinde rasyonel kararlar almakta zorlandığı da unutulmamalıdır.


[1] “China and Philippines Vow to Handle Maritime Tensions with ‘Friendly Consultations’”, FT, https://www.ft.com/content/e54a08d3-f3c5-4cf7-bcff-d153a0ad8b1c, (Erişim Tarihi: 08.02.2023).

[2] “US Secures Deal on Philippines Bases to Complete Arc Around China”, BBC, https://www.bbc.com/news/world-asia-64479712, (Erişim Tarihi: 08.02.2023).

[3] “Philippine President Marcos Jr Visits Japan As Security in Focus”, Al Jazeera, https://www.aljazeera.com/news/2023/2/8/philippine-president-marcos-visits-japan-with-security-in-focus, (Erişim Tarihi: 08.02.2023).

[4] “Kamala Harris, Filipinler’le Savunma Anlaşmasına ‘Sarsılmaz’ Şekilde Bağlı Olduklarını Söyledi”, Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/kamala-harris-filipinlerle-savunma-anlasmasina-sarsilmaz-sekilde-bagli-olduklarini-soyledi/2744152, (Erişim Tarihi: 08.02.2023).

[5] “Güney Çin Denizi, Çin ile Kıyıdaş Ülkelerin Egemenlik İhtilaflarının Odağında”, Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/guney-cin-denizi-cin-ile-kiyidas-ulkelerin-egemenlik-ihtilaflarinin-odaginda/2780153, (Erişim Tarihi: 08.02.2023).

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.